1 Haziran 2007 Cuma

Geçmişten gelen mektup

Orhan Kemal (Bursa:10/2/943)


Canım Karıcığım!

Mektubunu zevkle okudum. Ne de olsa sıkıldığını ve bu sıkıntıyı def etmek için kocana yazdığını anlıyorum. Haklısın karıcığım. Canın sıkıldıkça bana yazarsan yaz. Belki ferahlar, açılırsın. Genç bir kadın kocasından beş sene ayrı kalırsa çıldırmasa bile üzülür. Benim de bütün sıkıntı ve asabiyetimin sebebi senden çok uzakta olmamdır. Mamafih önümüzde bir yaz kaldı. Sonbahara yanındayım. Beş senenin acısını bol bol çıkarırız. Seni mesut etmek için elimden geldiği kadar çalışacağım. (...)

Günlerim çok soğuk ve sıkıntılı geçiyor. Bol bol okuyor ve yazıyorum. Yedi ay sonra da sana roman, hikaye, şiir okur, hoşça vakit geçiririz. Ben artık eski Raşit değilim. Sinemaya seninle, kıra, bahçeye gezmeye seninle gideceğim. Artık anladım ki sen benim yalnız karım değil, arkadaşım olacaksın. Göreceksin Nuriye, ne güzel günler geçireceğiz! Sabret karıcığım...

Bugün şu satırları yazarken dışarıda kar var. Hava inadına soğuk. Önümdeki mangalda ateş dolu. Mangalın kenarında çaydanlık kaynıyor. Çay içeceğiz. Ne yapalım... Bir mahpusun kış günü eğlencesi bu. Hoş, hapishanede eğlence isteyene çok. Mesela koğuşlarda kumar oynanır, esrar içilir, laklakiyat edilir, daha birçok şey. Ama ben hiçbiriyle meşgul olmam.

Evvelki gece bizim yattığımız revirde iki kişi öldü. Daha evvelisi bir kişi. Bu gece de bir başkası delirdi. Bütün bunların sebebi açlık ve sefalettir. Her şey o kadar pahalı ki bir mahpus için geçinmek dehşetli zor. Hapishanede altı yüzden çok mahpus var. Hele adembaba denilen fakirler öyle sefil ve perişanlar ki insan onlara baktıkça bunalıyor... Bunları havadis kabilinden yazıyorum.

Mektubumu bitirirken seni ve Yıldızımı öper, neşe ve sıhhatle şen olmanızı dilerim.

Senin: Raşit

Kaynak: Cumhuriyet gazetesi (31/5/2007)