Şükran Çetinkaya
Geçen hafta, Ekin Sanat Merkezi'nde, Özgür Tiyatro'dan; Antonio Skarmeta'nın "Ateşli Sabır" romanından oyunlaştırdığı "Şair ile Postacı"yi izledim...
Oyun, Şilili ozan Pablo Neruda'nın (Neftali Ricardo Reyes) hayatından kesitler sunmaktadır.
"Şair ile Postacı", Şili'nin toplumsal tarihini, bir şairin gözüyle anlatan bir metin olduğundan, hoşa giden bir durum sergiliyor...
Asıl mesleği yada ekmek yiyebileceği işi "diplomatlık" olan Neruda, şiir yazmadan duramayan biri olduğundan, gittiği; Asya ve İspanya, Meksika... gibi ülkelerdeki yaşama da uzak durmayan tavrıyla, insanlığa büyük hizmet sunmuştur...
Komünist düşünceye yakın duran ve bu düşüncenin ivmesiyle imgelem oluşturan Neruda, Şili diktatörünün baskısını her an yaşamıştır...
Şili'deki Askeri Darbe'yi anlatan "Şair ile Postacı", bir balıkçı kasabasının dekoru önünde yazılmış gibi durmaktadır...
Oyunda şair (Neruda) ve şairin mektuplarını getiren postacı Mario'nun lirik ilişkisini anlatan bölümler, yer yer duygulanmamıza neden oluyor...
Neruda'ya gelen mektupların her satırını merakla dinleyen Mario, biraz da bu mektupların oluşturduğu evrenine "aşk" sözcüğünü de eklemek durumunda kalır...
Köyün güzel kızı Beatrice'e aşık olur Mario... Ne var ki, bar işletmecisi Beatrice'in annesi, bu duruma pek taraftar değildir...
Aşkının "mutlu son"a ulaşamayacağını sezen Mario, Neruda'dan yardım ister...
Ülkenin karmaşık bir süreçte bulunmasına karşın, Neruda'nın imgesel üstünlüğünün yardımıyla, gençler evlenir...
Küçük insanların büyük sevinçlerine ortak olan Neruda, kendisine başbakan adaylığı önerildiğinde, bayağı kafa yormak zorunda kalmıştır...
Önce başbakan adaylığını kabul eden Neruda, daha sonra adaylıktan çekilir ve sosyalist politikacı Salvador Allende'yi destekler...
Salvador Allende, Latin Amerika'da seçimle iktidara gelen ilk sosyalist önder olarak tarihe geçer...
1971 yılında Nobel Ödülü alan Neruda'nın "Şili'nin Taşları" adlı yapıtı, elden ele dolaşır...
Paris Büyükelçiliği yaptığı yıllarda Faşist General Pinochet'nin iktidarı kanlı biçimde ele geçirmesiyle, zor günlerin başladığını gören Neruda, özellikle Cunta'nın Allende'yi katletmesiyle birlikte, ömründen bir gül koparıldığının ayrımına varır...
Paris Büyükelçiliği sürecinde bile Postacı (Mario) ile ilişkisini kesmeyen Neruda, emekçilerle iletişim kurdukça, şiirinin imgesinin varsıllaştığını duyumsar...
Postacı'ya bir kaset-çalar yollayan Neruda, kasabadaki sesleri kaydetmesini ve kendisine yollamasını rica eder: Kuşların, böceklerin, denizin... sesini dinleyerek, "huzura kavuşan" Neruda, mutluğunu katlayarak yaşar...
Faşist Cunta, Allende yanlılarını sorgular ve öldürtür... Bu sorgulamadan geçenlerden biri de Postacı'dır... Postacılığı bırakıp, kayınvaldesinin yanında çalışan Mario, zor günler geçirir...
1973 yılında, olanların ruhunda açtığı gedik yüzünden, gözlerini dünyaya kapayan Neruda, çok sevdiği Santiago'da son soluğunu verir...
İşte, bu çizdiğimiz tabloyu sahneye taşımayı başaran kişi Özgür Başkaya'dır...
14 yıllık bir geçmişe sahip olan Özgür Tiyatro yapımı "Şair ile Postacı", genç ve yetenekli yönetmen Özgür Başkaya ile her geçen gün daha olumlu bir sürece giriyor...
Ülkemizle benzerlikler taşıyan Şili'nin durumunu Türkiye'de sahneye getirme gereksinimi olarak: Her iki ülkenin de faşist cuntalardan çektikleri bağlamıyla düşünce geliştiren Özgür Tiyatro, her türlü acımasız saldırıyla susturulmak istenen Bulunmaz Tiyatro'nun savaşımına da ortak oluyor bu tür üretimlerle...
Dans ögeleriyle desteklenen bir oyun kotarma becerisini gösteren ve ülkemizin aydınlık geleceğini oluşturan alınterine sahip olan Özgür Tiyatro'yu kutlamak boynumuzun borcu...