Aşağıdaki yazı, benim tarafımdan yazılmadı. Hoşuma gittiği için, yazarından izin alıp, küçük düzeltmelerle, ÜretiYorum sitesinden aktardım... (Hilmi Bulunmaz)
Yöneten sınıflar, yığınların hayal kurmasının önemini iyi bilmektedir. Bu hayal, iktidarın istediği türden olmazsa, tehlikeli olur. Gelecek tasavvurunu; “devrim” diye şekillendiren kitlelerden ölesiye korktukları için, yığın kültürü üzerine hiçbir müdahaleden çekinmezler.
Kültür Sanat Mücadelesi
Aslında bu konuda söylenecek o kadar çok söz var ki; bugün için devrimci hareket öznelinde, en muğlak kalmış konuların başında şüphesiz Kültür Sanat alanı gelmektedir. Her devrimci yapı, bir yandan kongre / konferanslar da boş geçmeme adına, bir şeyler ekleyerek geçiştirir bu alanı; diğer bir yanda da bugün için adeta, varolmanın görüntüsü olmuştur Kültür Sanat Merkezi açıp, işletme. Oysa ki sınıf bilinçli devrimciler için, Kültür Sanat alanı apayrı bir mücadeleler alanıdır. Ve ona göre mevzilenmeyi gerektiren stratejik bir duruştur aslında.
Devrimci kültür sanat kurumları özü itibariyle geleceğin yaşam biçiminin imgesel açılımlarının bugünden şekillendirileceği kurumlardır. Devrimci kültür sanat kurumları bunu yaparken bütün bir mücadelenin parçası ve tamamlayıcısı olursa bunu hayata geçirebilir ancak. Yani devrimci mücadeleyi bir bütün olarak sahiplenip kavrayan, geliştiren ve hedefe varmada tüm gücünü ve emeğini veren, mücadele ettiği geleceğin toplumunun devrimci değerlerini ilişki ve işleyişini bugünden bünyesinde taşıyan, yeni insanı ve bu yeni insanı oluşturacak devrimci kültürü yaratacak olan kurumlardır. Şayet ki devrimci kültür sanat kurumlarına bu cepheden baktığımızda, kuşkusuz ki, bugüne kadarki kültür sanat anlayışımızda da gerek teorik, gerekse pratik olarak çok şeyi yeniden gözden geçirmemiz gerekecektir.
Bugün devrimci hareketin geldiği nokta üzerinden varolan kültür sanat kurumlarına baktığımızda tablo çok da iç açıcı değildir. Hemen her yapı, bir şekilde kültür sanat kurumu açmıştır. Bunların kimileri kitleselleşip, ileri değerler yaratabilmiş; kimileri ise sadece yapının varlık belgesi olmanın ötesine gidememiştir. En çok kitleselleşenlerden BEKSAV, Kadıköy'de boğaz manzaralı lüks bir binaya dönüşürken; NKV (sanırım Nazım Kültür Merkezi - Hilmi Bulunmaz) Salsa dersleriyle giderek küçükburjuvazinin temsilciliğine soyunmakta; İDİL ise, kendi süreci özneliyle daralmaktadır. Geçmişin Grup Yorum'u, bugün biletix gibi burjuva şirketlere konserlerini organize ettirmektedir. Geri kalan kurumlar ise saz / gitar, halkoyunu kursu işlevinin ötesine geçememektedir. Durum böyle olunca, elbette ki devrimci kültür ve sanat kurumları tartışma konusu olacaktır.
Burjuvazi açısından kültür sanat elit bir tabakanın mesleği / işidir. Devrimciler açısından ise işçilerin günlük olağan süreçlerinin bir parçasıdır. Zaten gerek burjuvazi ile gerekse küçükburjuva devrimciliği ile devrimci kültür sanat anlayışının ayrışma noktası burasıdır. Çünkü devrimcileştirilememiş bir kültürün temsil ettiği insan tipi, yeni insanı temsil edemez. Buralardan nasıl bir kültür sanat kurumu sorusunun cevaplarını aramaya başlayabiliriz.
Her şeyden önce, şunu asla gözden kaçırmamak gerekir ki, yeni bir yaşam, yeni bir kültür, birilerinin bir yerlerde oturarak teorize edeceği bir şey olamaz. Bu şayet kültürse, sanatsa, bu asla olamaz. Kitlelerin gelecek düşüne uygun düşecek kültür sanat anlayışı yada biçimi ancak kitlelerin verdiği devrimci mücadelenin içinden onun bir parçası olarak çıkar. Bu da kültür sanat kurumlarının devrimci mücadelenin neresinde olduğu ile özdeştir. Örneğin her siyaset bir şekilde fabrikalarda mahallelerde çalışma yürütür. Ama kaç tanesi o mahallenin resmini mahalle halkıyla çizer, fabrikanın oyununu işçilerle yazar oynar. Bildiri dağıttırdığımız kaç işçiye şarkılarımızı söyletebilmişizdir. Bugün bu ülkede kaç tane işçinin kitabı var. Fakat bir etkinlik organize edince ilk önce biletleri mahallelere fabrikalara nasıl satarız tartışılır. Sendikalara biletler yollanır apar topar. Sonra gazetelerde etkinliğimize halk, işçiler akın etti haberleri boy boy yer alır.
Devrimci kültür sanat kurumları şüphesiz kültürün sanatın her alanında örnekler verecektir. Edebiyat, resim, müzik, tiyatro, sinema, heykel vs. bunlar aynı zamanda insanın insanlaşma sürecinde değerler yaratan araçlardır. Notaların insanın yüreğinde açtığı etkiyi, resmin insanı alıp sürüklemesini nasıl yadsıyabiliriz. Ama devrimci kültür yada sosyalizmin kültürü gibi derin iddialar taşıyorsak eğer o zaman bu değerler sosyalizmin inşasını kuracak yığınların ortak değerleri olabilir ancak. Bu da yığınların içerisinden yaşayarak gelen deneyimler bütünüyle kurgulanır. Öyleyse devrimcilerin bugun asli önemdeki görevleri başında devrimci mücadelenin bir aracı olarak, devrimci kültür sanat anlayışını kitlelerin içerisine taşımak oradan gelen deneyimlerle yaratılan değerlere ilerici öz katmak ve birikimlerimizi yeniden kitlelerle paylaşmak gibi bir görevle karşı karşıyayız. Biraz daha açarsak bugün için öğrenci gençlikle sınırlı görünen kültür merkezlerimizi fabrikalara ve mahallelere açmak kültür sanat üretimlerimizi yaşamın üretildiği alanlardan yaşamı üretenlerle üretmek.
Sonuç olarak devrimci kültür devrimci mücadelenin ana damarlarından biridir. Ve devrimci mücadelenin deneyimleriyle ilerler gelişir. İşte devrimci kültür sanat kurumlarımız bildirilerimizi taşıdığımız fabrikalara mahallelere şarkılarımızı şiirlerimizi taşıdıkça devrimci kültür hakim kültür olarak gelişir emekçilerin arasında.
Yazıyı paylaş
tıkla: Kültür Sanat Kurumları