20 Şubat 2008 Çarşamba

"Beyaz Cephe" ortaklarından Demirkanlı yazısı

Mustafa Demirkanlı
18 Şubat 2008


Coşkun Büktel’i Tanıyalım


Coşkun Büktel, vakti zamanında yazmış olduğu “Theope” ile birlikte tiyatro dünyasında saldırmadığı kimse kalmamıştır. Hemen hemen herkesle kavga etmiştir. Ona göre bir tek oyun yazarı vardır. Bir tek çevirmen vardır: Coşkun Büktel. Yönetmen tiyatrosuna karşıdır. Hiç kimse oyununu sahnelemek istemez. Bunu sansür olarak değerlendirir. Sayfalarca abuk sabuk denebilecek yazılar yazar. Bunları eleştiri diye adlandırır, yayımlamayanlar yine sansürcüdür. İnsanlar beni neden sansürlesin ki sorusunu sormaz, sadece saldırır. Örneğin, Tuncer Cücenoğlu’nun yurtdışında pek çok ülkede sahnelenen oyununu “Çığ skandalı” olarak adlandırır. Eleştirinin ötesinde, aşağılamaya varacak düzeyde yazılar yazar. Belli bir düzeyi aşmamak için kendini zorlamaları da artık işe yaramamakta, hakaretlerini küfür düzeyine kadar çıkartmıştır.

İşte bu insanı tanımayanların da tanımalarını istediğimiz için, kuyumcu arkadaşı ile birlikte nelerin altına imza attıklarına göz atmanızı salık veriyoruz. Burak Caney (Coşkun Büktel’in kuyumcu arkadaşının eski bir tanışı olduğunu sanıyoruz.) Büktel’in kitaplarındaki akıl almaz savruklukları ortaya çıkartınca, her ikisi de küfretmeye başladılar.

Düzeylerini anlamak için, linklerdeki videoları da izlemenizi öneriyorum.

Büktel’in kuyumcu arkadaşının, İstanbul Devlet Tiyatroları yapımı “Ful Yaprakları” oyunu ile ilgili, sözüm ona eleştirisi: “Bulunmaz ‘Ful Yaprakları’nı yargılıyor. http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/02/bulunmaz-ful-yapraklarn-yarglyor.html

İzlediğinizde göreceğiniz gibi daha oyunu izlemeye başlamadan hakarete varan dalga geçmelerine, aşağılamalarına -kendini, kendi kendine ve kuyumcu arkadaşının desteğiyle Türkiye’nin en iyi oyun yazarı olarak lanse eden- Büktel’in yorumu ise şöyle: “Hilmi Bulunmaz, kamera karşısında bir kez daha ‘döktürdü’”.

Madem ki kurum olarak Devlet Tiyatroları, oyuncuları ve yönetmenleri bu kadar kötü, hakaret edeceğiniz kadar kötü, ne demeye “Theope”yi oynasın diye her gün yayın yapıyorsunuz, Büktel’in çevirisini sahnelesin diye bakana kadar şikayette bulunuyorsunuz, dahası bu kadar kötü bir kuruma rejisör olarak (hiç oyun yönetmeden üstelik) girmeye kalkarsın Büktel. Bu ne yaman çelişkidir, utanmazlıktır.

Büktel’in kuyumcu arkadaşının videoya kaydederek ve defalarca tekrarlayarak savurduğu tehditler ve küfürler: “Bulunmaz, sanal yayıncıları yargılıyor!”

http://tiyatroyun.blogspot.com/2008/02/bulunmaz-sanal-yaynclar-yarglyor_05.html

Kuyumcu arkadaşının küfürlerine desteğini ise sitesinde şu sözlerle belirtiyor: “Hela duvarları yerine internet sayfalarını kirleten tiyatral "Tosun" (nam-ı diğer Burak Caney) eğer doğru söylüyorsa; Üstün Akmen, Özdemir Nutku ve Tuncer Cücenoğlu kendisini destekliyorlarmış. Akmen, Nutku ve Cücenoğlu'na, tiyatral "Tosun"u destekledikleri yalanını bir an önce tekzip etmelerini tavsiye ediyor; Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'a rahatça iftira edebilmek için takma isim ardına gizlenmiş korkak bir sapığı, bugün hâlâ, destekleyen eğer bir tek o….. (Bunu Büktel açık açık yazıyor) çocuğu gerçekten varsa, ona 25 Ekim 2007 tarihli çağrımızı tekrar hatırlatıyoruz.” (http://www.coskunbuktel.com/)

Büktel’in düzeyi işte bu.

Bu öfkenin nedeni ise, Burak Caney’in kitaplarını lime lime etmesi, kitaplarını yerlerde süründürmesi, -Coşkun’un Cücenoğlu’nun “Çığ” oyunu için bulduğunu iddia ettiği ve “Çığ skandalı” teranelerinin yanında- çığ gibi üstüne yığıldı, ama bir tek sözcükle bile yazdıklarını savunamadığı, açıklama getiremediği için ve Türkçeyi en iyi kullanan yazar kasılmalarının koca bir yalan olduğunun tiyatro kamuoyuna yayılmasıdır. Öfkesine hakim olamamakta, mahalle ağzıyla küfürler etmektedir. Çöküş bu olsa gerek.

Kendi kendini en büyük yazar, Türkçeyi en iyi kullanan yazar olarak tanımlayan kişinin, Coşkun Büktel’in yazdıklarındaki hatalar Burak Caney’in saptadıkları kadar olmasa gerek, bunlara bir dramaturg el atarsa kim bilir daha nelerle karşılaşacağız.

Yazık, gerçekten yazık. Büktel’i bu kadar çaresiz, bu kadar düzeyini düşürmüş olarak görmek istemezdim. Ama, arkadaşı hakkında aylar önceki ikazlarımızı ciddiye alabilseydi, tüm bu çirkinliklerin içinde olmaz, sadece kendinden söz edilmesinden başka hiçbir amacı olmayan, hiçbir zaman tiyatro ile ilişkisi slogan düzeyini aşmamış birinin gölgesinde rezil olmamış olurdu, ama olan oldu. Kuyumcu arkadaşının amacı sadece muhatap alınmaktı, var olmaktı. O amacına ulaştı, sitesini günde 100-200 kişinin izlemesinden duyduğu mutluluğu sürekli haykırıyor, amacına ulaştı. Ya sen Büktel, nerelere kadar indin, ne kadar hiddetlenirse hiddetlensin, bir yazara o….. çocukları diye yazmak yakışır mı, bu bir aczin ifadesi değil mi? Demek ki yanılmışız, senin de içinde arkadaşının duyguları egemenmiş, sadece baskı altında tutuyormuşsun. Küfrederken bile düzeysizliğini ortaya serdin “(Gerçek orospuları ve çocuklarını bir kez daha tenzih ederim.)” Hiç değilse, hayat kadınları diyebilseydin. İşte, beyninin gerçek işleyiş biçimi buymuş. Bilimsellik vs koskoca yalanlarmış, senin de çapın sokaktaki çaresiz insan kadarmış; tehdit, küfür. İşte gerçek Coşkun Büktel’i Tanıyalım: Tehdit, küfür.