"Süt, ekmek, şeker ya da tütün satın alabilmek için, buz gibi yağmurun altında saatlerce kuyruk beklemek gerekiyordu. Gece toplantılarından dönerken, kimilerinin kollarında çocukları olduğu halde, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bu kuyruklara gün ağarmadan önceleri çok rastladım. Carlyle, Fransız Devrimi adlı yapıtında, Fransız halkını kuyruk beklemek için çok yetenekli bir halk olarak tanımlar. Rusya, bu yönteme 'Kutsal Nikola' zamanında geçerek 1917 yazına dek aralıklarla alışkanlığını sürdürmüş ve o tarihten sonra da kuyruk, yaşantısının olağan uygulamalarından biri olmuştu. Sert Rus kışında, Petrograd sokaklarının don tutmuş kaldırımlarında gün boyu ayakta duran bu üstleri başları yırtık pırtık insanları bir düşünün. Ekmek kuyruklarında, Rus halkının mucizeye varan o yumuşak sabrını taşıran acı ve kesin hoşnutsuzluk sözlerine çok rastladım.
Tiyatrolar, pazarları da olmak üzere her gece oyunlarını sürdürüyorlar. Karsavina, Marie Tiyatrosu'nda, yeni balede dans ediyor ve dansa deli gibi tutkun tüm Rusya onu görmeye geliyordu. Şalyapin aryasını geçiyor, Meyerhold'un sahneye koyduğu Korkunç İvan'ın Ölümü yeniden oynanıyordu. Bu temsillerden birinde, 'Saray subayları okulundan' tören giysileri içinde bir öğrencinin her perdeden sonra, kartalları sökülmüş, bomboş çar locası karşısında hazırola geçtiğini anımsıyorum. 'Krilove Zerkalo', Şnitzler'in Reigen'ini pek tantanalı biçimde sahneye koymuştu."
Egemenlerin, insanları, açlıkla korkuttuğu bir dünyada yaşarken, Devrimler Çağı'nın, insanlara umut ve kavga vermesinin ivmesiyle, hareketlenen yaşamın, ne denli büyük varsıllıklar taşıdığını anlatan; Dünyayı Sarsan On Gün adlı yapıt, sosyalizmin başarısını da sürekli olarak vurgulayarak, "görev"ini hakkıyla yerine getiriyor...
tıklayın: hilmibulunmaz.com