30 Mayıs 2009 Cumartesi

ÇÖP ADAM DEMİRKANLI'NIN ÇÖP KUTUSU / 11


Yazarlarımız
Levent Çağlayan
Kamuoyuna Bir Açıklama

Geçmişten bugüne dek varan tartışmalar ortasında, ismimin sürekli kullanılmasından, aynı şarkıcının ya da aynı yazarın hep aynı karakteri kullanıp, biyografisini sürekli bayatlaştırması ve uzatmasından son derece rahatsız olduğumu ve “elimde paylaşacak bir şey kalmadı ama istersen geçen yıldan kalan bir Levent Çağlayan ve Hakan Urcu var’’gibi sürüncemelerden son derece rahatsız olduğumu belirtmek isterim.

Bugüne kadar dile getirmiş olduğum haksızlıklar, kumpaslar, Bizans oyunlarına karşı durduğum gibi, hiç çekinmeden, sıkılmadan anlattığım bu olayda olayın kahramanlarının ve amaçlarından çok, bu hikâyeyi var edenler ve var edenlerin hayatlarının irdelendiğini görüyorum. Kimse bir zamanlar böyle bir olay oldu “ey muhteremler! bunlar bir yere gitmiş, niye gitmiş, bu çocukların bundan önceki hayatı nasıldı ve şimdi nasıl?” diye soran olmadı ve sanırım olmayacak.

Yaklaşık altı yıldır tanıştığım arkadaşım, dostum Hakan Urcu beş yıldır sınavlara hazırlanıyor. Yazılar yazıyor, yazıları birçok yazara göre çıtası biraz daha iyidir. Farkındaysanız yukarda belirttiğim gibi bu kumpaslarda Hakan, bir ya da iki kez açıklama yapmış fazla bulaşmamıştır. İyide yapmıştır. Yaşanan bu olaylardan sonra bizim bundan bir yıl önce yaşadıklarımızın bir yıl sonra başkalarının dilinden düşmediğini sürekli kamuoyunu bu hikâye ile meşgul edildiğini gözlemliyor, kendim ve Hakan arkadaşım adına çok rahatsız olduğumuzu da özellikle vurgulamak istiyoruz.

HERKES HİKÂYESİNİ YAŞASIN

Herkes hikâyesini yaşar, bizim de bir hikâyemiz vardı ama görüyoruz ki doğru bildiğimiz yaşam felsefesi, sanat adına yaptığımız faaliyetler, çabalar, başarılar değil, bir zamanlar yazdığım en sonunda bana ne yazık ki, “Keşke!” dedirten olay ve kahramanlar konuşuluyor. Belirtmek isterim ki, bundan sonra yazılar da ismimin hiçbir şekilde Hilmi Bulunmaz, Coşkun Büktel ve Erbil Göktaş ile bir arada anılmasını ve bir zamanlar yaşamış olduğum haksızlığı ve bu haksızlığı anlatan yazımın tiyatrodergisi.com.tr hariç diğer sitelerde veya dergilerde geçmesini istemiyor bu yazı üstünden birilerinin kendine pay çıkardıklarında haklarında yasal işlem başlatacağımı da belirtmek isterim.

Sürekli birilerin kafasını karıştıran ve hala soru işareti oluşturan şeyler var ki, cevap vermezsek “evet şu tarihlerde şu çocuklar kullanıldı” diyerek gündemi meşgul etmeye devam edecekler. Bir kere kullanılma hakkında yorum yapabilmek için tanımını iyi bilmek gerekir ve iyi anlamak gerekir. Biz Hilmi Bulunmazın evine de, oyun atölyesine de, iş yerine de gittik. Yazıda da anlattığım gibi asıl muhatabımız Coşkun Büktel’di ama bir bahane uydurularak bizle görüştürülmedi. Bizde bir gün sonra geriye döndük. Evet kullanılmak için çağrıldık ama bunun zaten farkında olduğumuzu ikimiz de biliyorduk. Ama kullanılamadık. Eğer ki tiyatrom ve editörü hakkında yorumlar yapıp, kötüleseydik, gerçekten kullanılırdık. Ben asıl şimdiki gündemi oluşturan yazılar da ismimizin sürekli geçmesinden dolayı, kullanıldığımızı düşünüyor, bu Edi Büdü hikâyesine son vermek istiyorum. Biz yaşamları boyunca kendini sanata ve sanatçıya adayan gençler olarak, sesimizi duyurmak için bir okulun şart olmadığını zaten yıllar önce ispatladık, ispatlıyoruz. Bir yıl önce yaşanmış olan bu olay da kendimize çıkardığımız kocaman bir hayat dersi ve insanlar oldu. Şimdi adımlarımızı ve adamlarımızı tanıyarak ilerliyoruz, ilerleyeceğiz. Merhaba tiyatro!!!