Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı ile yaşam cahili Yaşam Kaya'nın kankası sansür makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid), çarpıtmalarını ısrarla ve inatla sürdürüyor. (HB)
17 Haziran 2009 Çarşamba
HAKAN, LEVENT, SILA, VE DİĞERLERİ
Yaşamımın her döneminde gençlerle iç içe oldum. Olduğum her yerde de onlara kapılar açmayı görev edindim. Örneğin Ömer Eyüp Kurum’a Gırgır yayın kurulunda olduğum dönemlerde yer vermeye başlamıştım, Hürriyet’te hazırladığım sayfada da ona ve daha onlarca gence yer verdim. Ömür onu ilk tanıdığımda ortaokul öğrencisiydi, sonra lise, sonra üniversite öğrencisi oldu. Amasya’da öğretmenlik okurken gördüğü baskıları satır satır mektuba döktü (henüz email icat olunmamıştı) onunla yaşadım. Ömür ortaokul lise derken üniversiteyi de bitirdi de sanırım 10 yıla yakın zamandır öğretmenlik icra eylemekte İstanbul’un bir varoş bölgesinde. Seyrek de olsa öğrencileri yazıyor bana ve hala kendisi de pusuda bekliyor mizaha bulaşayım da yanımda bitiversin diye.
Ömür sadece bir tek örnekti. Belki en uzun soluklu olanlardan biri olduğu için onu örnek verdim. Daha yaşamımın farklı aşamalarından büyümesine, gelişmesine tanıklık ettiğim onca genç var. Önceleri mizahtı bu alan. Aralarından profesyonel olanlar çıktı. Gazetelerde , dergilerde yazmaya başlayanlar. Kitapları çıkanlar. Ve bazılarını da TV’lere kaptırdık. Bir zaman tıpkı Ömür’e verdiğim gibi sayfamda minik minik yazılarına yer verdiğim bir tanesi en çok izlenen dizilere imza atmakla kalmadı kendi yapım şirketini kurdu da pek de makbul sayılmayacağım adamlarla pek de makbul saymadığım işlere imza atıyor.
Sonra tiyatroya bulaştık bildiğiniz gibi. Burada da 8 yıl boyunca yüzlerce genç tanıdım. O zamanlar yedinci sınıfta olanlar şimdilerde üniversiteyi de bitirip meslek yaşamına atıldı ama bağlantılarımız sürüyor, öte yandan yenileri, yeni gençler de eklenerek. Sadece mizah yada tiyatro değil yeri geldi aile sorunlarına, ilk aşk sancılarına kadar paylaştık. Kimine az kimine çok yararım olduysa ne mutlu bana. Bütün yaptıklarımdan geriye kalan budur gerisi hikaye.
En son gençlik tiyatroları oluşumuyla 60 kadar gençle yola koyulmuştuk hatırlanacağı üzere. Neyse ki tiyatrodan koptum ama gençlerden asla.
Evet, ama az ama çok çevremde her dönemimde gençler için alan ve ufuk açmaya çalıştım. Ama az ama çok onlara yararım olduğunu da düşünüyorum açıkçası. Ama ya benim yüzümden mağdur olan, benim yüzümden üzülen yok mu? Maalesef ki oldu. Ne zaman ki malum ikilinin hışmına uğradım benimle birlikte benim çevremdeki gençler de saldırılardan ayak oyunlarından nasibini aldılar. Sırf benim sitemde yazdıkları için uğraşılanlar oldu. Eda’lar, Ezgi’ler, Sıla’lar……. (Ad soyadları ile burada bir kez daha geçirmek istemiyorum) Sırf bana yapılan saldırılara duydukları öfkeyle protestoya katıldıkları için bataklık gülü ilan edildiler malum kişilerce.
Bunlardan en fazla mağdur olanı ise sanıyorum ki önce Levent Çağlayan, sonra Hakan urcu oldu. Bir kez daha anlatma gereği duymadığım şekilde çengel atıldı. Ayartılmaya, kandırılmaya, aleyhimize kullanılmaya çalışıldılar. Buna uygun davranmayınca da en kötü kişiler oluverdiler malum şahısların nezdinde. Uğraşıldılar, hakarete uğradılar, sonra yeniden ayartılmaya çalışıldılar, her defasında onların gençliklerinden gelen dürüstlüklerine toslayıp çıldırdıkça daha da saldırıldılar.Levent şimdi askerde ve bitirmek üzere. Hakan tiyatroya devam ediyor. Ve kendini oyunculukla da sınırlamayıp çok güzel araştırma derleme yazılarına imza atıyor. Bu kadar verimli, üretken arkadaşlara biz ne yapmışız? Ne kadar anlamsız polemiklere bulaşmalarına neden olmuşuz? Baştan bu saldırı çılgınlığının ne boyutlara varabileceğini hesap edebilseydim Sırf bu iki genç için bile yazılan her şeyi sineye çeker ve hiç cevap vermezdim. Sırf bu gençlerin yıpranmaması için dahi aman alın tiyatrom sizin olsun istiyorsanız sadece iftira dolu lakırdılarınızla, iddialarınızla , ister adına makale dediğiniz sansürlediğim türde küfürlü yazılarınız ile doldurun derdim.
Hakan o kadar güzel araştırma, derleme yazılarını peş peşe üretiyor ki onu hiç kimsenin hiçbir polemik için , kısır çekişmeler için harcamaya hakkı olamaz.
Bir süre önce Hakan’ın Yeni Tiyatro Dergisi sahibi Erbil Göktaş’ın isteği ile adeta bir ifade vermeye benzeyen yazı verdiğini, böyle bir yazı vermeye zorlandığını yada ikna edildiğini yazmıştım. Hakan’ın aynı günlerde yeni tiyatro dergisinde yazmaya başlamış olması da bunun adeta bir rüşvet olduğu izlenimi veriyordu. Bilemiyorum Hakan’dan böyle ifadeye benzer bir açıklama talep edenlerin ve dergilerinde yer verenlerin niyeti bu olabilir ama bugün artık Hakan’ın böyle bir art niyetle, dergide köşe sahibi olmak adına ifade değiştirdiğine dair düşüncemi değiştirmiş bulunuyor ve ihtimal olarak da olsa bunu düşünmüş olduğum için kendisinden özür diliyorum. Dediğim gibi ona bu olanağı tanıyan ve böyle bir ifadeye zorlayanların niyeti düşündüğüm gibi olabilir ama Hakan’ın bu art niyeti düşünerek içerisinde yer aldığını düşünmüyorum. Bırakalım Hakan’lar, Levent’ler, Sıla’lar ve Pelin’ler ve diğerleri biraz daha geç bulaşsın bu kirliliklere. Mümkünse hiç bulaşmasınlar. Bırakalım onlar verimliliklerini, genç dinamizmlerini, yaratıcılıklarını, her geçen gün gelişen sanatçılıklarını olabildiğince temiz saklayıp olabildiğince verimli alanlarda kullansınlar.
Ben, ben sebep olmadımsa bile benim yüzümden dolaylı yada direkt bir kirlenmişliğe bulaşmak zorunda kalmış tüm gençlerden özür diliyorum. Umarım bir daha adlarını hiç kimse kullanmaz umarım hiç kimse onları kirli ayak oyunlarına alet etmeye kalkmaz. Onların adını sadece emeklerinin ürünü eserlerinin altında görürüz.
A.Ertuğrul Timur
(Alçaklık yapmamak için kaynak belirtiyoruz: Ahmet Ertuğrul Timur'un çöp kutusundan bile daha değersiz sitesi)