2 Mart 2010 Salı

Büktel ile Bulunmaz'ı susturmak için üretilen Burak Caney'e ödül vermiş Türkiye Tiyatrolar Birliği(!) üyesi TİYATROKARE'nin patronu Nedim Saban yazdı!

Ölmemiş Bir Sanatçının Cenazesinin Düşündürdükleri


Nedim Saban
1 Şubat 2010


30 Ocak Cumartesi sabahı Teşvikiye Camii’de tek başımaydım. Hüngür hüngür ağlıyordum.Caminin imamının yanına yaklaştım.

- Hatun kişinin hakkını helal ediyorum dedim.Bana çok tuhaf bakışlarla baktı. Sabah sabah burada ne işin var demek ister gibiydi.

-“Beni tanımadınız mı?Hani Bayram sabahı, siz sabah namazından çıkmıştınız, ben de mahallenin çocuklarına çikolata dağıtıyordum. Bayramlaşmıştık”

- Aman efendim, sizi herkes tanır. Sevilen bir sanatçısınız, ailecek izliyoruz.

- Zaten ben Teşvikiye’ye , aksatmadan yılda 8 ila 10 defa gelirim Teşvikiye. Son olarak Cüneyt Gökçer’i uğurladık buradan. Şimdi de Ayten Erman’a geldim.

- Anladım Nedim Bey. Ama şu anda bir yanlışlık olmasın. Saat sabahın körü. Gördüğünüz gibi avluda da cenaze filan yok.

Avluya gözümü diktiğimde, bir iki güvercinin uçuşması, bir iki kedinin dolaşması ve soğuğun ruhumu sarmalaması, soğuğun beni acıtması dışında bir şey yoktu gerçekten. Öğle namazında Ömer Uluç Bebek Camii’den kalkacaktı, geçen gün Nedim Doğan adlı tiyatrocu ağabeyimizi Bakırköy’den uğurlamıştık. Ama ben Zaman Gazetesi’nde 30 Ocak sabahı okuduğum “Tiyatro patronlarına helallik vermeden öleceğim” başlıklı çarpıcı yazıdan sonra, Ayten ablanın da öldüğünden çok emindim.

100 kişilik bir ekiple Anadolu yollarını aşındırdığımız Zeki Müren Müzikali’nde, bir gün bile en ufak bir kapris yapmadan, sahnede en ufak bir disiplinsizliğe izin vermeden, tüm turnelerde otobüsteki en ön koltuğa tam zamanında oturarak genç meslektaşlarına örnek olan neşeli, dürüst Ayten Erman’ın hakkını helal etmeye gelmiştim Teşvikiye’ye. 59 yılın tiyatro emekçisi son olarak Cennet Mahallesi’nin Kısmet Ana’sı olmuş. Daha eski televizyon izleyicileri onu Cadaloz Mefaret olarak tanıyorlarmış. Cadaloz Mefaret, cenazesinde tabutunun içinden fırlayıp, onu zamanında sigortalamaysan, ya da sigorta primlerini yatırmayan, yevmiyelerinin üzerine yatan tiyatro patronlarını pataklamak istiyormuş.

Ah keşke Azrail cenazelerde ölülere son bir söz hakkı verebilse!

(Geçen gün emektar tiyatro sanatçısı Nedim Doğan’ın cenazesindeydim mesela. Rahmetlinin en büyük isteği bir bulmacada resminin çıkmasıymış. Sağolsun Levent Kırca, ona sürpriz yaparak, bunu sağlamış. Peki, kanserle boğuştuktan ve kanseri yendiğini sandıktan sonra, tiyatro organizasyonlarında birlikte çalıştığımız Nedim Doğan’ın, ruhundaki karanlık bulmacaları kim çözer? Örneğin Avcılar’da örnek bir belediye tiyatrosu kurmuşken, elinden kayıp giden bir tiyatroyu görmek onun gibi bir tiyatro aşığını tam anlamıyla hasta etmişti! O dönem haklı gerekçeleri de olsa, Avcılar’da yaşayan bir sanatçıya bu kadar büyük bir saygısızlık yapan bir belediyenin Bakırköy’den kalkan bir cenazeye en azından bir çiçek göndermesi gerekirdi diye düşünüyorum.)

Gelelim Ayten Erman’ın eski tiyatrolarının patronlarına helallik vermeme meselesine! Sağolsun beraber çalıştığı tiyatrolar arasından bizim tiyatromuz olan Tiyatrokare’yi ve Tuncay Özinel Tiyatrosu’nu ayırmış, diğer tiyatrolardan haklarını alamadığı için veryansın etmiş. Dormen Tiyatrosu’nun ne güçlüklerle kapandığını bildiğim için, bu yargının dışında tutulması gerektiğine inanıyorum. Ancak, sevgili Ayten Erman ablamızın 75 yaşında, ödenmemiş 30 milyar emeklilik primi nedeniyle halen emekli olamasının bir sanatçıyı yaşarken öldürdüğünü düşünüyorum.

Bu nedenle, sözkonusu miktarın toplanmasına öncülük etmeye ve kendi bütçemden katkı sağlamaya hemen hazırım.

Cenazelerde, gözümü tabutlardan alamam. Egoları şişik de olsa, dünyalıkları büyük de olsa, cüsseleri kocaman da olsa, tabut boylarının fazla değişmediğini görürüm.

Ayten Abla, şişman, tonton, cüsseli biri! Yürüme güçlüğü çekiyor yıllardır. Zeki Müren Müzikali’nin Bodrum’daki ihtişamlı galasında, sahne arkasında, karanlıkta düştü. Ben panikledim tabi.

“Abla, oyunu keseyim mi? “ dedim.

Tiyatrocuların, “the show must go on” sözüne hiç inanmam çünkü. Moliere sahnede ölmüş, Türkiye’ye gelseydi, bence kırk yıl evel geberirdi. Biz tiyatrocularımızı sahnede değil, gazete röportajlarında kırk kez öldürüyor, gömüyoruz vefasızlığımızla.

Ayten Abla, oyunu gala gecesi ortada kesme teklifime çok şaşırdı,

“Ne diyorsun evladım, galada 3000 kişi var” dedi, toparlanarak.

“Abla, onlar yapımcı olarak benim düşmemi bekliyorlar, senin düşmeni değil” dedim.

Ayten Erman, acılar içinde oyuna devam etti ve bitirdi.

Bugün, Zaman Gazetesi’ndeki söyleşiyi okuduktan sonra, ben aynı acıyı duydum. Onu bayramlarda arardım, sonra I Phone’a geçince, numaralarım silindi, sanki bahaneymiş gibi, arayamadım. Kardeşi Ayşen Gruda’yı gördüğümde hatırını sormuştum, o da aksi kadın, anladığım kadarıyla ablasının onurunu zedelemek istememiş. Kimse Yok Mu Derneği’ne, eski bir dostumu bana tekrar hatırlattığı için teşekkürü borç biliyorum.

Eski oyuncularımıza vefa gösteren Okan Bayülgen’imiz, Cem Yılmaz’ımız var. Bir de kafalarını çeviren, ciplerinin camlarını buzlatan, telefona çıkmayan hayvancıklarımız var.Amerikalı yazar ,A.R. Gurney’nin ”Yemek Odası” diye bir oyunu vardır. Prova edilmesi çok kolay, kısa sahnelerden oluşur. Gelin; halen insan kalanlarla bu sahneleri toparlayalım, şu eski oyuncularımız için jübileler yapıldığında bu oyunu farklı farklı kadrolarla sahneye koyarız, her defasında İbrahim Tatlıses’in, Sezen Aksu’nun kapısına gitmekten kurtuluruz.

Ulvi Alacakaptan’ı günahım kadar sevmem. Adamın politik olarak tutarlı olduğuna inanmıyorum ama Allah için, imanlı olduğuna inanıyorum. TODER başkanıyken, en azından zor durumdaki oyuncular için geceler düzenlendiğinde, elinden geldiğince bir şeyler yapardı. Özel gecelere kendi cebinden bilet aldığına şahidim. Şimdiki Tiyatro Oyuncuları derneği ne yapıyor acaba? En son duyduğumda Kadıköy Belediye Başkanı’ndan lokal dileniyorlardı!

Zaman Gazetesi’ndeki bu yazı beni sadece Ayten Erman’ın değil, pek çok sanatçının cenazesine götürdü erkenden. Onlara ölmeden sahip çıkalım beyler! Tiyatro Oyuncuları derneği diye bir derneğimiz varsa, bu dernekten bunu istemek hakkımızdır. Yıllarca sendikalaşmaktan, politize olmaktan, direnmekten korktuk. Belki bugün gazetede Ayten Erman söyleşisi okuyacağımız yerde, TEKEL işçilerinin onurlu direnişi gibi, kültür baronlarına karşı tiyatro, sinema, televizyon sanatçılarının direnişini okuyor olacaktık!

Tartışılması gereken tek konu, sanatçılarımızın kiralarını ödeyememeleri, sigorta primlerini ödeyememeleri, ilaç alacak durumda olamamaları, işsizlikten intiharın eşiğinde olmaları da değil bence. Bazıları setlerde köle durumunda, şerefleri ayaklar altında…. Ayten Erman en azından özgürce konuşabilmiş!

Ya zincirlerine rağmen medyatik olduğunu sananlar?

Nedim Saban
nedimsaban@superonline.com
01.02.2010

***

Güncelleme..
Aşağıdaki bölüm Nedim Saban tarfından 02.02.2010 tarihinde eklenmiştir.

"tiyatro oyuncuları başta olmak üzere,ilgili tüm kamuoyuna; nedim saban yalan söylüyor...toder hiç bir zaman kadıköy belediyesinden lokal talebinde bulunmamıştır...kaldı ki böyle bir talepte bulunsaydı kim ne diye karşı çıkabilirdi...acaba bu yalanı kadıköy belediyesine açmış olduğu kavgaya alet olmayan toder e olan hıncından mı söylemektedir?...ve derneğinden taleplerde bulunma hakkından, örgütlenmekten söz eden nedim saban'ı, son zamanlarda devrimciliğe (!) iten sebebi çok merak ettiğimizi söylemeliyim...ey nedim saban sen ne zamandan beri örgüte, örgütlülüğe, mücadeleye başladın da bizim haberimiz oldu? devrimciliği sen ne zannediyorsun? kafana tuğla mı düştü ya da tanrısal bir uyarı mı oldu da sen ateşli ateşli bu söylemlere giriştin...ben senin gibilerin bu girişimlerinin ardında başka şeyler ararım...bunu da umuma açık sanal dedikodu ortamlarında değil yüzyüze yaparım...o kastetiğin toder yönetiminden beni ve yönetimimi kastediyorsan uyarayım ben sataştığın diğer arkadaşlara benzemem...başta sen ve güvendiğin herkes bilsin..."

Sabahın üçbuçuğunda posta kutuma düşen bu posta iletisini mahallenin kasabından aldığımı sanmayın sakın!

Bu kişi, binbeşyüze yakın üyesi olan Tiyatro Oyuncuları Derneği Başkanı'dır. Başkan, Televizyon Gazetesi'ne ve Tiyatro Dünyası'na yazdığım yazıda derneğinin işlevsiz kalmasıyla ilgili iki cümleye kızmış. İki gündür facebookta, sanal ortamda devamlı saldırı mailleri atıyorlar.Hem de, onursal başkanları Ulvi Alacakaptan'ın taktiğini uygulayarak, buldukları tüm mail adreslerine, özel polemikleri gönderiyorlar. Ben bu kişinin gönderdiği mailleri spam'e almıştım çünkü oyuncu meseleleri ile ilgileneceği yerde Sinop'un Eyfel Kulesi, Paris'in Özgürlük Anıtı, New York'un Volga Nehri gibi şeyler gönderiyordu ama işe bakın ki, telefonuma düşmüş. Farkındaysanız, yukarıda da, temsilcisi olduğu derneğin yükümlülükleriyle ilgili tek bir cümle yok! Kime ne, senin lokalinden? Kime ne benim eylemimden? Kime ne senin beni çok fena yapacağından?Siz sanal takılırken, bu memleket daha Cumartesi günü İclal Aydın'ın yazısını okudu, birkaç gün önce Aşkım Aşkım dizisinin eylemini gördü, birkaç ay önce işsizlikten intihar eden Yaman'ımız başka bir memleketin çocuğu muydu?

Ayten Erman ile ilgili yazdığım koskoca yazıda sadece TODER bölümünü mü gördünüz, ayıptır yahu!O yazıda çözüm önerileri var, açın tekrar televizyongazetesini okuyun, 72 saat içinde, önce 6 aydır başkanı olduğunuz Tiyatro Oyuncuları Derneği'nde, Tiyatro Oyuncuları için neler yaptığınızı bir anlatın, derneğinize üyelerin kim olduğunu bir açıklayın, bir de çözüm önerilerime cevap verin.Sizinle oturup uzlaşmaya yokum ama tartışmaya varım.Sanal ortamdan çıkın, çözüm önerileri getirin!Kendisini hiç sevmediğim halde, şu tavrınızla eski başkanınız Ulvi Alacakaptan'ı mumla aratıyorsunuz çünkü.

Yazarın Tüm Yazıları

Bu Yazıyı TAVSİYE ET!


***


Yorumlar

İhsan Ustaoğlu
2 Şubat 2010



Son dönemlerde tiyatro sanatçılarının sözcülüğüne soyunan SAYIN Nedim SABAN, komik açıklamalar yapıyor... Tiyatro Oyuncuları Derneği (TODER) Yönetim Kurulu eski Üyesi olarak diyorum ki, Nedim Saban derneğin yerini bile bilmez... Nedim Saban, Kendi çevrelerindeki sanatçılar dışında düşkün sanatçıları kabullenmiyor herhalde ya da bilmiyor... Böyle durumlarda "TODER ne yapıyor?" demek, son derece komik. Örgütlenmeyi daha yeni kavrayan bu meslektaşımız (Nedim Saban), dernek, meslek örgütü, sendika, biroy ne yapar ve sınırları nelerdir bildiğini sanmıyorum. TODER eski Başkanı Ali Yaylı, 3 meslektaşımızı huzurevine kendi yerleştirdi... Belediye başkanlarıyla görüşerek... Rahmetli Erdinç Bora bunlardan biriydi... Nedim Saban, Erdinç Bora'yı tanımaz tabii... TODER'in bir takip komitesi mi var? TODER, "Hangi oyuncu düşkün durumda, kim nerede ne yapar?"ı takip edecek? Aymazlığın bu kadarına pes doğrusu... Kendi çevreleri dışındaki oyuncuları tiyatrocu saymayan ve "binlerce çakma derneğe oyuncu alındı" diyen sayın Saban, şunu bilsin ki TODER Yönetimi tiyatro emekçilerinden oluşur ve o (Nedim Saban, tiyatro emekçilerine ait olan) bu dünyayı bilmez. Siz Nedim Saban ve Sizler daha önce saymadığınız ve ötekileştirdiğiniz topluluk ve oyuncuları bilmezken, biz onlarla uzun yıllar önce çalışmalar yapmıştık ve hâlâ yapıyoruz. Tabii ki tiyatroya terleriyle can veren oyuncuları dernek üyeliğine kabul edeceğiz... Tiyatro sanatçılığına ipotek koyan sizin bu anlayışınız, önce kendini sorgulayacak... Bize hocalarımız, oyuncu önce düzgün konuşacak derdi... Fazla uzatmak istemiyorum; öfkeliyim, sözü edilen 3o milyarı bulma konusunda kendisine (Nedim Saban'a) önerim şudur: "Tatlıcı Tombak Tiyatrosu"nun onlarca dükkânından oluşan gelirlerinden birer milyar akıtsa, bu para sağlanır... Ayrıca malum, bakanlık (Türkiye Cumhuriyeti Turizm ve Kültür Bakanlığı) yardımının kimlere en fazla verildiği gayet açık ortada...

BULUNMAZ'ın notu: Kırmızıyla yazılmış sözcük ve işaretler bize ait!


***

Zeynep
2 Şubat 2010


Çok güzel yazmışsınız ama herzaman sizin gibi sanatcilar bunu dile getirecek kaymagini digerleri yiyecek...... onun icin sadece sizin yazdiklarinizi okuyup bir tiyatroya gidemeyecek kadar iki yuzlu bir seyirci olacagim...cunku icmizde var hiyekarlik ... .ama siz yazin mutlaka birileri sizin arkanizda gelecek kadar tiyatro sevdasi olur...... saygiyla sizi selamliyorum........


***


Ali Yaylı
2 Şubat 2010


Nedim Saban'a;

Sines-Sen sayfasına ve yukarıdaki yazına; yalan, iftira, suçlama, çarpıtma ve bilgisizce yapılan karalamalarına cevabımdır...

1- Yukarıdaki yazıyı, sabahın üç buçuğunda değil, akşam yirmi iki sularında gönderdim.

2- Derneğin işlevsizliği konusunda hak vermekle beraber, sebebinin ben ve yönetim kurulu olmadığını bildiğini biliyorum... Neden işlevsiz? Eğer bir ülkede tiyatronun en azından sanat yasası yoksa, iş kolu ile ilgili yasa yetersizse, var olan telif yasası işletilmiyor, sanatçının mahkeme kapılarında sürünmesi sağlanıyorsa ve buna karşı yapacağın her eylemin sonuca ulaşması beklenemez... Ya da yapılacak kısmî düzenlemeler ancak "aspirin tedavi" olur, o kadar... Yani dilencileştirilen topluma tiyatrocuları ya da tüm sanatçıları da katmak istemeleri sonucudur... Dolayısıyla burada tek tek zora düşen oyuncu arkadaşlar nedeniyle panik halde çare aramalar, işte bu amaca hizmet eder... Eee bu durumda başta sen olmak üzere, üyelerin destek vermediği, (ayrıca senin TODER'i ciddiye bile almadığını her platformda söylediğini biliyorum) proje üretmediği, üretse de hayata geçmesinin kotarılamadığı, gerek sosyal, gerek özlük, gerekse telif hakları konusunda derneğin yetkisinin de yaptırımının da (yasal olarak) olmaması sebebiyle işlevsiz kalmaktadır... Kaldı ki adı üstünde yönetim kurulu yönetmek üzere göreve gelir... Ama yönetecek üye yoksa ne yapabilir...

3- Bilgisiz olduğunu, söylediğin bir başka yalanla ispatlayayım, TODER'in üye sayısı 984'tür, 1500 değildir... Hatta ölenlerin numaralarını (anısı kalsın diye) silmediğimiz için onlar da dahildir... Yani yaşayan üyelerimizin sayısı 900 civarındadır...

4- Bilgisizliğin ötesinde ilgisiz olduğunu da şurdan anlıyoruz, ben yaklaşık bir aydır başkanlığı demokratik bir şekilde sayın Yalçın Özden'e devrettim, bunu da derneğin internetteki sayfasından ilan ettik... Demek ki derneğin sayfasına da zahmet edip bakmamışsın bile... Eğer bu sayfadan haberdar değilsen bu daha da vahimdir...

5- iftiralarından biri, sanal ortamda saldırdığımdır...bu külliyen yalandır...bu cevabi yazım sinesen’in sayfasına yazdığım yazıdan sonraki ikinci yazımdır...bir daha da yazmayıp yüzyüze, bir platform oluşturup orada tartışmayı ( senin önerine icabet ederek) beklediğimi belirteyim...

6- lokal meselesine gelince yukarda da olan sinesen’in sayfasında, kadıköy belediyesinden lokal dilendiğimi yazmışsın..a bilgisiz a mütecaviz a muhteris nedim doğan bunu nerden uydurdun? ıspatlamazsan müfterisin...ilan ediyorum...

7- derneğe üyelerinin kim olduğunu soruyorsun, başka yazışmalarda da benzer şeyler sormuşsun yani derneğe sahte üye mi kaydediyoruz? bunu da ıspatlamak zorundasın...ıspatlayamazsan müfterisin...kaldı ki istifa ettiğini söylediğin dermeğin üyelerini sorgulamak sana mı düşer, velev ki düştü,burada bir yönetim kurulu var onların oluruyla üyeliğe kabul ediliyorlar, yasa var tüzük var eğer kaygın kuşkun ya da delilin varsa gelir dernekteki defterlere bakarsın incelersin, olmadı çağırırsın derneği olağandışı kongreye sorarsın...hesaplaşma yeri kongredir,ibra etmezsin ilgili mahkemeye dava açarsın...a örgüt engelli a yasa özürlü a bilgi yoksunu a ilgi sakatı nedim saban...kaldı ki seni üye yapan yönetim eski kurulundaki arkadaşlar seni üyeliğe kabul ederlerken eksik mi davrandılar...ha aklıma gelmişken sorayım sen tiyatro patronusun, her hangi bir tiyatroda salt oyuncu olarak çalıştın mı? eğer kendini yalnız patron değil aynı zamanda oyuncu olduğunu iddia ediyor ve toder den hesap sormak istiyorsan bu yaklaşık yaşayan 900 civarındaki üyenin yüzde onunun imzasını topla olağandışı genel kurula götür...tekrarlıyorum 90 üyenin imzasını...hatta sana kolaylık olsun diye 90 değil 50 üye imzası topla yönetim kurulunu ikna etmek benden...hatta 50 değil 30 üye imzasına ben razıyım...yemin ederim ki derhal olağandışı kongre için çabalayacağım, yönetim kurulu ve denetim kurulunu ikna edeceğim...

8- gelelim sevgili ayten erman’ın yardıma muhtaç olup tiyatro patronlarına olan tavrına...adı üstünde tiyatro patronları...sizin bir derneğiniz yok mu da hemen her birinin durumu ayten abla ayarında olan, yoksulluk ve yukarıda bahsettiğim sosyal,özlük hakkından mahrum telif hakları gaspedilen toder üyelerinden ya da başkanı,yönetim kurulunu aklın sıra görevlerini yapmaya çağırıyorsun (sanki böyle bir görevleri varmış gibi)... sen kim oluyorsun da böyle bir çağrı yapıyorsun? hadi yaptın bu çağrıyı bunca yalan, iftira neden?bu tavrın dilenci toplumu yaratmaya çalışanlara hizmettir...temelde yasal olarak çözülmeyen sanatçının sorunları bu aspirin tedaviyle çözülmez tam aksine sanatçıyı dilenci konumuna düşürür, böyle olunca da senin gibilere malzeme olur...BU SON SANAL YAZIMDIR SANA, EĞER TİYATRO İNSANLARI BİR PLATFORM OLUŞTURURLARSA TARTIŞMAYI DAHA DA DETAYLI AYDINLATMAYI, BİLGİLENDİRMEYİ, ŞOV YERİNE İŞ ÜRETMEYİ TERCİH ETTİĞİMİ BELİRTİR...AKSİ HER TUTUM SEVİYESİZLİĞE HİZMET EDER Kİ BEN BUNDA YOKUM...son uyarı bir daha bu gibi iftira ,yalan ve benzeri yazı sohbeti sürdürürsen yasal her türlü hakkımızı gerek kurumsal gerel kişisel olarak arayacağımızı ilan ediyorum...not: bu seviyesi kuşkulu yazışma için kendi adıma tüm tiyatro insanlarından ve okuyanlardan özür dilerim...

Ali Yaylı
Tiyatro oyuncusu


***


Yalçın Özden
9 Şubat2010


Tiyatro patronu ve iş adamı Nedim Saban... Nereden beslenerek bu tatsız yazıları yazdığını çok iyi kestiriyorum... Keşke bu büyük ailenin sorunlarını derneğimize gelip konuşsaydın. Hep birlikte neler yapacağımızı tartışırdık. Ama sizin patronlar derneğiniz bir lobi oluşturmuş ki ne yaman çelişki... Ne içerlerine bir başkasını alırlar ne de birbirlerinden vaz geçebilirler. Siz kendinizden başkasını sevemezsiniz... Boşuna kimseyi kandırmayın. Devletten aldıklarınızdan zor durumda kalan oyuncu arkadaşlarımıza yardım edebilirsiniz pekala... Oyuncuların durumu malum aidatlarını bile ödeyemiyorlar çoğu zaman... Ülkemizde devletten beslenen özel tiyatrolar dışında benim gibi hiç yardım alamayan ve bu ülkenin insanlarını, BU ÜLKE İNSANINA oynayan tiyatrolar ne yapacak... Siz sıcak yataklarınızda maddi destekli kardeşler... Ayten hanımı kullanarak kamuoyu oluşturamazsınız... Sakın bir şeylere soyunmaya kalkma, tiyatro adına sakın... Çünkü sen o tiyatro sokağının insanlarını, o tuvaletsiz kulislerini görmedin, tanımıyorsun sen başka bir yerdesin... Oradan atlayıp aramıza karışma sakın çünkü atlarken bir yerlerine zarar verirsin... Ulvi’ye -Günahım kadar sevmem- cümlesini kullanman büyük saygısızlık... Ulvi’nin siyasi görüşü ne olursa olsun. O bir tiyatro duayenidir ve oyuncudur... Onunla görüzlerimiz ayrı bile olsa barış içinde diyalog kurup ilişkilerimizi dostane götürmeliyiz. Ne olursa olsun Ulvi bir ustadır. Keşke biraz ustalarla oynayabilmiş olsaydın... Ne yazık ki o merdivenlerden çıkmadın ya da çıkamadın... Bu yüzden işin acısını hiç bir zaman bilemeyeceksin. Lale Oraloğlu’nda oynarken ben turnede kamyonda yatardım ki ustalarım daha rahat seyahat edebilsin diye... Direkler Arası Kabare’de İhsan Yüce kulise girdiği zaman ayağa fırlardım... Üç Maymun Kabare'de Özcan Özgür’ün sırtını kurulardım... Hepimiz aynı sahneyi paylaşıyorduk ama onlar benim ustalarımdı... Ve sonsuza değin ustalarım kalacaklar nur içinde yatsınlar... Sen güzel kardeşim tiyatronu yap çizmeyi geçme daha çok yol alman gerekiyor... Erdinç Dinçer ölmeden önce bir ay ETFAL hastanesinde yattı hanginiz ziyaret etti yanıt bekliyorum. Bu da sanal ortamda ilk ve son yazımdır. Sorunlar yüz yüze konuşulmalıyız. Böyle polemikler ucuz ve yakışıksız kaçıyor... Sana son söz önce saygılı olmalısın...

Yalçın Özden
TODER BAŞKANI


***


Nedim Saban
10 Şubat2010


Toder’e bakan Yalçın Özden, Ölmemiş bir sanatçının cenazesinin düşündürdükleri yazımdaki bir küçücük cümleden ne kadar nem kapmışsınız ki, üçüncü ligde, iki arkadaşınızın arkasından siz de hiçbir mesleki formasyon göstermeden sadece saldırıyorsunuz.Birincisi, sözünü ettiğiniz o patronlar derneğinden çoktan istifa ettim.İkincisi, o derneğe girmek için kaç takla attığınızı ne çabuk unuttunuz.Üçüncüsü, aşağıladığınız o derneğin sekreteri olan Tuncay Özinel, eleştirilerime cevap vermektense şahsıma küfür ederek saldırmayı seçen ikinci lig üyeniz Ali Yaylı’nın patronudur.Kaldı ki, insanları patron işçi diye ayırmak, çok gerilerde kalmadı mı? Özel tiyatrolar olmasa oyuncular hangi tiyatrolarda görev alacaklar? Bence mesele dürüst işverenleri ortaya koymakta, dürüst olmayanları ayırmakta!Çok merak ediyorum, sizin de ziyaret ettiğiniz ilkokullarda tiyartro yapan 300 işverenin kaçı dürüst? Kaçı oyuncularının sigortasını düzenli olarak ödüyor, sosyal haklarına sahip çıkıyor? Kaçı korsan tiyatro yapıyor? Kaçı tüccar? Hatta kötü tüccar Zavallı çocukların sırtından ticaret yaparak, günde sekiz oyun oynayarak ticaret yapıyor? Yarının seyircisinin düşlerini sömürüyor?Ben bunları rahatlıkla sorarım çünkü alnım son derece aktır. Yaptığım tiyatro ortadadır.Şimdi bırakın kamyonda yatma edebiyatı yapmayı, önce ikinci ligdeki kendine tiyatro oyuncusu diyen arkadaşlarınızla beraber bugüne kadar Türk Tiyatrosu için yaptıklarınızı, aldığınız ödülleri, yaptığınız çalışmaları, aldığınız eğitimi ortaya koyun. Tatlı mı sattınız, kebap mı sattınız, bilet mi sattınız, ruhunuzu mu sattınız hiç önemli değil, sonuç önemlidir çünkü seyirci ne gördüğünü sorgular.Ulvi Alacakaptan meselesine gelince... Yazımı dikkatli okursanız, kendisini hiç sevmediğimi ama oyuncular için yine de bir çabası olduğunu söylemişştim. Yazımın diğer kısmında da şu TODER üyelerinin mesleklerini açıklamanızı istiyorum. Bir de TODER neler yapıyor onu soruyorum. Madem TODER’e bakıyorsunuz, ticari çalışmalarınız el verirse, onu da cevaplarsınız bir ara. Ya da politik düşüncelerine ben de katılmasam da , bunu TODER’i sizden çok daha iyi yöneten Alacakaptan’a bırakın. Meslek grubunuza sahip çıkmanız gerekiyor, bu konuda sorumnluluklarınız var ve galiba komplo teorileri üretmenin dışında birşey yapma peşinde değilsiiniz çünkü.


***


Asuman Çakır
13 Şubat 2010


Yapmayınız... Nedim Saban tiyatroya büyük katkılar sağlamış bir tiyatro adamıdır... Oyuncularının emeğine ne kadar hassas olduğu herkes tarafından bilinir.. Biraz izan...


***


Yalçın Özden
20 Şubat 2010


Siz önce oyuncu değilsiniz ve düzelemez Türkçenizle hiç olamazsınız... Bu nedenle tiyatro patronluğunuz isabetli; ama tiyatro adına oyuncular adına konuşacak o kadar değerli ve o kadar usta var ki, size laf etmek yerine ne düşer anlamalısınız... Ayrıca, okullarda yapılan doğru çocuk tiyatroları, yarının tiyatro izleyicisini oluşturmaktadır. Bu konuda ne kadar takdir aldığımız somuttur. Ve kendimizi size kanıtlamak zorunda hiç değiliz. Haddini bil ve çizmeyi aşma sakın... Hiç yazmayacaktım; ama kamuoyu bazı şeyleri bilmeli... Yaptığın tiyatroyu, nereden geldiğini her şeyi biliyorum... Sen patronlarla ilgili konular dışına çıkma; oyuncuları oyuncular konuşsun, Tiyatro Derneği'mizi (TODER) de bırak dernek üyelerimiz irdelesin... Ben bir kez yapımcılar derneğine müracaat ettim. Onlar da "derneğimiz kapandı" dediler, iyi niyetle yaklaştım; ama tuhaf bir yalan söylendi... Ayrıca takla filan atmadım; ama bir yerde seni yakalarsam, güvercin takla attırabilirim sana... Bu küstahça davranışın yüzünden takla atmayı sen hak ediyorsun çoktan... Sen "ne kadar kazanırım, hangi oyunu koyarsam hangi kesimi çekerim, ne kadar cüzdanımı doldururum" onları düşün... İkinci lige gelince, negatif kusan midenizden çıkan ayırımcı, bölücü konuşmalarınız kimseyi kışkırtmayacaktır. Çünkü, sizi ciddiye almamız olanaksız... Kimin hangi ligde oynadığına halk karar verir. Biz, rüştümüzü çoktan kanıtladık... Sen, kendine bir yer açmaya çalısan, hırs küpü olmuş çaresiz ve tatminsiz bir şeysin... Ben çocuk tiyatromdan gurur duyuyorum... Ayrıca, Anadolu'nun en uç noktalarına turne yapıyorum; yetişkinlere de oynadığım kabareler bizim insanlarımızı anlatıyor. Hazıra konmuyorum yani. Yıllarca yazdım, yazıyorum ve oynuyorum...TRT'de 17 yıl yazdım ve oynadım... Ülkemde ayakta alkışlanıyorum... Ne kadar terbiyesiz ve utanmaz bir insansın sen; insanları küçümseyen, büyüklerine yukarıdan bakan bir zavallısın; temsil ettiğin cemaati de daha fazla utandırma; o insanlar dost insanlardır. Geleneklerine bağlı ve saygılı insanlardır. Buradan senin büyüklerine sesleniyorum: Lütfen sizin yanlış anlaşılmanıza neden olacak bu kardeşinizin kulağını çekiniz. Tiyatro ortamında sağa sola sataşan SABAN, kendi soyadına zarar vermeye başlamıştır. Bu kadar agresif ve tiyatro camiasındaki büyüklerine ve derneğimize saldırarak, eski magazin programcılarına benzer düzeysiz davranışlarla puan almıyor kaybediyor... Ayrıca, ailenizin yanlış anlaşılmasına neden olacaktır. Saban’ın saygın babası, çocuğunuzun yazılarını okuyun lütfen... Aldığım iki ödülü bilen bilir, ama en büyük ödül halkın sevgisini ve takdirini kazanmaktır. Dr. Stres, önce kendini şu stresten kurtar bakalım... Yazmayacaktım; ama bu kadar kaşınan birini kaşımak lazım diye düşündüm...

(Kaynak: tiyatrodunyasi.com)