hilmi bulunmaz
11 ekim 2008
magdalena carmen frida kahlo calderon
uzun bir adın var
adından kısa sürdü yaşamın
hüzünlü bir türkü gibi doğdun
ve hüzünlü bedeninle
meksika'yı doğurdun
temmuz ayıydı
başkentin güneyinde
coyoacan'da
ilk fotoğrafını baban çekti
ve
ilk dansını kızılderili matilde yaptırdı sana
kameraya güldün
dans ederken güldün
meksika devrimi gerçekleştiğinde
ağız dolusu güldün
meksika senden doğdu
meksika'yı sen doğurdun
felç geçirdin
tahta bacak frida
dünyanı genişlettin
ulusal hazırlık okulu'nda
hep koştun
hayata
bağıra bağıra
yaşasın koşmak
yaşasın hayat
sanata
edebiyata
ve
elinden düşürmediğin felsefeye koştun
aynı sınıfı paylaştın
alejandro gomez arias
jose gomez robleda
ve
alfonso villa'yla
başını eğmedin
başını acılara yoldaş ettin
sana tokat attığında
kara giysili kader
değişti hayatın
derinden
acı çektin
korselere büründün
ve
hastane adlarını ezberledin
teker teker
doktorlarla konuşmaktan yorulunca sustun
omurgandan acı çektin
sağ bacağından acı
bıçak altına yattın
tam otuz iki kez
acılardan kurtulamadın
yine de
sağ bacağın kesildi
en güzel yerinden
güpegündüz
meksika'nın gözü önünde
eline fırça
eline boya
ve
eline tuval
değdiğinde
unuttun acını
kendi resmini yaptın
yüreğinde gizlenen meksika'nın resmini
meksika'yı
sen
doğurdun
ve
sonra
selamlaştın
küba'yla
selamlaştın
julio antonio mella
ve
tina modotti'yle
ve
zamanı geldiğinde
meksika komünist partisi'ndeydin
bırakmadın elinden
fırçayı
boyayı
ve
tuvali
hiç bırakmadın
sekerek gittin
diego rivera'yı görmeye
o da seni gördü
bir akşamüstü
görüştünüz sürekli
birlikte resim yaptınız
diego rivera'yla
çocuk yapamadınız
üç yıl yaşadınız emperyalist ülkede
diego rivera'yla birlikte
duvarlarını aydınlatarak
resim yaptınız
bir yıl ara verdiniz
birlikte resim yapmaya
ve
çocuk yapma idmanlarına
ara verdiniz
başladığınızda kolektif resme
yeniden
yerleştiniz mavi renkli eve
troçki'yi sevdin
öğretmen oldun
la esmeralda'da
bir temmuz ayında başlayan yaşamın
bir temmuz ayında bitti
son soluğuna konan resmin
büyük bir slogandı
yaşasın hayat
sen öldüğünde
gündüzlerinin ve gecelerinin celladı
utandı yalnızlığından
tekerlekli sandalye utandı
fırçalar
boyalar
ve
tuvaller
utandı
yetim bıraktığın resimlerin utandı
biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz
diyen guernica ustası utandı
ben ve papağanlarım
maymunlarla otoportre
yüzünü gizlediler
sen gidince