18 Temmuz 2007 Çarşamba

Oy vermesem de...

Daha önce açıklama yaptım: Oy vermiyorum!... Herşeye karşın, ilginç bulduğum bir makaleyi aktarıyorum:


Neden Ercan Atmaca?

İşçi sınıfı ulusal bağımsızlık bayrağını CHP ve benzerlerine, demokrasi bayrağını da AKP'ye teslim etmemelidir

ŞADİ OZANSÜ

Yıl 1987. Turgut Özal, eski siyasilerin 12 Eylül askeri diktatörlüğü tarafından gasp edilmiş haklarının kendilerine iade edilmesini engellemek için bu konuda referandum düzenliyor. Amacı klasik demokrasinin en temel haklarından birinin kullanımını yasaklamak. Sonuç: Aralarında Ecevit, Demirel, Erbakan ve Baykal'ın da bulunduğu siyasiler haklarını kıl payı geri alıyorlar. Ama önemli olan bu değil. Önemli olan bunun kimin sayesinde gerçekleştiği. Yakın tarihimizle az çok ilgili olanlar bu son derece demokratik hakkın geri alınmasının Ecevit'i destekleyen Zonguldak şehrinin oyları sayesinde gerçekleştiğini hatırlayacaklardır. Bu hakların geri verilmesini engellemek isteyen şehir ise Erbakan'ın Konya'sı olmuştu.

Aradan üç dört yıl geçiyor. Devrin cumhurbaşkanı olan ve günümüz başbakanının beş yıldır uygulamakta olduğu vahşi özelleştirme politikalarının mimarı sayılması gereken Turgut Özal, Zonguldak maden işletmelerini kapatmak istiyor. O sıralar hiç de ileri bir sınıf bilincine sahip olmayan maden işçileri, bir anda harekete geçerek ortalığı kasıp kavuruyorlar. O güne kadar ciddi bir polis baskısını yaşayan maden işçileri şehrinde hayat bir anda bütünüyle değişiyor. Sokaklarda insanların her adımını izlemekle görevli sivil polisler, devasa işçi kitle hareketi karşısında ortalıktan kayboluyorlar. İşçiler yürüdükçe toplumun diğer kesimleri kendilerini daha özgür hissetmeye başlıyorlar. Tabii bu arada özgüvenleri de giderek pekişiyor. Bir ay kadar süren eylemlerde sınıf bilinçleri hızla yükseliyor. Önce devlet televizyonundan kendilerini tehdit eden Özal'a cevaben, sokaklarda "TRT onlarınsa sokaklar bizimdir!" sloganlarını haykırıyorlar. Hemen o sıralar patlak verecek olan ve ABD'nin başını çektiği Avrupalı emperyalistlerin de sonuna kadar desteklediği l. Körfez Savaşı'nı durdurmak için "Savaşa Hayır!" diye inletiyorlar ortalığı. Çünkü bir ay gibi kısacık bir eylem döneminde zaferlerini engelleyebilecek tek etkenin Körfez Savaşı'nın patlaması olduğunu seziyorlar. Nitekim öyle de oluyor. Ama gene de özgürlük ve demokrasinin yolunun açılmasının esas olarak işçilerin eylemiyle olabileceğini dosta düşmana gösteriyorlar. Üstelik ilerici köşe yazarlarıyla demokrat aydınların payının bir olduğu yerde kendi paylarının bin olduğunu "ezber bozucular"a hatırlatmak istercesine yapıyorlar bunu. Baskın Oran, demokratlığından zerrece kuşku duymadığımız bir aydın. Ama kendisini bu seçimlerde destekleyen sosyalistler ve eğer varsa işçiler, yukarıda sözünü ettiğimiz olayları ıskalayarak kendi ezberlerini bozup ciddi bir hata işliyorlar. Ve maalesef Baskın Oran da adaylığıyla buna katkıda bulunuyor.

Sınıf mücadelesi

Şimdi gelelim Ercan Atmaca'ya. Atmaca 40 yıllık işçilik hayatını, işçi eylemleri içinde geçirmiş birisi. Önce 15-16 Haziran olayları içinde yer almış, daha sonra 1989 Bahar Eylemler'inde öncülük yapmış, ardından 1992-95 yılları arasında İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu'nda yöneticilik ve dönem sözcülüğü yapmış bir işçi önderi. Gerektiğinde 70 bin işçiyle Ankara'da Meclis'e yürümüş, gerektiğinde yanına işten atılmış tek bir işçiyi alarak protesto eyleminde bulunmuş birisi. Üç yıldır, daha önce yöneticiliğini yaptığı Yol-İş Sendikası'nın örgütlü olduğu Karayolları işçiliğinden emekli olmuş ve şimdi de sefalet içinde yaşama savaşı veren taşeron işçileri örgütleme mücadelesi veriyor. Bu ülkede eğer demokrasi olacaksa, bu ancak, şiddetli bir sınıf mücadelesi yürüten patronlar sınıfına karşı işçilerin yürüteceği sınıf mücadelesiyle olabilecek. İşçiler tabii ki ifade özgürlüğünü de, din ve vicdan özgürlüğünü de, gerçek laikliği de, ezilen bütün kesimlerin haklarını da sonuna kadar desteklerler. Ama şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, demokrasinin yolunu öncelikli olarak işçi hakları açar. İşçilerin özgürce örgütlenme, sendikasını dilediği gibi seçme, toplu sözleşme yapma, baskısız greve gitme hakları olmadıkça toplumun geri kalan kesimleri de fazla bir şey elde edemeyecektir. Toplumun işçi sınıfı dışında kalan bütün ezilenlerine bu yolu açacak olan, işçi sınıfının özgürleştirici sınıf mücadelesidir. Ancak işçi sınıfının mücadelesi tarihlerini unutanlara bunu yeniden hatırlatmak ve bozulan ezberlerini düzeltmek gibi basit bir uyarıdan fazla anlam taşıyor bu seçim sürecinde. 12 Eylül'den bu yana sosyalistlerin yaptıkları zaten kendi ezberlerini bozmanın ne kadar ötesine geçti ki? Şimdi yeni bir hayal kırıklığı yaşamanın ne anlamı var? İşçi sınıfı ulusal bağımsızlık bayrağını CHP ve benzerlerine, demokrasi bayrağını da AKP'ye teslim etmemelidir. Çünkü ne IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği, TÜSİAD ve NATO ile bağlarını kesmek istemeyenler ulusal bağımsızlıktan ve ne de Kürtlerin temsilini engellemek için utanılası yüzde 10'luk barajı korumaya çalışıp büyük uluslararası finans şirketleri hesabına davranarak işçi haklarını ellerinden geldiğince budamaya çalışanlar demokrasiden söz etme hakkına sahiptir.

Söylediklerimize cevap olarak, "işçilerin milliyetçi, şoven, maşist, antifeminist olduklarını görmüyor musunuz. Onlardan nasıl Baskın hocanın bazı taleplerini yerine getirebileceklerini umabiliyorsunuz?" denilebilir. Buna cevabımız, gene tarihe bakılması ve işçi hareketinin yükseliş dönemlerinde bütün bu kesimler üzerindeki baskıların nasıl zayıfladığını görmeleridir. Tabii bu toplumsal hareketlerin kendi örgütlenmelerini korumaları ve işçi hareketi içinde ve dışında varlıklarını korumaları koşuluyla. İşçi hareketi de kendi içinde onların haklarını korumak ve gözetmek zorundadır. Söylemek istediğimiz sadece işçi hareketiyle bu toplumsal hareketlerin aynı sepette toplanmamasıdır. Ezber bozalım derken okuma yazmayı unutmayalım, unutturmayalım. Sonuç olarak Baskın Oran'a tavsiyem, demokrasi yolunun açılması için vakit geçirmeden Ercan Atmaca lehine adaylığını geri çekmesidir. Bu, Baskın Oran'ın Türkiye'de gerçek ve eksiksiz bir demokrasinin yerleşmesi yolunda atacağı en hayırlı adım olacak. Sosyalistlere ise söyleyebileceğim başka bir şey yok!


ŞADİ OZANSÜ: İşçi Kardeşliği Partisi (İKP), Genel Başkan Yard.

tıkla: Radikal