Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'a ait bu site, sosyalist kültürün oluşumuna katkıda bulunmak amacıyla yayınlanıyor.
30 Ağustos 2008 Cumartesi
29 Ağustos 2008 Cuma
kızıl güneşi bekliyor sabah
hilmi bulunmaz
29 ağustos 2008
soyunuyor âşk
üşüyor
özgür bir türkü söylüyor
ve ıslık çalıyor
düşlerinin sonuna dek ıslık
oysa ıssız köşelerde tuzak kuruyor zaman
kelepçe ve bukağı
bir de keskin bir bıçak
puslu havalar yapışıyor tene
büyük bir fırtına var kapıda
bir de kara kırbaçlı ihânet
denizin rengi vuruyor âşka
sabahın acemîliği
kızıl bir güneş doğuyor
gül renkli umut
sabahın tomurcuk gözlü çocukluğu
bir de yıllanmış şarap tadında kavga
bekle beni
bekle âşk
ben bu sabah da geleceğim
kızıl güneş var ellerimde
goncadan güle dönüşen zaman
bir de ihâneti örseleyen kavgam
foto: cemal bulunmaz
(aşk yolu / riomaggiore - italyan rivierası)
29 ağustos 2008
soyunuyor âşk
üşüyor
özgür bir türkü söylüyor
ve ıslık çalıyor
düşlerinin sonuna dek ıslık
oysa ıssız köşelerde tuzak kuruyor zaman
kelepçe ve bukağı
bir de keskin bir bıçak
puslu havalar yapışıyor tene
büyük bir fırtına var kapıda
bir de kara kırbaçlı ihânet
denizin rengi vuruyor âşka
sabahın acemîliği
kızıl bir güneş doğuyor
gül renkli umut
sabahın tomurcuk gözlü çocukluğu
bir de yıllanmış şarap tadında kavga
bekle beni
bekle âşk
ben bu sabah da geleceğim
kızıl güneş var ellerimde
goncadan güle dönüşen zaman
bir de ihâneti örseleyen kavgam
foto: cemal bulunmaz
(aşk yolu / riomaggiore - italyan rivierası)
22 Ağustos 2008 Cuma
Hayat vardiyasındakilerin müziğini dinliyoruz!
"Bir Hayat Fabrikası Kuracağız!" sloganıyla yola çıkan bizler, hela kapısı gibi çift "oo"lu orospu çocuğu Burak Caney sitesini (www.tiyatrooyun.org) siper olarak kullanan Zafer Gecegörür'ün önerdiği Ebru Gündeş'i (Bakınız: Oyun, "Zafer Gecegörür, Ebru Gündeş'i sunar!...") değil; işçi sınıfı safını imgeleyen Vardiya Müzik Grubu'nu dinliyor, okurlarımıza öneriyoruz...
3 GÜN KALDI: İftiracı Özdemir Nutku, insan içine rahatça çıkabilecek mi?!...
Hilmi Bulunmaz
22 Ağustos 2008
Yukarıda fotoğrafı bulunan iftiracı Özdemir Nutku, 25 Ağustos 2008 günü, saat 17.00'de, "Tiyatroda eğitim" başlığıyla bir konuşma yapmak için Türkiye Tiyatrolar Birliği'nin düzenlediği "Tiyatro Buluşması"na katılacak...
Özdemir Nutku, konuşma yaparken, CD'yle saptanmış iftirasıyla ilgili neler söyleyecek?... Acaba bu konuya değinecek mi?... Yoksa iftira incir çekirdeğini doldurmayan basit bir ayrıntıymış, pireyi deve yapmak gerekmezmiş gibi mi davranacak?... Yada kesinlikle belgelenmiş olduğuna göre, iftirası için özür mü dileyecek?... İzleyiciler, Özdemir Nutku'ya, iftirasıyla ilgili soru sormaya cesaret edebilecekler mi?... Yoksa iftiracının karşısında süt dökmüş kedi gibi, kuzu kuzu oturup hiç sorgulamadan iftiracıyı sadece dinleyecekler mi?...
Kimileri, insanların leylekler tarafından dünyaya getirildiğine, çocuklarını inandırmakta (onları bu konuda kandırmakta) yarar görür. Özdemir Nutku ise, tiyatro kamuoyunu 16. yy'da (yada 17. yy) Fransa'da yazılmış ikinci bir Theope'nin varlığına inandırmakta (onları bu konuda kandırmakta) yarar görüyor. Özdemir Nutku, bu yalan ve iftirasıyla tiyatro kamuoyunu Büktel'e karşı dezenforme etmekten vazgeçecek mi?... Yoksa tiyatro kamuoyunun, iftirayı sahipleneceğine güvenerek, yeni, yepyeni iftiralar üretme cesaretini kendinde bulabilecek mi?...
Özdemir Nutku'nun ve izleyicilerin sınavına 3 gün kaldı. Olacakları öğrenmek için o günü merakla bekliyoruz!...
Evet, sadece 3 gün kaldı!...
22 Ağustos 2008
Yukarıda fotoğrafı bulunan iftiracı Özdemir Nutku, 25 Ağustos 2008 günü, saat 17.00'de, "Tiyatroda eğitim" başlığıyla bir konuşma yapmak için Türkiye Tiyatrolar Birliği'nin düzenlediği "Tiyatro Buluşması"na katılacak...
Özdemir Nutku, konuşma yaparken, CD'yle saptanmış iftirasıyla ilgili neler söyleyecek?... Acaba bu konuya değinecek mi?... Yoksa iftira incir çekirdeğini doldurmayan basit bir ayrıntıymış, pireyi deve yapmak gerekmezmiş gibi mi davranacak?... Yada kesinlikle belgelenmiş olduğuna göre, iftirası için özür mü dileyecek?... İzleyiciler, Özdemir Nutku'ya, iftirasıyla ilgili soru sormaya cesaret edebilecekler mi?... Yoksa iftiracının karşısında süt dökmüş kedi gibi, kuzu kuzu oturup hiç sorgulamadan iftiracıyı sadece dinleyecekler mi?...
Kimileri, insanların leylekler tarafından dünyaya getirildiğine, çocuklarını inandırmakta (onları bu konuda kandırmakta) yarar görür. Özdemir Nutku ise, tiyatro kamuoyunu 16. yy'da (yada 17. yy) Fransa'da yazılmış ikinci bir Theope'nin varlığına inandırmakta (onları bu konuda kandırmakta) yarar görüyor. Özdemir Nutku, bu yalan ve iftirasıyla tiyatro kamuoyunu Büktel'e karşı dezenforme etmekten vazgeçecek mi?... Yoksa tiyatro kamuoyunun, iftirayı sahipleneceğine güvenerek, yeni, yepyeni iftiralar üretme cesaretini kendinde bulabilecek mi?...
Özdemir Nutku'nun ve izleyicilerin sınavına 3 gün kaldı. Olacakları öğrenmek için o günü merakla bekliyoruz!...
Evet, sadece 3 gün kaldı!...
Alavere - dalavere / 1
Mustafa Demirkanlı, tilki gibi kurnaz biri. Askeriyeden gelme olduğundan, insanları nasıl sevk ve idare edeceğini çok iyi biliyor. Bir koyup, üç alma becerisi gelişmiş, nevi şahsına münhasır bir zat-ı muhterem. Kafasında binlerce tilki dolaşmasına karşın, hiçbir tilkinin kuyruğunun diğer tilkilere değmemesi çok ilginç. Şurası kesin ki, kafasındaki tilkilerin tümünün kuyruğunu sünnet ettiğinden, her tilki, en büyük tilki olan Mustafa Demirkanlı'nın emir ve komutasında dolaşıyor!...
Burnu iyi koku alan Mustafa Demirkanlı, hangi devletlinin daha yağlı müşteri olduğunu iyi seziyor. Ona göre pusuya yatıyor. Ona göre Şer İttifakı kuruyor: Mustafa Demirkanlı, A. Ertuğrul Timur, Yaşam Kaya, Burak Caney!...
Şimdi huzurlarınızda: Lemi Bilgin
26 Eylül Pazartesi akşamı Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde yapılacak Tiyatro Ödülleri-2005 gecesinde 10 kategoride belirlenen ödüller sahiplerini bulacak. Bu ödüllerin tamamen dışında, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Kurulu’nun belirlediği Teşekkür Plaketi de bu yıl, eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Doç. K. Lemi Bilgin’e verilecek.
Tıklayınız: Tiyatro'nun Lemi Bilgin'e teşekkürü
Burnu iyi koku alan Mustafa Demirkanlı, hangi devletlinin daha yağlı müşteri olduğunu iyi seziyor. Ona göre pusuya yatıyor. Ona göre Şer İttifakı kuruyor: Mustafa Demirkanlı, A. Ertuğrul Timur, Yaşam Kaya, Burak Caney!...
Şimdi huzurlarınızda: Lemi Bilgin
26 Eylül Pazartesi akşamı Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde yapılacak Tiyatro Ödülleri-2005 gecesinde 10 kategoride belirlenen ödüller sahiplerini bulacak. Bu ödüllerin tamamen dışında, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Kurulu’nun belirlediği Teşekkür Plaketi de bu yıl, eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Doç. K. Lemi Bilgin’e verilecek.
Tıklayınız: Tiyatro'nun Lemi Bilgin'e teşekkürü
Engizitör Enver Ercan'ın kulakları çınlamıştır!...
Not: Başlığı biz attık!... (Hilmi Bulunmaz)
BU "ENGİZİTÖRLER" TARAFINDAN ELENMİŞ OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM
Frankfurt Kitap Fuarı Türkiye Organizasyonu Yazarlar Komitesi, Coşkun Büktel'i eledi
Coşkun Büktel
30 Temmuz 2008
"Bütün renkleriyle Türkiye" sloganıyla iş başına gelen ve "Theope" yazarı Büktel'in "yasak bir renk" olduğunu ve her platformda her türlü yöntemle (iftira dahil) engellenmesi gerektiğini bir kez daha kanıtlayan (önceki vak'alar için, örneğin, bakınız: "Özdemir Nutku iftirası", "Ölüleri Gömün skandalı") "yazarlar(?) komitesinde" şunlar var:
Enver Ercan..................Moderatör (TYS Başkanı)
Halil İbrahim Özcan....Uluslararası PEN Türkiye
İhsan Işık.......................İLESAM Başkanı
Gökhan Cengizhan.......Edebiyatçılar Derneği Başkanı
Adnan Özer....................EDİSAM Başkanı
Ahmet Kot.....................Türkiye Yazarlar Birliği
Egemen Berköz.............BESAM Başkanı
Nâzım Hikmet Oratoryosu'nun 100 kişilik orkestrasını Frankfurt'a göndermemesini, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, halkın parasını ekonomik kullanmak gibi vatansever görünümlü bir gerekçeyle bile açıklayabilir; ama hiçbir rengi bulunmayan Hasan Erkek'i yazar diye Frankfurt'a gönderip de, Türkiye'nin rengi şahsına münhasır en özgün birkaç yazarından biri olan Coşkun Büktel'i, her zaman ve her platformda yapıldığı gibi, yasaklayan (aforoz eden) yukarıda adlarını sıraladığımız orta zekâlı yetenek savarları, "yazarlar komitesi" payesi lütfederek göreve getirmesini ve somut sanatsal kriterlere destek vermek yerine, (kültür pazarını "kabile arasında" paylaşmış) tecimenlere destek vermesini ve devlet desteğini (kediye ciğer teslim edercesine) demirbaş tecimenlerin kutsal ittifakına teslim etmesini, hiçbir gerekçeyle (hatta hiçbir bahaneyle bile) açıklayamaz.
Çünkü yeryüzünde hiçbir yaratık, Hasan Erkek'in Coşkun Büktel'den daha yaratıcı, daha usta, daha önemli, daha dürüst, daha donanımlı, daha verimli ya da daha kıdemli bir yazar olduğunu, kendini maskara etmeden iddia edemez. Erkek'in Büktel'den ancak daha "uyumlu ve itaatli" bir yazar olduğu söylenebilir. Ama Büktel gibi itaatsiz yazarlar yine her zamanki gibi aforoz ediliyorsa ve Frankfurt'ta Türkiye'yi temsil etmenin aranan kriteri "uyum ve itaat" olarak belirleniyorsa; bilinmelidir ki, bu kriterler, uluslararası alanda ülkemize ve Kültür bakanlığımıza onur değil, ancak utanç getirebilir.
Bakan Ertuğrul Günay verdiği sözden cayarak Nâzım Hikmet Oratoryosu'nu Frankfurt'a göndermiyor oluşuna sureti haktan görünen bir mazeret üretebilir ve kendini utançtan kurtarabilir; ama kültür "pazarımızın" her zamanki demirbaş "engizitörlerini" yazarlar komitesi sıfatıyla göreve getirmiş olmasının utancından hiçbir zaman kurtulamayacak; bu utancı da, "Ölüleri Gömün skandalı"nın utancını taşıyacağı üzere, tıpkı bir Gorbaçov lekesi kadar silinmez ama Gorbaçov lekesinden çok daha kirli bir leke olarak, yalnızca hayatı boyunca değil, "ebediyen" taşıyacak. CB
***
Ayrıca bakınız: TYS'nin kongresi çok şenlikli olacak
BU "ENGİZİTÖRLER" TARAFINDAN ELENMİŞ OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM
Frankfurt Kitap Fuarı Türkiye Organizasyonu Yazarlar Komitesi, Coşkun Büktel'i eledi
Coşkun Büktel
30 Temmuz 2008
"Bütün renkleriyle Türkiye" sloganıyla iş başına gelen ve "Theope" yazarı Büktel'in "yasak bir renk" olduğunu ve her platformda her türlü yöntemle (iftira dahil) engellenmesi gerektiğini bir kez daha kanıtlayan (önceki vak'alar için, örneğin, bakınız: "Özdemir Nutku iftirası", "Ölüleri Gömün skandalı") "yazarlar(?) komitesinde" şunlar var:
Enver Ercan..................Moderatör (TYS Başkanı)
Halil İbrahim Özcan....Uluslararası PEN Türkiye
İhsan Işık.......................İLESAM Başkanı
Gökhan Cengizhan.......Edebiyatçılar Derneği Başkanı
Adnan Özer....................EDİSAM Başkanı
Ahmet Kot.....................Türkiye Yazarlar Birliği
Egemen Berköz.............BESAM Başkanı
Nâzım Hikmet Oratoryosu'nun 100 kişilik orkestrasını Frankfurt'a göndermemesini, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, halkın parasını ekonomik kullanmak gibi vatansever görünümlü bir gerekçeyle bile açıklayabilir; ama hiçbir rengi bulunmayan Hasan Erkek'i yazar diye Frankfurt'a gönderip de, Türkiye'nin rengi şahsına münhasır en özgün birkaç yazarından biri olan Coşkun Büktel'i, her zaman ve her platformda yapıldığı gibi, yasaklayan (aforoz eden) yukarıda adlarını sıraladığımız orta zekâlı yetenek savarları, "yazarlar komitesi" payesi lütfederek göreve getirmesini ve somut sanatsal kriterlere destek vermek yerine, (kültür pazarını "kabile arasında" paylaşmış) tecimenlere destek vermesini ve devlet desteğini (kediye ciğer teslim edercesine) demirbaş tecimenlerin kutsal ittifakına teslim etmesini, hiçbir gerekçeyle (hatta hiçbir bahaneyle bile) açıklayamaz.
Çünkü yeryüzünde hiçbir yaratık, Hasan Erkek'in Coşkun Büktel'den daha yaratıcı, daha usta, daha önemli, daha dürüst, daha donanımlı, daha verimli ya da daha kıdemli bir yazar olduğunu, kendini maskara etmeden iddia edemez. Erkek'in Büktel'den ancak daha "uyumlu ve itaatli" bir yazar olduğu söylenebilir. Ama Büktel gibi itaatsiz yazarlar yine her zamanki gibi aforoz ediliyorsa ve Frankfurt'ta Türkiye'yi temsil etmenin aranan kriteri "uyum ve itaat" olarak belirleniyorsa; bilinmelidir ki, bu kriterler, uluslararası alanda ülkemize ve Kültür bakanlığımıza onur değil, ancak utanç getirebilir.
Bakan Ertuğrul Günay verdiği sözden cayarak Nâzım Hikmet Oratoryosu'nu Frankfurt'a göndermiyor oluşuna sureti haktan görünen bir mazeret üretebilir ve kendini utançtan kurtarabilir; ama kültür "pazarımızın" her zamanki demirbaş "engizitörlerini" yazarlar komitesi sıfatıyla göreve getirmiş olmasının utancından hiçbir zaman kurtulamayacak; bu utancı da, "Ölüleri Gömün skandalı"nın utancını taşıyacağı üzere, tıpkı bir Gorbaçov lekesi kadar silinmez ama Gorbaçov lekesinden çok daha kirli bir leke olarak, yalnızca hayatı boyunca değil, "ebediyen" taşıyacak. CB
***
Ayrıca bakınız: TYS'nin kongresi çok şenlikli olacak
Dalgaların Sesi Kulak Deliyor
Hüseyin Hilmi Bulunmaz, Bulunmaz Yayıncılık
Hilmi Bulunmaz'ı daha çok tiyatro ile ilgili çalışmalarından tanıyoruz. Uzunca bir süredir büyük bir özveriyle "Bulunmaz Tiyatro" adlı grubuyla tiyatro çalışmaları yürütüyor. Sanatçı bu kez şair kimliğiyle çıkıyor karşımıza.
Kitapta yer alan "Karnım Doymalı" adlı şiire yer veriyoruz.
"sen koşuk yazdığında
artmıyorsa
bir nebze tokluğum
bırak yazma
kalsın
sen resim yaptığında
doymuyorsa
açlığımdan da aç ruhum bırak yapma
kalsın
sen bestelediğinde yeni bir türkü
yükselmiyorsa
ve daha kızıllaşmıyorsa bayrağım
bırak ırlama
kalsın
sen uçarcasına dans ettiğinde
ben hala hücredeysem...
(Kaynak: Gündem, 10 Ocak 1993 Pazar, sf. 9)
Hilmi Bulunmaz'ı daha çok tiyatro ile ilgili çalışmalarından tanıyoruz. Uzunca bir süredir büyük bir özveriyle "Bulunmaz Tiyatro" adlı grubuyla tiyatro çalışmaları yürütüyor. Sanatçı bu kez şair kimliğiyle çıkıyor karşımıza.
Kitapta yer alan "Karnım Doymalı" adlı şiire yer veriyoruz.
"sen koşuk yazdığında
artmıyorsa
bir nebze tokluğum
bırak yazma
kalsın
sen resim yaptığında
doymuyorsa
açlığımdan da aç ruhum bırak yapma
kalsın
sen bestelediğinde yeni bir türkü
yükselmiyorsa
ve daha kızıllaşmıyorsa bayrağım
bırak ırlama
kalsın
sen uçarcasına dans ettiğinde
ben hala hücredeysem...
(Kaynak: Gündem, 10 Ocak 1993 Pazar, sf. 9)
10 Ağustos 2008 Pazar
www.tiyatrodunyasi.com sitesinden bir link!...
Bugün (11 Ağustos 2008) tarihi, saat 00.20 itibariyle, www.tiyatrodunyasi.com sitesindeki bir linki (asla yalnız kalma kızlarla arkadaş ol geceleri tek kalma
www.arkadas-gecesi.info) okurlarımızın dikkatine sunuyoruz!...
Bir tiyatro sitesinden umulmayacak reklamlarla süslenen siteyi hayretle izliyoruz!...
www.arkadas-gecesi.info) okurlarımızın dikkatine sunuyoruz!...
Bir tiyatro sitesinden umulmayacak reklamlarla süslenen siteyi hayretle izliyoruz!...
www.tiyatrodunyasi.com'da link verilen "güzeller"!...
Bugün (11 Ağustos 2008) tarihi, saat 00.10 itibariyle, www.tiyatrodunyasi.com sitesindeki bir linki (kızlarla hemen tanış bu akşamı yalnız geçirme hepsi bir tık ötende) okurlarımızın dikkatine sunuyoruz!...
Bir tiyatro sitesinden umulmayacak reklamlarla süslenen siteyi hayretle izliyoruz!...
Bir tiyatro sitesinden umulmayacak reklamlarla süslenen siteyi hayretle izliyoruz!...
7 Ağustos 2008 Perşembe
Bulunmaz'ın tiyatral faşizmi eleştiren yazısı...
İftiradan yana olmak
yada
iftiradan yana olmamak
Yeni Tiyatro
dergisinde
Sayı: 6 / sf. 29-37 (9 sayfa)
***
Hilmi Bulunmaz, Özdemir Nutku iftirasını değerlendirdiği yazısıyla dikkatleri ve şimşekleri üzerine çekiyor!...
yada
iftiradan yana olmamak
Yeni Tiyatro
dergisinde
Sayı: 6 / sf. 29-37 (9 sayfa)
***
Hilmi Bulunmaz, Özdemir Nutku iftirasını değerlendirdiği yazısıyla dikkatleri ve şimşekleri üzerine çekiyor!...
kızıl rahip vivaldi
kırmızı düşlerin solgun yüzlü çocuğu
kalbimin denizinde yelken açan gül
sessizce geldin
ve
sessizce gittin
kimsesizler mezarlığına gömüldün
oysa daha gün başlamamıştı kıpırdanmaya
henüz kuşlar bile ötmemişti annelerinin sesiyle
elinde eskimeyen kemanın
ve gözlerinin derininde yepyeni sözler
geldiğin gibi sessizce gittin
hiç kimseyi ürkütmeden
unutmuştum seni
ama
bugün
yeniden
il cimento dell'armonico e dell'inventione
çalınınca kulağıma
anımsadım yeniden
kalbimin denizinde yelken açan gül
kırmızı düşlerin solgun yüzlü çocuğu
seni anımsadım
oysa seslerin gömülmüştü
kimsesizler mezarlığına
giovanni’den olma
camilla’dan doğma
denizlerin kızıl renkli güneşi
kardeşim benim
antonio vivaldi
venedik viyana parantezine konan düş
dört mevsim açan yediveren gül
sessizce selam verdin dünyaya
ve
sessizlik içerisinde gömüldün
kimsesizler mezarlığına
şiir: hilmi bulunmaz
kalbimin denizinde yelken açan gül
sessizce geldin
ve
sessizce gittin
kimsesizler mezarlığına gömüldün
oysa daha gün başlamamıştı kıpırdanmaya
henüz kuşlar bile ötmemişti annelerinin sesiyle
elinde eskimeyen kemanın
ve gözlerinin derininde yepyeni sözler
geldiğin gibi sessizce gittin
hiç kimseyi ürkütmeden
unutmuştum seni
ama
bugün
yeniden
il cimento dell'armonico e dell'inventione
çalınınca kulağıma
anımsadım yeniden
kalbimin denizinde yelken açan gül
kırmızı düşlerin solgun yüzlü çocuğu
seni anımsadım
oysa seslerin gömülmüştü
kimsesizler mezarlığına
giovanni’den olma
camilla’dan doğma
denizlerin kızıl renkli güneşi
kardeşim benim
antonio vivaldi
venedik viyana parantezine konan düş
dört mevsim açan yediveren gül
sessizce selam verdin dünyaya
ve
sessizlik içerisinde gömüldün
kimsesizler mezarlığına
şiir: hilmi bulunmaz
4 Ağustos 2008 Pazartesi
1 Ağustos 2008 Cuma
GÜZ FIRTINASI
Üsküdar'da
Basma perdeleriyle bir ev
Çeyiz sandıklarında
Katlı hüzünler
Kaç yıl oldu unuttum
Bir güz fırtınası
Kanatmıştı nergisleri
Yakılmış bir sözdüm
Yollarında uçuşan küllerde
Bağlarbaşı'nda bir ev
Saçaklarında güvercin kanatları
Soluk gençliğim
Fıstıkağacı'ndan geçer mi yine tramvaylar?
Yeşil erik yolduğumuz bahçelerde
Çocukluğumun gözyaşları düşmüş toprağa
Yıkılmış cumbalı evler anılarla
Üsküdar'da bir ev
Anlatır durur geçen yazları
Tahta oyuncakları çağırır
Çocukluğu, gözyaşlarını
Ne kaldı gençlikten geriye
Sararmış fotoğraflar
ve bir de ayrılık
Banıp yüreğimi gecenin karanlığına
Bir daha yaşanmayacak o günler için
Kenarı işli mendillerde yalnız bir gül
Şimdi sırsız aynaların koynunda
şiir: Kirkor Yeteroğlu
KADIKÖY-KASIM 1985
***
Not: Yukarıdaki şiir, Arapgir Postası'nda 11 Ekim 1996 tarihinde yayımlanmıştır.
Basma perdeleriyle bir ev
Çeyiz sandıklarında
Katlı hüzünler
Kaç yıl oldu unuttum
Bir güz fırtınası
Kanatmıştı nergisleri
Yakılmış bir sözdüm
Yollarında uçuşan küllerde
Bağlarbaşı'nda bir ev
Saçaklarında güvercin kanatları
Soluk gençliğim
Fıstıkağacı'ndan geçer mi yine tramvaylar?
Yeşil erik yolduğumuz bahçelerde
Çocukluğumun gözyaşları düşmüş toprağa
Yıkılmış cumbalı evler anılarla
Üsküdar'da bir ev
Anlatır durur geçen yazları
Tahta oyuncakları çağırır
Çocukluğu, gözyaşlarını
Ne kaldı gençlikten geriye
Sararmış fotoğraflar
ve bir de ayrılık
Banıp yüreğimi gecenin karanlığına
Bir daha yaşanmayacak o günler için
Kenarı işli mendillerde yalnız bir gül
Şimdi sırsız aynaların koynunda
şiir: Kirkor Yeteroğlu
KADIKÖY-KASIM 1985
***
Not: Yukarıdaki şiir, Arapgir Postası'nda 11 Ekim 1996 tarihinde yayımlanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)