30 Nisan 2007 Pazartesi

Dünyayı Sarsan On Gün'ün otuz üçüncü sayfasından

"Bu taşra kentinde, kendilerine bostan hırsızı dedikleri spekülatörlerden oluşan bir aile tanıdım. Üç erkek çocuk, rüşvet yoluyla askerlikten kaçmışlardı.Biri yiyecek karaborsacılığı yapıyor, öbürü, Lena madenlerindeki altını yasadışı yollardan esrarengiz Finliler'e satıyor, bir başkası ise, yerli kooperatiflere satış yapıyordu. Böylece, halk, karneyle siyah bir ekmeğin dörtte birini zor bulurken, onun evinde francala, şeker, çay, pasta ve tereyağı bulunuyordu. Soğuk ve açlıktan bitkin düşen askerler artık cephede tutunamadıkları zaman, bu ailenin ne büyük bir acıyla 'bu korkaklara' sövüp saydıklarını işitmek gerekirdi. Rus olmaktan ne çok utanç duyuyordu bu aile ve evinde buldukları yiyecek stoklarına el koyan bu Bolşevikler ne yaman haydutlardı!

Dıştaki bu kokuşmuşluğun altında, II, Nikola'nın düşüşünden artakalan eski zamanın gizli güçleri ise esrarengiz ve yoğun çalışmalarını sürdürüyorlar, ünlü Okrana'nın ajanları çar için, çara karşı Kerenski için, ya da Kerenski'ye kim para verirse onun emrinde çalışıyorlardı. 'Kara Yüzler' gibi çeşitli yeraltı örgütleri, hangi biçim altında olursa olsun, karşıdevrimin başarısı için eylemler yapıyorlardı."

Dünyanın her yerinde, her dönemde olabilen bir durumla karşı karşıyayız. Örnekse Türkiye'de ve bu süreçte de aynı yada benzer şeyler yaşanabiliyor...

Bir yanda, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan burjuvalar ve diğer yanda, eli sürekli olarak sıcak yada soğuk suda bulunan emekçiler!..

Bu duruma karşı savaşım veren sanatçıların varlığını bilmek, yüreğimize su serpiyor...

tıklayın: hilmibulunmaz.com