LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un Belediye Tiyatrolarına İlgisi Devam Ediyor, Yoksa “Eyvah!” mı Demek Lazım?
(28 Mart 2010)
LİNÇÇİ TİYATROM’da Afyonkarahisar Belediye Şehir Tiyatrosu’nun yaşadığı sorunlar karşısında FACEBOOK liderliğine soyunan, tiyatro yayıncılığı adına ise adeta saçmalama rekoru kıran LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, bu defa da Kemer Belediye Tiyatrosu’na ilişkin bir “haber” yaptı.
“Pes artık! Bu kadarına Pes! 27 Mart’ı gölgeleyen bir uygulama daha” başlığıyla verdiği “haberde” Kemer Belediye Tiyatrosu çalışanlarının belediye tarafından zabıta yapıldığı ve Kemer sokaklarını denetledikleri bilgisi veriliyor.
Söz konusu LİNÇÇİ TİYATROM olduğunda haber kelimesini tırnak içine almamın nedeni, uzun zamandır LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un haberci değil de bi-haberci (başka bir deyişle dezenformatör) kimliği edinmiş olması. Bu nedenle, LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un “haber” diye verdiklerinin doğruluğunu teyit etmek için ayrı bir haber birimi kurulması gerekiyor. Umarım LİNÇÇİ TİYATROM'a emek veren genç arkadaşlarımız bu eksikliği gidermek için de harekete geçerler.
Benim merak ettiğim şu: Bu yeni vakada LİNÇÇİ Ertuğrul Timur dezenformatör kimliği edinmekten kurtulup bir yayıncı olarak tiyatromuza faydalı bir iş yapmayı başarabilecek mi?
Ben her ihtimale karşı KBT (Kemer Belediye Tiyatrosu) hakkında bilgi edinmek için Kemer Belediyesi’nin internet sitesine girerek orada tiyatronun nasıl ve hangi amaçla yapılandırıldığını öğrenmeye çalıştım. Konuyla ilgilenenlere de tavsiyem budur. LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un Afyonkarahisar Belediye Şehir Tiyatrosu’nun tüzüğünde amatör olarak tanımlanan bir tiyatroyu profesyonelmiş gibi yutturmaya çalışması, bununla da kalmayıp güya profesyonel tiyatro adına oradaki amatör tiyatrocuları aşağılama ve teşhir girişimleri hatırlanmalıdır. Dolayısıyla yoğurdu mümkün olduğunca şiddetli üfleyerek yemekten başka çare yok.
KBT ile ilgili “haberin” bir başka özelliği de LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un Türkiye tiyatrosu hakkında fetva verme tavrını sürdürmesi. Tiyatromuz hemen örgütlü hale gelmeli, meslekten tiyatrocular örgütlerini kurmalı ve ödenekli tiyatrolarda özerklik talebi yükseltilmeliymiş. Ne kadar da doğru sözler. Nihayet LİNÇÇİ Türkye (Türkiye) Tiyatrolar Birliği'nin derdini anlamaya başlamış (mı?) Anlamaya başladığını varsayalım; fakat söyleyen LİNÇÇİ Ertuğrul Timur olunca inandırıcı olamıyor. Bu sezon yaşanan bazı olayları hatırlatmaya çalışayım:
- LİNÇÇİ Ertuğrul Timur İstanbul’daki üç beş yayıncıının (yayıncının) zorlukla biraraya gelerek inşa etmeye çalıştığı LİNÇÇİ Tiyatro Yayıncıları Birliği’ni daha doğum aşamasında kepaze etmiş ve yayıncılar birliğini (Yayıncılar Birliği'ni) kurma konusunda kendisinin de vermiş olduğu sözün ciddiyetten yoksun olduğunu göstermiştir. Bu vakada onun örgütten anladığı “kendine göre” dir. Bir örgüt ancak LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un keyfi için varolduğunda (var olduğunda) örgüttür.
- Geçen yıl sezon sonuna doğru gerçekleştirilen LİNÇÇİ Temiz Tiyatro / LİNÇÇİ Temiz Yayıncılık kampanyasına imza veren örgütlerin ve aktivistlerin iradesini hiçe sayarak, üstelik sona erdirilmiş bir kampanya adına “Temiz Tiyatro Platformu” adında varolmayan (var olmayan) sanal örgütler icat etme absürtlüğünün esas çocuklarından birisi olmuştur. Bu konuda LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği’nin yaptığı uyarı karşısında ise, sizi tanımayız (yani sansürleriz mi?) anlamına gelen şahsi ültimatomlarla absürtlüğün de absürtlüğü olabileceği (olabileceğini) gösterilmiştir.
- Hızını alamamış, LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği’nin çeşitl bildirilerini sansürleme düzeyinde sanal eylemlere imza atarak, dezenformasyon yayıncılığına sansürcülüğü de eklemiştir. Dahası, LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği tarafından başlatılan “Tiyatroma Dokunma!” kampanyasını etkisizleştirmek üzere, aniden bu kampanyaya verdiği linki ortadan kaldıracağı tutmuş, sonra da muhetemelen (muhtemelen) çok zekice bulduğu bir manevrayla FACEBOOK’ta açtığı “Laz Marks” davasını konu alan göstermelik kampanyayı “Tiyatroma Dokunma!” kampanyasının alternatifi haline getirmeye çalışmıştır.
Sonuç:
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur örgüt dersi verme konusunda değil, ama sanal likidatörlük, manipülasyon, dezenformasyon, sansür ve envai çeşit teşhircilik konularında öğretici olma iddiasını sürdürebilir. Habercilik alanında titreyip gerçeklere dönüp dönmeyeceği ise hâlâ bir meçhulün konusudur.
Umuyorum ki, en azından KBT vakasında gerçekten ciddi bir yayıncı davranışı gösterir ve aklıbaşında (aklı başında) bir haberci gibi davranır. Bekleyip göreceğiz. Tahminime göre, durum çok geçmeden aydınlığa kavuşacaktır. “Eyvah!” demek için henüz erkendir ve önyargılı bir tavır olur. Çok zor olsa da, iyi niyetimizi korumalıyız.
NOT: Dün İstanbul'da LİNÇÇİ Ertuğrul Timur'un 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Yürüyüşü'ne katıldığını öğrendim. Sanal alemden yeryüzüne inip realiteye karışma adına kritik bir jest yaptığının farkındayım. Benim asıl merak ettiğim konu ise, "Laz Marks"a açılan dava sırasında verdiği bir sözü yerine getirip getirmediği. Hatırlanacak olursa, "Laz Marks"ta geçen ve davaya konu olan fıkrayı 27 Mart'ta her yerde anlatalım, suç işleyelim, mahkum olalım demişti. Bu eylemi 27 Mart yürüyüşü (Yürüyüş'ü) sırasında gerçekleştirmediği söylendi. Fakat önyargılı değilim. Bu eylemi pekala başka bir yerde gerçekleştirmiş olabilir. Dolayısıyla, en azından şu aşamada, "Laz Marks"la dayanışma adına verdiği sözü tutup tutmadığı, sözünde samimi olup olmadığı hakkında kesin bir iddiada bulunmam mümkün değil.
(Kaynak: LİNÇÇİ Ömer F. Kurhan TİYATRO YAZILARI)
***
BULUNMAZ'ın notu: Yukarıdaki metinde bulunan LİNÇÇİ adların önlerine, analarının ak sütü gibi helal olan LİNÇÇİ sıfatlarını biz ekleyip, bu adların üzerlarini biz kırmızılaştırdık. Ayrıca, metindeki bariz yanlışları kırmızıyla belirtip, doğrularını yeşille biz yazdık!
Ayrıca bakınız:
MÜTTEFİKLERİ AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) VE YALAN MAKİNESİ MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI İLE KÖPRÜLERİ ATAN Ö. F. KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU
LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORLARINDAN AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) İLE İTTİFAKINA SON VEREN LİNÇÇİ ÖMER FARUK KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU!
LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan, LİNÇÇİ olmayan Nedim Saban'a dramaturgluk yapıyor!
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından, sansürcü, iftiracı yayıncı Ahmet Ertuğrul Timur'la (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) en son haberleşmemizin anatomisi!
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi
Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'a ait bu site, sosyalist kültürün oluşumuna katkıda bulunmak amacıyla yayınlanıyor.
28 Mart 2010 Pazar
16 Mart 2010 Salı
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur Gerçekten de Dezenformatör ve Sansürcü Oldu(14 Mart 2010)
Geçen yıl çok güldüğüm bir olay, henüz yazılmamış bir yazı nedeniyle LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un sansürcülükle suçlanmasıydı. Ben önce espri yapılıyor sanmıştım. Fakat benim de dâhil olduğum bu tartışma absürt bir mecraya sürüklendi. Öyle ki sonunda iş gelip geçen tiyatro sezonu biterken düzenlenen LİNÇÇİ TEMİZ TİYATRO / LİNÇÇİ TEMİZ YAYINCILIK kampanyasına kadar dayandı. Her ne kadar bu kampanya aşırı bir gerilim yüklüymüş gibi görünse de, aslında eğlenceli görünen yanı daha güçlüdür. Kampanyayı organize eden yayıncılar ne zaman bir araya gelse, gülmeye ayrılan zaman ciddi konuşmalara ayrılan zamandan çok daha fazla olmuştur.
O zaman LİNÇÇİ TİYATROM henüz yeniden açılmamıştı. Sadece birkaç kere gördüğüm LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un insanlarla bir araya gelme isteksizliği ve sanal âleme aşırı düşkünlüğü daha o zaman dikkatimi çekmişti. Sonraları espriyle karışık kendisine "sanal-adam" demeye başladım; özellikle şu ünlü İstanbul Buluşması ve sonrasında Ankara Buluşması’nın düzenlendiği örgütlü tiyatroyu araştırma ve geliştirme sürecinde. Nihayetinde, sanal dünya düşkünlüğünün karakteristik bir özellik olduğunu fark edecektim.
LİNÇÇİ TİYATROM onun için bir araç ya da temsil alanı değildi; aksine, LİNÇÇİ TİYATROM için realitenin bir araç ya da temsil alanı haline gelmesi gerekiyordu. Muhtemelen, bir zamanlar (gençlik yıllarında) okuduğunu tahmin ettiğim Marksist el kitaplarında yazılıp çizilenleri hatırlayacak ve “sübjektif idealizm” teşhisimden hazzetemeyecektir. Fakat göstergeler o kadar çarpıcı ki, son yazımda LİNÇÇİ Ertuğrul Timur ya da LİNÇÇİ TİYATROM’un aslında bir simülakr (kendisini gerçekmiş gibi sunan görüntü) olduğunu iddia etmek zorunda kaldım.
Simülasyon (görüntünün gerçekmiş gibi sunulması), günümüzde hayatımızı pek çok biçimde derinlemesine etkiliyor. Hâlâ üstesinden gelinememiş dünya ekonomik krizinin bir yerden sonra saklanamayan önemli bir özelliği, reel ekonomi ile finans piyasalarındaki şirket değerlemeleri arasındaki çarpıcı aykırılıktı. Kriz de bu aykırılık (yalan) artık sürdürülemez, saklanamaz hale geldiğinde patladı. Tüm dünyada toksik kâğıtlardan (reel ekonomide karşılığı olmayan zehirleyici varlıklardan) nasıl kurtuluruz telaşı başladı. Fakat toksik kağıtlar kapitalizmin bir karakteristiği haline gelmiş görünüyor: Bugün de, sabah kalkıp finans piyasalarında neler olup bittiğini anlatma iddiasındaki bir televizyon programını seyreden birisi, nasıl olup da örneğin İMKB 100 endeksinin kriz devam ederken yirmi binli seviyelerden elli binli seviyelere geldiğini hiç kimsenin izah edemediğini görecektir. Öyle ki, uzmanlar absürt buldukları bu manzara karşısında gizleyemedikleri bir şaşkınlık ve nihilizm duygusuna kapılmakta, ya gülümsemekte ya da bazen kendilerini tutamayıp kahkaha atmaktadırlar.
LİNÇÇİ TEMİZ TİYATRO / LİNÇÇİ TEMİZ YAYINCILIK kampanyası sırasında çok fazla gülünmesi, aslında finans piyasalarının absürtlüğü karşısında piyasa uzmanlarının yaşadığına benzer bir şaşkınlığın da dışavurumuydu. Ben kampanya sırasında karşımızda reel düşmanlar olmadığını, aksine tiyatro dünyasına grotesk bir ayna tutan ve oradaki olumsuzlukları büyüterek yansıtan ve oyunlaştıran birileri ile karşı karşıya olduğumuzu savundum. Sorun aslında tiyatroda olan bitenleri yermeleri değil, bu yergiyi sorumsuz bir şekilde simülasyon evrenine hapsetme çabalarıydı. Küfür ve hakaret işin ikincil ve en kolay üzerine gidilebilecek boyutuydu; o güne kadar üzerine gidilmemesi daha önemli ve merak uyandırıcı bir olguydu. Fakat bu konuda kimseyi ikna edemediğim gibi ikna olmak isteyen birileri var mıydı ondan da emin değilim. Sorunların dışsallaştırılması, yansıtılması ve ötelenmesi ağır basan eğilim olmayı sürdürdü.
O zaman tek çare, bu oyunun dışına çıkmak ve oyunu bozmak için realite içinden bir temsiliyet, etki örgütlemeye çalışmaktır. Nitekim, LİNÇÇİ Tiyatro Yayıncıları Birliği’nin daha kuruluş aşamasında yokuşa sürüldüğü dönemde, çeşitli tiyatro sitelerinden uzaklaşmam (oyunu istedikleri gibi oynamayı kabul etmemiş olmam), teatral sağlığım açısından oldukça olumlu sonuçlar vermiştir.
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un sanal gece yarısı darbeleriyle LİNÇÇİ Tiyatro Yayıncıları Birliği’nin altını bir güzel oyduktan sonra hızını alamayıp LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği ile ilişkisini sanal tehdit, dezenformasyon ve son olarak sansür düzeyine taşıması, bir simülakr olarak can güvenliği endişesi taşımasından kaynaklanmaktadır. Çünkü tıpkı şirket değerleri gibi LİNÇÇİ TİYATROM YENİDEN’in de değeri sunulduğu, simüle edildiği gibi değil ve LİNÇÇİ TTB bölgesinden bu sunuma, simülasyona itiraz gelmesi potansiyeli olduğunu biliyor. Bu noktada kritik bir konuma sahibim: LİNÇÇİ TİYATROM’un ikinci yayın (YENİDEN) dönemine nasıl girdiğini de, LİNÇÇİ Tiyatro Yayıncıları Birliği’ndeki tavrını da, örgütlü tiyatro sürecinden kaçışını da hem içerden hem dışarıdan çok iyi biliyorum.
Onun kişisel düzleme taşımaya çalıştığı tartışmalarımızı ben düzenli olarak örgütsel düzleme taşıdım ve bu onun için katlanılmaz oldu. LİNÇÇİ Ertuğrul Timur LİNÇÇİ TİYATROM’u yeniden yayınladığında kişisel olarak nasıl bir fedakârlık ve de cefakârlık örneği verdiğini iddia edemeyecek konumda olduğunu çok iyi biliyor. Sadece magazin peşinde koşmakla kalmıyor, kelimenin gerçek anlamında dezenformatör ve sansürcü bir yayın çizgisi izliyor. İMKB’de olduğu gibi, kriz döneminde kendisini değerli göstermek isteyen fırsatçı bir şirket gibi davranıyor.
Sansür eyleminin ne olduğu açıktır: LİNÇÇİ TTB’nin kamuoyun dönük bildirilerini yok saymak, daha doğrusu kendi imalatı simülasyon dünyasından dışarı çıkararak LİNÇÇİ TTB’siz bir realite iddiasında bulunmak. Yani olay örgüt açıklamalarının sansürüne kadar varmıştır. Basitçe somutlayalım: İşgüzarlık yapmaya çalıştığı ve hatta kanaat önderliğine soyunduğu “Laz Marks” davası sırasında, LİNÇÇİ TTB’nin “Laz Marks” davasıyla ile ilgili bildirisi ve Beyoğlu Adliyesi’ndeki somut varlığı LİNÇÇİ TİYATROM tarafından görmezden gelinmiştir.
Yine, bağımsız bir sitede imzaya açılan LİNÇÇİ “Tiyatroma Dokunma” kampanyasının yerine FACEBOOK’ta “Laz Marks”la dayanışma kampanyasını geçirmiştir – ki bence bu iyi bir gelişme olmuştur; çünkü bu tip kampanyalar realiteye dayanmadığında anlamsızlaşmakta ve sanal varlıkları kafa karıştırıcı hale gelebilmektedir. Örneğin LİNÇÇİ TTB “Laz Marks”la kanlı canlı bir dayanışma gösteremeyecekse, FACEBOOK kolaycılığına kaçmayıp bağımsız bir siteyi esas alsa bile, LİNÇÇİ “Tiyatroma Dokunma!” kampanyası da sadece bir simülasyon olacaktır. Bu tip kampanyalar realiteden beslendiğinde ve realiteyi temsil edebildiği ölçüde bir simülakr olmaktan kurtulur.
LİNÇÇİ TTB’nin Afyon’da tiyatronun durumunu ele almak üzere gerçekleştirdiği ziyaretin ardından, konunun habercilik etiğinden uzak ve magazin seviyesizliğinde ele alınmasını eleştiren bildirisi de aynı kaderi paylaşmıştır. Bu bir yerde normaldir; çünkü eleştirinin belki de tek muhatabı olduğunu düşünmüştür. Ve bu da normaldir; örneğin artık manşetten indirme ihtiyacı hissettiği dosyanın son sunum yazısında şöyle denilmektedir: “Asıl sorun Afyon'da var olan profesyonel bir şehir tiyatrosunun kapanmış olması…” Sadece bu cümlecik bile LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un realite ile bağını nasıl koparmış olduğunu gösterir niteliktedir. Habercilik yapamadığını çok iyi biliyoruz; fakat bu cümle artık habercilik yaptın yapamadın eleştirisini aşan bir çerçeveye taşınmak zorundadır.
Afyonkarahisar Belediye Şehir Tiyatrosu’nun yönetmeliğinde, 5. maddede şu yazılıdır:
“AKBŞT’nda görev alan oyuncular amatör çatı altında profesyonelce çalışarak, gidilecek her yerde Afyonkarahisar Belediyesini en iyi şekilde temsil etmek zorundadırlar. Çalışma disiplinine uymayan oyuncuların AKBŞT’unda çalışmasına imkan verilmez. Ayrıca AKBŞT’unda görev alan oyunculara herhangi bir ücret ödenmez. Oyuncular Belediye hizmetlerine gönüllü katılım esasına göre çalışır. Sahneye konulacak oyunlarda görev alacak oyuncuların seçimi Kültür ve Sosyal İşler Başkan Yardımcısı, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeninden oluşan komisyonca belirlenir.”
Durum bu kadar açıkken, yani AKBŞT’nin amatör bir şekilde yapılandırıldığı bu maddeden ve genel sanat yönetmeninin de başkalarının yanı sıra amatör tiyatrocuların başına çavuş olarak dikilmek istendiği diğer maddelerden kolaylıkla anlaşılabildiği halde niçin LİNÇÇİ Ertuğrul Timur “profesyonel bir şehir tiyatrosu”nun var olduğunu ileri sürmektedir? Ben o bir simülakr (bu vakada yalancı bir simülakr olarak) yayıncılık yapıyor diyorum.
Eski LİNÇÇİ TİYATROM döneminde LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un zaman zaman sansüre ve dezenformasyona meyyal bir çizgiye yerleştiğini düşünmüşümdür. Fakat bu meyyal olma halini bir şekilde aşabildiğini ve katılaştırmadığını da düşünmüşümdür. Bugün LİNÇÇİ TİYATROM, LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un dezenformatör ve sansürcü olarak tescil edildiği bir site durumundadır. İki yıl önce LİNÇÇİ TİYATROM’u kapattığını duyduğumda, yaptığını yıktı demiştim. Sonrasında bu tavrını değiştirmesi için dostane eleştirilerimi de yaptım. Fakat LİNÇÇİ TİYATROM yeniden açıldığında, bu defa da yaptığını çürütüyor demek gerekiyor.
Bu çürümenin ilk işaretlerini LİNÇÇİ TİYATROM YENİDEN öncesinde açtığı LİNÇÇİ ÖZGÜR SANAT blogunda vermeye başlamıştı. Orada sık sık kantarın topuzunu kaçırdığını, örneğin alay ya da hiciv sınıfına sokulamayacak siyasi hakaretlere başvurduğunu görüyordum. Sunumu genele dönük ve katılımcı gibi olsa da, oldukça kişisel ve keyfi bir çerçeveye sahipti. Bugün LİNÇÇİ TİYATROM’da bu çizginin bazen örtülü bazen açık katılaşarak devam ettiği görülüyor.
Bu, umarım LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un adını doğrudan anan son yazım olur. Öte yandan, karşılıklı kale almama oyunları oynamak da yanlış olur. Nasıl ki toksik kağıtlar karşısında reel ekonomiyi hatırlatmak gerekiyorsa, LİNÇÇİ TİYATROM’a da aynı muameleyi yapmak doğru olacaktır. Çok daha kısa yazmak, bazı kısa notlar düşmekle yetinmek gerekiyor muhtemelen. Zaten bu yazı da biraz bu nedenle uzunca yazıldı – giriş yapma ve sonrasında not tutmaya hazırlık niyetine.
(Kaynak: LİNÇÇİ Ömer F. Kurhan TİYATRO YAZILARI)
***
BULUNMAZ'ın notu: Yukarıdaki metinde bulunan LİNÇÇİ adların önlerine, analarının ak sütü gibi helal olan LİNÇÇİ sıfatlarını biz ekleyip, bu adların üzerini biz kırmızılaştırdık. Ayrıca, metindeki bariz yanlışları kırmızıyla belirtip, doğrularını yeşille biz yazdık!
Ayrıca bakınız:
MÜTTEFİKLERİ AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) VE YALAN MAKİNESİ MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI İLE KÖPRÜLERİ ATAN Ö. F. KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU
LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORLARINDAN AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) İLE İTTİFAKINA SON VEREN LİNÇÇİ ÖMER FARUK KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU!
LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan, LİNÇÇİ olmayan Nedim Saban'a dramaturgluk yapıyor!
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından, sansürcü, iftiracı yayıncı Ahmet Ertuğrul Timur'la (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) en son haberleşmemizin anatomisi!
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi
Geçen yıl çok güldüğüm bir olay, henüz yazılmamış bir yazı nedeniyle LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un sansürcülükle suçlanmasıydı. Ben önce espri yapılıyor sanmıştım. Fakat benim de dâhil olduğum bu tartışma absürt bir mecraya sürüklendi. Öyle ki sonunda iş gelip geçen tiyatro sezonu biterken düzenlenen LİNÇÇİ TEMİZ TİYATRO / LİNÇÇİ TEMİZ YAYINCILIK kampanyasına kadar dayandı. Her ne kadar bu kampanya aşırı bir gerilim yüklüymüş gibi görünse de, aslında eğlenceli görünen yanı daha güçlüdür. Kampanyayı organize eden yayıncılar ne zaman bir araya gelse, gülmeye ayrılan zaman ciddi konuşmalara ayrılan zamandan çok daha fazla olmuştur.
O zaman LİNÇÇİ TİYATROM henüz yeniden açılmamıştı. Sadece birkaç kere gördüğüm LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un insanlarla bir araya gelme isteksizliği ve sanal âleme aşırı düşkünlüğü daha o zaman dikkatimi çekmişti. Sonraları espriyle karışık kendisine "sanal-adam" demeye başladım; özellikle şu ünlü İstanbul Buluşması ve sonrasında Ankara Buluşması’nın düzenlendiği örgütlü tiyatroyu araştırma ve geliştirme sürecinde. Nihayetinde, sanal dünya düşkünlüğünün karakteristik bir özellik olduğunu fark edecektim.
LİNÇÇİ TİYATROM onun için bir araç ya da temsil alanı değildi; aksine, LİNÇÇİ TİYATROM için realitenin bir araç ya da temsil alanı haline gelmesi gerekiyordu. Muhtemelen, bir zamanlar (gençlik yıllarında) okuduğunu tahmin ettiğim Marksist el kitaplarında yazılıp çizilenleri hatırlayacak ve “sübjektif idealizm” teşhisimden hazzetemeyecektir. Fakat göstergeler o kadar çarpıcı ki, son yazımda LİNÇÇİ Ertuğrul Timur ya da LİNÇÇİ TİYATROM’un aslında bir simülakr (kendisini gerçekmiş gibi sunan görüntü) olduğunu iddia etmek zorunda kaldım.
Simülasyon (görüntünün gerçekmiş gibi sunulması), günümüzde hayatımızı pek çok biçimde derinlemesine etkiliyor. Hâlâ üstesinden gelinememiş dünya ekonomik krizinin bir yerden sonra saklanamayan önemli bir özelliği, reel ekonomi ile finans piyasalarındaki şirket değerlemeleri arasındaki çarpıcı aykırılıktı. Kriz de bu aykırılık (yalan) artık sürdürülemez, saklanamaz hale geldiğinde patladı. Tüm dünyada toksik kâğıtlardan (reel ekonomide karşılığı olmayan zehirleyici varlıklardan) nasıl kurtuluruz telaşı başladı. Fakat toksik kağıtlar kapitalizmin bir karakteristiği haline gelmiş görünüyor: Bugün de, sabah kalkıp finans piyasalarında neler olup bittiğini anlatma iddiasındaki bir televizyon programını seyreden birisi, nasıl olup da örneğin İMKB 100 endeksinin kriz devam ederken yirmi binli seviyelerden elli binli seviyelere geldiğini hiç kimsenin izah edemediğini görecektir. Öyle ki, uzmanlar absürt buldukları bu manzara karşısında gizleyemedikleri bir şaşkınlık ve nihilizm duygusuna kapılmakta, ya gülümsemekte ya da bazen kendilerini tutamayıp kahkaha atmaktadırlar.
LİNÇÇİ TEMİZ TİYATRO / LİNÇÇİ TEMİZ YAYINCILIK kampanyası sırasında çok fazla gülünmesi, aslında finans piyasalarının absürtlüğü karşısında piyasa uzmanlarının yaşadığına benzer bir şaşkınlığın da dışavurumuydu. Ben kampanya sırasında karşımızda reel düşmanlar olmadığını, aksine tiyatro dünyasına grotesk bir ayna tutan ve oradaki olumsuzlukları büyüterek yansıtan ve oyunlaştıran birileri ile karşı karşıya olduğumuzu savundum. Sorun aslında tiyatroda olan bitenleri yermeleri değil, bu yergiyi sorumsuz bir şekilde simülasyon evrenine hapsetme çabalarıydı. Küfür ve hakaret işin ikincil ve en kolay üzerine gidilebilecek boyutuydu; o güne kadar üzerine gidilmemesi daha önemli ve merak uyandırıcı bir olguydu. Fakat bu konuda kimseyi ikna edemediğim gibi ikna olmak isteyen birileri var mıydı ondan da emin değilim. Sorunların dışsallaştırılması, yansıtılması ve ötelenmesi ağır basan eğilim olmayı sürdürdü.
O zaman tek çare, bu oyunun dışına çıkmak ve oyunu bozmak için realite içinden bir temsiliyet, etki örgütlemeye çalışmaktır. Nitekim, LİNÇÇİ Tiyatro Yayıncıları Birliği’nin daha kuruluş aşamasında yokuşa sürüldüğü dönemde, çeşitli tiyatro sitelerinden uzaklaşmam (oyunu istedikleri gibi oynamayı kabul etmemiş olmam), teatral sağlığım açısından oldukça olumlu sonuçlar vermiştir.
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un sanal gece yarısı darbeleriyle LİNÇÇİ Tiyatro Yayıncıları Birliği’nin altını bir güzel oyduktan sonra hızını alamayıp LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği ile ilişkisini sanal tehdit, dezenformasyon ve son olarak sansür düzeyine taşıması, bir simülakr olarak can güvenliği endişesi taşımasından kaynaklanmaktadır. Çünkü tıpkı şirket değerleri gibi LİNÇÇİ TİYATROM YENİDEN’in de değeri sunulduğu, simüle edildiği gibi değil ve LİNÇÇİ TTB bölgesinden bu sunuma, simülasyona itiraz gelmesi potansiyeli olduğunu biliyor. Bu noktada kritik bir konuma sahibim: LİNÇÇİ TİYATROM’un ikinci yayın (YENİDEN) dönemine nasıl girdiğini de, LİNÇÇİ Tiyatro Yayıncıları Birliği’ndeki tavrını da, örgütlü tiyatro sürecinden kaçışını da hem içerden hem dışarıdan çok iyi biliyorum.
Onun kişisel düzleme taşımaya çalıştığı tartışmalarımızı ben düzenli olarak örgütsel düzleme taşıdım ve bu onun için katlanılmaz oldu. LİNÇÇİ Ertuğrul Timur LİNÇÇİ TİYATROM’u yeniden yayınladığında kişisel olarak nasıl bir fedakârlık ve de cefakârlık örneği verdiğini iddia edemeyecek konumda olduğunu çok iyi biliyor. Sadece magazin peşinde koşmakla kalmıyor, kelimenin gerçek anlamında dezenformatör ve sansürcü bir yayın çizgisi izliyor. İMKB’de olduğu gibi, kriz döneminde kendisini değerli göstermek isteyen fırsatçı bir şirket gibi davranıyor.
Sansür eyleminin ne olduğu açıktır: LİNÇÇİ TTB’nin kamuoyun dönük bildirilerini yok saymak, daha doğrusu kendi imalatı simülasyon dünyasından dışarı çıkararak LİNÇÇİ TTB’siz bir realite iddiasında bulunmak. Yani olay örgüt açıklamalarının sansürüne kadar varmıştır. Basitçe somutlayalım: İşgüzarlık yapmaya çalıştığı ve hatta kanaat önderliğine soyunduğu “Laz Marks” davası sırasında, LİNÇÇİ TTB’nin “Laz Marks” davasıyla ile ilgili bildirisi ve Beyoğlu Adliyesi’ndeki somut varlığı LİNÇÇİ TİYATROM tarafından görmezden gelinmiştir.
Yine, bağımsız bir sitede imzaya açılan LİNÇÇİ “Tiyatroma Dokunma” kampanyasının yerine FACEBOOK’ta “Laz Marks”la dayanışma kampanyasını geçirmiştir – ki bence bu iyi bir gelişme olmuştur; çünkü bu tip kampanyalar realiteye dayanmadığında anlamsızlaşmakta ve sanal varlıkları kafa karıştırıcı hale gelebilmektedir. Örneğin LİNÇÇİ TTB “Laz Marks”la kanlı canlı bir dayanışma gösteremeyecekse, FACEBOOK kolaycılığına kaçmayıp bağımsız bir siteyi esas alsa bile, LİNÇÇİ “Tiyatroma Dokunma!” kampanyası da sadece bir simülasyon olacaktır. Bu tip kampanyalar realiteden beslendiğinde ve realiteyi temsil edebildiği ölçüde bir simülakr olmaktan kurtulur.
LİNÇÇİ TTB’nin Afyon’da tiyatronun durumunu ele almak üzere gerçekleştirdiği ziyaretin ardından, konunun habercilik etiğinden uzak ve magazin seviyesizliğinde ele alınmasını eleştiren bildirisi de aynı kaderi paylaşmıştır. Bu bir yerde normaldir; çünkü eleştirinin belki de tek muhatabı olduğunu düşünmüştür. Ve bu da normaldir; örneğin artık manşetten indirme ihtiyacı hissettiği dosyanın son sunum yazısında şöyle denilmektedir: “Asıl sorun Afyon'da var olan profesyonel bir şehir tiyatrosunun kapanmış olması…” Sadece bu cümlecik bile LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un realite ile bağını nasıl koparmış olduğunu gösterir niteliktedir. Habercilik yapamadığını çok iyi biliyoruz; fakat bu cümle artık habercilik yaptın yapamadın eleştirisini aşan bir çerçeveye taşınmak zorundadır.
Afyonkarahisar Belediye Şehir Tiyatrosu’nun yönetmeliğinde, 5. maddede şu yazılıdır:
“AKBŞT’nda görev alan oyuncular amatör çatı altında profesyonelce çalışarak, gidilecek her yerde Afyonkarahisar Belediyesini en iyi şekilde temsil etmek zorundadırlar. Çalışma disiplinine uymayan oyuncuların AKBŞT’unda çalışmasına imkan verilmez. Ayrıca AKBŞT’unda görev alan oyunculara herhangi bir ücret ödenmez. Oyuncular Belediye hizmetlerine gönüllü katılım esasına göre çalışır. Sahneye konulacak oyunlarda görev alacak oyuncuların seçimi Kültür ve Sosyal İşler Başkan Yardımcısı, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeninden oluşan komisyonca belirlenir.”
Durum bu kadar açıkken, yani AKBŞT’nin amatör bir şekilde yapılandırıldığı bu maddeden ve genel sanat yönetmeninin de başkalarının yanı sıra amatör tiyatrocuların başına çavuş olarak dikilmek istendiği diğer maddelerden kolaylıkla anlaşılabildiği halde niçin LİNÇÇİ Ertuğrul Timur “profesyonel bir şehir tiyatrosu”nun var olduğunu ileri sürmektedir? Ben o bir simülakr (bu vakada yalancı bir simülakr olarak) yayıncılık yapıyor diyorum.
Eski LİNÇÇİ TİYATROM döneminde LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un zaman zaman sansüre ve dezenformasyona meyyal bir çizgiye yerleştiğini düşünmüşümdür. Fakat bu meyyal olma halini bir şekilde aşabildiğini ve katılaştırmadığını da düşünmüşümdür. Bugün LİNÇÇİ TİYATROM, LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un dezenformatör ve sansürcü olarak tescil edildiği bir site durumundadır. İki yıl önce LİNÇÇİ TİYATROM’u kapattığını duyduğumda, yaptığını yıktı demiştim. Sonrasında bu tavrını değiştirmesi için dostane eleştirilerimi de yaptım. Fakat LİNÇÇİ TİYATROM yeniden açıldığında, bu defa da yaptığını çürütüyor demek gerekiyor.
Bu çürümenin ilk işaretlerini LİNÇÇİ TİYATROM YENİDEN öncesinde açtığı LİNÇÇİ ÖZGÜR SANAT blogunda vermeye başlamıştı. Orada sık sık kantarın topuzunu kaçırdığını, örneğin alay ya da hiciv sınıfına sokulamayacak siyasi hakaretlere başvurduğunu görüyordum. Sunumu genele dönük ve katılımcı gibi olsa da, oldukça kişisel ve keyfi bir çerçeveye sahipti. Bugün LİNÇÇİ TİYATROM’da bu çizginin bazen örtülü bazen açık katılaşarak devam ettiği görülüyor.
Bu, umarım LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un adını doğrudan anan son yazım olur. Öte yandan, karşılıklı kale almama oyunları oynamak da yanlış olur. Nasıl ki toksik kağıtlar karşısında reel ekonomiyi hatırlatmak gerekiyorsa, LİNÇÇİ TİYATROM’a da aynı muameleyi yapmak doğru olacaktır. Çok daha kısa yazmak, bazı kısa notlar düşmekle yetinmek gerekiyor muhtemelen. Zaten bu yazı da biraz bu nedenle uzunca yazıldı – giriş yapma ve sonrasında not tutmaya hazırlık niyetine.
(Kaynak: LİNÇÇİ Ömer F. Kurhan TİYATRO YAZILARI)
***
BULUNMAZ'ın notu: Yukarıdaki metinde bulunan LİNÇÇİ adların önlerine, analarının ak sütü gibi helal olan LİNÇÇİ sıfatlarını biz ekleyip, bu adların üzerini biz kırmızılaştırdık. Ayrıca, metindeki bariz yanlışları kırmızıyla belirtip, doğrularını yeşille biz yazdık!
Ayrıca bakınız:
MÜTTEFİKLERİ AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) VE YALAN MAKİNESİ MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI İLE KÖPRÜLERİ ATAN Ö. F. KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU
LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORLARINDAN AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) İLE İTTİFAKINA SON VEREN LİNÇÇİ ÖMER FARUK KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU!
LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan, LİNÇÇİ olmayan Nedim Saban'a dramaturgluk yapıyor!
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından, sansürcü, iftiracı yayıncı Ahmet Ertuğrul Timur'la (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) en son haberleşmemizin anatomisi!
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi
13 Mart 2010 Cumartesi
LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORLARINDAN AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) İLE İTTİFAKINA SON VEREN LİNÇÇİ ÖMER FARUK KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU!
“Laz Marks”ın İstanbul Duruşması – Gözlemler ve Bazı Tespitler(13 Mart 2010)
Bugün “Laz Marks”ın İstanbul duruşmasında oyuncu Haldun Açıksöz’e (Açıksözlü'ye) destek vermek için Beyoğlu Adliyesi’ndeydik. Ben oraya Mehmet Esatoğlu ile birlikte LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği’ni (LİNÇÇİ TTB) temsil etmek üzere gittim. Yaklaşık 25 kişilik bir insan gurubu (grubu) destek için oradaydı. Nicelik bakımından sayı oldukça düşük olmakla birlikte, örgütsel temsiliyet adına küçümsenmemesi gereken bir katılımın gerçekleştiği söylenebilir.
LİNÇÇİ TTB dışında çeşitli örgütleri temsilen şu insanlar yan yana geldiler: ASSITEJ Türkiye’den Ceren Okur, LİNÇÇİ Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’ndan Volkan Mantu, DETİS’ten LİNÇÇİ Adsız Karaduman (Atsız Karaduman) ve Cemal Ünlü, LİNÇÇİ Mimesis Dergisi’nden LİNÇÇİ Özgür Eren, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nden LİNÇÇİ Orhan Aydın, SİNE-SEN’den Zafer AYDEN, LİNÇÇİ Tiyatro Boğaziçi’nden LİNÇÇİ Eser Dilsöz. Destek verenler arasında, avukat Burhan Gün, oyun yazarı ve yönetmen LİNÇÇİ Kerem Kurdoğlu, Haldun Açıksözlü’nün gösteriye uyarladığı “Laz Marks”ın yazarı Yılmaz Okumuş ve tiyatro üzerine yazılar yazan Feridun Çetinkaya da vardı.
Yargılamanın aslında Rize’de devam edeceğini ve İstanbul’daki duruşmanın prosedür gereği olduğunu öğrendiğimiz davada, Haldun Açıksözlü savunmasını demokrasi, ifade özgürlüğü ve hoşgörü ihtiyacı çerçevesinde yaptı. Hakkında dava açılmasına neden olan fıkranın özel olarak Recep Tayyip Erdoğan’a hakareti hedeflemediğini, dünyada pek çok başkan ya da başbakana uyarlanan bildik bir fıkra olduğunu, gülünüp geçilmesi gerekirken resmi yargının konusu haline getirilmesinin anlaşılmaz olduğunu söyledi.
LİNÇÇİ TTB’yi temsilen Beyoğlu Adliyesi’nde, Haldun Açıksözlü’yü yalnız bırakmamak üzere aşağı yukarı 25 kişilik bir gurubun (grubun) toplanmasını yadırgadığımı belirtmem lazım. Kendi aramızda konuşurken, beklenti 50 ila 100 arasındaydı. Genel medya ilgisizliğinin kırılması noktasında harekete geçtiğini fark edebildiğimiz yayınlar Birgün gazetesi, Evrensel gazetesi ve Hayat TV’ydi. Ana akım medya davayı tamamen es geçmişti.
Buna karşılık LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un LİNÇÇİ TİYATROM’da çığırtkanlığını yaptığı FACEBOOK kampanyasında katılımcı sayısı en son 1300 kişiyi geçmiş. Bu kesinlikle realite ile sanal dünya arasındaki bağın koptuğunu gösteren örnek bir veri olarak okunabilir. İşin tuhaf yanı, LİNÇÇİ Mimesis Dergisi dışarıda bırakılacak olursa, tiyatro yayınlarının dayanışma bir yana, habercilik bağlamında bile davaya ilgisiz kalmasıydı. Yani yine kopyala yapıştır, yine atıp tutmalar…
Şu sıralar, şehir içi yolculuklar yaparken ya da bir yerde birilerini beklerken Jean Baudrillard’ın “Simülakrlar ve Simülasyon” adlı kitabını okuduğum için, LİNÇÇİ TİYATROM ve tiyatro adına süre giden LİNÇÇİ Ertuğrul faciasının bir başka görünümü ile karşı karşıya kalmış olmamıza şaşırmadım. Birçok bakımdan dejenere etmeyi başardığı “Laz Marks” davasını FACEBOOK ortamında bir simülakr haline getirme çılgınlığına da imza atmış. (Jean Baudrillard’ın kitabının başında verilen sözlük tanımına göre simülakr “Bir gerçeklik olarak algılanmak isteyen görünüm” anlamına geliyor.)
Kendi adıma gerçekten LİNÇÇİ Ertuğrul Timur diye birisinin yaşayıp yaşamadığından şüphe etmeye başladım. Bir gerçeklik olarak algılanmak isteyen görünüm gerçekliğin yerine geçme çabasını büyüttükçe, örneğin LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un Beyoğlu Adliyesi’ndeki davayı “çok sayıda sanatçı, tiyatro sever izledi” palavrasına inanmamız gerekiyor.
Her şeye rağmen ben LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un dört dörtlük bir simülakr olmadığı ihtimali üzerinde durmuştum. Yani, en azından FACEBOOK’taki 1300’ü aşkın kişi adına Beyoğlu Adliyesi’ne Haldun Açıksözlü ile dayanışmak üzere 26. ya da belki 27. kişi olarak gelebileceğini düşünmüştüm. Bu jest FACEBOOK’taki eylemin simülakr olma özelliğini ortadan kaldırmazdı belki, ama realite ile kopukluğu gidermek adına küçük de olsa bir adım atmış olurdu. Ama olmadı, olamadı. Bu durum karşısında, karşımızdakini daha iyi anlamaya çalışma ve iyi niyet gösterme konusunda uyarılar yapan LİNÇÇİ Orhan Aydın’a takılmadan, yani kendi deyimiyle “lacivertlik” yapmadan edemedim.
Şimdi LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’dan tam da herkese tavsiye ettiği gibi, 27 Mart’ta Haldun Açıksöz’e (Açıksözlü'ye) dava açılmasına neden olan fıkrayı bir sahnede ya da meydanda anlatmasını, mahkûm olmasını bekliyoruz. (LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un yaptığı çağrı tam olarak şöyle: “Düşünce ve sanatın özgürlüğü için gelin 27 Mart Dünya Tiyatro gününde her sahnede hatta her meydanda aynı oyunu hepimiz oynayalım, hepimiz mahkûm olalım!”) Böyle bir jestin de realiteye karışmasına yardımcı olacağından hiç şüphem yok. O zaman LİNÇÇİ Orhan Aydın’ın uyarısına daha fazla kulak verecek; galiba bir yerlerde hata yapıyorum diyerek derin düşüncelere dalacağım.
Şimdilik LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un bir simülakr olarak LİNÇÇİ TİYATROM üzerinden sansür, dezenformasyon ve atış serbest mantığını hayata geçirdiği simülasyon (gerçek olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi sunmaya, göstermeye çalışma) vukuatlarını bir kenara bırakıyorum. Ama öncesinde, her şeye rağmen bir konuda kendisine teşekkür borçlu olduğumu itiraf etmek istiyorum: Jean Baudrillard’ın “Simülakrlar ve Simülasyon” kitabını okurken yurdum insanına özgü bir örnek bulma konusunda Hızır gibi imdada yetişiyor. Yani LİNÇÇİ TİYATROM YENİDEN döneminde, çarpılmış bir şekilde olsa da, tiyatro camiasına katkı sunmaya devam ediyor.
Haldun Açıksözlü ifadesini verip Adliye bahçesinde savunmasını yüksek sesle okuduktan sonra, Ceren Okur, Mehmet Esatoğlu, Mürsel Yaylalı ve LİNÇÇİ Orhan Aydın’la birlikte Beyoğlu’nda bir kafede tiyatromuzun karşı karşıya kaldığı sorunları, nasıl bir örgütsel duruş ve kültür-sanat politikası geliştirilmesi gerektiğini ele aldık. “Laz Marks” davası gibi destek ve dayanışma ortamlarının, bu tip diyalogların önünün açılmasında katalizör rol oynadığına şüphe yok. Bir simülakr olarak değil de realite içinde kendini var eden bir dayanışma eyleminin ardından bu tip buluşmalar yaşandığında, zaman zaman kapıldığımız “Ne olacak bu tiyatronun hali?” karamsarlığını aşmak da kolaylaşıyor.
Süreç ağır aksak ilerlese de, 27 Mart kutlamaları olsun, bahar şenlikleri olsun, tiyatro örgütlü dayanışmanın öneminin vurgulandığı, örgütlü tiyatro sürecinin canlandırıldığı bir dizi etkinliğe sahne olacaktır umudunu koruyorum. Oyuncu Haldun Açıksözlü’nün hakkında açılan dava karşısında sergilediği sağlam duruşun bu sürece katkı sunduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. İlk verdiği yazılı savunmanın anti-AKP ajitasyona endeksli olmaması, daha da önemlisi sanat alanındaki muhalefetin ayrıştırılmasına dönük beklentileri karşılamaması, aksine evrensel, birleştirici ilkelere referansla biçimlenmesi, “Laz Marks”ın yargılanmasına karşı çıkan değişik eğilimdeki insanların bir arada durmasının da önünü açmıştır.
(Kaynak: LİNÇÇİ Ömer F. Kurhan TİYATRO YAZILARI)
***
BULUNMAZ'ın notu: Yukarıdaki metinde bulunan LİNÇÇİ adların önlerine, analarının ak sütü gibi helal olan LİNÇÇİ sıfatlarını biz ekleyip, bu adların üzerini biz kırmızılaştırdık. Ayrıca, metindeki bariz yanlışları kırmızıyla belirtip, doğrularını yeşille biz yazdık!
Ayrıca bakınız:
MÜTTEFİKLERİ AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) VE YALAN MAKİNESİ MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI İLE KÖPRÜLERİ ATAN Ö. F. KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU
LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan, LİNÇÇİ olmayan Nedim Saban'a dramaturgluk yapıyor!
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından, sansürcü, iftiracı yayıncı Ahmet Ertuğrul Timur'la (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) en son haberleşmemizin anatomisi!
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi
Bugün “Laz Marks”ın İstanbul duruşmasında oyuncu Haldun Açıksöz’e (Açıksözlü'ye) destek vermek için Beyoğlu Adliyesi’ndeydik. Ben oraya Mehmet Esatoğlu ile birlikte LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği’ni (LİNÇÇİ TTB) temsil etmek üzere gittim. Yaklaşık 25 kişilik bir insan gurubu (grubu) destek için oradaydı. Nicelik bakımından sayı oldukça düşük olmakla birlikte, örgütsel temsiliyet adına küçümsenmemesi gereken bir katılımın gerçekleştiği söylenebilir.
LİNÇÇİ TTB dışında çeşitli örgütleri temsilen şu insanlar yan yana geldiler: ASSITEJ Türkiye’den Ceren Okur, LİNÇÇİ Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’ndan Volkan Mantu, DETİS’ten LİNÇÇİ Adsız Karaduman (Atsız Karaduman) ve Cemal Ünlü, LİNÇÇİ Mimesis Dergisi’nden LİNÇÇİ Özgür Eren, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nden LİNÇÇİ Orhan Aydın, SİNE-SEN’den Zafer AYDEN, LİNÇÇİ Tiyatro Boğaziçi’nden LİNÇÇİ Eser Dilsöz. Destek verenler arasında, avukat Burhan Gün, oyun yazarı ve yönetmen LİNÇÇİ Kerem Kurdoğlu, Haldun Açıksözlü’nün gösteriye uyarladığı “Laz Marks”ın yazarı Yılmaz Okumuş ve tiyatro üzerine yazılar yazan Feridun Çetinkaya da vardı.
Yargılamanın aslında Rize’de devam edeceğini ve İstanbul’daki duruşmanın prosedür gereği olduğunu öğrendiğimiz davada, Haldun Açıksözlü savunmasını demokrasi, ifade özgürlüğü ve hoşgörü ihtiyacı çerçevesinde yaptı. Hakkında dava açılmasına neden olan fıkranın özel olarak Recep Tayyip Erdoğan’a hakareti hedeflemediğini, dünyada pek çok başkan ya da başbakana uyarlanan bildik bir fıkra olduğunu, gülünüp geçilmesi gerekirken resmi yargının konusu haline getirilmesinin anlaşılmaz olduğunu söyledi.
LİNÇÇİ TTB’yi temsilen Beyoğlu Adliyesi’nde, Haldun Açıksözlü’yü yalnız bırakmamak üzere aşağı yukarı 25 kişilik bir gurubun (grubun) toplanmasını yadırgadığımı belirtmem lazım. Kendi aramızda konuşurken, beklenti 50 ila 100 arasındaydı. Genel medya ilgisizliğinin kırılması noktasında harekete geçtiğini fark edebildiğimiz yayınlar Birgün gazetesi, Evrensel gazetesi ve Hayat TV’ydi. Ana akım medya davayı tamamen es geçmişti.
Buna karşılık LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un LİNÇÇİ TİYATROM’da çığırtkanlığını yaptığı FACEBOOK kampanyasında katılımcı sayısı en son 1300 kişiyi geçmiş. Bu kesinlikle realite ile sanal dünya arasındaki bağın koptuğunu gösteren örnek bir veri olarak okunabilir. İşin tuhaf yanı, LİNÇÇİ Mimesis Dergisi dışarıda bırakılacak olursa, tiyatro yayınlarının dayanışma bir yana, habercilik bağlamında bile davaya ilgisiz kalmasıydı. Yani yine kopyala yapıştır, yine atıp tutmalar…
Şu sıralar, şehir içi yolculuklar yaparken ya da bir yerde birilerini beklerken Jean Baudrillard’ın “Simülakrlar ve Simülasyon” adlı kitabını okuduğum için, LİNÇÇİ TİYATROM ve tiyatro adına süre giden LİNÇÇİ Ertuğrul faciasının bir başka görünümü ile karşı karşıya kalmış olmamıza şaşırmadım. Birçok bakımdan dejenere etmeyi başardığı “Laz Marks” davasını FACEBOOK ortamında bir simülakr haline getirme çılgınlığına da imza atmış. (Jean Baudrillard’ın kitabının başında verilen sözlük tanımına göre simülakr “Bir gerçeklik olarak algılanmak isteyen görünüm” anlamına geliyor.)
Kendi adıma gerçekten LİNÇÇİ Ertuğrul Timur diye birisinin yaşayıp yaşamadığından şüphe etmeye başladım. Bir gerçeklik olarak algılanmak isteyen görünüm gerçekliğin yerine geçme çabasını büyüttükçe, örneğin LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un Beyoğlu Adliyesi’ndeki davayı “çok sayıda sanatçı, tiyatro sever izledi” palavrasına inanmamız gerekiyor.
Her şeye rağmen ben LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un dört dörtlük bir simülakr olmadığı ihtimali üzerinde durmuştum. Yani, en azından FACEBOOK’taki 1300’ü aşkın kişi adına Beyoğlu Adliyesi’ne Haldun Açıksözlü ile dayanışmak üzere 26. ya da belki 27. kişi olarak gelebileceğini düşünmüştüm. Bu jest FACEBOOK’taki eylemin simülakr olma özelliğini ortadan kaldırmazdı belki, ama realite ile kopukluğu gidermek adına küçük de olsa bir adım atmış olurdu. Ama olmadı, olamadı. Bu durum karşısında, karşımızdakini daha iyi anlamaya çalışma ve iyi niyet gösterme konusunda uyarılar yapan LİNÇÇİ Orhan Aydın’a takılmadan, yani kendi deyimiyle “lacivertlik” yapmadan edemedim.
Şimdi LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’dan tam da herkese tavsiye ettiği gibi, 27 Mart’ta Haldun Açıksöz’e (Açıksözlü'ye) dava açılmasına neden olan fıkrayı bir sahnede ya da meydanda anlatmasını, mahkûm olmasını bekliyoruz. (LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un yaptığı çağrı tam olarak şöyle: “Düşünce ve sanatın özgürlüğü için gelin 27 Mart Dünya Tiyatro gününde her sahnede hatta her meydanda aynı oyunu hepimiz oynayalım, hepimiz mahkûm olalım!”) Böyle bir jestin de realiteye karışmasına yardımcı olacağından hiç şüphem yok. O zaman LİNÇÇİ Orhan Aydın’ın uyarısına daha fazla kulak verecek; galiba bir yerlerde hata yapıyorum diyerek derin düşüncelere dalacağım.
Şimdilik LİNÇÇİ Ertuğrul Timur’un bir simülakr olarak LİNÇÇİ TİYATROM üzerinden sansür, dezenformasyon ve atış serbest mantığını hayata geçirdiği simülasyon (gerçek olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi sunmaya, göstermeye çalışma) vukuatlarını bir kenara bırakıyorum. Ama öncesinde, her şeye rağmen bir konuda kendisine teşekkür borçlu olduğumu itiraf etmek istiyorum: Jean Baudrillard’ın “Simülakrlar ve Simülasyon” kitabını okurken yurdum insanına özgü bir örnek bulma konusunda Hızır gibi imdada yetişiyor. Yani LİNÇÇİ TİYATROM YENİDEN döneminde, çarpılmış bir şekilde olsa da, tiyatro camiasına katkı sunmaya devam ediyor.
Haldun Açıksözlü ifadesini verip Adliye bahçesinde savunmasını yüksek sesle okuduktan sonra, Ceren Okur, Mehmet Esatoğlu, Mürsel Yaylalı ve LİNÇÇİ Orhan Aydın’la birlikte Beyoğlu’nda bir kafede tiyatromuzun karşı karşıya kaldığı sorunları, nasıl bir örgütsel duruş ve kültür-sanat politikası geliştirilmesi gerektiğini ele aldık. “Laz Marks” davası gibi destek ve dayanışma ortamlarının, bu tip diyalogların önünün açılmasında katalizör rol oynadığına şüphe yok. Bir simülakr olarak değil de realite içinde kendini var eden bir dayanışma eyleminin ardından bu tip buluşmalar yaşandığında, zaman zaman kapıldığımız “Ne olacak bu tiyatronun hali?” karamsarlığını aşmak da kolaylaşıyor.
Süreç ağır aksak ilerlese de, 27 Mart kutlamaları olsun, bahar şenlikleri olsun, tiyatro örgütlü dayanışmanın öneminin vurgulandığı, örgütlü tiyatro sürecinin canlandırıldığı bir dizi etkinliğe sahne olacaktır umudunu koruyorum. Oyuncu Haldun Açıksözlü’nün hakkında açılan dava karşısında sergilediği sağlam duruşun bu sürece katkı sunduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. İlk verdiği yazılı savunmanın anti-AKP ajitasyona endeksli olmaması, daha da önemlisi sanat alanındaki muhalefetin ayrıştırılmasına dönük beklentileri karşılamaması, aksine evrensel, birleştirici ilkelere referansla biçimlenmesi, “Laz Marks”ın yargılanmasına karşı çıkan değişik eğilimdeki insanların bir arada durmasının da önünü açmıştır.
(Kaynak: LİNÇÇİ Ömer F. Kurhan TİYATRO YAZILARI)
***
BULUNMAZ'ın notu: Yukarıdaki metinde bulunan LİNÇÇİ adların önlerine, analarının ak sütü gibi helal olan LİNÇÇİ sıfatlarını biz ekleyip, bu adların üzerini biz kırmızılaştırdık. Ayrıca, metindeki bariz yanlışları kırmızıyla belirtip, doğrularını yeşille biz yazdık!
Ayrıca bakınız:
MÜTTEFİKLERİ AHMET ERTUĞRUL TİMUR (NAM-I DİĞER 3. ABDÜLHAMİD) VE YALAN MAKİNESİ MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI İLE KÖPRÜLERİ ATAN Ö. F. KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU
LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan, LİNÇÇİ olmayan Nedim Saban'a dramaturgluk yapıyor!
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından, sansürcü, iftiracı yayıncı Ahmet Ertuğrul Timur'la (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) en son haberleşmemizin anatomisi!
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi
12 Mart 2010 Cuma
11 Mart 2010 Perşembe
Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için LİNÇ KAMPANYASI başlatan Ahmet Ertuğrul Timur'un "demokrasicilik oyunu"
DUYARLI TİYATRO SANATÇILARI, TİYATRO SEVERLER VE TİYATRO DERNEKLERİ GÖREV BAŞINA! HALDUN AÇIKSÖZLÜ'YÜ YALNIZ BIRAKMAYALIM.. 12 Mart 2010 DA YANINDA OLALIM
.
Bir tarafta sanatçı(!)ları kahvaltılarda ağırlayıp göz boyayan sanatçı sever(!) başbakan, diğer tarafta karikatüristlerden sonra şimdi de tiyatrocuları mahkum ettirme çabasındaki gerçek yüzü. İstediğim çizgide olanı beslerim karşımda olana yaşam hakkı tanımam anlayışına artık dur demenin zamandır. Tiyatro Dernekleri başta olmak üzere bütün duyarlı sivil toplum örgütlerini ve kişileri davası görülürken Haldun Açıksözlü'yü yalnız bırakmamaya davet ediyoruz. Düşünce ve sanatın özgürlüğü için gelin 27 Mart Dünya Tiyatro gününde her sahnede hatta her meydanda aynı oyunu hepimiz oynayalım, hepimiz mahkum olalım! 12.Mart.2010 günü saat 09.45’de Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesi (Haliç'te) destek vermeye bekliyoruz.
.
AÇTIĞIMIZ PROTESTO GRUBUNA BİR GÜNDE 1300 'İ AŞKIN KİŞİ KATILDI. SİZ DE KATILABİLİRSİNİZ!
.
(Kaynak: tiyatrom.com)
.
İmza sahiplerinin adlarını okuyabilmek için, görsellerin üzerlerine tıklayınız!
.
.
***
.
.
Ayrıca bakınız:
.
SADECE BİR KESİMİN DEĞİL, TÜM HALKIN HİZMETİNDE OLMASI GEREKEN KÜLTÜR BAKANLIĞI, TİYATRO DÜNYASINA BİR KENE GİBİ ZARAR VEREN DEMİRKANLI'YI DESTEKLİYOR
LİNÇ KÜLTÜRÜ BAKANI AKP'Lİ ERTUĞRUL GÜNAY'IN DESTEKLEDİĞİ LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORU MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI, YANLIŞININ ÜZERİNİ KARANLIKLA ÖRTÜYOR
LİNÇ KÜLTÜRÜ BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY TARAFINDAN DESTEKLENEN LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORU MUSTAFA Ş. DEMİRKANLI, LİNÇÇİ CEM DÜZOVA'NIN OYUNUNU TANITIYOR!
SİVRİ KAYALIKLARA ŞİMŞEK HIZIYLA ÇAKILMAK ÜZERE OLAN KANADI KIRIK "BEYAZ TÜRKLERİN TİYATROSU" UÇAĞINDA SERVİS GÖREVLİSİ DEMİRKANLI'NIN TİYATRO DERGİSİ
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsoru Mustafa Şükrü Demirkanlı, LİNÇÇİ "Haluk Işık ve sevgili eşi Aslı Işık'ın Ada'sına hoş geldin" demeyi asla ihmâl etmiyor!
***
"Petersburg skandalı"
"İsmet'ler ölünce, İsmail'lere dönüşüyorlar(!)"
"Ertuğrul Günay'ın çömezi Lemi Bilgin ve Kadir Topbaş'ın çömezi Kazmacıbaşı'nın desteğiyle yaşatılan Demirkanlı, yazarların kimliklerini değiştiriyor!"
TANI BU DERGİYİ, TANI DA OKU!
Büktel "Ahmet Arif fiyaskosu"nu "GÖR"üyor!
"Türk tiyatrosu dimdik ayakta" durabilmek için Kültür Bakanlığı ve Efes Pilsen'e yaslanırken, Mustafa Demirkanlı'nın yayınlarında iyice rezil oluyor!
Şahika Tekand da LİNÇÇİLERİN sitesine düştü!
***
Bir tiyatro emekçisinin kuytuda kalmış yazısı!
Ali Yaylı adlı bir tiyatro emekçisi, "Burak Caney'e ödül vermiş Türkiye Tiyatrolar Birliği(!)" üyesi TİYATROKARE'nin patronu Nedim Saban'ı eleştiriyor
Mükerrer imza sahtekârlığı yaparken suçüstü yakalanan sözde "Temiz Tiyatro"cular "1.100 imza" yalanlarında hâlâ arsızca ısrar ediyorlar
LİNÇ CEPHESİ'NDE YENİ BİR ŞEY YOK / 1
LİNÇ CEPHESİ'NDE YENİ BİR ŞEY YOK / 2
LİNÇ CEPHESİ'NDE YENİ BİR ŞEY YOK / 3
LİNÇ CEPHESİ'NDE YENİ BİR ŞEY YOK / 4
TÜRKİYE'NİN EN ÜNLÜ TİYATRO PROFESÖRÜ ÖZDEMİR NUTKU'NUN "THEOPE'YE ATTIĞI İFTİRA"YI GİZLEMEK İÇİN KENDİNİ FEDA EDEN ÇÖP ADAM ÖMER KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU
LİNÇÇİLERİ tanıtıyoruz / Duygu Dalyanoğlu
LİNÇÇİLERİ tanıtıyoruz / Eser Dilsöz
LİNÇÇİLERİ tanıtıyoruz / İlker Yasin Keskin
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ertuğrul Timur, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Demirkanlı'yla arası açıldıkça "yalanla ilgili haber" yapıyor!
LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği, Cumhuriyet İlkokulu'nu bitirip İmam Hatip Lisesi'nden mezun olan AKP'li Afyon Belediye Başkanı'na teşekkür etmiş!
AKP, adım adım amacına yaklaşıyor!
***
LİNÇÇİLER, 1100 kişilik liste oluşturabilmek için, olmayan adlar uydurmanın yanı sıra, mükerrer imzalar kullandırma alçaklığını bile göze alabildiler!
(Alçaklığa birinci örnek!)
Mustafa Demirkanlı, Ertuğrul Timur, Can Törtop, Yaşam Kaya gibi LİNÇÇİLER, Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz'ın ifade olanaklarını imha etmek istediler!
(Alçaklığa ikinci örnek!!)
tiyatrodergisi.com.tr, tiyatrom.com, tiyatrodunyasi.com, tiyatronline.com gibi LİNÇÇİ yayınlar, Büktel ile Bulunmaz'a karşı büyük kalleşlik yaptılar!
(Alçaklığa üçüncü örnek!!!)
"Demokratik hak, demokratik hak" diyerek tesbih duası yapan LİNÇÇİLER, Büktel'le Bulunmaz'ın sesini kesmek için mükerrer imza attırma yoluna gittiler!
(Alçaklığa dördüncü örnek!!!!)
Türkiye tiyatrosunu en kılcal damarlarına dek zehirleyen alçakların örgütlediği LİNÇ KAMPANYASI, yalanı örtmek için tıka basa mükerrer imzalarla dolu!
(Alçaklığa beşinci örnek!!!!!)
Bir LİNÇ darbesi girişimiyle Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek isteyenlerin mükerrer imza kullanma alçaklığı!
(Alçaklığa altıncı örnek!!!!!!)
Kullanılmış bir tuvalet kağıdı kadar bile değeri olmayan LİNÇ KAMPANYASI için yeterli imza bulamayınca şaşıran gafiller, mükerrer imza kullandırdılar!
(Alçaklığa yedinci örnek!!!!!!!)
Kirliliği bir erdem olarak kimliklerine ıslak imzalarla nakşeden LİNÇ KAMPANYASI güruhu, mükerrer imzalarla şişirdikleri gayya kuyusunda boğuluyorlar!
(Alçaklığa sekizinci örnek!!!!!!!!)
Duyguları mükerrer, düşünceleri mükerrer, sözleri mükerrer, sohbetleri mükerrer, tiyatroları mükerrer olan zavallılar, mükerrer imza attırma peşinde!
(Alçaklığa dokuzuncu örnek!!!!!!!!!)
Metin Göksel, Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin, Duygu Dalyanoğlu, Duygu Uzun, Uluç Esen, Burak Akyunak, Levent Soy, Ömer Faruk Kurhan, Necdet Hasgül..
(Alçaklığa onuncu örnek!!!!!!!!!!)
***
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) yönettiği tiyatrom.com, kısacık bir haberde bile yanlışlık yapıyor!
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
.
Linç imzacıları listesi
.
Bir tarafta sanatçı(!)ları kahvaltılarda ağırlayıp göz boyayan sanatçı sever(!) başbakan, diğer tarafta karikatüristlerden sonra şimdi de tiyatrocuları mahkum ettirme çabasındaki gerçek yüzü. İstediğim çizgide olanı beslerim karşımda olana yaşam hakkı tanımam anlayışına artık dur demenin zamandır. Tiyatro Dernekleri başta olmak üzere bütün duyarlı sivil toplum örgütlerini ve kişileri davası görülürken Haldun Açıksözlü'yü yalnız bırakmamaya davet ediyoruz. Düşünce ve sanatın özgürlüğü için gelin 27 Mart Dünya Tiyatro gününde her sahnede hatta her meydanda aynı oyunu hepimiz oynayalım, hepimiz mahkum olalım! 12.Mart.2010 günü saat 09.45’de Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesi (Haliç'te) destek vermeye bekliyoruz.
.
AÇTIĞIMIZ PROTESTO GRUBUNA BİR GÜNDE 1300 'İ AŞKIN KİŞİ KATILDI. SİZ DE KATILABİLİRSİNİZ!
.
(Kaynak: tiyatrom.com)
.
İmza sahiplerinin adlarını okuyabilmek için, görsellerin üzerlerine tıklayınız!
.
.
***
.
.
Ayrıca bakınız:
.
SADECE BİR KESİMİN DEĞİL, TÜM HALKIN HİZMETİNDE OLMASI GEREKEN KÜLTÜR BAKANLIĞI, TİYATRO DÜNYASINA BİR KENE GİBİ ZARAR VEREN DEMİRKANLI'YI DESTEKLİYOR
LİNÇ KÜLTÜRÜ BAKANI AKP'Lİ ERTUĞRUL GÜNAY'IN DESTEKLEDİĞİ LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORU MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI, YANLIŞININ ÜZERİNİ KARANLIKLA ÖRTÜYOR
LİNÇ KÜLTÜRÜ BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY TARAFINDAN DESTEKLENEN LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORU MUSTAFA Ş. DEMİRKANLI, LİNÇÇİ CEM DÜZOVA'NIN OYUNUNU TANITIYOR!
SİVRİ KAYALIKLARA ŞİMŞEK HIZIYLA ÇAKILMAK ÜZERE OLAN KANADI KIRIK "BEYAZ TÜRKLERİN TİYATROSU" UÇAĞINDA SERVİS GÖREVLİSİ DEMİRKANLI'NIN TİYATRO DERGİSİ
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsoru Mustafa Şükrü Demirkanlı, LİNÇÇİ "Haluk Işık ve sevgili eşi Aslı Işık'ın Ada'sına hoş geldin" demeyi asla ihmâl etmiyor!
***
"Petersburg skandalı"
"İsmet'ler ölünce, İsmail'lere dönüşüyorlar(!)"
"Ertuğrul Günay'ın çömezi Lemi Bilgin ve Kadir Topbaş'ın çömezi Kazmacıbaşı'nın desteğiyle yaşatılan Demirkanlı, yazarların kimliklerini değiştiriyor!"
TANI BU DERGİYİ, TANI DA OKU!
Büktel "Ahmet Arif fiyaskosu"nu "GÖR"üyor!
"Türk tiyatrosu dimdik ayakta" durabilmek için Kültür Bakanlığı ve Efes Pilsen'e yaslanırken, Mustafa Demirkanlı'nın yayınlarında iyice rezil oluyor!
Şahika Tekand da LİNÇÇİLERİN sitesine düştü!
***
Bir tiyatro emekçisinin kuytuda kalmış yazısı!
Ali Yaylı adlı bir tiyatro emekçisi, "Burak Caney'e ödül vermiş Türkiye Tiyatrolar Birliği(!)" üyesi TİYATROKARE'nin patronu Nedim Saban'ı eleştiriyor
Mükerrer imza sahtekârlığı yaparken suçüstü yakalanan sözde "Temiz Tiyatro"cular "1.100 imza" yalanlarında hâlâ arsızca ısrar ediyorlar
LİNÇ CEPHESİ'NDE YENİ BİR ŞEY YOK / 1
LİNÇ CEPHESİ'NDE YENİ BİR ŞEY YOK / 2
LİNÇ CEPHESİ'NDE YENİ BİR ŞEY YOK / 3
LİNÇ CEPHESİ'NDE YENİ BİR ŞEY YOK / 4
TÜRKİYE'NİN EN ÜNLÜ TİYATRO PROFESÖRÜ ÖZDEMİR NUTKU'NUN "THEOPE'YE ATTIĞI İFTİRA"YI GİZLEMEK İÇİN KENDİNİ FEDA EDEN ÇÖP ADAM ÖMER KURHAN'IN ÇÖP KUTUSU
LİNÇÇİLERİ tanıtıyoruz / Duygu Dalyanoğlu
LİNÇÇİLERİ tanıtıyoruz / Eser Dilsöz
LİNÇÇİLERİ tanıtıyoruz / İlker Yasin Keskin
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ertuğrul Timur, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Demirkanlı'yla arası açıldıkça "yalanla ilgili haber" yapıyor!
LİNÇÇİ Türkiye Tiyatrolar Birliği, Cumhuriyet İlkokulu'nu bitirip İmam Hatip Lisesi'nden mezun olan AKP'li Afyon Belediye Başkanı'na teşekkür etmiş!
AKP, adım adım amacına yaklaşıyor!
***
LİNÇÇİLER, 1100 kişilik liste oluşturabilmek için, olmayan adlar uydurmanın yanı sıra, mükerrer imzalar kullandırma alçaklığını bile göze alabildiler!
(Alçaklığa birinci örnek!)
Mustafa Demirkanlı, Ertuğrul Timur, Can Törtop, Yaşam Kaya gibi LİNÇÇİLER, Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz'ın ifade olanaklarını imha etmek istediler!
(Alçaklığa ikinci örnek!!)
tiyatrodergisi.com.tr, tiyatrom.com, tiyatrodunyasi.com, tiyatronline.com gibi LİNÇÇİ yayınlar, Büktel ile Bulunmaz'a karşı büyük kalleşlik yaptılar!
(Alçaklığa üçüncü örnek!!!)
"Demokratik hak, demokratik hak" diyerek tesbih duası yapan LİNÇÇİLER, Büktel'le Bulunmaz'ın sesini kesmek için mükerrer imza attırma yoluna gittiler!
(Alçaklığa dördüncü örnek!!!!)
Türkiye tiyatrosunu en kılcal damarlarına dek zehirleyen alçakların örgütlediği LİNÇ KAMPANYASI, yalanı örtmek için tıka basa mükerrer imzalarla dolu!
(Alçaklığa beşinci örnek!!!!!)
Bir LİNÇ darbesi girişimiyle Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek isteyenlerin mükerrer imza kullanma alçaklığı!
(Alçaklığa altıncı örnek!!!!!!)
Kullanılmış bir tuvalet kağıdı kadar bile değeri olmayan LİNÇ KAMPANYASI için yeterli imza bulamayınca şaşıran gafiller, mükerrer imza kullandırdılar!
(Alçaklığa yedinci örnek!!!!!!!)
Kirliliği bir erdem olarak kimliklerine ıslak imzalarla nakşeden LİNÇ KAMPANYASI güruhu, mükerrer imzalarla şişirdikleri gayya kuyusunda boğuluyorlar!
(Alçaklığa sekizinci örnek!!!!!!!!)
Duyguları mükerrer, düşünceleri mükerrer, sözleri mükerrer, sohbetleri mükerrer, tiyatroları mükerrer olan zavallılar, mükerrer imza attırma peşinde!
(Alçaklığa dokuzuncu örnek!!!!!!!!!)
Metin Göksel, Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin, Duygu Dalyanoğlu, Duygu Uzun, Uluç Esen, Burak Akyunak, Levent Soy, Ömer Faruk Kurhan, Necdet Hasgül..
(Alçaklığa onuncu örnek!!!!!!!!!!)
***
LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) yönettiği tiyatrom.com, kısacık bir haberde bile yanlışlık yapıyor!
LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
.
Linç imzacıları listesi
Korkunun sanatı boğmasına izin vermeyin ve 12 Mart saat 9.45'te Beyoğlu adliyesinde olunuz
Ertuğrul Timur
aetimur@gmail.com
Ne ciddi siyasi platformda ne de mizahi anlamda eleştiriye tahammülü olmayan ve en çok mizahçıyı, karikatüristi dava etmiş başbakan olma yolunda hızla ilerleyen Recep Tayyip Erdoğan bu kez bir tiyatrocuyu; Can Şenliği Oyuncularından Haldun Açıksözlü'yü adliye koridorlarında konuk ettiriyor.
Konuyu gündeme getirdiğimizde en başta sorulan soru nasıl bir esprinin söz konusu olduğu şeklindeydi. Sayın Yılmaz Onay oyunda anlatılan dava konusu fıkrayı gruba aktardı ve böylece Tayyip Erdoğan'ı kızdıran fıkrayı öğrenmiş olduk. Hemen buraya da aktararak bu merakın giderilmesinin ardından düşüncelerimi paylaşmak istiyorum
Laz Marks Emice’yi sahnede canlandıran Haldun Açıksözlü, oyunda soruşturmaya konu olan bir Tayyip fıkrası anlatıyor. Fıkradaki Tayyip Rizeli’dir, Kasımpaşa’da büyümüştür ve annesinin adı da Vesile’dir. Fıkra şöyle;
Bir gün Vesile Ana Kasımpaşa’da bakkala alışverişe gider, bakkal mahallenin çok eski bir esnafıdır. Yaşlı bakkal Vesile Ana’yı görünce başlar yakınmaya; “Nasıl bir evlat ettin, böyle başbakan olur mu? Enflasyon bir yandan, işsizlik bir yandan öldük da… Böyle idare mi olur, böyle yönetim mi olur?” Vesile Ana bakkalın sözünü keser ve der ki; “Bakkal efendi hatırlar mısın tam elli yıl önce sana gelmiştim ve senden borç para istemiştim.” Bakkal hatırladığını ve parası olmadığı için ona istediği borcu veremediğini söyler. Vesile Ana da der ki; “O borç para ne içindi bilmek ister misin, o para kürtajın parasıydı, der.” ...
Meseleyi birkaç yönden ele alacağım, fakat öncelikle hemen şunu söylemeliyim ki açtığımız protesto grubuna henüz 24 saat dolmadan katılanların sayısı şu satırı yazdığım an itibarıyla 890'dır ve her dakika artmaktadır. Bu dava konusu fıkrayı da grupta paylaşmamıza rağmen insanlar tereddütsüz destek vermeye devam etmektedir. Yani Haldun Açıksözlü kamuoyu önünde aklanmış, Recep Tayyip Erdoğan ise katı tutumuyla bir kez daha mahkum olmuştur.
Yıllarca medyada, mizah dergilerinde mizah yazarlığı yapmış olmama karşın ben dahi günümüzde mizahın zaman zaman çok acımasız olabildiğini düşünmekteyim. Bazı ülkelerde başbakanlara, devlet başkanlarına hatta milyonlarca inananı olan peygamberlere kadar çok ağır yaklaşımlar gösterilebiliyor. Başkanlar homoseksüel, eşleri fahişe gibi tasvir edilebiliyor. İşin kötüsü bunlar bu derece fütursuzca ve uç noktalarda yapılırken anlattığı nedir diye baktığınızda belki de eleştirel hiç bir şey bulamayabiliyorsunuz. Sadece bir başkanın bir TV şovunda böyle tasvir edilmesi o kadar. Her kime yapılırsa yapılsın asla bu tür espri zannedilen şaklabanlıkları onaylayamıyorum. Hep söylerim yine söyleyeceğim "Neyse ki bizim mizah anlayışımız bu tür şaklabanlıklara, pespayeliklere değil söze, nükteye, hicve, tasvire, taşlamaya dayanır ve mutlaka anlattığı bir şeyler vardır, neyse ki biz suratına pasta atılan adama gülmeyiz olsa olsa acır, üzülürüz"
Peki Haldun Açıksözlü'nün esprisini bunlara yani Amerika ya da Avrupalı yozlaşmış kültürün şovmenlerine benzetebilir miyiz?
Hiç sanmıyorum. Ne o denli uçta bir aşağılama vardır, ne de o boyutta bir özel yaşama saldırı. İnce bir hiciv örneği vardır. Çıkarılsa çıkarılsa bu fıkradan çıkarılacak sonuç "Tüh keşke Recep Tayyip Erdoğan hiç doğmasaymış" , "Keşke annesi onu doğurmadan aldırsaymış" dileklerini depreştirecektir o kadar. Kaldı ki bunu fıkrasız da dile getirecek milyonlarca insan çıkar elbette.
Eğer kamuoyu önünde biriyseniz, aile üyeleriniz de ister istemez gündeme gelecektir. Bu bir belgeselde de olabilir bir karikatürde de. Bu fıkrada Tayyip Bey’in annesine de bir aşağılama olmadığı çok net. Sonuçta kürtaj bir küfür değildir, ayıp değildir, tıbbi bir müdahalenin adıdır. Kürtaj olan kadınlar aşağılık olmadığı gibi ya da utanılacak bir yanları olmadığı gibi Tayyip Bey’in annesinin de bir kurgu fıkra içinde kürtaj olmayı düşünmüş kadın olarak geçmesi de hakaret değildir elbette. Ha, ancak ne olabilir? Tayyip Bey’in annesi çıkıp yalan söylüyorlar ben hiç kürtaj olmayı düşünmedim bana ters gelir falan gibi bir açıklama yapar ki bu da fıkradan daha fıkra bir durum olurdu herhalde :) Bir kurgu olduğu çok açık bir fıkraya bu denli ciddi bir yaklaşım bana göre ancak ya cahilliğin ya da kompleksin ya da üçüncü şıkkın yansıması olurdu bence. Üçüncü şıkka birazdan değineceğim.
Recep Tayyip Erdoğan özellikle Penguen dergisi olmak üzere çok sayıda mizah dergisi ve karikatüriste dava açtı ve bildiğim kadar sonuçlanmış davaların tümünde mizahçılar beraat etti. Yargıtay, daha önceki kararlarında bu tür sözlerin eleştiri olarak kabul gördüğü ve önemli mevkiiler de bulunanların eleştiriye açık olmasının ifade özgürlüğünün bir sonucu olduğu kararına vardı. Bu fıkrada da ben asla ve asla bir mahkumiyet sonucunun çıkacağına inanmıyorum. Konuştuğum hukukçu ve hukukçu olmayan herkesin de ortak görüşü budur. Bu fıkrada asla bir küfür yoktur, aşağılama yoktur, hakaret yoktur. Fıkradan en zorlamayla çıkarılacak alt metin bunun bir kurgu fıkra olduğu göz ardı edilerek, "Tayyip beyi annesin bile dünyaya getirmek istemediği" iddia ediliyor gibi abuk bir çıkarım olabilir ki bu dahi söylenmiş olsa bile yine de bu kişinin görüşünü "Tayyip beyin doğması bu ülke için şanssızlıktır" düşüncesini güçlendirmek için kurgusudur.
Peki bizler bu fıkradan bir mahkumiyet çıkmayacağını düşünüyoruz da bizim görebildiğimizi Tayyip Erdoğan ve hukuk danışmanları göremiyor mu?
Elbette görüyordur. Peki o halde neden bu davayı açarlar? İşte burada demin atladığım üçüncü şıkka geçebiliriz. korku vermek, sadece korku.
Bu davayı açmakla bir nevi tüm sanat ve mizah dünyasına korku salmak, gözdağı vermek hedefleniyor.
Evet o kişi mahkum olmadı ama başbakan bu tür konuları asla atlamaz, asla taviz vermez, mutlaka hukuk yoluna başvurur, evet o kişi beraat etti ama bu sizin de beraat edeceğiniz anlamına gelmeyebilir. İyisi mi siz ayağınızı denk alın, sözlerinize dikkat edin, çizmeyi aşmayın, binlerce TL tazminat ödeyebilir ya da kodesi boylayabilirsiniz. İşte verilmeye çalışılan mesaj budur, korku vererek sindirme ve kişileri oto sansüre zorlamaktır.
Eğer bir başbakan mizah konusu yapılıyor ise oto sansürü herkes zaten bir ölçüye kadar yapacaktır, kimse aptal değildir. Ama bu korku, bu gözdağı, bu ihtimalin hatırlatılması oto sansürün oranının katlanması hatta "iyisi mi başbakana hiç bulaşmayalım" noktasına varılması içindir, caydırıcılık içindir.
Aslında Kumbaracı50 de yaşanan benzeri değil midir? Vakit Gazetesinde okur yorumları arasında tehditler yer almıştır, belediye yangın merdiveni bahanesiyle bakın "sizinle uğraşırız ha" demiştir ve sonuç ne olmuştur? Korku... Sadece korku.
Yala ama Yutma Yasaklandı mı? Hayır... Sansürlendi mi? Hayır... basılıp engellendi mi? hayır... Korku, gözdağı verildi ve oyunu sahneye koyacakların kendi oyunlarını kendi elleriyle boğup yok etmeleri sağlandı, ne acı.
İşte bu da çok farklı değildir. Birinde legal bir gazete üzerinden, belediye yetkilerinin kullanılması üzerinden "Ayağınızı denk alın" mesajı verilmiştir, diğerinde ise mahkeme koridorları, kodes ihtimali hissettirilerek.
Tabi bu gözdağı verme oyununu bozmak bizim elimizde. Onların vermek istediği mesaja karşı bizim vereceğimiz mesaj çok nettir.
Yemiyoruz, korkmuyoruz ve biz gerektiğinde kenetlenmeyi de biliriz!
Ben tiyatrocu esnekliğinde değil işçi statüsünde çalıştığım için hafta içi mesai saatlerinde olmam gereken yer bellidir. Fakat eğer alabilirsem senede sadece 20 günden ibaret olan yıllık iznimin bir gününü bu davaya destek olmak için kullanacağım. Eğer ki bu talebim gerçekleşmezse ve orada olamazsam da biliyorum ki en azından birilerinin orada olması için ben de kendi elimdeki olanakları sonuna dek kullandım ve tiyatrom bu alanda seferber oldu.
Korkunun sanatı boğmasına izin vermeyin ve 12 Mart saat 9.45'te Beyoğlu adliyesinde olunuz
***
AFYON KONUSUNDA NETLEŞEBİLDİK Mİ?
İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliğine ve Genç Tiyatro Sorumlularına açık mektup
KARANLIĞA KARŞI DURACAKSAK ÖNCE İÇİMİZDEKİ KARANLIKLARDAN , İKİYÜZLÜLÜKLERDEN, ÇİFTE STANDARTLARDAN KURTULMALIYIZ!..
VAKİT YAZARI AMACINA ULAŞMIŞTIR
A.ERTUĞRUL TİMUR KONUYU ILIMLI GEÇİŞTİRMEYİ SEÇEN KUMBARACI50 YE VE BURAYI MÜHÜRLEYEN BELEDİYEYE SORUYOR! OKUYUNUZ
İŞTAH MI BIRAKTILAR
Bu macera yeni değildir ve Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olarak ilk kez iktidarla tanışmasıyla başlamıştır.VE BU MACERA ORADA DA KALMADI SÜRÜYOR
EVET VATAN CADDESİNE DE, BOĞAZ KÖPRÜSÜNE DE KARŞIYDIK, HARBİYE'DE YENİ ÇOK AMAÇLI SALONA DA KARŞIYIZ!
KOLTUKLAR VE ONURLAR
BİR PROFESÖRÜN CEHALET HAKKI VE AKP'NİN TİYATROLAR POLİTİKASI
GÜNDEM YİNE DOLU DOLU, YA GÜNDEME TARAF OLACAKLAR?
NİHAYET SANATIN YARIŞTIRILAMAYACAĞINI, YARIŞMA ARACI OLAMAYACAĞINI BİRİLERİ KISITLI BİR ALANDA DA OLSA DİLE GETİRMEYE BAŞLADI!
İstiklal Değişti mi?
GECİKMİŞ BİR YAZIYLA CKM OLAYI VE NEDİM SABAN'A YÖNELİK IRKÇI SÖYLEM ÜZERİNE
YAZSAM MI Kİ?
ÇATI ÖRGÜTLENMESİ "TÜRKİYE TİYATROLAR BİRLİĞİ"
TİYATRO KAMUOYU VE OKURLARA ZORUNLU BİR AÇIKLAMA
***
A.ERTUĞRUL TİMUR'A AİT ÖNCEKİ DÖNEM YAZI ARŞİVİ
Alternatif Bilanço
Tiyatrom Bilançosu
Tiyatrom Neden Kapanıyor?
Levent Çağlayan'ın yazısından devamla
BİZİ DE KENDİMİZLE YÜZLEŞTİR SAYIN ÖZİNEL
İBŞT - ATLADIKLARIM / DÜZELTMELER / EKLEMELER
BU SANATÇILAR İÇİN DEĞER Mİ?
TİYATROM ARŞİVİ TİYATRO'NUN YAKIN TARİHİNE TANIKTIR, SON 14 YILIN İKTİDAR TİYATRO İLİŞKİLERİ İNCELENMEDEN ORHAN ALKAYA OLAYI DEĞERLENDİRİLEMEZ...
ESNAF ANLAYIŞI İLE ÜLKE YADA BELEDİYE YÖNETİLİRSE...
HABER DEĞERİ OLMAYAN KÜLTÜR BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
KİRLENEN İNTERNET DEĞİL, BU O İNSANLARIN KENDİ BEYİN VE SÖZ KİRLİLİĞİ...
ARANIYOR...
YAPILAN EYLEME İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER VE TÜM TİYATRO ÖRGÜTLERİNE ÇAĞRI
4 KASIM KARANLIĞA KARŞI IŞIK EYLEMİ VE SAHNE IŞIKLARININ KÖR ETTİKLERİ
NASIL BİR TİYATRO YAYINCILIĞI
BARIŞAROCK ELEŞTİRİLERİNE İLİŞKİN
SAYIN MEHMET ESATOĞLU'NA AÇIK MEKTUP
YAŞASIN SANSÜR !
BEN DE OLSAM ÖZDEMİR NUTKU'NUN YAPTIĞINI YAPARDIM
Sol ve Ulusalcıların görmek istemediği tablo
Yaşam Kaya'ya ve Birleşen Topluluklara
Özel Tiyatroların düşmanı mıyız?
İmza defterine karşı görüş yazılmaz
Sözüm Devlet onu da yapsın bunu da yapsın diyenlere
ÖZEL TİYATROLARA YARDIM HAK MIDIR, RİSK MİDİR?
Kim Hayır Diyebilir ki?
İletişim Yorgunluğu
Lemi Bilgin'e açık mektup
Ulufeler dağıtıldı Ali Uyanığa yine büyük pasta
AKM, Tiyatral İstanbul, Karanlığa karşı Sanat Cephesi ve Farklı Görevlerin ayırdına varabilmek
Afife Jale Ödülünü yazmak Hiç içimden gelmedi...
"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL GAZETECİ ÖZGÜRLÜĞÜ DEMİŞTİK"
Lysistrata'lığın Lüzumu Yok!
BİLİNÇLİ, YADA BİLİNÇSİZ GREV KIRICILIK YAPMA PAHASINA, HAYDİ TİYATROCULAR UYGUN ADIM ARŞ ARŞ !
Yıkmayalım da Besleyelim mi?
BEDENİ GİTTİ GİTMESİNE DE HRANT DİNK ADI POPİLİZME KURBAN GİTMESİN
BİZE "BİR CÜMLE" SÖYLER MİSİNİZ?
Manşet Manşet Üstüne
1 LİRAYA TİYATRO VE BAŞKANIN TİYATROCULARA YEMEĞİ
Bir kilo Orhan Pamuk'mu daha ağır vakadır yoksa Bir kilo ulusalcılık mı?
BENDEN BU KADAR, YA SİZDEN NE HABER?
KÜLTÜR BAKANINA AÇIK MEKTUP Harçlık üleştirmeye son verilsin desteğin daha akılcıl yolları da var
YİNE YEŞİLLENDİ FINDIK DALLARI, ACEP NE OLACAK TİYATRONUN HALLARI?
BİLİNMEYEN TİYATROLAR FESTİVALİNİN BİLİNEN KONUSU ÜZERİNE SON BİR YAZI
BİR MSN SOHBETİNDEN YOLA ÇIKARAK GENÇLİK OYUNU METNİNDE ARAYIŞ DENEMELERİMİZ
GENÇLİK OYUNUNDA EN BÜYÜK TEHLİKE "DİDAKTİK OLMAK"
GENÇLİK OYUNU YAZMAK CESARET İSTER
GENÇ KİMDİR? HANGİ OYUN HANGİ YAŞ GRUBUNA HİTAP EDECEK? BUNU NASIL BELİRLEYEBİLİRİZ?
PANELDEN İZLENİMLER
GENÇLİK OYUNU" ÜZERİNE
TİYATRO'DA GENÇLİK RÜZGARI - 2
TİYATRO'DA GENÇLİK RÜZGARI - 1
BU NE BİÇİM BİR SORUMSUZLUKTUR!
MAALESEF YENİDEN YAYINDAYIZ
VEDA YAZISI
BANA GÖRE GERÇEK ÖZGÜR SANATIN TEK YOLU
TÜM KOMPLOLARA KARŞI ŞİMDİ EN BÜYÜK KOZUMUZU OYNAMANIN ZAMANIDIR!
HERKES BAKANI KINIYOR BENSE HEPİNİZİ KINIYORUM
Şimdi Ne Olacak?
OKUR GÖRÜŞLERİNE İLİŞKİN YANITIMDIR
ÖDÜL ALMAK NASIL Bİ ŞEYMİŞ?
MUHALİF OLMANIN DAYANILMAZ YÜKÜ..
EĞİTİM, SANAT, SANAT SATICILARI, ASUMAN KRAUSE VE DİĞERLERİ
SİYASET MEYDANI
OKURLARDAN RİCALAR
İZMİT'TE BALE SALONU MECSİT OLMUŞ
EYVAH ! YOKSA REKABET Mİ BAŞLADI?..
VE SİZ HALA SUSUYORSUNUZ
YİNE ÇOCUK TİYATROSU HEP ÇOCUK TİYATROSU
PEKİ YA KEREM YILMAZER'İ GERİ GETİREBİLDİNİZ Mİ?
RADYOCUMU İSTİYORUM
İBST KÖPRÜ FESTİVALİ
TİYATROM.COM'LA İLGİLİ ÖNEMLİ BİLGİLER
TİYATROM.COM 4 YAŞINDA ŞAİR SUNAY AKIN İŞTE BUNU BİLMİYOR...
ÜZERİMİZE VAZİFE DEĞİL AMA "MUHALEFET ETME" EŞEKLİĞİNDE BULUNDUK BAĞIŞLAYIN!
RAGIP SAVAŞ'A VE RADİKAL'E TİYATROM.COM'UN YANITI!
İZMİT BİZE NE ÖĞRETTİ ?
PARTİZANLIK SANATIN CAN DÜŞMANI ! TEK ÇÖZÜM ÖZERKLİK!
ZİNA!
LİSELER ARASI TİYATRO FESTİVALLERİ ENFLASYONU VE FESTİVALLERİN DEĞERLENDİRMESİ
TEMEL EĞİTİMDE ZORUNLU DRAMA
İMAM HATİPLER BİZİM SORUNUMUZ DEĞİL
GENÇLERİN KADERİ HOCALARIN HOBİSİNE Mİ BAĞLI KALACAK
KIŞKIRTICI BİR YAZI
İYİ Kİ DE TEMİZ KALIYORUZ
OKUMA TİYATROSU
CEM KARACA'NIN ARDINDAN
BBG EVİ 70'Lİ YILLARDA YAPILSA NELER OLURDU?
STAR TV'DE YENİ BİR SHOW PROGRAMI MI?
MEDYA NE YAPIYOR?
KERİM AFŞAR'IN ARDINDAN
ALTIN KESER ÖDÜLLERİ
KÜRESEL SALDIRIDAN YÖRESEL SALDIRIYA İŞGAL ALTINDA TÜRKİYE
DİPLOMALI CAHİLLER ORDUSU MU OLUYORUZ?
BİRİSİ GENÇLERE DOĞRUYU SÖYLEMELİ
YİRMİYEDİMART GEREKMİYOR
GENÇ TİYATRODAN TİYATROM.COM'A
TİYATROCULARA MEKTUP
HÜSEYİN SORGUN'A YANIT
ALİ TAYGUN'A YANIT
İBŞT : TÜRKİYE'NİN AYNASI
İBŞT'NİN AYNASINDAN YANSIYAN NE?
FUTBOL MU O DA NE ?
İKİ KİŞİ OLMAK
LANET OLSUN SANSÜR YİNE SAHNEDE
İNTERNETTE TİYATRO
İŞTE MEYDAN
GENÇ TİYATROCULAR TOPLANTISI 2
GENÇ TİYATROCULAR TOPLANTISI 1
SİZLERLE DİYALOG
NEDEN Mİ TİYATRO?
AHMET ERTUĞRUL TİMUR KİMDİR?
(Kaynak: tiyatrom.com)
Ertuğrul Timur
aetimur@gmail.com
Ne ciddi siyasi platformda ne de mizahi anlamda eleştiriye tahammülü olmayan ve en çok mizahçıyı, karikatüristi dava etmiş başbakan olma yolunda hızla ilerleyen Recep Tayyip Erdoğan bu kez bir tiyatrocuyu; Can Şenliği Oyuncularından Haldun Açıksözlü'yü adliye koridorlarında konuk ettiriyor.
Konuyu gündeme getirdiğimizde en başta sorulan soru nasıl bir esprinin söz konusu olduğu şeklindeydi. Sayın Yılmaz Onay oyunda anlatılan dava konusu fıkrayı gruba aktardı ve böylece Tayyip Erdoğan'ı kızdıran fıkrayı öğrenmiş olduk. Hemen buraya da aktararak bu merakın giderilmesinin ardından düşüncelerimi paylaşmak istiyorum
Laz Marks Emice’yi sahnede canlandıran Haldun Açıksözlü, oyunda soruşturmaya konu olan bir Tayyip fıkrası anlatıyor. Fıkradaki Tayyip Rizeli’dir, Kasımpaşa’da büyümüştür ve annesinin adı da Vesile’dir. Fıkra şöyle;
Bir gün Vesile Ana Kasımpaşa’da bakkala alışverişe gider, bakkal mahallenin çok eski bir esnafıdır. Yaşlı bakkal Vesile Ana’yı görünce başlar yakınmaya; “Nasıl bir evlat ettin, böyle başbakan olur mu? Enflasyon bir yandan, işsizlik bir yandan öldük da… Böyle idare mi olur, böyle yönetim mi olur?” Vesile Ana bakkalın sözünü keser ve der ki; “Bakkal efendi hatırlar mısın tam elli yıl önce sana gelmiştim ve senden borç para istemiştim.” Bakkal hatırladığını ve parası olmadığı için ona istediği borcu veremediğini söyler. Vesile Ana da der ki; “O borç para ne içindi bilmek ister misin, o para kürtajın parasıydı, der.” ...
Meseleyi birkaç yönden ele alacağım, fakat öncelikle hemen şunu söylemeliyim ki açtığımız protesto grubuna henüz 24 saat dolmadan katılanların sayısı şu satırı yazdığım an itibarıyla 890'dır ve her dakika artmaktadır. Bu dava konusu fıkrayı da grupta paylaşmamıza rağmen insanlar tereddütsüz destek vermeye devam etmektedir. Yani Haldun Açıksözlü kamuoyu önünde aklanmış, Recep Tayyip Erdoğan ise katı tutumuyla bir kez daha mahkum olmuştur.
Yıllarca medyada, mizah dergilerinde mizah yazarlığı yapmış olmama karşın ben dahi günümüzde mizahın zaman zaman çok acımasız olabildiğini düşünmekteyim. Bazı ülkelerde başbakanlara, devlet başkanlarına hatta milyonlarca inananı olan peygamberlere kadar çok ağır yaklaşımlar gösterilebiliyor. Başkanlar homoseksüel, eşleri fahişe gibi tasvir edilebiliyor. İşin kötüsü bunlar bu derece fütursuzca ve uç noktalarda yapılırken anlattığı nedir diye baktığınızda belki de eleştirel hiç bir şey bulamayabiliyorsunuz. Sadece bir başkanın bir TV şovunda böyle tasvir edilmesi o kadar. Her kime yapılırsa yapılsın asla bu tür espri zannedilen şaklabanlıkları onaylayamıyorum. Hep söylerim yine söyleyeceğim "Neyse ki bizim mizah anlayışımız bu tür şaklabanlıklara, pespayeliklere değil söze, nükteye, hicve, tasvire, taşlamaya dayanır ve mutlaka anlattığı bir şeyler vardır, neyse ki biz suratına pasta atılan adama gülmeyiz olsa olsa acır, üzülürüz"
Peki Haldun Açıksözlü'nün esprisini bunlara yani Amerika ya da Avrupalı yozlaşmış kültürün şovmenlerine benzetebilir miyiz?
Hiç sanmıyorum. Ne o denli uçta bir aşağılama vardır, ne de o boyutta bir özel yaşama saldırı. İnce bir hiciv örneği vardır. Çıkarılsa çıkarılsa bu fıkradan çıkarılacak sonuç "Tüh keşke Recep Tayyip Erdoğan hiç doğmasaymış" , "Keşke annesi onu doğurmadan aldırsaymış" dileklerini depreştirecektir o kadar. Kaldı ki bunu fıkrasız da dile getirecek milyonlarca insan çıkar elbette.
Eğer kamuoyu önünde biriyseniz, aile üyeleriniz de ister istemez gündeme gelecektir. Bu bir belgeselde de olabilir bir karikatürde de. Bu fıkrada Tayyip Bey’in annesine de bir aşağılama olmadığı çok net. Sonuçta kürtaj bir küfür değildir, ayıp değildir, tıbbi bir müdahalenin adıdır. Kürtaj olan kadınlar aşağılık olmadığı gibi ya da utanılacak bir yanları olmadığı gibi Tayyip Bey’in annesinin de bir kurgu fıkra içinde kürtaj olmayı düşünmüş kadın olarak geçmesi de hakaret değildir elbette. Ha, ancak ne olabilir? Tayyip Bey’in annesi çıkıp yalan söylüyorlar ben hiç kürtaj olmayı düşünmedim bana ters gelir falan gibi bir açıklama yapar ki bu da fıkradan daha fıkra bir durum olurdu herhalde :) Bir kurgu olduğu çok açık bir fıkraya bu denli ciddi bir yaklaşım bana göre ancak ya cahilliğin ya da kompleksin ya da üçüncü şıkkın yansıması olurdu bence. Üçüncü şıkka birazdan değineceğim.
Recep Tayyip Erdoğan özellikle Penguen dergisi olmak üzere çok sayıda mizah dergisi ve karikatüriste dava açtı ve bildiğim kadar sonuçlanmış davaların tümünde mizahçılar beraat etti. Yargıtay, daha önceki kararlarında bu tür sözlerin eleştiri olarak kabul gördüğü ve önemli mevkiiler de bulunanların eleştiriye açık olmasının ifade özgürlüğünün bir sonucu olduğu kararına vardı. Bu fıkrada da ben asla ve asla bir mahkumiyet sonucunun çıkacağına inanmıyorum. Konuştuğum hukukçu ve hukukçu olmayan herkesin de ortak görüşü budur. Bu fıkrada asla bir küfür yoktur, aşağılama yoktur, hakaret yoktur. Fıkradan en zorlamayla çıkarılacak alt metin bunun bir kurgu fıkra olduğu göz ardı edilerek, "Tayyip beyi annesin bile dünyaya getirmek istemediği" iddia ediliyor gibi abuk bir çıkarım olabilir ki bu dahi söylenmiş olsa bile yine de bu kişinin görüşünü "Tayyip beyin doğması bu ülke için şanssızlıktır" düşüncesini güçlendirmek için kurgusudur.
Peki bizler bu fıkradan bir mahkumiyet çıkmayacağını düşünüyoruz da bizim görebildiğimizi Tayyip Erdoğan ve hukuk danışmanları göremiyor mu?
Elbette görüyordur. Peki o halde neden bu davayı açarlar? İşte burada demin atladığım üçüncü şıkka geçebiliriz. korku vermek, sadece korku.
Bu davayı açmakla bir nevi tüm sanat ve mizah dünyasına korku salmak, gözdağı vermek hedefleniyor.
Evet o kişi mahkum olmadı ama başbakan bu tür konuları asla atlamaz, asla taviz vermez, mutlaka hukuk yoluna başvurur, evet o kişi beraat etti ama bu sizin de beraat edeceğiniz anlamına gelmeyebilir. İyisi mi siz ayağınızı denk alın, sözlerinize dikkat edin, çizmeyi aşmayın, binlerce TL tazminat ödeyebilir ya da kodesi boylayabilirsiniz. İşte verilmeye çalışılan mesaj budur, korku vererek sindirme ve kişileri oto sansüre zorlamaktır.
Eğer bir başbakan mizah konusu yapılıyor ise oto sansürü herkes zaten bir ölçüye kadar yapacaktır, kimse aptal değildir. Ama bu korku, bu gözdağı, bu ihtimalin hatırlatılması oto sansürün oranının katlanması hatta "iyisi mi başbakana hiç bulaşmayalım" noktasına varılması içindir, caydırıcılık içindir.
Aslında Kumbaracı50 de yaşanan benzeri değil midir? Vakit Gazetesinde okur yorumları arasında tehditler yer almıştır, belediye yangın merdiveni bahanesiyle bakın "sizinle uğraşırız ha" demiştir ve sonuç ne olmuştur? Korku... Sadece korku.
Yala ama Yutma Yasaklandı mı? Hayır... Sansürlendi mi? Hayır... basılıp engellendi mi? hayır... Korku, gözdağı verildi ve oyunu sahneye koyacakların kendi oyunlarını kendi elleriyle boğup yok etmeleri sağlandı, ne acı.
İşte bu da çok farklı değildir. Birinde legal bir gazete üzerinden, belediye yetkilerinin kullanılması üzerinden "Ayağınızı denk alın" mesajı verilmiştir, diğerinde ise mahkeme koridorları, kodes ihtimali hissettirilerek.
Tabi bu gözdağı verme oyununu bozmak bizim elimizde. Onların vermek istediği mesaja karşı bizim vereceğimiz mesaj çok nettir.
Yemiyoruz, korkmuyoruz ve biz gerektiğinde kenetlenmeyi de biliriz!
Ben tiyatrocu esnekliğinde değil işçi statüsünde çalıştığım için hafta içi mesai saatlerinde olmam gereken yer bellidir. Fakat eğer alabilirsem senede sadece 20 günden ibaret olan yıllık iznimin bir gününü bu davaya destek olmak için kullanacağım. Eğer ki bu talebim gerçekleşmezse ve orada olamazsam da biliyorum ki en azından birilerinin orada olması için ben de kendi elimdeki olanakları sonuna dek kullandım ve tiyatrom bu alanda seferber oldu.
Korkunun sanatı boğmasına izin vermeyin ve 12 Mart saat 9.45'te Beyoğlu adliyesinde olunuz
***
AFYON KONUSUNDA NETLEŞEBİLDİK Mİ?
İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliğine ve Genç Tiyatro Sorumlularına açık mektup
KARANLIĞA KARŞI DURACAKSAK ÖNCE İÇİMİZDEKİ KARANLIKLARDAN , İKİYÜZLÜLÜKLERDEN, ÇİFTE STANDARTLARDAN KURTULMALIYIZ!..
VAKİT YAZARI AMACINA ULAŞMIŞTIR
A.ERTUĞRUL TİMUR KONUYU ILIMLI GEÇİŞTİRMEYİ SEÇEN KUMBARACI50 YE VE BURAYI MÜHÜRLEYEN BELEDİYEYE SORUYOR! OKUYUNUZ
İŞTAH MI BIRAKTILAR
Bu macera yeni değildir ve Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olarak ilk kez iktidarla tanışmasıyla başlamıştır.VE BU MACERA ORADA DA KALMADI SÜRÜYOR
EVET VATAN CADDESİNE DE, BOĞAZ KÖPRÜSÜNE DE KARŞIYDIK, HARBİYE'DE YENİ ÇOK AMAÇLI SALONA DA KARŞIYIZ!
KOLTUKLAR VE ONURLAR
BİR PROFESÖRÜN CEHALET HAKKI VE AKP'NİN TİYATROLAR POLİTİKASI
GÜNDEM YİNE DOLU DOLU, YA GÜNDEME TARAF OLACAKLAR?
NİHAYET SANATIN YARIŞTIRILAMAYACAĞINI, YARIŞMA ARACI OLAMAYACAĞINI BİRİLERİ KISITLI BİR ALANDA DA OLSA DİLE GETİRMEYE BAŞLADI!
İstiklal Değişti mi?
GECİKMİŞ BİR YAZIYLA CKM OLAYI VE NEDİM SABAN'A YÖNELİK IRKÇI SÖYLEM ÜZERİNE
YAZSAM MI Kİ?
ÇATI ÖRGÜTLENMESİ "TÜRKİYE TİYATROLAR BİRLİĞİ"
TİYATRO KAMUOYU VE OKURLARA ZORUNLU BİR AÇIKLAMA
***
A.ERTUĞRUL TİMUR'A AİT ÖNCEKİ DÖNEM YAZI ARŞİVİ
Alternatif Bilanço
Tiyatrom Bilançosu
Tiyatrom Neden Kapanıyor?
Levent Çağlayan'ın yazısından devamla
BİZİ DE KENDİMİZLE YÜZLEŞTİR SAYIN ÖZİNEL
İBŞT - ATLADIKLARIM / DÜZELTMELER / EKLEMELER
BU SANATÇILAR İÇİN DEĞER Mİ?
TİYATROM ARŞİVİ TİYATRO'NUN YAKIN TARİHİNE TANIKTIR, SON 14 YILIN İKTİDAR TİYATRO İLİŞKİLERİ İNCELENMEDEN ORHAN ALKAYA OLAYI DEĞERLENDİRİLEMEZ...
ESNAF ANLAYIŞI İLE ÜLKE YADA BELEDİYE YÖNETİLİRSE...
HABER DEĞERİ OLMAYAN KÜLTÜR BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
KİRLENEN İNTERNET DEĞİL, BU O İNSANLARIN KENDİ BEYİN VE SÖZ KİRLİLİĞİ...
ARANIYOR...
YAPILAN EYLEME İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER VE TÜM TİYATRO ÖRGÜTLERİNE ÇAĞRI
4 KASIM KARANLIĞA KARŞI IŞIK EYLEMİ VE SAHNE IŞIKLARININ KÖR ETTİKLERİ
NASIL BİR TİYATRO YAYINCILIĞI
BARIŞAROCK ELEŞTİRİLERİNE İLİŞKİN
SAYIN MEHMET ESATOĞLU'NA AÇIK MEKTUP
YAŞASIN SANSÜR !
BEN DE OLSAM ÖZDEMİR NUTKU'NUN YAPTIĞINI YAPARDIM
Sol ve Ulusalcıların görmek istemediği tablo
Yaşam Kaya'ya ve Birleşen Topluluklara
Özel Tiyatroların düşmanı mıyız?
İmza defterine karşı görüş yazılmaz
Sözüm Devlet onu da yapsın bunu da yapsın diyenlere
ÖZEL TİYATROLARA YARDIM HAK MIDIR, RİSK MİDİR?
Kim Hayır Diyebilir ki?
İletişim Yorgunluğu
Lemi Bilgin'e açık mektup
Ulufeler dağıtıldı Ali Uyanığa yine büyük pasta
AKM, Tiyatral İstanbul, Karanlığa karşı Sanat Cephesi ve Farklı Görevlerin ayırdına varabilmek
Afife Jale Ödülünü yazmak Hiç içimden gelmedi...
"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL GAZETECİ ÖZGÜRLÜĞÜ DEMİŞTİK"
Lysistrata'lığın Lüzumu Yok!
BİLİNÇLİ, YADA BİLİNÇSİZ GREV KIRICILIK YAPMA PAHASINA, HAYDİ TİYATROCULAR UYGUN ADIM ARŞ ARŞ !
Yıkmayalım da Besleyelim mi?
BEDENİ GİTTİ GİTMESİNE DE HRANT DİNK ADI POPİLİZME KURBAN GİTMESİN
BİZE "BİR CÜMLE" SÖYLER MİSİNİZ?
Manşet Manşet Üstüne
1 LİRAYA TİYATRO VE BAŞKANIN TİYATROCULARA YEMEĞİ
Bir kilo Orhan Pamuk'mu daha ağır vakadır yoksa Bir kilo ulusalcılık mı?
BENDEN BU KADAR, YA SİZDEN NE HABER?
KÜLTÜR BAKANINA AÇIK MEKTUP Harçlık üleştirmeye son verilsin desteğin daha akılcıl yolları da var
YİNE YEŞİLLENDİ FINDIK DALLARI, ACEP NE OLACAK TİYATRONUN HALLARI?
BİLİNMEYEN TİYATROLAR FESTİVALİNİN BİLİNEN KONUSU ÜZERİNE SON BİR YAZI
BİR MSN SOHBETİNDEN YOLA ÇIKARAK GENÇLİK OYUNU METNİNDE ARAYIŞ DENEMELERİMİZ
GENÇLİK OYUNUNDA EN BÜYÜK TEHLİKE "DİDAKTİK OLMAK"
GENÇLİK OYUNU YAZMAK CESARET İSTER
GENÇ KİMDİR? HANGİ OYUN HANGİ YAŞ GRUBUNA HİTAP EDECEK? BUNU NASIL BELİRLEYEBİLİRİZ?
PANELDEN İZLENİMLER
GENÇLİK OYUNU" ÜZERİNE
TİYATRO'DA GENÇLİK RÜZGARI - 2
TİYATRO'DA GENÇLİK RÜZGARI - 1
BU NE BİÇİM BİR SORUMSUZLUKTUR!
MAALESEF YENİDEN YAYINDAYIZ
VEDA YAZISI
BANA GÖRE GERÇEK ÖZGÜR SANATIN TEK YOLU
TÜM KOMPLOLARA KARŞI ŞİMDİ EN BÜYÜK KOZUMUZU OYNAMANIN ZAMANIDIR!
HERKES BAKANI KINIYOR BENSE HEPİNİZİ KINIYORUM
Şimdi Ne Olacak?
OKUR GÖRÜŞLERİNE İLİŞKİN YANITIMDIR
ÖDÜL ALMAK NASIL Bİ ŞEYMİŞ?
MUHALİF OLMANIN DAYANILMAZ YÜKÜ..
EĞİTİM, SANAT, SANAT SATICILARI, ASUMAN KRAUSE VE DİĞERLERİ
SİYASET MEYDANI
OKURLARDAN RİCALAR
İZMİT'TE BALE SALONU MECSİT OLMUŞ
EYVAH ! YOKSA REKABET Mİ BAŞLADI?..
VE SİZ HALA SUSUYORSUNUZ
YİNE ÇOCUK TİYATROSU HEP ÇOCUK TİYATROSU
PEKİ YA KEREM YILMAZER'İ GERİ GETİREBİLDİNİZ Mİ?
RADYOCUMU İSTİYORUM
İBST KÖPRÜ FESTİVALİ
TİYATROM.COM'LA İLGİLİ ÖNEMLİ BİLGİLER
TİYATROM.COM 4 YAŞINDA ŞAİR SUNAY AKIN İŞTE BUNU BİLMİYOR...
ÜZERİMİZE VAZİFE DEĞİL AMA "MUHALEFET ETME" EŞEKLİĞİNDE BULUNDUK BAĞIŞLAYIN!
RAGIP SAVAŞ'A VE RADİKAL'E TİYATROM.COM'UN YANITI!
İZMİT BİZE NE ÖĞRETTİ ?
PARTİZANLIK SANATIN CAN DÜŞMANI ! TEK ÇÖZÜM ÖZERKLİK!
ZİNA!
LİSELER ARASI TİYATRO FESTİVALLERİ ENFLASYONU VE FESTİVALLERİN DEĞERLENDİRMESİ
TEMEL EĞİTİMDE ZORUNLU DRAMA
İMAM HATİPLER BİZİM SORUNUMUZ DEĞİL
GENÇLERİN KADERİ HOCALARIN HOBİSİNE Mİ BAĞLI KALACAK
KIŞKIRTICI BİR YAZI
İYİ Kİ DE TEMİZ KALIYORUZ
OKUMA TİYATROSU
CEM KARACA'NIN ARDINDAN
BBG EVİ 70'Lİ YILLARDA YAPILSA NELER OLURDU?
STAR TV'DE YENİ BİR SHOW PROGRAMI MI?
MEDYA NE YAPIYOR?
KERİM AFŞAR'IN ARDINDAN
ALTIN KESER ÖDÜLLERİ
KÜRESEL SALDIRIDAN YÖRESEL SALDIRIYA İŞGAL ALTINDA TÜRKİYE
DİPLOMALI CAHİLLER ORDUSU MU OLUYORUZ?
BİRİSİ GENÇLERE DOĞRUYU SÖYLEMELİ
YİRMİYEDİMART GEREKMİYOR
GENÇ TİYATRODAN TİYATROM.COM'A
TİYATROCULARA MEKTUP
HÜSEYİN SORGUN'A YANIT
ALİ TAYGUN'A YANIT
İBŞT : TÜRKİYE'NİN AYNASI
İBŞT'NİN AYNASINDAN YANSIYAN NE?
FUTBOL MU O DA NE ?
İKİ KİŞİ OLMAK
LANET OLSUN SANSÜR YİNE SAHNEDE
İNTERNETTE TİYATRO
İŞTE MEYDAN
GENÇ TİYATROCULAR TOPLANTISI 2
GENÇ TİYATROCULAR TOPLANTISI 1
SİZLERLE DİYALOG
NEDEN Mİ TİYATRO?
AHMET ERTUĞRUL TİMUR KİMDİR?
(Kaynak: tiyatrom.com)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)