30 Nisan 2008 Çarşamba

1 Mayıs İşçi ve Tiyatro Bayramı kutlu olsun!...

1 Mayıs 1989 tarihinde kurulan Bulunmaz Tiyatro, kuruluş yıldönümünde, 20.00-22.00 arası yorgunluk çayı ısmarlayacak...

Adres: Yeniçarşı Cd. 20/3 Galatasaray Lisesi yanı - Beyoğlu
Tel: 513 47 32 - 33 / 251 85 23

27 Nisan 2008 Pazar

facebook bataklığı geyikleri!...

The Wall
Displaying 10 of 79 wall posts.
See All

Aziz öktem wroteat 11:56pm on April 13th, 2008
Artık engellemelerle yada bir başka durumla karşılaşmasın tiyatro dünyası... Bu karmaşa ve kaosa sebep olan insanlar unutulmamalıdır ki hesap vereceklerdir. Tiyatro satılmışlıklara ve yitirilmişliklere gebe değildir. Hür olarak yoluna devam etmelidir...
Report


Ecevit Karaca wroteat 6:32pm on April 8th, 2008
youtube yerine sekstube gibi porno sitelerine videoyu verirse 1 milyon izleyici geçer... zavallı adamcağız!!!!!!
Report


Ali Riza Soydan wroteat 12:09am on April 7th, 2008
Bu arada sevgili Aziz Öktem'in gurubunada destek verin arkadaşlar... Ben geçtiğimiz yaz Azizlerin davetlisi olarak Osmaniye'ye gittim ve bizzat oraları gezdim.. Bir tarih yok oluyor orada.. Muhteşem bir antik tiyatro yok oluyor...
Report


Ali Riza Soydan wroteat 12:07am on April 7th, 2008
Küfürbazlar bu ikisinden ibaret değilmiş arkadaşlar... Bunu anladım... Biri daha etrafa küfürler yağdırmaya başladı son günlerde....
Report


Ecevit Karaca wroteat 1:55pm on April 1st, 2008
EGZANTRİK OYUNCU FABRİKASI (EGOF) "KÜRESEL FOKURDAMA" ADLI SICAK-SUSUZ KOMEDİYİ 5 NİSAN DA ESKİ KÜLTÜR SİNEMASINDA( ETV ALTI - IŞIKLAR) FOKURDATIYOR...SAAT 20.00 ANTALYA
Report


Aziz öktem wroteat 2:13am on March 31st, 2008
http://www.facebook.com/group.php?gid=12540761221
Report


Yıldırım Fikret Urağ wroteat 5:39am on March 27th, 2008
......Duyarlığı olan doğru yola yönelmiş olan bir tiyatro, bir halkın duyarlığını birkaç yıl içinde geliştirebilir. Uçmuya yarayan kanatları at tırnağına dönüşmüş yani soysuzlaşmış bir tiyatro bütün ulusu hantallaştırır ve uyuşturur.Tiyatro bir ülkenin eğitimi için en yararlı ve etkin araçlardan biridir. Ülkenin yüceldiğini ya da çöktüğünü gösteren bir barometredir." Barometresi kırık olduğu halde tiyatro yapmak ve izlemek için direnen tüm tiyatro insanlarının 27 Martı kutlu olsun....
Report


Yıldırım Fikret Urağ wroteat 5:39am on March 27th, 2008
"Tiyatrosuna yardım etmeyen ve desteklemeyen bir ulus henüz ölmemişse bile ölüm derecesinde hastadır. Halkının dramını, tarihsel ve toplumsal yürek vuruşunu duymayan ve ister kahkaha ile ister gözyaşı ile olsun, onun ruhunun ve görünümünün gerçek rengini yakalayamayan tiyatronun kendine tiyatro adını vermeye hakkı yoktur. Artık o, bir eğlence yeri ya da zaman öldürmek denilen o korkunç şeyin yapıldığı bir yer olmaktan başka birşey olamaz......
Report


Sıla İlyasoğulları (Bilkent University) wroteat 12:53am on March 18th, 2008
Kötü söz sahibininmiş ...
Report


Aziz öktem wroteat 11:34pm on March 16th, 2008
Ağızımı AÇAYIM MI ? En iyisi ben açmayım Ertuğrul Abim yazmış yazacağını...
Report

facebook bataklığında açan gül! / 30

Aziz öktem

Google'da "Aziz Öktem" diye arama yaptığınızda, dördüncü sırada sitemiz çıkıyor!...

Bakınız: Google

Ayrıca bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığı bok kokuyor!... / 3

Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı ve Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) tarafından yoktan var edilen İftira Makinesi Burak Caney, hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesinden bok atamayacağını anlayınca, orospu çocukluğunu facebook bataklığından sürdürüyor. Yukarıdaki fotomontajla orospu çocukluğunun boyutunu belli eden Burak Caney, tıpkı 3. Abdülhamid gibi fotomontaj yapmayı çok seviyor!...

facebook bataklığı bok kokuyor!... / 2

Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı ve Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) tarafından yoktan var edilen İftira Makinesi Burak Caney, hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesinden bok atamayacağını anlayınca, orospu çocukluğunu facebook bataklığından sürdürüyor. Yukarıdaki fotomontajla orospu çocukluğunun boyutunu belli eden Burak Caney, tıpkı 3. Abdülhamid gibi fotomontaj yapmayı çok seviyor!...

facebook bataklığı bok kokuyor!... / 1

Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı ve Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) tarafından yoktan var edilen İftira Makinesi Burak Caney, hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesinden bok atamayacağını anlayınca, orospu çocukluğunu facebook bataklığından sürdürüyor. Yukarıdaki fotomontajla orospu çocukluğunun boyutunu belli eden Burak Caney, tıpkı 3. Abdülhamid gibi fotomontaj yapmayı çok seviyor!...

26 Nisan 2008 Cumartesi

Bulunmaz Tiyatro, Beykoz Karya'daydı...

Pankartı tutanlar: Hilmi Bulunmaz, Kenan Yıldız...


Bugün (26 Nisan 2008), Beykoz Karya salonunda, Sen Gara Değilsin oyununu oynadık. Aziz Nesin'in yazıp, Hilmi Bulunmaz'ın yönettiği oyunda; Eser Bozan, Hüseyin Dinç ve Kazım Şimşek oynuyor. Canlı bir izleyici topluluğunun katılımıyla ivme kazanan oyun, tüm oyuncuların candan oyunculuklarıyla belli bir düzlem oluşturdu. Piyasa değerleri için tiyatro esnaflığı yapan kirlenmiş oyunculara benzemeyen Bulunmaz Tiyatro oyuncuları, her yeni gösteride, bir gömlek yukarı çıkıyorlar...

Bulunmaz Tiyatro kurucusu, genel sanat yönetmeni ve Sen Gara Değilsin oyununun yönetmeni Hilmi Bulunmaz'ın doğum yeri olan Beykoz, her zaman için Bulunmaz Tiyatro'nun gösterilerine ilgi gösteriyor. Ücretsiz sunulan oyuna canlı bir ilgi gösteren Beykoz halkına ne denli teşekkür etsek azdır. Halkın ilgisi sonucu Bulunmaz Tiyatro, Beykoz'da sürekli olarak sahne alacak...

25 Nisan 2008 Cuma

ege bebek büyüyor

uykusuz gecenin meyvesi
ege bebek büyüyor

evecen bir ürkeklik
at olmaya koşan tay
büyüyor
ege

ormanı denize taşıyan su
suyu dağa savuran dalga
dalgayı aşan gemi
korkunç bir hızla
büyüyor
ege

erken açıyor gül
çabuk ötüyor kuşlar
ve babasının sesiyle konuşup
annesinin türküsünü söylüyor
ege bebek büyüyor

Bulunmaz, düşünsel şiddet uyguluyor!


Online Videos by Veoh.com
Videomuzu
450 kişi izledi.
Videomuz, 21.18 ile 21.50 arasında; 32 saniye izlenemiyor. Özür dileriz. Videomuz, 23.10 dakikadır.
Tüm videolar için: TIKLAYINIZ

24 Nisan 2008 Perşembe

Orospu çocuğu Caney'in lağımına düşen yazarlar!...








Ayrıca bakınız:

facebook bataklığında açan gül! / 29

Kemal Kocatürk

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 28

Ali Riza Soydan

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 27

Tuncay Özinel

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 26

Ozdemir Nutku

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 25

Zafer Algöz

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 24

Deniz Atam

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 23

Yıldırım Fikret Urağ

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 22

Ümran İnceoğlu

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 21

Mehmet Manik-Depresif

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 20

Irfan Aslanhan

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 19

Özlem Salman Çağlar

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 18

Yasemen Heper Büyükağaoğlu

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 17

Betül Kaya

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

facebook bataklığında açan gül! / 16

Louise Aksu

Bakınız: facebook bataklığında açan güller!
Ayrıca TIKLAYINIZ!

Tiyatro dünyası bizden izleniyor!

Google'da "Dostlar Tiyatrosu" diye arama yaptığınızda, yirmi yedinci sırada sitemiz çıkıyor!...

Bakınız:
Google

(Ayrıca
TIKLAYINIZ)

21 Nisan 2008 Pazartesi

Bulunmaz Tiyatro: Sen Gara Değilsin (20.4.2008)


Online Videos by Veoh.com
Online Videos by Veoh.com

Yaşam Kaya yazısının dibine çökenler

Foto: Yaşam Kaya


Değerlendirmemizi yapmadan önce, Yaşam Kaya'nın 19 Nisan 2008'de yayımladığı "Ankara'da Kadınlar Çığır Açıyor 'Zorunlu Hedefler' Ankara Devlet Tiyatrosu" başlıklı yazısının dibine düşürdüğü notu aktaralım:

Dip Not
Zamanında Orhan Pamuk’un romanları için “yazım yanlışları var… anlatım bozuklukları var…” gibi sözler kullananlar, Sayın Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’nü alınca suspus oldular. Yazdığım eleştirilerde “yazım yanlışı var… anlatım bozukluğu var…” diyenler, önce Türkçe’ nin dolaylı anlatım dilini okumayı öğrensinler!

Şimdi de değerlendirmemizi yapalım:

"Shakespeare'in değil doğum tarihini, hangi yüzyılda yaşadığını bile bilmeyen; en az 150 yıllık Türk tiyatro tarihinin 100 yıl önce, yani 1907'de başladığını sanan Yaşam Kaya" (Bakınız: Büktel, "Yaşam Kaya, 'İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni' olmakla övünüyor"), "...'yazım yanlışı var… anlatım bozukluğu var…' diyenler, önce Türkçe’ nin dolaylı anlatım dilini okumayı öğrensinler!" sözünü edebilme yürekliliğine(!) sahip olduğu için, ben de kendisine hayranım.(!) Yaşam Kaya, Shakespeare'in doğum tarihini, Türkiye tiyatrosunun başlangıç tarihini öğrenmeden, nasıl oluyor da "Türkçe'nin dolaylı anlatım dilini" yazmayı öğrendiğini iddia edebiliyor?!... Çok merak ediyorum!!!

Yaşam Kaya, önce Nobel Edebiyat Ödülü'nü alsın; ardından da gerekirse biz, "suspus ol"alım. Ancak Orhan Pamuk'un karşısında bile "suspus ol"mayan bir kişiliğe sahip olduğumuzdan (Bakınız: Bulunmaz, "Bir bavul diyalog" ), şimdi olduğu gibi, Yaşam Kaya Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldıktan(!) sonra da "suspus ol"mayız!...

Yaşam Kaya'nın Nobel aldığını görecek kadar uzun yaşamayı çok isterdim ama, yeryüzünde hiç kimsenin o kadar uzun yaşayacağını sanmıyorum!!!

(Bakınız: Yaşam Kaya, "Ankara'da Kadınlar Çığır Açıyor 'Zorunlu Hedefler' Ankara Devlet Tiyatrosu")

Maltepe'deki oyunumuzun değerlendirmesi


Online Videos by Veoh.com

19 Nisan 2008 Cumartesi

Petersburg skandalı

........................................Katkılarından dolayı Büktel'e teşekkür.


Hilmi Bulunmaz
20 Nisan 2008


Demirkanlı’nın “zifiri cehaletine” karşı uyarı tabelamız:


DİKKAT YALAN VAR!


Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı ve Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) gibi (hiçbir kutsalı kalmamış) ruhsuzlar tarafından yaratılıp üstümüze salınan İftira Makinesi Burak Caney (hela kapısı gibi çift "oo"lu site "sahibi"), kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getiriyor!…

Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'ın, Türkiye tiyatrosunun yalandan arınması için yaptıkları müdahaleyi anlamsız kılmak adına yaratılan ve Demirkanlı'nın ruh ikizi olan Burak Caney, adeta Demirkanlı gibi düşünüp, Demirkanlı gibi yazıyor. Biz, ne zaman Demirkanlı'ya bir eleştiri getirsek, Burak Caney, anında yeni iftiraları ve yalanlarıyla Demirkanlı'yı "savunuyor". Biz, ne zaman Burak Caney'le ilgili bir iftirayı deşifre etsek, Demirkanlı, dayanamayıp ilk fırsatta bize saldırıyor!...

***

İmdi, genellemeyi bir yana bırakıp, asal konuya gelelim:

Ben, Tiyatro… Tiyatro… dergisinde yapılan bir yanlışı gündeme getirdim: Pınar Erol'un, Ayla ve Beklan Algan'la yaptığı "Alganlar, Tiyatro ve Aşk" (Tiyatro... Tiyatro... dergisi / Nisan 2008) başlıklı söyleşisindeki bir gafı açıkladım. Türkiye tiyatrosunda önemli yeri olan Ayla ve Beklan Algan'la yapılan söyleşiyi önemsediğimden, ilk önce bu söyleşiyi okumak istedim. Ne var ki daha söyleşinin başında büyük bir çam devrildiğini gördüm. Mustafa Demirkanlı'nın sahibi ve editörü olduğu Tiyatro… Tiyatro… dergisinden beklenebilecek bir "çam devirme olayı" olsa da, hayretimi gizleyemedim. Söyleşiyi yapan Pınar Erol nasıl bir çam deviriyordu?...

Ayla Algan, söyleşinin hemen başında, birtakım tiyatro adamlarını sayarken, "Peter Brook"un da adını anıyordu. Ne var ki Pınar Erol, "Peter Brook"u "Petersburg" anlıyor ve öyle yazıyordu. Pınar Erol, tiyatro sanatına çok uzak olduğunu sandığım biri. Bu sanata uzak olan birinin, "Peter Brook"u, "Petersburg" olarak anlaması, bir yanlış değil, bir hatadır. Her hata gibi, bu durum da yerden yere vurulabilecek bir eleştiriye neden olmayabilir...

Ne var ki Tiyatro… Tiyatro… dergisinin bir sahibi ve aynı zamanda bir editörü var: Her iki sıfatı da kişiliğinde birleştiren Mustafa Demirkanlı… Bir tiyatro dergisi sahibi ve editörü olan bir şahıs için, “Boş Alan” adlı eserinin adı da anıldığı halde, Peter Brook ile Petersburg arasındaki ayrımı fark edememek, tam bir kepazelik, tam bir skandaldır. Ama Mustafa Demirkanlı, (tiyatro dergisi çıkarmaktaki tek amacı, Lemi Bilgin ve Orhan Alkaya’dan reklam alabilmek yani devlet içindeki uzantıları sayesinde devlet sırtından geçinebilmek olduğu için) aslında tiyatroyu bilmeye de, sevmeye de gerek duymayan bir vandaldır. O nedenle Peter Brook yerine Petersburg yazılmasındaki gafın ayrımına bile varmamış; böylelikle, yalnızca kendi zifiri cehaletini değil, ülkemizdeki tiyatro yayıncılığının yürekler acısı düzeysizliğini de bir kez daha gözler önüne seren ibret verici bir skandala imza atmış. (Bakınız: Pınar Erol, "Alganlar, Tiyatro ve Aşk" Tiyatro... Tiyatro... dergisi, Nisan 2008. Derginin sahibi ve editörü: Mustafa Demirkanlı.)

Bizim uyarı yazımızdan sonra (Bakınız: "Petersburg nedir?...") Mustafa Demirkanlı, her zaman yaptığı gibi, önce eleştiriyi görmezlikten geldi ve ardından, ruh ikizi Burak Caney imzasıyla, yanlışı önemsizleştirmeye ve kamufle etmeye yönelik yalanlarla örülmüş (apaçık yalanlarla, düpedüz yalanlarla, bir dilim ekmek kadar somut yalanlarla örülmüş) bir yazı yayımladı yada yayımlattı: Aşağıda o yalanları teşhir ediyoruz:

(Kırmızı renkli ve yatık harfli tümceler Burak Caney'in yalanlardan örülü savunma yazısından aktarılmıştır. (Bakınız: “CEKHOV'DAN PETER(S)BROOK VAKASI”.) Diğer ifadeler ise, yalanları teşhir ederek dezenformasyonu engellemek görevimiz gereği bizim tarafımızdan yazılan ifadelerdir.)

..........CEKHOV'DAN PETER(S)BROOK VAKASI

İftira Makinesi Burak Caney, her zamanki gibi, görevini yerine getirmek için kolları sıvamış ve yukarıdaki yalan başlığı imal etmiştir!...

Konuya "Fransız" okurların algılamasının olanaksız olduğu yukarıdaki yalan başlığı açımlamak da bize düştü! (Okurların dezenforme edilmesine izin veremeyeceğimiz için bu iğrenç ve gereksiz yalanları teşhir etmek zorunda kalıyoruz, Değerli mesaimizi bu ahmaklık ve alçaklıklara ayırmak zorunda bıraktığı için Burak Caney denen orospu çocuğundan nefret ediyoruz.) Öncelikle "CEKHOV" sözcüğünü ele alalım. Böyle bir sözcüğün hiçbir yerde kullanıldığına rastlamadık. Böyle bir sözcüğü “biz de” hiçbir zaman kullanmadık. Ne var ki, tam bir iftiracı ve orospu çocuğu olan Burak Caney, yazısının başlığına koyduğu ilk sözcüğü (CEKHOV) bizim yazdığımızı iddia ediyor. Ana sayfasındaki anons başlığında da, metnin başlığında da, metnin içinde de (cekhov) diye uyduruk bir kelime ortaya atarak, bu uyduruk kelimeyi bize mal ederek, bizim de hata yapabildiğimizi söylüyor ve böylelikle tartışmanın konusunu değiştirerek, Peter Brook ile Petersburg skandalını önemsizleştirmeye ve kamufle etmeye çalışıyor. Böyle bir yalancıya, iftiracı ve orospu çocuğu demekten başka elimizde hiçbir silah yok!...

Yine başlıkta bulunan "PETER(S)BROOK" sözcüğüne gelince… Bu sözcüğe de, orospu çocuğu Burak Caney'in kullanımının dışında, hiçbir yerde rastlamadık. Pınar Erol ne diyordu? "Petersburg". Ayla Algan ne demişti? "Peter Brook". "PETER(S)BROOK" nereden çıkıyordu? Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın piçi İftira Makinesi Burak Caney'in ağzından / klavyesinden!... Peki Burak Caney bu kelimeleri uydurmaya niçin gerek duyuyordu? Kafa karışıklığı yaratıp, Mustafa Demirkanlı’nın zifiri cehaletinin bir dilim ekmek kadar somut zifiri cehaletinin kanıtı olan Petersburg skandalını kamufle etmek, önemsiz göstermek için… Peki Mustafa Demirkanlı’nın zifiri cehaletini örtbas etmek için bütün bu gayretkeş yalanlara Demirkanlı’dan başka kim tevessül edebilir? Tabii ki ancak, Demirkanlı’nın kendi kadar yakını olan, ruh ikizi Burak Caney… Zaten hela gibi çift “oo”lu tiyatrooyun sitesi bu pis işler için (bu günler için) kurulmamış mıydı?...

Burak Caney, hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesinde kullandığı o başlığın hemen altına şunu yazabiliyordu:

..........Sizce de, Eleştirilecek çok daha önemli konular yok mu tam da şu sıralar?

Tiyatroyu sanat olmaktan uzaklaştırmak için imha hareketini yalanlarıyla besleyen Mustafa Demirkanlı'nın piçi ve orospu çocuğu Burak Caney, tiyatroyu sanat yapabilmek adına ömrünü yatıranlara iftira atabilmek için her yola başvuruyor. Tiyatronun en önemli sorunu olan yalan / yanlış düşüncelerin üstünü örtme görevlisi olarak yaratılan Burak Caney, üzerinde durduğumuz facia boyutundaki yanlışın görünmemesi için, "maymuna bak" diyor!...

……….Not: Mavi ile güncelleme eklemmiştir.

..........Bu sabah Hilmi Bulunmaz'ın sitesinde ele aldığı bir konu var. Onun ardından aynı konuyu Coşkun Büktel'de alıntı yaparak dile getirdi.
Bu Tiyatro Dergisinde yapılan önemli bir yanlışlığa ilişkindi.
Peter Brook Petersburg olur mu?
Olmaz elbet. olmamalı.
Hele ki bu bir sanat dergisi, hele ki tiyatro dergisiyse. Üstelik de konu Peter Brook gibi önemli bir isimse. Peki olur mu böyle bir hata?
Dedik ya olmamalı. Ama oluyor. En büyük medyamızda da başbakan'ın adına dek yanlış yazdığı oluyor elbet. Bazen bilmemezlikten, bazen redaksiyon hatası, bazen dikkatsizlik, bazen karacahillik ve daha ne mazeretler aklınıza gelirse.

Mustafa Demirkanlı'nın yanlışını, Pınar Erol'a mal etmemeye özen göstererek yazdığımız yazıyı, Demirkanlı'nın piçi ve orospu çocuğu Burak Caney, "hata" ile sınırlayıp, Demirkanlı'nın üstünden sıyırıp Pınar Erol'un üstüne sıvamak istiyor. Ne var ki, biz buna izin vermeyiz. Pınar Erol'un hakkını bile Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı ve onun ruh ikizi İftira Makinesi Burak Caney'e karşı da savunmasını biliriz. Pınar Erol açısından baktığımızda, ortada yalnızca bir hata, Pınar Erol’un birikiminin yetersizliğini kanıtlayan bir “hata” söz konusu… Ama tiyatro yayıncılığından ekmek yiyen, devlet reklamlarıyla “beslenen” bir tiyatro dergisi editörü ve sahibi açısından baktığımızda, tam bir skandal söz konusu… Tiyatro bahsinde Demirkanlı kadar “zifiri cahil” bir başka tiyatro yayıncı ve editörü bulmak bizim ülkemizde bile zordur. Lemi Bilgin ile Orhan Alkaya, reklam vermek için neden ille yalnızca Mustafa Demirkanlı’yı seçiyor? Bilgin ve Alkaya için, “zifiri cehalet” reklam vermelerinin gerekli ve yeterli şartıysa, neden Yaşam Kaya’ya da reklam vermiyorlar? Shakespeare’in 14. Yüzyıl’da yaşadığını sanan (Bakınız: Büktel, "Yaşam Kaya, 'İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni' olmakla övünüyor") Yaşam Kaya’nın, cehalet bakımından, Demirkanlı’dan fazlası var eksiği yok. Neden reklamları yalnızca Demirkanlı alıyor? Kariyerinde belgelenmiş düzinelerce yalan bulunduğu için mi? (Bakınız: "Demirkanlı yalanları") Alkaya’nın dergi yönetim kurulundaki kankası olduğu için mi? Bilgin’e plaket verdiği için mi? (Bakınız: "Alavere-dalavere / 1") Eğer reklam vermeniz için ille cahil lazımsa, devlet olanakları ancak cahillere peşkeş çekilecek diye bir kural varsa, neden yalnızca Demirkanlı’ya reklam veriyorsunuz?...

Konuyu saptırmak için; "büyük medyamız”dan, "redaksiyon hatası"ndan, "dikkatsizlik"ten, "karacahillik"ten dem vurarak, yedi takla atan Demirkanlı'nın piçi ve ruh ikizi Burak Caney, boka sardıkça, işin içinden çıkamıyor...

Örneğin Türkçe'yi en iyi kullanan yazar olarak kendini lanse eden Coşkun Büktel'in "çok şey"in ayrı yazıldığını bilmediğini iddia etmek doğru olmaz tabii. Bir hatayı eleştirirken, insan kendi de hata yapabiliyor, hem de eleştiri yaptığı yazıda.

Doğru. Coşkun Büktel, Türkçe'yi en iyi kullanan dramatik yazar, Theope de Türkçe'de yazılmış en iyi oyun... Ama Coşkun Büktel bile, birkaç dakikalığına da olsa Internet'in azizliğine uğrayıp "çok şey" diye yazdığı ifadeyi, "çokşey" olarak yayınlanmış bulabiliyor. Yazım sırasında yapılan düzeltmeler nedeniyle satır düzeninin değişmesinden kaynaklanan bu teknik sorun, yayından sonraki birkaç dakika içinde, hiç kimsenin uyarmasına gerek kalmaksızın, düzeltildiği halde Burak Caney'in gözünden kaçmamış. Caney'in bizi çok sıkı izlediği belli. Ama yaptığımız yazım hatalarını hemen düzeltmiş bile olsak, Caney'in okurlara anımsatması Petersburg skandalını örtmesi için elbette yeterli olmayacak. Biz bir yazıda onlarcası bulunmadıkça, yazım hatalarını eleştiri konusu bile yapmıyoruz. Tıpkı Caney'in bu yazısındaki yazım hatalarına da değinmek gereğini duymadığımız gibi. (Caney'in sadece hemen aşağıda aktardığımız birkaç satırlık ifadesinde bile iki yazım yanlışı var.)

..........Bazen de (bazıları için) az bilinen isim oldumu düzeltme meraklısı çok olabiliyor. Matbaadaki bir aklıevel dahi aklınca hata görmüş gibi müdahale edip aklınca(!) düzeltebiliyor da. (Başımıza geldiği için yazıyoruz)

Demirkanlı'nın ruh ikizi Burak Caney'in, hangi matbaada, hangi durum başına gelmiş? Bunu da açıklasa, çok seviniriz. Yoksa, Tiyatro… Tiyatro… dergisini basan matbaada mı başına bir iş gelmiş!!!

..........Amacımız asla Tiyatro Dergisi editörü Mustafa Demirkanlı'yı temize çıkarmak değil.

Yalan!!! Bu konuyu örtbas etmek için Mustafa Demirkanlı bile ancak sizin kadar yalan uydurabilir. Bu konuyu örtbas etmek için Mustafa Demirkanlı bile ancak sizin kadar gayret gösterebilir. Amacınız tam da bu!!! Skandalı önemsiz göstererek ve “canbaza bak” deyip dikkatleri “Cekhov”a yönelterek Demirkanlı’yı temize çıkarmak… Amacınız, ruhsal amcanızın oğlu Demirkanlı'yı temize çıkarmaktan başka hiçbir şey değil!!! Bundan böyle Burak Caney yazarken, parantez içinde (Mustafa Demirkanlı) mı yazmalıyız?!!!

..........Hele ki siz bir tiyatro dergisinde sıfatınızı patron, yayıncı vs değil de "editör" olarak koymuşsanız bu tür editoryal hataralardan birinci derece sorumlusunuz demektir.

Önemsiz göstermeye çalışmanız boşuna: Ortada bir "editoryal hata" değil, bir “editor yanlışı”, “zifiri cehaleti” kanıtlayacak kadar önemli bir “editor skandalı” var. (Peter Brook, günümüzde “tiyatro yönetmeni denince akla gelen ilk isimdir ve bir tiyatro editörünün, “Boş Alan” adlı kitabın adı verildiği halde Peter Brook ile Petersburg’u ayıramaması; bir tarihçinin, örneğin, İlber Ortaylı’nın, “Nutuk”un adı verildiği halde, Atatürk ile Petersburg’u ayıramaması kadar vahim bir skandaldır.) Nasıl ki götüne güvenen borazancıbaşı olursa, gözüne ve birikimine güvenen de editör olur. Gözü ve birikimi olmayan ise ne editor olmalı ne de dergi yayınlamalı. Hadi o haddini bilmedi ve kamu reklamlarından çöplenebilmek için; hiçbir kuşe kağıdın, hiçbir cilanın örtbas edemeyeceği zifiri cehaletine aldırmadan dergi yayınladı diyelim; peki Lemi Bilgin ve Orhan Alkaya gibi kamu yöneticileri, hangi diyet borçları yüzünden, bu zifiri cehaleti halkın parasıyla besliyorlar?...

..........Her halukarda hata hatadır kimden ve neden kaynaklanır kaynaklansın editör sorumludur ve umuyoruz ilk sayıda düzeltme koyarak biraz da olsa telafisine gider.

Yanlışı (hata değil!...), düzeltmek için derginin yeni sayısını beklemeye gerek yok. Internet'te yayın yapan www.tiyatrodergisi.com.tr sitesinde ve daha sonra Tiyatro... Tiyatro... dergisinde şöyle bir açıklama yayınlanabilir:

"Tiyatroyu sanat haline getirmek için büyük çaba harcayan Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'ın değerli uyarıları sonucu, ben Tiyatro… Tiyatro… dergisi editörü Mustafa Demirkanlı yaptığım yanlışın vahametini fark ettim. Okurlarımızı, daha fazla eşek yerine koymamak için, Hilmi Bulunmaz’ın uyarı yazısını dergimizin bu sayısında yayınlıyor ve bundan böyle sansüre en azından Bulunmaz ve Büktel kadar karşı olacağımızı ilan ediyor ve başta Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz olmak üzere, tüm okurlardan özür diliyorum. Mustafa Demirkanlı / Tiyatro... Tiyatro... dergisi editörü."

..........Bir de tartışmalı adlandırmalar vardır. Örneğin bu yukarıdaki hatayı vurguyla büyük bir haber olarak ele alan Hilmi Bulunmazın sitesinde hemen bu hatanın altında bir başlıkta "Cekhov" dikkatimizi çekiyor.

Öncelikle şunu belirtelim:

"Petersburg nedir?..." yazımız www.tiyatroyun.blogspot.com sitesinde yayımlandı. Yukarıdaki video ise diğer sitelerimizde. Burak Caney'in bu yazısı yayımlandıktan sonra, yukarıdaki videoyu www.tiyatroyun.blogspot sitesine de koyduk. Henüz yayımlanmamış bir videoyu, yayımlanmış gibi göstermek, ancak orospu çocuklarına mahsus bir uygulamadır. Daha yukarıda da belirttiğimiz ve Burak Caney'in hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesinde de yayımlandığı gibi, ben "Cekhov" yazmadım. "Ç" ile "Çekhov" yazdım. Göz göre göre yalan söylemek ancak Demirkanlı ve Burak Caney'in işi olabilir!...

..........Bilindiği gibi yaygın olarak kullanılan Anton Çehov'dur.

Bu arada, bir şeyin yaygın olarak kullanılması, o şeyin doğru olarak kullanıldığı anlamına gelmesi iddiası ilginç…

..........Google da arama yaptığınızda 642.000 yerde Anton Çehov şeklinde,

..........sadece 443 yerde ise Anton Çekhov olarak bulmanız mümkün.

Eee!... Yani "Cekhov" olarak kullanılan hiçbir yer yok. Ben böyle bir sözcük kullanmıyorum. Benim kullanmadığım bir sözcüğü, ben kullanmışım gibi hem metnin başlığında, hem metnin içinde, hem de anons sayfasında lanse etmek nedir?... Her türlü tepkiyi göze alarak söyleyeyim; orospu çocukluğudur!!!

..........Tabi az da olsa başka yazılarda da Çekhov kullanılışına rastlıyoruz. Ama yazarın kendi el yazısı ile kalıbı alınıp basılmış hatıra paralarda bile el yazısı ile Cehov'u görünce daha Çekhov olarak ısrar etmek çok anlamlı değil tabi. Hele ki özel isimler zaten Türkçeleştirilmez yada dilden dile değiştirilemez, okunduğu gibi yazılarak da değiştirilemez. Anton Pavloviç Çehov hatırı sayılır tüm yayınlarda bu şekilde geçmektedir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Anton_%C3%87ehov

Kendi dilinde "Чехов" diye yazılıp, Rusça ve doğrusunu bilenler tarafından "Çekhov" diye okunur... Yaygın olmaması önemli de değildir, konumuz da değildir. Unutmayalım: Konumuz, Demirkanlı’nın “zifiri cehaletini” kanıtlayan Petersburg skandalı

..........yazar adı) da tartışılabilir tabi. Kısaca bir hataya işaret ederken (bir yazar adı) bir başka hatalı kullanımda (bir başka ve daha tanınmış yazar adı) da tartışılabilir tabi.

"Maymuna bak!" deyip, insanın cebindeki parayı çalan hırsızdan bir farkınız yoksa, niyetiniz Mustafa Demirkanlı'nın zifiri cehaletini belgeleyen Peterburg skandalını örtbas etmekse, Peter Brook'u bırakıp tartışmayı "daha tanınmış yazar adı"na saptırmanız mümkündür tabii. Siz (Demirkanlı, 3. Abdülhamid, Burak Caney), daha ne hokkabazlıklar yapmadınız ki!... Bu maymunluğunuz, yaptıklarınızın yanında solda sıfır kalır. Çok masum kalır!!!

..........Bizim amacımız Demirkanlı = Bulunmaz+Büktel kıyaslaması yapmak değil.

Böyle bir kıyaslama yapamazsınız!... Demirkanlı=Yalan Makinesi… Bulunmaz=Sosyalist sanatçı… Büktel=Türk tiyatrosunun Everest’ini yaratan adam… (Bakınız: TÜRKİYE TİYATROSUNUN "EVEREST"İ)

..........Yada Bulunmaz ve Büktel'e "Bulduğunuz her hatada bir kez daha kıyamet koparıp zaten defalarca yazdığınız aklına gelen bütün kusurları bir kere de bu vesileyle araya sıkıştırıyorsunuz sizi uyanıklar, fırsatçılar" demek değil amacımız.

Böyle bir şey diyebilme hakkına sahip olmanız kolay değil. Peter Brook’u bilmediğiniz için, tiyatro dergisi çıkaran bir dergi editörünün Peter Brook’u bilmemesinin ne anlama geldiğini de bilmiyorsunuz. Ama siz bilmiyorsunuz diye, biz saatimizi zifiri cahillere gore ayarlayacak değiliz elbette! Bu konuda, bilenlerin tepkisini vereceğiz. Konunun önemini hissettireceğiz! Hissetmek istemeyenler de hissetsin diye, evet, gerekirse kıyameti koparacağız. Tiyatroyu bilenler, bizim bu konuda niçin kıyamet kopardığımızı gayet iyi anlıyacaktır. Tiyatro mücadelemizi, yalancılar, sansürcüler, iftiracılar, orospu çocuklarının hoşlanacağı tonda sürdürmek zorunda değiliz...

..........Peki nedir amacımız?

Tek bir amacınız var: Okurları dezenforme etmek!!! Zifiri cehaleti ve iftirayı okurlardan saklamak ve devlet içindeki uzantılarınızla işbirliği halinde, devlet olanaklarını sömürmek...

..........Ortada konu edilecek çok daha eleştirel dönüşümler yaşanmakta.

Somut bir örnek verebiliyor musunuz?... Hayır!... Asla!... Yalana, sansüre, iftiraya ve facebook bataklığına batmış kişiliksiz kişilerden örnek beklenemez!... O dediğiniz “dönüşümler” konusunda gerçekçi, belgesel, inandırıcı eleştirileri de, yine ancak ve yalnızca, biz getiriyoruz zaten. (Örneğin bakınız: Büktel, "GARP CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY SÖYLEMEYE GEREK YOK")

..........Boyalı medya gibi tiyatro yayıncılığımızın da hızla iktidarın dümen suyuna savrulduğu görülmekte.

Zaten her zaman öyleydi. Yine öyle olacak. Sadece Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'ın siteleri "iktidarın dümen suyana savrul"muyor...

..........Eğer Mustafa Demirkanlı eleştirilecekse ortada o kadar güncel ve önemli doneler var ki bir dizgici hatası, bir yazar hatası yada editörün atladığı bir hata her ne sebep olur olsun bir sonraki sayıda düzeltilip telafi edilebilir.

Petersburg konusunda düzeltme bir dakikada yapılabilir. Ama o yanlışı yapan “zifiri cehaleti” gidermek için yıllar gerekir, o yanlışın ardındaki iğrenç zihniyeti tedavi etmek için ise, sonsuzluk bile yetmez. Bu yazıları, o zihniyeti tedavi etmek umuduyla değil, okurları o zihniyet tarafından dezenforme edilmekten kurtarma amacıyla yazıyoruz...

..........Ama diğer söz ettiğimiz dönüşümsel akıntıya kapılmalar ciddi hasarlar verecek kalıcı sorunlardır.

Yuvarlak, tutulacak yanı olmayan, kocakarı lafı ve vıdı vıdı'dan öteye gitmeyen laflarla hiçbir yere varılamaz. Hele hele iktidara karşı savaşım verilemez!...

..........Bütün bunlar yaşanırken sen mi doğrusunu yazdın ben mi? Çehov'mu doğru Çekov'mu? Çehov'u bilmemek mi büyük hata yoksa Brook'u mu ? yada "sen zaten yalancısın bak bunu da yanlış yazmışsın" gibi anlamsız tartışmalar gündemi gölgeleyebilecektir.

Petersburg skandalı, gündemi gölgelemek değildir, gündemin ta kendisidir. Çünkü tiyatro binalarımızın yıkılması, tiyatro sanatımıza musallat olan "zifiri cehalet yüzünden" engellenemiyor. Sizin kafa karıştırmak için uydurduğunuz "Cekhov ve Peter(s)brook" gibi kavramlar, durup dururken ortaya attığınız "Çehov'mu doğru Çekov'mu?" tartışması, Petersburg skandalını gölgelemek amacıyla Türkiye tiyatrosuna bile bile, kasten yapılmış kötülüklerdir. Kısacası gündemi asıl gölgeleyenler, sizlersiniz...

Son söz olarak: Tiyatro sanatına birazcık yakın birine: "Çehov" da yazsanız aynı adamı anlar, "Chekhov" da yazsanız aynı adamı anlar, Çekhov da yazsınız aynı adamı anlar, hatta sizin yazdığınız gibi "CEKHOV" da yazsanız yine aynı adamı anlar. Ama yeryüzünde hiçbir canlı, "Petersburg" yazdığınızda, onu "Peter Brook" olarak anlamaz!...

Mustafa Demirkanlı’nın bir yayıncı ve editor olarak “zifiri cehaletini” belgelemiş olan Petersburg skandalı, bu salakça, bu cahilce, bu "kurnazca” taktiklerle asla örtbas edilemez...

***

Tüm tiyatro kamuoyuna, tüm halkımıza duyurulur:

DİKKAT BURAK CANEY VAR!

DİKKAT DEMİRKANLI VAR!!

DİKKAT YALAN VAR!!!
.
.

18 Nisan 2008 Cuma

CEKHOV'DAN PETER(S)BROOK VAKASI

(Editör notu: Aşağıdaki yazı, İftira Makinesi Burak Caney'in hela kapısı gibi çift "oo"li sitesinde yayımlanmıştır.)

Sizce de, Eleştirilecek çok daha önemli konular yok mu tam da şu sıralar?

Not: Mavi ile güncelleme eklemmeştir.

Bu sabah Hilmi Bulunmaz'ın sitesinde ele aldığı bir konu var. Onun ardından aynı konuyu Coşkun Büktel'de alıntı yaparak dile getirdi. Bu Tiyatro Dergisinde yapılan önemli bir yanlışlığa ilişkindi.
Peter Brook Petersburg olur mu?
Olmaz elbet. olmamalı.
Hele ki bu bir sanat dergisi, hele ki tiyatro dergisiyse. Üstelik de konu Peter Brook gibi önemli bir isimse.
Peki olur mu böyle bir hata?
Dedik ya olmamalı. Ama oluyor. En büyük medyamızda da başbakan'ın adına dek yanlış yazdığı oluyor elbet. Bazen bilmemezlikten, bazen redaksiyon hatası, bazen dikkatsizlik, bazen karacahillik ve daha ne mazeretler aklınıza gelirse.

Örneğin Türkçe'yi en iyi kullanan yazar olarak kendini lanse eden Coşkun Büktel'in "çok şey"in ayrı yazıldığını bilmediğini iddia etmek doğru olmaz tabii. Bir hatayı eleştirirken, insan kendi de hata yapabiliyor, hem de eleştiri yaptığı yazıda.

Bazen de (bazıları için) az bilinen isim oldumu düzeltme meraklısı çok olabiliyor. Matbaadaki bir aklıevel dahi aklınca hata görmüş gibi müdahale edip aklınca(!) düzeltebiliyor da. (Başımıza geldiği için yazıyoruz)

Amacımız asla Tiyatro Dergisi editörü Mustafa Demirkanlı'yı temize çıkarmak değil. Hele ki siz bir tiyatro dergisinde sıfatınızı patron, yayıncı vs değil de "editör" olarak koymuşsanız bu tür editoryal hataralardan birinci derece sorumlusunuz demektir.
Her halukarda hata hatadır kimden ve neden kaynaklanır kaynaklansın editör sorumludur ve umuyoruz ilk sayıda düzeltme koyarak biraz da olsa telafisine gider.

Bir de tartışmalı adlandırmalar vardır. Örneğin bu yukarıdaki hatayı vurguyla büyük bir haber olarak ele alan Hilmi Bulunmazın sitesinde hemen bu hatanın altında bir başlıkta "Cekhov" dikkatimizi çekiyor.
Bilindiği gibi yaygın olarak kullanılan Anton Çehov'dur.

Google da arama yaptığınızda 642.000 yerde Anton Çehov şeklinde,

sadece 443 yerde ise Anton Çekhov olarak bulmanız mümkün.

Bunların da neredeyse yarısı Kabalcı yayınevi'nin bastığı "Kül Altındaki Kor" kitabında yazarın ismini bu şekilde kullanmasından dolayıdır.

Tabi az da olsa başka yazılarda da Çekhov kullanılışına rastlıyoruz. Ama yazarın kendi el yazısı ile kalıbı alınıp basılmış hatıra paralarda bile el yazısı ile Cehov'u görünce daha Çekhov olarak ısrar etmek çok anlamlı değil tabi. Hele ki özel isimler zaten Türkçeleştirilmez yada dilden dile değiştirilemez, okunduğu gibi yazılarak da değiştirilemez. Anton Pavloviç Çehov hatırı sayılır tüm yayınlarda bu şekilde geçmektedir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Anton_%C3%87ehov

Kısaca bir hataya işaret ederken (bir yazar adı) bir başka hatalı kullanımda (bir başka ve daha tanınmış yazar adı) da tartışılabilir tabi.

Bizim amacımız Demirkanlı = Bulunmaz+Büktel kıyaslaması yapmak değil.

Yada Bulunmaz ve Büktel'e "Bulduğunuz her hatada bir kez daha kıyamet koparıp zaten defalarca yazdığınız aklına gelen bütün kusurları bir kere de bu vesileyle araya sıkıştırıyorsunuz sizi uyanıklar, fırsatçılar" demek değil amacımız.

Peki nedir amacımız?

Ortada konu edilecek çok daha eleştirel dönüşümler yaşanmakta. Boyalı medya gibi tiyatro yayıncılığımızın da hızla iktidarın dümen suyuna savrulduğu görülmekte. Eğer Mustafa Demirkanlı eleştirilecekse ortada o kadar güncel ve önemli doneler var ki bir dizgici hatası, bir yazar hatası yada editörün atladığı bir hata her ne sebep olur olsun bir sonraki sayıda düzeltilip telafi edilebilir. Ama diğer söz ettiğimiz dönüşümsel akıntıya kapılmalar ciddi hasarlar verecek kalıcı sorunlardır. Bütün bunlar yaşanırken sen mi doğrusunu yazdın ben mi? Çehov'mu doğru Çekov'mu? Çehov'u bilmemek mi büyük hata yoksa Brook'u mu ? yada "sen zaten yalancısın bak bunu da yanlış yazmışsın" gibi anlamsız tartışmalar gündemi gölgeleyebilecektir.

(Editör notu: İftira Makinesi Burak Caney'in yazısını hela kapısı gibi çift "oo"lu sitede okumak isteyenler TIKLAYINIZ!)

Bulunmaz Tiyatro, kendini tanıtıyor...


Online Videos by Veoh.com

15 Nisan 2008 Salı

LİNÇ KAMPANYASI imzacısı Levent Çağlayan, Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ı tehdit ediyor!

Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid), Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı ve İftira Makinesi Burak Caney gibi tiyatro karşıtlarının sitelerine sığınan Levent Çağlayan, bizi tehdit ediyor. Orospu Çocuğu Burak Caney (hela kapısı gibi çift "oo"lu sitenin sahibi, "yok insan"), Levent Çağlayan'ı bir tehdit silahı olarak kullanıp, üstümüze salıyor ve tüm tiyatro esnafı da ellerini ovuşturarak bu linç girişimine seyirci kalıyor. Özdemir Nutku, Tuncer Cücenoğlu, Üstün Akmen'in yazılarıyla katkıda bulunduğu hela kapısı gibi çift "oo"lu tehditçi site, kana susadı. İbret belgesini sunuyoruz:

***

LEVENT ÇAĞLAYAN

''OYUN BİTTİ''(Hilmi Bulunmaz'a son mektubumdur)


Merhaba, seninle son kez konuşmak,anlamanı beklemesem de hayatımın en özel şeylerini paylaşmak istiyorum. Ben dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuyum. Gençliğimin büyük bir kısmını köyde geçirmiş biri olarak, kızgınlıkların, tartışmaların, kan davaları'nın sonunda neler olduğunu da iyi bilirim. Her şey gözümün önün de yaşanmış, kimileri ölmüş kimileri de ceza evine girmiştir. Her ne kadar taşra bir kentin içinde büyümeye çalışsam da küçük yaşta bir şeylerin farkına varabiliyordum. Oldukça zengin bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm. Ama bu zenginliğimizden kimsenin haberi yoktu. Babam beni ayda iki kez yurt dışına göndermezdi mesela. Dokuz yaşın da elimize lahmacun sepetini verir çarşıda sattırırdı. Akşam eve geldiğimiz de ise karşımıza geçer kazandığımız paranın iki katı harçlık verirdi. Gençliğimin büyük bir kısmı, yaşanılan kavgalarla, ölümlerle, kızgınlıklarla geçti.


Sonra tiyatro ile tanıştım.Sanatı ve sevicileri'nin neler yaptıklarını gördüm. bazen güldüm bazen şaşırdım. Gördüklerimin içinde beni en etkileyen ise bir adamın sanattan soğuması ve elini ayağını çekmesiydi. Peki neden? Dedim kendi kendime bir insan sanattan niçin soğur? Neden o kadar emek sarf ettiği ilgi gördüğü bir hayata veda eder? Bunların cevabını tahmin etmek zor değildi.

Hayatımda beni etkileyen ikinci şey ise başkalarına yapıldığı gibi benim ismimin de kullanılarak, o.....ç yazılmasıydı. Benim babam ilk okul mezunu, annem ise ilkokul bile okumadı. Ama ikisi de çocuklarının geleceği onuru için yaşadılar. Babam çocuğu hakkın da o.....ç yazıldığını duysa sonunu ben bile tahmin etmek istemiyorum.


Senin ile bu yazıyı bir amcamla dayımla duygularımı paylaşır gibi paylaşıyorum. Lütfen sanat dünyasından çık. Git yurt dışlarında çeşitli kuyumcu dükkanları aç. Parana para kat. Çocuklarını sık sık yurtdışına gönder. Başkalarının çocuklarıyla uğraşmaktan karalamaktan vazgeç. Emin ol birini lekelemek sana sanat hayatında başarılı bir yer kazandırmayacak. İnsanları küstürmekten bıktırmaktan vazgeç Hilmi Bulunmaz.


Bir zamanlar acemice yazdığım yazıdan dolayı ''Olur böyle şeyler, Levent'leri gönendirmeliyiz destek vermeliyiz'' diyen Hilmi Bulunmaz şimdi ise yazı'da günah çıkarıyor.


İnsanlar değişir Hilmi Bulunmaz. Sevda'lar, dostluklar, inançlar devletler değişir. Hiç kimse çocukluğunda hata yaptığı gibi şimdi yapamaz. Her şey öğrenmekten geçer. Hata yapılır önemli olan o hatayı nasıl düzelteceğini bulmaktır. Ben,bir gece yarısı duygularımı paylaştığım sitede yeni bir hayat tanıdım. Koskocaman yüreği olan bir insanın genç birisiyle paylaştığı duygularına şahit oldum. Ve o insanın nasıl uzaklaştığını gördüm.


Coşkun hocam, size hocam diyorum çünkü size hala saygı duyuyor yazdığınız oyunların DT'de sahnelenmesini temenni ediyorum. Lütfen bu çekişmelere son verin artık. Hepimiz aynı Ülke'nin toprakların da aynı soluğu alıyor, sanat'ın daha iyi yerlere gelmesini umut ediyor çaba sarf ediyoruz. Lütfen bunu yaparken hem sanat'ı hem de insanları soğutmayalım. Sakın yanlış anlamayın size akıl veriyor filan da değilim. Ama bu vahşete son verin artık.


Saygılarımla

Levent çağlayan

(Kaynak: Burak Caney'in hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesi)

***

Ayrıca bakınız:

HESAP SORUYORUZ! / 1
HESAP SORUYORUZ! / 2
HESAP SORUYORUZ! / 3
HESAP SORUYORUZ! / 4
HESAP SORUYORUZ! / 5
HESAP SORUYORUZ! / 6
HESAP SORUYORUZ! / 7
HESAP SORUYORUZ! / 8
HESAP SORUYORUZ! / 9
HESAP SORUYORUZ! / 10
HESAP SORUYORUZ! / 11
HESAP SORUYORUZ! / 12
Büktel, "İftirayı nasıl itiraf ettirdik"
Bulunmaz, "Bir iftiranın bataklık anatomisi!"
"Tokat gibi açıklamalar"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / "Seçme eserler"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 1"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 2"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 3"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 4"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 5"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 6"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 7"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 8"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 9"
Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 10