22 Aralık 2007 Cumartesi

Gördüğüm lüzum üzerine yeniden yayımlıyorum

Caney'i sanal mezarlığa yeniden gömdük!...

(14 Ekim 2007)


..........(...) Burak Caney kod adlı Internet Teröristi, mail gruplarının sağladığı "olanaktan" yararlanarak, ortaya çıkabilme cesareti gösterdi. Bize ve bizim savunduğumuz değerlere hakaret etmeye yeltenen Burak Caney'i, ait olduğu yere, sanal mezarlığa gömdük... (...) tıkla

Yukarıdaki yazıyı, 1 Mart 2007 tarihinde yazdım. Altına bir kez daha imza atıyorum; (14 Ekim 2007) ve bir kez daha atıyorum; (22 Aralık 2007)

Peki o yazıyı yayımlayınca ne oldu?... Mustafa Demirkanlı denen finans kapital çanağı yalayıcısı bana ve Coşkun Büktel'e saldırdı. (tıkla) Neden?... Perde önünde banal tiyatro yayını yaparken, perde arkasında sanal yayın yapan Burak Caney ile özdeşleşen bir ruha sahipti Demirkanlı...

Demirkanlı'nın link'ini verdiğimiz yazısında nasıl bir iftira vardı?... Aktaralım:

..........(...) Burak Caney isimli (takma isim olduğunu sandığım) biri, bir süre önce Perde Arkası diye bir site kurup, bu ikiliyle, onların anlayacağı dilden ama berbat bir dil ve üslupla yayın yaptı. Bilmiyorum ama, sanırım Hilmi Bulunmaz’ın çok önceden tanıdığı ve aralarında bir husumet olduğunu sanıyorum, çok iyi tanıdığına göre. Ara sıra bakardım. Sonra site hacklendi. Siteyi H. Hilmi Bulunmaz kendilerinin hacklediğini açıkladı. Kendi abukluklarını yayımlamadığımız için bizi sansürcü diye suçlayan Büktel ise, görmedi-duymadı. Hiç sesini bile çıkartmadı. Oysa, Bulunmaz’ın sitesini satır satır okuduğunu ve sürekli alıntılar yaparak, ne kadar dürüst bir yayıncı olduğunu anlatıp dururdu. Bir anlamda, yayınevi-matbaa eşkıyalarca basıldı, üretim araçları yakıldı, yıkıldı ama Coşkun Büktel’den arkadaşına bir tek tepki gelmedi, sessizce onayladı yani. İşte, Büktel’in hackerlarla kol kolalığının belgesi. Birini susturmak için sitesini basıp hacklemek kadar, buna sessiz kalmak da ahlaksızlıktır. Bu ahlaksızlara da bu konuda daha fazla söylenecek söz bulamıyorum. (...)

Mustafa Demirkanlı'nın saldırısına ortak olmak istemelerine karşın, aynı cesareti gösteremeyen başka banalcılar da vardı. Ne var ki, onlarda henüz cesaret duygusu gelişmemişti... Şu anda yüzde doksan dokuz emin olduğumuz, ne var ki, yüzde yüz emin olamadığımız için adını açıklamak istemediğimiz kişilerin de ensesine yapışmak üzereyiz!...

Ben, hiçbir zaman hacker'lık yapacak denli zavallı bir insan olmadım, olmayacağım. Ben, yazarlığımın gücüyle, insanları, analarından doğduğuna pişman edebilecek güce sahibim. Bana kumpas kuranlar, banal yada sanal biçimde bana saldırabilirler. Ancak, ağızlarının payını anında alırlar. Yazılarımın gücüyle, onları sanal mezarlığa gömerim. Daha önce gömdüm, yine gömerim...

Örnekse Mustafa Demirkanlı, benden illallah etti. (tıkla)

Ertuğrul Timur, Coşkun Büktel'e karşı sanal suç işlediği için şimşeklerimi üzerine çekti, o da illallah etti. (tıkla)

Kocaman Prof. Dr. Semih Çelenk, Internet ortamını terk etmek zorunda kaldı. (tıkla)

Orhan Aydın, bir iki kılçık atıp, kendini kızağa çekti. (tıkla)

Ve daha bir sürü...

Kendine, kendi adına güvenen varsa, karşıma çıkar. Kendine, kendi adına güvenemeyen de "kiralık yazar" tutar ve karşıma çıkarır. Ne var ki, karşıma çıkanlar, mutlaka sanal mezarlığa gömülür... Mutlaka gömerim... Ben, tek başıma gömerim. Hiç kimseye güvenmeden. Hele hele hacker'lara güvenerek asla!... Çünkü ben çanak yalamıyor, kuyruk sallamıyor, kemik beklemiyorum!...

(Bakınız: Caney'i sanal mezarlığa yeniden gömdük!...)