31 Mart 2008 Pazartesi

KÜLTÜR BAKANLIĞI ÇANAĞI YALAYANLAR

Ben; askerlik yaptım, haksız yere siyasi tutuklu oldum, vergi veriyorum. Benim gibi insanların verdiği vergilerle ayakta duran Kültür Bakanlığı, bana sormadan, benden izin almadan, tiyatro sanatına katkı yapmak için değil, devlet sadakası almak için tiyatro yapanlara ulufe dağıtıyor. Ben, sade vatandaş olmanın yanı sıra, profesyonel bir tiyatro sahibi olarak, Kültür Bakanlığı'nın çanak yalatmasına ve tiyatro esnafının da çanak yalamasına karşıyım. Bu durumu esefle kınıyorum. Lanetliyorum. Götüne güvenen borazancıbaşı olduğu gibi, izleyicisine güvenen tiyatrocu olsun!... (Hilmi Bulunmaz)

***

Tiyatroculara ödenek müjdesi

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bakan Ertuğrul Günay’ın talimatıyla, özel tiyatrolara 1 milyon 500 bin YTL tutarında ödenek sağladı.

19 Mart 2008 Çarşamba
KÜLTÜR SANAT

2007-2008 sanat sezonunda gerçekleştirecekleri projeler için yardım talebinde bulunan özel tiyatrolar, son başvuru tarihi olan 15 Ağustos 2007’den beri bu ödeneklerin açıklanmasını bekliyordu. Ancak 2007 yılı içerisinde bütçeden veya bütçe dışı kaynaklardan ödenek sağlanamaması nedeniyle bu başvurular değerlendirilemedi. Sonunda Günay’ın, 1 milyon 500 bin YTL tutarında ödenek dağıtılması talimatını vermesiyle Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, Güzel Sanatlar Genel Müdür Vekili Mustafa Atalar, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin, oyun yazarları Refik Erduran, Turgay Nar ve Raşit Çelikezer’den oluşan komisyon, 13 Mart’ta Ankara’da toplandı.

Bu yıl destek var

Komisyon, en büyük pay olan 54 bin YTL’yi “Deliler Boşandı” oyunuyla Ankara Ekin Tiyatrosu ve “Boş Gezen ve Kalfası” oyunuyla Ortaoyuncular’a verdi. “Roma Hamamı” oyunuyla AST 52 bin YTL, “Cimri” ile Kenter Tiyatrosu 52 bin YTL, “Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler” ile Oyun Atölyesi 52 bin YTL, “İçimdeki Timsah” oyunuyla Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu 50 bin YTL, “Sivas '93” ile Dostlar Tiyatrosu 50 bin YTL aldılar. Özel tiyatrolara bu yıl verilen devlet desteğinin dikkat çeken bir noktası da 2006-2007 sezonunda destekten yararlanamayan ve “sahiplerinin aynı zamanda ödenekli kurumların kadrosunda bulunması nedeniyle kendilerine destek verilmediği” iddiasıyla tartışma yaratan tiyatrolara ödenek verilmesi oldu. Buna göre Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği Semaver Kumpanya “Cesaret Ana” oyunuyla; Mahir Günşiray’ın Tiyatro Oyunevi “Leonce ile Lena” ile, Nesrin Kazankaya’nın yönettiği Tiyatro Pera “Venedik Taciri” ile, Emre Kınay’ın kurduğu Duru Tiyatro ise “Bana Bir Picasso Gerek” ile 22’şer bin YTL ödenek aldılar.

(Kaynak: Milliyet, "Tiyatroculara ödenek müjdesi")

Tiyatro... Tiyatro...'da yine tuhaf bir reklam!

Türkiye tiyatrosuna Kırım Kongo Kenesi gibi yapışan Yalan Makinesi Demirkanlı'nın zehir saçmak için yayımladığı Tiyatro... Tiyatro..., tuhaf bir reklam sayesinde yaşayabiliyor!...

Tiyatro... Tiyatro...'nun:

61. sayfasında tam sayfa Devlet Tiyatroları
62. sayfasında tam sayfa Devlet Tiyatroları
63. sayfasında tam sayfa Devlet Tiyatroları
64. sayfasında tam sayfa Devlet Tiyatroları

reklamı var!!!


Demek Demirkanlı, boşuna Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'e Teşekkür Plaketi vermemiş!...

(Bakınız: "Alavere-dalavere / 1")

Demirkanlı'nın elinden gelse DEVLET TİYATROLARI kasasını olduğu gibi kendine yönlendirecek!...

(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Mart / 2008)

Bakınız:
Tiyatro... Tiyatro...'dan tuhaf bir teşekkür!
Tiyatro... Tiyatro...'dan tuhaf bir yalakalık!
Tiyatro... Tiyatro...'da tuhaf bir yazar!
Tiyatro... Tiyatro...'ya tuhaf bir kurul üyesi!Tiyatro... Tiyatro...'dan tuhaf bir övgü!
Tiyatro... Tiyatro...'da tuhaf bir reklam!
Tiyatro... Tiyatro...'da tuhaf bir röportaj!
Tiyatro... Tiyatro... dizi oyunculuğunu aklıyor!
Tiyatro... Tiyatro...'da yine tuhaf bir reklam!

ÜCRETSİZ DRAMATİK YAZARLIK KURSU

Üniversitelerin Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı (Oyun yazarlığı) bölümüne kapağı atmak veya bu konuda hobi düzeyinde kişisel çalışma yapmanın ötesine geçip, tiyatro sanatına katkıda bulunmak isteyen kişiler için hazırlanmıştır...

(AYLIK KURS ÜCRETİ OLARAK 200 YTL'den KAPI AÇAN VE EN AZ 3 AYLIK KATILMA ZORUNLULUĞU GETİREN KURS PROGRAMLARINA DİKKAT EDİN!...)

AYRINTILI BİLGİ İÇİN
BULUNMAZ TİYATRO
HİLMİ BULUNMAZ
TEL: 0212 513 47 32
tiyatroyun@gmail.com

Not: Kursumuza katılmak isteyenler; "Çığ Aslında Nedir, Neyi Sarsıyor?" yazısıyla, Coşkun Büktel'in Theope, Shakespeare'siz Herifler ve Eleştiren Oyunlar kitaplarını okumalılar...

27 Mart Dünya Tiyatro Günü İstanbul Kutlamaları

Amatör Tiyatrolar Çevresi (ATÇ) Dünya Tiyatro günü için kentin değişik alanlarındaki etkinliklere katıldı, oyun gösterileri, söyleşiler yaptı ve eylemliliklere destek verdi.

27 Mart günü İstanbul’da iki ayrı etkinlik vardı. Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu önünde tiyatronun yıkımına karşı “Karanlığa Karşı Sanat Cephesi” tarafından örgütlenen protesto eylemi yapılırken Beyoğlu’nda ise TODER’in düzenlediği tiyatro yürüyüşü vardı.

(Bakınız: Gölge Tiyatro)

BURJUVAZİNİN NİNNİSİNİ SÖYLEYENLERE ÖDÜL!

Tiyatronun sanat olmaktan uzaklaşması ve tamamıyla burjuvaziye teslim olması için yayın yapan Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın sitesi tiyatrodergisi iftiharla sunar:

VIII. LIONS TİYATRO ÖDÜLLERİ 2007 – 2008 SEZONU DEĞERLENDİRME SONUÇLARI
Direklerarası “Halk Jürisi” üyeleri, 2007-2008 Tiyatro Sezonunda İstanbul’da (119), Ankara’da (34), İzmir’de (12), Bursa’da (7), Kocaeli’de (5), Eskişehir’de (7), Antalya’da (5), Samsun’da (2), Adana’da (3), Erzurum’da (2), ve Trabzon’da (4) sahneye koyulan oyunları seyrederek, Performans ve Tasarım kategorilerinde en başarılı bulduğu sanatçıları belirlemiştir.

(Bakınız: tiyatrodergisi)

YORUMSUZ

metin'SİZ!...

Hela kapısı gibi çift "oo"lu Burak Caney sitesi sunar

İftira Makinesi Burak Caney, Orhan Aydın'ı alkışlıyor!
İftira Makinesi Burak Caney'i tanımak için: TIKLAYINIZ!

Orhan Aydın'ın Gölge Tiyatro'da yayımlanan yazısını, başlığını değiştirip kendi formatına uyarlayan İftira Makinesi Burak Caney'in hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesinden sunuyoruz:


ORHAN AYDIN'DAN TAŞ GİBİ SÖZLER

tiyatrom.com un kapanmasının ardından yazılarına www.tiyatrooyunevi.com da devam eden Orhan Aydın Ulvi Alacakaptan ve kirlenmişlere taş gibi sözlerle dolu yazısını alkışla karşılıyor ve katılyıoruz.

31 Mart 2008 Pazartesi

İnsan oğlu tuhaf yaratık.

Ar damarı çatlamaya görsün. İşte o zaman aşk olsun tutana!

Bu siyasi alanda ne denli geçerliyse sanat alanında da öyledir.

Yo hayır, böyle kestirip atarak siz değerli okurları yanıltmayalım.

Sanat alanlarında arları çatlayanların çevrelerine yaydıkları kirlilik, siyasi alanlara karşın, daha da yüz kızartıcıdır dersek kimseye haksızlık yapmamış oluruz.

Bu günler zor günler.

Memleket yeni bir yöne doğru eğriltiliyor.

Bu yüzden ortalık toz duman ya.

İşte tam bu arada, kendine “sanatçı” adını yakıştıran bir çok kara akıllı, siyasi kirlenmenin başını çeken aymazları örnek alıp, sanat alanlarını da aynı anlayışın çöplüğü haline getirmeye çabalıyorlar.

Ancak yağma yok.

Bu ülke hiç kimsenin babasının çiftliği değildir.

Hele Tiyatro alanı, bu tür namussuzluklara karşı tahammülünü tamamen yitirmiştir.

27 Mart dünya tiyatro günü, ülkenin gelenindeki tüm tiyatro yaratıcıları ak ile kara yı bir kez daha gördüler sanıyorum.

Sahnelerimizden okunan bildiriler, yapılan çağrılar, oynanan oyunlar, Ankara ve İzmir de yapılan saygın kutlamalar dışında iki temel etkinlik hepimizin dikkatini çekmiştir.

Bunlardan biri Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesi’nin önündeki eylem, bir diğeri İstiklal caddesindeki Müsamere.

Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinin önünde 65 sivil toplum örgütü temsilcileri, sanat alanlarının yaratıcıları, bizlere aydınlık yüzlerini gösteren seyircilerimiz, D.T den, Şehir Tiyatroları ve Özel tiyatrolardan meslektaşlarımız, bu çabada bizleri yalnız bırakmayan yol arkadaşlarımız bir araya geldik.

AKP’ nin Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ni yıkma kararını, bunun kanunsuzluğunu ve de sanat alanlarına beslediği düşmanlığı tek tek anlatıp, ortak akıl oluşturarak alanlarımızı, kirlenmenin adresi AKP ye teslim etmeyeceğimizi duyurduk.

Peki ya, İstiklal caddesindeki müsamereye katılanlar, sağlarına sollarına bakıp kimlerle birlikte yürüdüklerini algılayınca şaşırıp kaldılar mı acaba?

Aralarındaki tanıdık yüzlerin reaksiyonlarını merak ediyorum.

Ancak, basına yansıyanlardan anlaşılan o ki, keyiflere diyecek yok!

Dünya Tiyatro gününde AKP li bir Belediye Başkanı ile yan yana omuz omuza, bir adım ileri iki adım geri Taksim’e doğru yürüyüş!

Taksim deyip geçmeyin. Orada, meydan’ın orta yerine bir sahne kurulmuş, sahne de yılların kantocusu kalça kıvırıp “gününüzü” kutluyor.! Oh..!

Neyle ? Elbette AKP li Beyoğlu Belediyesi’nin parası ile. Öyle olunca övgünün biri bir para!

Acaba bu olup bitenleri gören gerçek bir tiyatro izleyeni; “Sizi gidi utanmazlar sizi. Sizi gidi karanlık yüzlüler sizi. Siz misiniz bu ülkenin tiyatrocuları, tiyatro oyuncular örgütü bu mu?” demiş midir?

Sanat düşmanlığını sahne yıkma boyutlarına kadar tırmandıran, bir kirli aklın ortakları olmak tarihsel bir durumdur.

Şimdi buradan sesleniyorum.

Ulvi Alacakaptan efendi, seni yıllardır tanırım.

İnanç tercihlerin beni ve meslektaşlarımızı hiç ilgilendirmez.

Ne halin varsa gör.

İstersen bir cami avlusuna seccade ser, istersen bir mescit önüne tezgah kur. Ya da git AKP’nin kapısına çadır ger, giy bir zenne kostümü zil tak oyna.

Ama Türkiye Tiyatrosunun bu en eski örgütlülüğünü götürüp, AKP karanlığına eklemeye çalışırsan, ki yaptığın budur.
Bunun bir hesabı vardır ve sorulur.

Şimdi, bu alanı daha fazla germeden, son kez bir adamlık et ve hemen ama hemen istifa et.

Büyükşehir Belediyesi’nde Kenan Işık ışıksızlığı, İskender Pala ve Orhan Alkaya pişkinliği ile uğraşırken, meslektaşlarımın emek vererek kurdukları bir örgüt olan TO-DER, senin gibi bağnaz softaların ve destekçilerinin başına yıkılır.

O gün, seninle beraber kaç oyuncu! kaç meslek çalışanı! yürüdü bilemem.

Basına bakarsan okullardan ve AKP li belediyelerin kültür merkezlerinden çocuklar getirtmişsin.

Etkinliğe katılan Amatör Tiyatrolar çevresinden (ATÇ) ciddi bir yanıt vermelerini ise ivedilikle bekliyorum.

Ancak, Harbiye Muhsin Ertuğrul yerine İstiklal müsameresi’ne katılan iki kara lekeli küfürbaza, son sözlerimizi söyleme vaktidir.

Aferin size. Sonunda başardınız ve Tiyatro insanlarına olan kininizle kendi kendinizi yok etmeyi sağladınız.

Kutlarım.

Görüldüğü gibi çanak büyük.

Pislik içindeymiş filan aldırmanıza gerek yok. Nasıl olsa içi ganimet dolu.

Saldırın haydi. Afiyet olsun.

Ve artık, sonsuza kadar susun.

Biz sizi, o çanağın başında unuttuk bile.

Ulvi Alacakaptan ile birlikte bu etkinliğin yapılma kararını alan TO-DER yönetim kurulu üyeleri hanımlar beyler, Sizlerin de önemlice bir bölümünü bu ülke tanır.

Şimdi sizler için erdemli davranma vaktidir.

Örgütünüzü AKP ye ekleyen, bu kara akıllı ile olan ilişkinizi kesme kararlılığı, sizin hepimiz tarafından alkışlanmanızı sağlar.

Gelin, Ulvi efendiyi destekçisi AKP ile birlikte yalnızlaştırın. Gelin, çağın sanat düşmanlarının, alanlarımızda açtığı gediklerin daha da büyümesine izin vermeyin.

Gelin meslek örgütünüzü aklayın.

Türkiye Tiyatrosu’nun tüm yaratıcıları, bu süreci birlikte izliyoruz.

Hiç birimizin geleceklerimizin ellerimizden alınmasına, izin vermeyeceğimiz açıktır.

(Kaynak: Hela kapısı gibi çift "oo"lu İftira Makinesi Burak Caney'in sitesi, "ORHAN AYDIN'DAN TAŞ GİBİ SÖZLER")

Şehir Tiyatroları, yıkımları gölgeliyor!

Not: Başlığı ben attım. (HB)


SAVAŞ DİNÇEL İÇİN ANMA GECESİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Aralık 2007’de yitirdiğimiz usta sanatçı Savaş Dinçel için 01 Nisan 2008 Salı saat 19.30’da Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde bir anma gecesi düzenlenecektir.

Savaş Dinçel’in doğum günü olan 1 Nisan akşamında ailesi, yakın dostları ve öğrencileri usta oyuncuyu anlatacak oynadığı oyunlardan bölümler sunacaklar.

“ŞAVAŞ DİNÇEL 66 YAŞINDA” anma gecesinde Proje Tasarım ve Uygulama: Can Doğan / Dekor–Kostüm: Emra Albayrak / Müzik Direktörü: Selim Atakan / Orkestra ve Koro Şefi: Hakan Elbir–Deniz Noyan / Koreografi: Pınar Ataer / Işık: Murat İşçi / Ses: Feridun Ergün / Barco yönetimi: Funda Köseoğlu / Yardımcı Yönetmenler: Berna Adıgüzel, Okan Patırer, Özge O’Neil ve Reyhan Karasu.

OYUNCULAR:
SERSEM KOCANIN KURNAZ KARISI: Atacan Arseven, Bilge Zobu, Can Doğan, Esin Eden, Ezgim Kılınç, Haşmet Zeybek, Nilgün Kasapbaşoğlu, Ragıp Yavuz, Savaş Barutçu, Sezai Aydın, Şebnem Köstem, Ümit İmer.
KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA: Binnur Şerbetçioğlu, Derya Kurtuluş, Güneş Han, Gürol Güngör, Mahperi Mertoğlu, Yıldıray Şahinler.
FARELİ KÖYÜN KAVALCISI: Arda Aydın, Bahar Özge Gözde, Berna Adıgüzel, Cihan Kurtaran, Funda Köseoğlu, Nur Şaçbüker, Nurdan Kalınağa, Okan Patırer, Özgürefe Özyeşilpınar, Senem Oluz, Tarık Şerbetçioğlu, Tolga Coşkun, Volkan Ayhan, Yasemin Güvenç, Çocuk Korosu.

(Kaynak: tiyatrodergisi)

Kapağını bulan tencere!




Not: Başlığı ben attım. (HB)
.
YAŞAM KAYA İLE SÖYLEŞİ
.
Eleştirisi Olmayan Tiyatro Hiçbir Zaman Nitelik Taşıyamaz
.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
.
Sanat eleştirmenliği eğitimi aldım. 9 yıldır tiyatro eleştirisi yazıyorum. 1998’de http://www.genctiyatro.com/’ da yazmaya başladım ve şuan http://www.tiyatroonline.com/ da editörlük yapıyorum. Ayrıca Radikal 2 ve Birgün gazetelerinde zaman zaman eleştirilerim yayınlanıyor. Yeni çıkan ‘ Tiyatro Gazetesi’nde yazarım. Son olarak İngiltere basının da yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeniyim.
.
Politik tiyatrolar hakkında ne düşünüyorsunuz?
.
Politik tiyatro 1980’ de olan askeri darbeden sonra pek ilerleyemedi. Özellikle özel tiyatroları çok etkiledi bu darbe. Sanatçıların özgür olamaması politik tiyatronun yıkılmasına neden oldu. Fakat 1980’den sonra Dostlar Tiyatrosu, Ankara Ekin ve Ankara Sanat tiyatrosu politik tiyatro yapmaya devam eden nadir tiyatrolardır. Mesela enteresan bir olay vardır. Genco Erkal izleyici bulamadığı için Efes Pilsenin sponsorluğunda politik tiyatro yapmaya devam etmiştir. Aslında politik tiyatronun duraklama dönemine girmesinde en büyük etki Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla karşıt görüş diye bir olgunun kalmamasıdır. Haliyle o dönemden sonra yaşayan insanların da politik olmaması, politik tiyatronun gerilemesine neden olmuştur. 2000’li yıllara bakacak olursak, küreselleşme ve emperyalizm insanları politikaya karşı soğuttu. Bu yıllarda politik olaylardan çok cinsel içerikli ve toplumu ilgilendirmeyen konularla ilgili oyunlar oynandı. Tiyatroda tam bir fastfood havasında oyunlar oynandı. Dar sahneler, tek perdeli oyunlar tabi bu da politik tiyatronun tükenmesine neden oldu. Çok ilginçtir bu dönem de Marilyn Monroe ile Einstein’ ı aynı sahnede gördük. Zaten 3. dünya ülkelerinden olan Türkiye de politik tiyatronun ilerlemesi beklenemez. Çünkü yapılan işlerle insanlar toplumsal yabancılaşmaya itiliyor. Hayalcilik köreltiliyor. Ve maalesef tiyatro kişiler üzerinden ilerliyor. Eğer popüler değilseniz seyirci tarafından kesinlikle dikkate alınmıyorsunuz. Devlet tiyatrolarında bazen politik oyunlar oynanıyor ama onlar da devlet kontrolünde olduğu için toplum üzerinde çok etkili olamıyorlar.
.
Tiyatronun eğitim misyonu olmalı mı?
.
Tiyatro zaten bir misyondur. Zaten bir eğitimdir. Misyonsuz bir tiyatro olmaz. Misyonu olmaması başı boşluğu gösterir. Gençlere bakıyorsun Avrupa Birliği’nden fon alıp grup kuruyorlar. Türkiye de bunu en iyi yapan gruplar Tiyatro Dot ve yeni kurulan Tiyatro Gaf’tır. Ama onlarda cinselliği ön plana çıkartarak bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Evet cinsellik tiyatro da olmalı ama dozu kaçtığı zaman ve eğiticilik misyonundan uzaklaştığı zaman mide bulandırıcı bir hal alıyor. Türkiye de bu misyonunu kaybetti çünkü oyun seçimleri yanlış.
.
Biliyorsunuz tiyatro insanı insana insanla insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir. Bu yüzden oyunlarda aşırı teknoloji kullanılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
.
Aslında bu oyundan oyuna değişiklik gösterir. Öyle bir oyun çıkar ki karşınıza kullanılan efektler ve ışık oyunları sizi çok etkiler ve yerinde yapılmıştır. Tiyatro insana dayalı bir sanat evet ama siz hala 1980’lerin dekor-ışık-teknoloji yapısını kullanıyorsanız hata yaparsınız. Teknoloji önemlidir çünkü tiyatronun devinimsel yapısını da geliştirir. Çünkü sinemaya gidince bir efekt arıyorsunuz, hissetmek istiyorsunuz. Tiyatroda da kullanılması seyirci kitlesini artırır kullanılmasının bir zararı yok tabi yerinde kullanılıyorsa. Mesela zamanında Levent Kırca sahneye uçak indirmişti ama bu abartı olmuştu Abartı olmadan teknoloji kullanmak lazım.
.
Eğitimle iyi oyuncu olunabilir mi yoksa oyunculuk doğal bir yetenek mi?
.
Bence oyunculuk doğal bir yetenek. Eğitimle sadece bileyebilirsiniz. Sonuçta büyük oyunculara baktığınız zaman eğitim almamış genelde alaylı olarak doğuştan gelen yetenekleri ile oyunculuklarını ortaya koymuşlardır. Bu aslında şuna benziyor, kötü bir marangoza en iyi ağacı da verseniz iyi bir iş çıkmaz. Ama iyi bir marangoz ustası o ağaçtan en iyi mobilyayı çıkartır. Fakat bunu diyorum diye eğitimden vazgeçmemiz mümkün değil. Eğitim de önemlidir.
.
İngiliz basınında da eleştirmenlik yapan biri olarak; Türkiye Tiyatrosu ile İngiliz Tiyatrosunu değerlendirir misiniz?
.
İngiliz tiyatrosu ilk yeniliklerin denendiği ve çıktığı yer olarak bilinir. İngiliz tiyatrosundaki bu yenilik kavramı toplumun sanatsal gücüdür. Özellikle Rönesans döneminde Lordların, derebeylerinin ve kraliçenin tiyatroya verdiği önem önemlidir. Çünkü Kraliyet Tiyatrosu kurulmuş ve halkında bu oyunları izlemesine izin verilmiştir. Oysa Osmanlı da sarayda gösterilen oyunlar halka kapalı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. İngilizler, 1400’lü yıllarda Shakespeare’ in çıkışı dünyayı sarsmıştır. İngiliz tiyatrosu 400 yıllık bir tarihe sahiptir fakat Türk tiyatrosu daha 100 yıllık bir süreci kapsar. İlk başlangıcı Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir. İngiliz toplumu zaten tiyatral bir toplumdur. Churchill İngiliz Tiyatrosu’nda yeni dönem denemeler arasında önemli yer tutar. İngiliz tiyatrosuyla Türk tiyatrosunu kıyaslamak çok zordur çünkü İngiltere de sahne sadece bir şehirde en az 50 sahne vardır dolayısıyla seyircisi de çoktur. Düşünün Londra’da benim bildiğim 138 sahne var. Yılda kaç oyun oynandığını düşünün. İngiliz tiyatro dergilerini inceliyorum sıklıkla. Mesela bu sezon 58 yeni oyun merhaba demiş Londra’da. Bizim ülke çapında bu kadar oyunun oynandığından şüpheliyim. Oysa Türk Tiyatrosuna bakıldığında İstanbul gibi bir ilde 30 sahne varsa, ülkenin teatral anlamda geri kalması çok normaldir. Bi’de üstüne sahnelerimiz yıkılmaya çalışılıyor. Geri kalmış bir ülke olmamızın yanında, kültürünü de yitirmiş bir ülke konumundayız. Aslında işin aslı Türkiye de tiyatro hala meslek haline gelmedi. Mesleksiz bir sanattan bahsediyorsak yeni denemelere açık olmasını bekleyemeyiz. Doğal olaraktan taklitten öteye gidemeyiz. Yeni grupların bir çoğu taklit niteliğinde ki onların bile bir sürü eksiği olduğu için taklit bile olamayacak kadar kötü durumdalar. Türkiye de İngiliz tiyatrosunu en iyi uygulayan gruplardan biri Tiyatro Dot . Churchill’in For Away ve Philip Ridley’in Kürklü Merkür oyunlarını sahneleyen Tiyatro Dot’ u başarılı buluyorum.
.
Türk tiyatro seyircisini değerlendirecek olursanız; İngiliz seyircisinden farkları nelerdir?
.
Öncelikle Türk seyircisi düşünmüyor. Oyunu düşünmeden izliyor. Sahnedeki olayları yorumlayamaz ve eleştiremezseniz nitelikli bir seyirci olamazsınız. Bunun nedeni de eğitim sistemimizde eleştirel düşünmenin olmamasıyla alakalı. Yine durum dönüyor dolaşıyor olay 1980 askeri darbesine gidiyor. 80 darbesi ile her şey yara aldı ama en önemlisi toplumsal kültür yok edildi. Gerici-dinci kesime bırakıldı toplum. Bu eğitim sistemi içerisinden çıkan tiyatro seyircisinden de düşünen, eleştiren, yorum yapan ve üreten biri olmalarını beklemek yanlıştır. İngiliz seyircisi kendi geçmiş birikimini bilerek dünyaya bakıyor. Sanatınız özgür olursa seyirciniz de özgür oluyor. Örneğin 2004-2005 sezonunda oynayan Kürklü merkür’ün galasında İngiliz seyircisi oyunun oynanmaması işin tepki koymuşlardı. Oynanmasını engellemek için sahneye bile çıkmışlardı. Ama oyun yine de oynandı. Yani sansür değil, tepki gösterildi oyuna. Fakat Türkiye’de daha eleştirmen olarak bir oyuna kötü dediğimiz zaman ortalık ayağa kalkıyor. Seyirciden nasıl düşünmesini, oyunları eleştirmesini bekliyoruz? Her oyunu alkışlamak zorunda değiliz. Türk seyircisinin eleştiri sistematiği olmadığı için bizim tek tepkimiz alkıştır. Seyirci gerçekten neye inanarak tiyatroya gittiğini bilmiyor. Oyundan çıktığı zaman aklında hiçbir şey kalmıyor. Kendi tiyatrosuna fikirsiz bakıyor.
.
Türk tiyatrosunun günümüzdeki konumuna bakacak olursak tiyatro oyuncularının dizilere geçişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
.
Şuan içinde Türk Tiyatrosu’nun ciddi sorunları var. Mesela seyirci, yazar, oyuncu, eleştirmen bunların hepsi birer sorun. Olayı dar alanda düşünürsek, siz evinizi bir yabancıya teslim edip gider misiniz? Özel eşyalarınızı teslim eder misiniz? İşte bu oyuncularda tiyatrolarını fikirsiz insanlara bırakıyorlar. Oyuncu tiyatrosuna sahip çıkmıyorsa halkın sahip çıkmasını bekleyemeyiz. Oyuncu geçinemiyor. Hangi meslek grubu geçinebiliyor ki? Bence bu bir bahane değil. Popüler kültüre entegre olmuş oyuncunun kendine de topluma da verebileceği hiçbir şey yoktur. Aslında Türk tiyatrosunu küçümsememek lazım Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre oyunundan sonra halk 5. Murat’ın tahta geçmesi için saraya yürümüş ve tepki göstermişlerdi. İsterse oyuncu izleyeni devrim yapmaya bile yönlendirir. Oyuncu sahnesinden ayrı kalırsa, izleyen de fikirsiz hüviyetsiz kalır. Şimdi oyuncuları sahnede bulmak zor çünkü topluma yabancılaşmış durumdalar.
.
Türkiye de tiyatroya ilginin azlığını neye bağlıyorsunuz?
.
Düşünmeyen eleştirmeyen bir seyirci kitlesi var. Tiyatroyu angarya olarak gören bir toplum var. 1980 askeri darbesinin baskıcı yönetim kanunları insanları kendi tiyatrosundan hızla uzaklaştırdı. Okumayan insanın tiyatroya gitmesini beklemek mümkün değildir. Tiyatro çok geniş bir alan her şeyi içinde barındıran bir sanat türü. Günde 40 dizi izletir, 1000 reklam izletirsen insanların nasıl tiyatroya gitmesini beklersin? Medya geminin kaptanı gibi her şeyi o yönetiyor toplumu bile. Türk seyircisinin içinde bulunduğu durum çok vahim tabi ekonomi de çok önemli bir faktör ama bu bir bahane değil.
.
Okullarda tiyatro ile ilgili neler yapılmalı ve son zamanda yapılanları( okullarda ki drama derslerini) yeterli buluyor musunuz?
.
Okullarda ki drama dersleri yeterli değil. Çünkü drama eğitmenlerinin aldığı ders yetersiz. Kesinlikle tiyatral eğitim verilmiyor. Bu yüzden çocukların aldıkları drama dersleriyle tiyatroyu sevmesini bekleyemeyiz. Tiyatronun felsefesi olmalı. Drama eğitmenleri bu tiyatro felsefesi çerçevesinde yetiştirilmeli. Araştırma yapmayı bilmeyen hocalar var, hangi yaş grubuna hangi oyunları oynatması gerektiğini bilmiyorlar. Bir de sansür var mesela Nazım Hikmet oyunu oynatılamaz. Sistemin değiştirilmesi lazım Necip Fazıl oyunları ile tiyatro sevgisi geliştiremezsiniz. Dinsel baskılarla tiyatro eğitimi veriliyor bunu rant haline getirmiş hocalar mevcut. Doğal olarak hiç eğitmenlik bekleyemezsiniz.
.
Çocuk oyunları hakkında ne düşünüyorsunuz? Oyunlar hazırlanırken pedogoglardan yardım alınmalı mı?
.
Nitelik yok, nicelik olarak çok. Paylaşımcılığı öğreten çocuk oyunları yok. Bireyselciliğin ön planda olduğu Şirinler tadını verecek oyun yok. Mesela Gülen İpek Abalı bir çocuk yazarı var ve iyi oyunlar yazıyor. Kitapları var iyi işler çıkartıyor. Benimde yazdığım bir oyun var 96. sokak adında yayınlandı. Bir çok ilde oynandı; Tokat, Urfa, Siirt, İstanbul, Bursa, Balıkesir ve Düzce aklıma gelen ilk iller. Paylaşımdan uzak bireysel oyunlar çocukların hayal dünyasını öldürüyor. Hayal dünyası olmayan bir çocuk toplumu düşünmez. Gruplar var çocuk oyunları oynuyorlar, iki palyaço koyuyorlar ve rant elde etmeye çalışıyorlar. Çocukların beynini zehirliyorlar. Doğal olarak çocuk oyunlarında ciddi sorunlar oluşuyor. Mesela Bursa da Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali gerçekleştiriliyor. Ona da 5 grup falan gelip oyunlarını oynuyorlar. Türkiye de tek bu festival aklıma geliyor. Düşünün 70 milyon nüfuslu ülkede tek bir çocuk gençlik festivali var. Bu yüzden çocuk oyunlarında nitelik yok. Yazar yok, festivali yok, paylaşımı yok. Çocuk tiyatrosundan gelişme beklemek hayal görmek gibi bir şey olur. Mutlaka paylaşım konularının yer aldığı çocuk oyun yazarları ve grupları yetiştirmemiz lazım.
.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
.
Son olarak eleştirisi olmayan tiyatro hiçbir zaman nitelik taşıyamaz. Olayın aslı budur.
.
(Kaynak: tiyatrom)

İçinde zambak olmayan vadi!

Buzdağının Görünmeyen Yüzü; Kongre Vadisi


Günlerdir süren Şehir Tiyatroları Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılıp yerine “Kongre Vadisi” yapılması konusunda Şehir Tiyatroları Yönetim Kurulu üyesi Orhan Alkaya dün bir basın toplantısı düzenlemiş ve projenin mimarı ile görüştüğünü söylemişti. Konu ile ilgili Alkaya, mimar Eyüp Kuzubaşıoğlu ile görüştüklerini ve gördükleri projenin uygulanabilirlik bağlamında değilse bile detaylı bir proje olduğunu fakat zemin etüdünün dahi yapılmamış olduğunu belirtti. Bölgede tahmin ettiği üzere yeraltı ırmaklarının bulunduğunu söyleyen Alkaya, bunların mühim ayrıntılar olduğunu da ekledi. Mimarlar Odası ile halen görüşmeler yaptığını da belirten Alkaya projede Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin kullanımından eksiklikler olduğunu gördüğünü de ekliyor. Konu ile ilgili projenin mimarı olarak adı geçen Erol Kuzubaşıoğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide proje hazırlamadıklarını sadece bir konsept geliştirdiklerini özellikle vurguluyor.

Gökçe Aras: Şehir Tiyatroları Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ni de içine alan bir proje olan Kongre Alanı projesini hazırladığınız söyleniyor, projeden bahsedebilir misiniz?

Erol Kuzubaşıoğlu: Aslında “proje hazırladı” deniyor ama biz proje değil bir konsept projesi hazırladık. 2009’daki IMF Toplantısı ile ilgili bir çalışma yapılması isteniyordu bunun doğrultusunda sadece bir konsept projesi hazırladık.

GA: Bu alanla ilgili hazırladığınız konsept projeden bahsedebilir misiniz?

EK: Hazırlanan bu konsept projede Muhsin Ertuğrul Sahnesi yıkılıyor ama daha iyi fiziksel şartlarda inşa edilmesi düşünülüyor. Onun dışında yapılacak tüm imalat toprak altında. Lütfi Kırdar’ın önündeki tüm Marmaya’ya açılan geniş alanın İstanbul’un en önemli meydanlarından biri olması öngörüldü. Toprak altındaki alanın ise Kongre Merkezi olması tasarlanıyor.

GA: Şehir Tiyatroları Muhsin Ertuğrul Sahnesi bu projede nasıl konumlanıyor?

EK: Konseptte düşünülen şey şu; Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin girişi ayrı, kongre merkezinin girişi ayrı ve tamamen ayrı düşünülüyor. Ama dediğim gibi bunlar sadece düşünce bazında. Yani proje safhasına henüz daha başlanmadı. Projeyi bizim de yapıp yapmayacağımız şüpheli. Biz sadece bir konsept proje hazırladık. Çünkü daha 05 Nisan 2007 tarihinde bir proje ihalesi var projenin nasıl olacağı ihaleden sonra belli olacak.

GA: İhaleye siz de katılacak mısınız?

EK: İhaleye katılacağız biz de. Ama belli olmaz açık ihaledir bu; tabii çok yanlış. Ama aslında diyeceksiniz projenin ihalesi olur mu? Yarışma olur. Ama maalesef Türkiye’de yarışmalarla yok süreç uzun diyorlar. Son yıllarda yarışmalarla proje gerçekleşemiyor. Onun için biz de gireceğiz yani sonuçta fiyat önem kazanacak burada. Bilemiyorum biz alırız veya alamayız onu bilemiyorum ama şu anda hazırladığımız sadece bir konsept.

GA: Bu işi nasıl aldınız?

EK: Bizim Kuşadası’nda bir kongre merkezi deneyimimiz oldu. Bundan yola çıkarak Başaran Ulusoy tarafından böyle bir talep geldi. 2009’daki IMF Toplantısının Türkiye’de yapılmasına karar verilmiş. Bu konsept projesinde İMP (İstanbul Metropolitan Planlama) ve Büyükşehir Belediyesi ile hareket ettik. Onlar analiz çalışmasını yaptılar biz de o çalışmalardan yola çıkarak bir konsept proje hazırladık. Bizm hazırladığımız proje sadece bu IMF toplantısına yönelik bir projeydi. Bu toplantıdan sonra da bu kongre merkezi sürekli olarak çalışacak. Buna Lütfi Kırdar’ın kapasite arttırımı da diyebiliriz.

Açıkhava Tiyatrosu’nun üstü kapatılacak diye söylentiler var ama kesinlikle böyle bir şey yok. Sadece Açıkhava Tiyatrosu’nun arkasındaki yol yer altına alınarak buranın bir meydan haline getirilmesi söz konusu. Bu proje tamamen belediyenin mükiyeti içinde yapılmak zorunda. Yoksa projeyi gerçekleştiremezsiniz. Proje alanını şöyle tanımlayabiliriz Hilton Convention Center’ın olduğu hizadan Lütfi Kırdar’a kadar olan arkası orduevine ön tarafı da yeşil alana dayanan kesim.

Yeni yapılacak olan Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin kotu Lütfi Kırdar’ın üst seviyesini geçmeyecek şekilde tasarlandı. Şu andaki Muhsin Ertuğrul Sahnesi eklenti eklenti zaman içinde gelişmiş bir yapı. Bu yapı yıkılarak bütün olarak, tam bu bölgeye yakışacak mimari kalitede bir proje yapmak istedik. Muhsin Ertuğrul Sahnesi yıkılıyor ama tekrar tiyatro olarak yapılıyor yani amacı değişmiyor.

(Kaynak: BirGün)

(Ayrıca bakınız: Feridun Çetinkaya, "... AMA BENİ İKTİDAR YAPAN MÜDAHALE İYİDİR")

30 Mart 2008 Pazar

Birol Güven demişti ki:

"Theope'yi okumadınızsa, Türk dilinin nelere kadir olduğunu tam olarak bilemezsiniz."

Not: Çitlembik Yayınları tarafından ikinci baskısı yapılan THEOPE, (Gölge Tiyatro dışında) hiçbir tiyatro sitesinin ilgisini çekmedi.

Cüneyt Türel demişti ki:

"Theope Türk tiyatrosunda yepyeni bir kulvar açıyor."
.
Not: Çitlembik Yayınları tarafından ikinci baskısı yapılan THEOPE, (Gölge Tiyatro dışında) hiçbir tiyatro sitesinin ilgisini çekmedi.

TÜRKİYE TİYATROSUNUN "EVEREST"İ

Türkiye'de oyun yazmak artık çok zor. Türkiye tiyatrosunun "Everest"ini aşmak çok zor. "Everest"ten aşağı bakıldığında, herşey çok küçük görünüyor... HB

"Heykeltıraş Menoikeus, yedi yıl önce kaybettiği Theope'yi daha yeni bulmuştur ve Theope'ye olan özlemini gidermek için insan ömrü ona zaten yeterli görünmemektedir. Oysa Argos orduları tarafından kuşatılmış Thebai kentinin kahini Teiresias, kentin kuşatmadan kurtulabilmesi için Menoikeus'un kendini, kendi isteğiyle, gönüllü olarak, tanrılara kurban etmesi gerektiğini bildirir ve bu kehanet, Menoikeus ile Theope'nin (tüm bir kentin kaderini etkileyecek) tragedyasını başlatır."

Bakınız: THEOPE

Tiyatro Yüzleşme




İstanbul Devlet Tiyatrosu oyuncularından Musa Uzunlar ve Zeynep Utku'nun rol aldığı oyunumuza bekliyoruz. Oyunumuz 31 Mart 2008 Pazartesi günü saat 19.30'da Fransız Kültür Merkezi'nde ve 14 Nisan 2008 Pazartesi günü saat 20.30'da Oyun Atölyesi'nde seyirci ile buluşacak.
.
Ayrıntılı bilgi için 0534 438 60 77 no'lu telefonu arayabilirsiniz.
.
***
.
Oyunun çevirmeni, oyuncusu, dekor/kostüm tasarımcısı Zeynep Utku, tek başına oyunu yaratıyor. Her bölümde son derece başarılı. Musa Uzunlar oyunda eksiksiz oynuyor. Erkeğin bütün ruh halini elinde tutuyor. Zeynep Utku gibi son derece başarılı. Bugüne kadar görmediğiniz sıra dışı bir konuyu izlemek istiyorsanız bu gösteriyi kaçırmamanızı öneririm.
.
Yaşam Kaya - Tiyatronline
.
***
.
Tiyatroda oyunculuğa ve rejiye fazlaca önem verenlerin keyif alacağı bir oyun.. Pazartesi günleri Fransız Kültür'de oynuyor. Bence izleyin!
.
Can Törtop – Tiyatro Dünyası
.
***
.
Musa Uzunlar`ın rejisi, sahnedeki performansı, Zeynep Utku`nun çeviri, dekor-kostüm tasarım ve oyunculuğu, i97o`lerin Fransa`sından bir kesit sunuyor. İzleyiciye huzur, gündelik duygulara onay vermek yerine tedirginlik yaratmayı seçmiş. Deneyimin önemini tartışan günümüz insanı bu oyunu dene-yimlemeli, sonucu sarsıcı, şaşırtıcı olabilir.
.
Hande Demircioğlu – BirGün Gazetesi
.
***
.
İlk bakışta sıradan bir kadın-erkek ilişkisi gibi görünen oyun ancak arka planda insanın ruhsal aynasını metafizik ve psikolojiyle gözler önüne seren oyunun ilham kaynağı ise başıboş küçük bir kedi. Carriere bu hikâyeyi 2003`te The Independent `ta çıkan yazısında "1967`lerdeydik. Evde yalnızdım. Pencere açıktı ve bir kedi girdi içeri, varlığıma tamamen kayıtsız eve postu serdi. Onu evden çıkarmak için her şeyi yaptım, nafile. İkinci gün boş vermeye başladım. Üçüncü gün ona yiyecek bulmak için dışarı çıktım... Geri döndüğümde gitmişti, bir daha dönmemek üzere" diye anlatıyor.
.
Radikal Gazetesi

29 Mart 2008 Cumartesi

Bir Mayıs Uluslararası İşçi ve Tiyatro Bayramı

Ben Hilmi Bulunmaz, biz Bulunmaz Tiyatro olarak; 27 Mart Dünya Tiyatro Günü anlayışına karşıyız. Tiyatro Günü'nün, bir bayram havasıyla, işçi sınıfı dayanışması içerisinde kutlanabileceği kanısındayız...

Yaşasın Bir Mayıs Uluslararası İşçi ve Tiyatro Bayramı

***

Hilmi Bulunmaz
6 Mart 2007
(Bir yıl önce)


12 Eylül Faşizmi'nin, resmi tatil olarak bilinen 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı yasaklaması ve buna koşut olarak, sosyalist kimlikli tiyatroları imha etme çabasına karşı koymak için, bir seçenek sunuyoruz:

Gündüz alanlara, akşam tiyatrolara!...

Gündüz eyleme, akşam eğlenmeye!...

Tiyatro Aristokrasisi'nin; tapınak olarak gördüğü tiyatro binalarına tutsak ettiği 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nün çürüdüğünü gördüğümüzden, bugüne özgü, hiçbir "kutlama" yapmak istemiyoruz...

Çalışan halkın; emekçilerin, işçilerin, köylülerin, askerlerin, memurların... eğlenmeye de gereksinimi var... Ne yazık ki, Tiyatro Aristokrasisi, emekçilere hiçbir anlam üretmiyor, üretemiyor. Böyle bir niyetleri yok!...

Bu arada, emekçiler için tiyatro üretenler var: Tıpkı emekçiler gibi yaşıyorlar, onların dünyasını çok iyi tanıyorlar...

Emekçilerin yaşamı ciddiye aldıkları gibi, tiyatroyu ciddiye alan tiyatro sanatçıları da, her anlamda, Tiyatro Aristokrasisi'nin oluşturduğu anlayışı parçalamak istiyor...

Bu anlamda, Bir Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı'nın içeriğine katkı yapacağını düşündüğümüz tiyatroların; gündüz miting alanlarında, akşam da tiyatrolarda eğlenmesini öneriyoruz...

Evet, bizim için, bundan böyle Dünya Tiyatro Günü; 1 Mayıs'ta kutlanacaktır...

Duyurulur...

Yaşasın Devrimci Türkiye Tiyatrosu!

Kahrolsun Çürüyen Türkiye Tiyatrosu!

(Kaynak: OYUN)

27 Mart 2008 Perşembe

"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 8"

Burak Caney'in "yaratıcı zekasından"(!) fışkırmış olan görsel sanat şaheserlerini iftiharla sunuyoruz!...
.

Burak Caney takma adı ardına gizlenmiş korkak sapığı hala destekleyen herkes orospu çocuğudur!...

..
Burak Caney takma adı ardına gizlenmiş korkak sapığı hala destekleyen herkes orospu çocuğudur!...

.

Burak Caney takma adı ardına gizlenmiş korkak sapığı hala destekleyen herkes orospu çocuğudur!...
.

Burak Caney takma adı ardına gizlenmiş korkak sapığı hala destekleyen herkes orospu çocuğudur!...
.
Burak Caney takma adı ardına gizlenmiş korkak sapığı hala destekleyen herkes orospu çocuğudur!...
.

26 Mart 2008 Çarşamba

Burjuvazi eğleniyor!

Cem Yılmaz broş gafını ’affetmedi’
ALİ EYÜBOĞLU
Yeşilçam broşunu vermek üzere sahneye gelen Altınbaş Genel Müdürü “Yılın En İyi Kadın Oyuncusu” ödülünü alan Özgü Namal’a ‘Nurgül Hanım’ diye hitap edince Cem Yılmaz fırsatı kaçırmadı ve sahneye fırladı

BEYOĞLU Belediyesi ile TÜRSAK Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği “Yeşilçam Ödülleri”nin Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki gecesine giderken bu denli eğlenebileceğimi tahmin etmiyordum. Cem Yılmaz sahnede olduğu birkaç dakikada salonda kahkaha fırtınası kopardı. “En İyi Kadın Oyuncu” seçilen Özgü Namal’a bu kategori için hazırlanan broşu vermek üzere sahneye gelen Altınbaş Genel Müdürü Atilla Sezgin’in gafı geceye damgasını vurdu.

SEZGİN “Altınbaş olarak ‘En İyi Kadın Oyuncu’ seçilen Nurgül Yeşilçay’a bir broş hazırladık” deyince Namal, mahcup bir şekilde, “Ben de isterdim burada olmasını” dedi. Altınbaş’ın gafı salonda gülüşmelere neden olurken, bir sonraki ödülü vermek üzere kuliste bekleyen Cem Yılmaz sahneye fırlayarak Sezgin’i tebrik edince salon kahkahaya boğuldu.

(Kaynak: Milliyet)

Bulunmaz, oyun öneriyor


Online Videos by Veoh.com

ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER


Online Videos by Veoh.com
ÖDLERİ PATLADI !

Korkmayın bizim aramızda adam döven çıkmadı bugüne kadar..Dövecek olsak bu kadar zaman da beklemezdik.Siz küfürlerinizle mahalle çocuğu edebiyatı yaptığınız gibiBizi de mahalle çocuğu kavgası yapacak bellediniz zaar!... Saldırgan küstah küfürbaz oldukları kadar aksine bir o kadar da korkak çıktılar...

Tepkiliyiz !
Tepki duymak en doğal hakkımız!
Öfkeliyiz !
Öfke duymak en doğal hakkımız!
Küfür etmek insan doğasında yok,
sonradan edinilen bir ahlaksızlık.
Ama öfke insanın doğasından
İftira insan tabiatından değil
bazılarının ruh halinden
Ama iftira karşısında tepki göstermek
insanın doğal hakkı
Küfürbaz ikiliye tepkiliyiz!
Bunu herkes biliyor
Buradan, tüm internet olanaklarından
ve hatta radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarından
ve hatta mitinglerden toplantılardan
Öfkemizi kusacağız yüzlerine
Onları adam etmek gibi bir çabamız yok
Olmazlar belli!
Çabamız Onları dünya alem tanısın diyedir
Bu nedenle yılmadan mücadele edeceğiz
Taa ki tüm kötü sözlerini
değerlerimize ettikleri küfürleri
hakaretleri
iftiraları geri çekip
insanca özür dileyecekleri ana dek
Onlar küfürlerini ederken internet olanaklarını kullandı
Blogları, siteleri , videoları kullandı
biz de aynı yoldan gösterdik tepkimizi
Yeterince korktular
Her davranışları bunu yansıttı
Ruh halleri ele verdi korkularını
Ama ruhlarına işlemiş karanlıkla
yine de saldırmaktan
yine de küfür etmekten
çekilmediler
Dinsiz misiniz?
Siz dinsizolduğunuz ölçüde
biz de size karşı imansızız!
Hadi bakalım
dedik!..
çoğaldık çoğaldık çoğaldık
Çünkü tiyatroyu sevenlerin
tiyatronun üzerine titreyenlerin
bu kirli insanlara tahammül edememesi kadar doğal ne olabilirdi
Onlar kirliliğini sergiledikçe biz çoğaldık ekstra gayret bile göstermeden
Etki tepkiyi doğurdu
Yılmadılar küfüre devam ettiler
iftiralara devam ettiler
Komplolara devam ettiler
Onların her kirli adımına biz demokratik hakkımızı kullanıp
tepki sergiledik
Deşifre ettik
İnternet üzerinde örgütlendik
Sonra yanyana geldik çoğaldık
Başka ne yapalımı konuştuk
Dedik ki madem tiyatrocular toplanacak bir arada olacak
Ve onlar da biz de oradayız diyor utanmadan sıkılmadan
Küfür ettikleri hakaret ettikleri insanların, onların çocuklarının arasına girme cesareti gösterecekler
O halde tamam dedik.. Eyvallah dedik..
Buyursun gelsinler.
Biz de orada olacağız. Hem de eşimizle dostumuzla arkadaşlarımızla hep birlikte
TODER'den bile çokça
Ve en demokratik hakkımızı kullanıp bu kirliliğin mimarı küfürbazları protesto edeceğiz.
Elbette tükürüklerimizle boğarız yada boğacağız mecazdır. Kendine tiyatrocuyum diyen yada yazarım diyen bu aymazlar bunu anlamayacak kadar salak mı? Elbette değil. Bir milyon tükürük bile bir civcivi boğmaz bunlar hakkaten tükürükle boğuluruz diye mi korktu acep?
Elbette mecazdı. Ama protestomuzu tepkimizi göstermek de bizim en doğal hakkımız değil mi?
Bal gibi anladılar ama çarpıtıyorlar.
Şimdi sırada İrfan Aslanhan var.
İçimizde en ince ruhlu insan
En mülayim arkadaşımız
En insan olan insan
İronisini çarpıtma derdindeler.
İrfan ki eli sıkılıyken kazayla kafanızı çarpsanız içi parçalanır
Tehidt etmiş kafa göz yaracakmış
Hadi ordan!
Birde kendilerini tiyatrocu, yazar tanıtıyorlar!
İşlerine geldimi ne ironi ne mecaz anlamazdan geliyorlar.
Tükürükle boğuluruz kafamız gözümüz yarılır korkusu değil elbette. Elbette yuhalanmaktan, protestodan korkuları. Elbette giderek artan sürekli tırmanan protestodan korkuları
Elbette yüzleri aşıp bine yaklaşan ve daha da artacak protestocudan
Ve elbette tüm Türkiye sanat dünyasına ne mal olduklarını deşifre etmemizden korkuları
Ve elbette İrfan'ın seçilmesi boşuna değil.
İrfan radyocu, irfan Televizyoncu.
İrfan bir koltuğunda beş karpuz üretken
İrfanın naif bir fiskesi (mecazdır yoksa fiske de atmayacak) bile korkutur elbet onları
İrfan'ın yumruğu da yumruktur hani
Sakının kafanızı gözünüzü (mecazdır bakarsınız herkes anlar da iki tane salak çıkar anlamaz yada anlamamış gibi yapar)
Korkmayın bizim aramızda adam döven çıkmadı bugüne kadar
dövecek olsak bu kadar zaman da beklemezdik
Siz küfürlerinizle mahalle çocuğu edebiyatı yaptığınız gibi
Bizi de mahalle çocuğu kavgası yapacak bellediniz zaar!...


Tiyatro Oyun [ 25 Mart 2008 19:59 ]

ne şiddetle işimiz olur ne de sizler gibi küfürbazız
Biz demokratik ölçülerde insanca bir şekilde protesto eylemimizi yaparken sizin yüz ifadelerinizi görmek ve fotoğraflamak istiyoruz.
Zaten endişe etmeyin sayın Ulvi Alacakaptan'a söz verdik protesto pankartı bile taşımayacağız . Pankartsız ama yüzünüze karşı yuhalayarak olacak size tepkimiz. Burada asla şiddet yoktur çarpıtıp mağduru oynamak işinize geldi sanıyoruz.

***

Hilmi Bulunmaz'ın notu: Yazının özgün halini görmek isteyenler, İftira Makinesi Burak Caney'e ait hela kapısı gibi çift "oo"lu tiyatrooyun.org'a bakabilir...

25 Mart 2008 Salı

3. Abdülhamid'in iflas beyannamesi

3. Abdülhamid
18 Rebiü'l-Evvel 1429


Biter mi yada biten ne? yada aslında yeni mi başlıyor?


Biten bir şey yok. Tiyatrom kapanıyor diye tiyatro bitecek değil ya.. Binlerce yılın tiyatral tarihinde ne tiyatrom'un tiyatro dünyasına kattıkları bir tek nokta eder, ne de tiyatrom'un 8 yılı en ufacık bir hacim kaplar.

Biten bir şey yok. Tiyatrom kapanıyor diye tiyatro yayıncılığı da son bulacak değil elbet.

Agop Ayvaz...

50 yıl...

Hem de ne şartlarda..

ne üç kuruş verilip bir domain, bir hostingle yayına geçiliyordu,
ne de evde oturduğun yerde..

Matbaa, kağıt, mürekkep, dizgi.. yazı, baskı, fotoğraf..

Agop Ayvaz, insanlar kitap okumuyor, dergi, gazete okumuyor denilen bu ülkede tam 50 yıl "Tiyatro Dergisi" çıkardı. 1911 de savaşa açtı bebek gözlerini. Kurtuluş savaşını, azınlıklara "Varlık vergisi" adıyla uygulanan baskı dönemlerini, tüm askeri darbeleri gördü, yaşadı ama tüm bu şartlarda yayıncılığı sürdürdü. Hem de ne yayıncılığı? Tiyatro Dergisi. 2006'da yitirdik yani henüz çok yeni. Bir asır yaşadı ve tam yarısını tiyatro dergiciliğine adadı.

Şimdi Onun yanında tiyatrom'un adı mı okunur?

Ertuğrul Timur'da kim oluyormuş?

Agop Ayvaz ülkemiz tiyatrocularına 50 yıl dergi çıkarıp hizmet etti.

Türk Tiyatrocuları Agop Ayvaz'a ne yaptı?

Taksim AKM önünde yada Harbiye'de büstü mü var? Bırakın büstünü bir tek tiyatrocumuz yada Kültür Bakanlığımız adını bir salona verdi mi? Yetişen tiyatrocular bu adı merak edip araştırıp öğrenir, böylece adı yaşar diye düşünüldü mü?

Bu ülkeden tiyatro yayıncılığında bir Agop Ayvaz geçmişse bizim yaptığımız inanın tüm kalbimle söylüyorum koca bir hiç.

Evet sevdiniz tiyatrom'u biliyorum. Evet sadece bir internet sitesi değil bir kulüp havası oluşmuştu. Tiyatromun içine , tiyatrom ailesine dahil olmayanlar onu haftada bir yenilenen haber sayfalarından ibaret zannederdi ama tiyatrom'a dahil olanlar bilirdi orada yazılıp çizilenin en az yüz katı haftaboyunca maillerle, mesajlarla telefonlarla sürer giderdi. Birisi kostüm mü arıyor, hiç sorma gereği bile duymadan emailini yönlendiriverirdim Nurkut İlhan'a. Nurkut cevap yazardı, toparladım bir şeyler araç arıyorum bir hafta içinde ellerinde... Birisi bir oyunun müziklerini mi arıyor? Şehir tiyatroları oynamıştı hemen yönlendirirdim Ümran'a. Birisi tahtabacak mı dedi? Eftal kesin yanıtsız bırakmaz telefonu şudur.. Öğretmenim drama çalıştırmak mı dedin? hemen Ali Kırkar devreye sokulur. sevgili İsa bile bir konservatuarlar konusuna girdi bir tek yazıyla, kendini tiyatrom konservatuar sınavları sorumlusu olarak buluverdi. Adı konulmamış bu ünvanla yolla bu konuda mailleri İsa'ya.. Bitti mi? elbette bitmedi. Tiyatrom'la arttı kendi halinde geçen yerel festivallere rekor katılımlar. Mail grupta kıyasıya çarpıştık. Darılır gibi olduk olduk barıştık hep birlikte. Hadi buluşuyoruz dedik buluştuk, ben yazmak istiyorum diyenin başının etini yedik hani yeni yazın diye. Daha ilk yazısında insanlardan karşılık mailler almanın tatlarını paylaştık yeni başlayanlarla. Toplantı da yaptık eğlence de. Daha yeni kurulmuşken yaptığımız toplantılarda bile yerlerde oturunca insanlar, salon sorumlusu burada bugüne kadarki en fazla katılımlı toplantı demişti. Birisi sanal mı dedi?.. Tiyatrom'u internette haftada bir güncellenen haber ve yazılardan ibaret sananlar ne çok şeyden habersizdi oysa.

Bu site açılırken ilkokulda müsamereye çıkanlar şimdilerde üniversite yaşamlarının ortasında. Kendimizi aşamadık. Başladığımız yerdeyiz. Çok ajite ettik kımıldatamadık tiyatro derneklerimizi. Tartışmaktan eyleme geçiremedik en duyarlılarımızı. Ne dernekleri beğenebildik ne kendimiz dernekleşemedik. Bir çok toplantıda Bakın demiştim, Tiyatrom'un bir yayın kurulu yok, bir olağanüstü durum yaşanıyor ve ben tek başıma karar verip yayın politikası geliştiriyorum ve manşeti atıyorum bu sağlıksız.. Belki bir gün öyle bir hata yapacağım ki yaptığım tüm doğruları silip götürecek ve zarar vereceğim, Tiyatrom diye bir site hiç olmamalıydı belki de.. onlarca kişinin olduğu toplantılarda söyledim şahidim çok. 8 yıl geçti ve hala bir yayın kurulumuz yok. İkinci bir isim yok, sorumlu yok. Siz bir yayın olarak az yada çok Türkiye Tiyatrosunu yönlendirmeseniz bile etki yapacaksınız ama bir yayın kurulunuz yok, ekibiniz yok. Bu sağlıksız yapılanmayı kırmayı denedim elbette ama başaramadım. Dışardan çok fazla katkı vardı ama ya yazı, röportaj yada yukarıda bahsettiğim türde destekler.

Tiyatronline, ardından Sehirtiyatrolari.com, ve tiyatrom.com, sonra tiyatrokeyfi tümü tek adam sitesi olarak doğmuştu. (Tiyatronline'da önce Savaş Aykılıç sonra Yaşam Kaya editörlük yaptı ama orada da site sahibi sevgili Enver Başar kendini geride tutmayı tercih ettiği için yine bir ekip yayını diyemeyiz. Bu anlamda sıkıntımız vardır.

Bizler internet denilen okyanusta tiyatro yayıncılığının öncülüğünü yaptık. Artık internet var, gelişerek hep olacak. bundan sonra daha onlarca yıl da sürecek. Bundan sonra sürecek yada yeni açılacak daha çok sayıda internet sitesi de olacak. Ve eminim ki bunu daha çok gençler başaracak. Zira en profesyonel topluluklarımızın dahi hala doğru dürüst güncellenir şekilde kendi sitelerini yapamadığını görüyorum. Paralar verilip profesyonel şirketlere başlatılsa da devamı getirilemiyor. Tiyatrocularımız pek çok konuda olduğu gibi hem tanıtım azlığından şikayet edip hem de internetten yararlanamıyor. Bu nedenle eminim ki bundan sonra doğacak internet yayınları ya gençler tarafından üretilecek. Ve umuyorum ki bizlerinki gibi bireysel çabaların ürünü değil kollektif çalışmalar olacak. Gençler her dönemde kollektif çalışmalara yatkın olmuştur, duyarlı olmuştur.

Bu nedenle tiyatrom'u bir son saymak, arkasından bakıp kalmak gerekmiyor. Eğer yazmak istiyorsanız zaten tiyatro sitelerimiz var. Tiyatronline.com, Tiyatrodunyasi.com, Tiyatrodergisi.com.tr , tiyatro.net yada diğerleri. Eminim ki hiç biri yolladığınız yazıları da geri çevirmez, tiyatro haberlerinizi de. Ve bundan da ötesi bir araya gelip artık kendi yayınımızı yaşama geçirelim demeniz mümkün.

Simgeleştirmeler bana göre yanlıştır. Tiyatrom'un da fazlaca simgeleştirilmesinden yana değilim. Eğer siz içi dolu bir yayın yaparsanız adı her ne olursa olsun bir süre sonra tutacaktır, okurunu bulacaktır. Örneğin sevgili Can Törtop aramıza en son katılan tiyatro sitesi sahiplerinden ama şimdi başa güreşen bir sitesi var. Adının eski olması, ilklerden olması gerekmiyordu tutunması için. Dünya kadar tiyatrocu tanıdığı olması yada tiyatroda eski olması da gerekmiyordu. Bazı tiyatro topluluklarının yada tiyatro yayıncılarının siteleri 2-3 yıldır yayında oldukları halde hala 150-200 okunuyor da Can Törtop'un sitesi ayda 40 binleri aşan bir okura ulaşıyorsa bu Can Törtop'u çok sempatik bulduklarından, çok yakışıklı bulduklarından yada çok usta tiyatrocu bulduklarından, yada çok fazla çevresi olduğundan değil. Can'ın bu işe ciddi bir zaman dilimi ayırmasından ve girenlerin orada gerçekten bir şeyler bulmasından. O halde bir domain alınıp sıfırdan başlanarak da bu başarılabiliyor. Yeter ki siz samimi olun, ne istediğinizden emin olun ve zaman ayırın.

Önerim şudur : Madem tiyatrom'u ve tiyatro yayıncılığını bu denli önemsiyorsunuz.. (veda mesajlarınızdan bu anlaşılıyor) O halde hadi bir çağrı yapın. Yada son kez ben isteklileri bir salonda toplayayım. Tanışmayanlar tanışsın. Ve artık tiyatro dünyamıza eklektik değil tümüyle bir ekip ürünü tiyatro sitesi armağan edin.

Mesela birileri festivallerden sorumlu olsun. Tüm festivalleri takip edip bağlantı kursun. Böylece hiç kimse hiç bir festivalden habersiz kalmasın, insanlar turne ve daha farklı seyirciye ulaşabilsin

Mesela birileri amatör tiyatrolardan sorumlu olsun. Sürekli amatör tiyatroları ziyaret edip onları araştırsın. Çalışma yöntemlerini deneyimlerini aktarsın siteye. Birbirleriyle tanışmalarına vesile olsun. Amatör tiyatro haberlerini kaleme alsın

Mesela birileri aynısını okul toplulukları için yapsın

Mesela birileri yeni oyunların tanıtım sayfalarını hazırlamaktan sorumlu olsun. Kimi oyun uzun kimi kısa değil dolu dolu tüm oyunlar aktarılsın düzenli sayfalarla

Mesela birileri Mersin temsilcisi, diğeri Adana bir başkası İzmit temsilcisi olsun. Sadece oradaki oyunları yazıp tanıtmakla kalmasın başka yerlerden Kendi yöresine oyun getirmeye de çalışsın.

Mesela birileri tüm tiyatrocuların eksiksiz tiyatro sanatçıları almanağını hazırlasın. Bir tiyatrocuyla ilgili bilgi arayanlar en güncel ve tüm tiyatrocularla ilgili bilgileri sizin sayfanızdan bulacağından emin olsun. Sanatçılar bilgilerinde bir değişliklik olduğunda, oynadığı oyunlar kısmına ekleme yaptıracağında o işten sorumlu kişi yada ekibe yazsın ve hemen ertesi gün yeni bilgilerini görsün

Mesela birileri tiyatro genel bilgileri toparlasın, akademik bilgileri toparlasın sürekli artırarak geliştirsin

Mesela birileri dünya tiyatrolarında ne var takip edip çeviriler yapsın

Mesela birileri şu bir türlü çıkaramadığımız düzenli oyun - etkinlik takvimlerinden sorumlu olsun
Mesela birileri tiyatro kitaplarının tanıtım sayfalarını hazırlamaktan sorumlu olsun

Mesela birileri sadece mailleri sınıflandırsın ilgili bölümlere sevketsin, birebir yanıtlanması gerekenleri yanıtlasın.

Mesela birileri......................

Bütün bunları ben yapabilir miyim?

Bütün bunları Sevgili Can Törtop yapabilir mi? Yaşam Kaya yapabilir mi?

Bütün bunları tek başına kim yapabilir?

İşte bu aşamada tıkanmaya başlıyoruz ve 8.yılda yorulduğumu bütün bunlardan vazgeçip yapabildiklerimin de altından kalkamaz olduğumu görüyorum.

Var mı şimdi böyle bir ekip?

Tiyatrom devam etmeli diyenler var mısınız?

Ama yok öyle yağma, tamam ben kitapları araştırır yollarım, tamam ben şunları derler yollarım değil araştıracak derleyecek tasarımını yapacak sayfasına girecek.

Hafta sonunda da tüm ekiplerden birer temsilci masa başında yada sanal masa başında buluşup hangi grubun elinde ne var? Ana sayfaya neler ne ölçüde girecek?, Bu hafta manşete ne çekilecek, dosya konusu ne olacak? Varsa kampanya nasıl yürütülecek bunları görüşüp hazırlayıp yayına verecek..

İşte artık olması gereken bu. Var mı bunu yapabiliriz diyen cesur yürekler? Var mı elini taşın altına koyacaklar? Yok bunu yapamıyacaksanız gidin siz de birilerinin yaptığı gibi alın birer blog ve elinize geçtikçe de tiyatro haberlerini alt alta girin bunun adı da tiyatro sitesi olsun.

Bana övgüler dizmeyin çok teşekkür ederim çok duygulandım ama buraya kadardı benim açımdan tiyatro. Tükendi benim için tiyatro yayıncılığı. Bırakın bana övgüleri tiyatrom'a övgüleri de gerçekten bu tiyatro dünyasına, bize bir tiyatro yayını gerekiyor diyorsanız hadi çıkın ortaya.

Ve ille de tiyatrom manevi bir değer oluşturmuştu, ille de bu sürmeliydi diyorsanız tiyatrom.com adı da benden size armağan. Bir yıllık maaşımı nakit saysalar satmam boş saklarım ama siz sürdüreceğiz derseniz sevinerek veririm. (Ancak böyle gönüllü ve karma bir ekip biz sürdürelim derse..)

Ama hemen altını çiziyorum ben yokum. Ertuğrul Timur yine sürdürecek ama kendine ekip arıyor, gönüllüler arıyor diye düşünmeyin ben gerçekten yokum. Benim başka planlarım var. Onu da ayrıca yazacağım elbet ama tiyatrom yayın ekibi başında olmak gibi bir düşüncem asla yok, ekibinizi buna göre kurun.

Şimdi bekliyorum ben varım diyen çıkacak mı? Eğer çıkarsa tamam tiyatrom ve tiyatro için son görevim bu olsun sizleri bir araya getirmek buluşturmak. Gerisi size kalmış.

Kalın sağlıcakla

BEN VARIM ŞUNU YAPABİLİRİM E-MAİLLERİNİZ İÇİN : aetimur@gmail.com

(Kaynak: 3. Abdülhamid, "Biter mi yada biten ne? yada aslında yeni mi başlıyor?")

24 Mart 2008 Pazartesi

3. Abdülhamid, şiddeti kışkırtıyor!

Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid), Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'ın yazılarını "küfür içerdiği için" sansürlemişti. (Bakınız: 3. Abdülhamid, "Yaşasın Sansür"). Giderek, giderayak hızla, hem de ışık hızıyla Burak Caney'leşen 3. Abdülhamid, İftira Makinesi Burak Caney ruhu taşıyan İrfan Aslanhan'ın ağzından linç girişiminde bulunup, toplumsal suç işliyor. Kan isteyen, şiddet kışkırtıcı, kana susamış İrfan Aslanhan'ın yorum gerektirmeyen yazısını sunuyoruz:


İrfan Aslanhan

BIRAKIN KENDİNİZİ KANDIRMAYI //// KAÇ GÜNDÜR ŞU DUVARA BİR ŞEY YAZMA İRFAN DİYE TUTUYORDUM KENDİMİ AMA DAYANAMADIM ERTUĞRUL ABİ GERÇEKTEN ÇOK HAKLI
ARKADAŞLAR BU CİĞERİ BEŞPARA ETMEZLERLE UĞRAŞILMAZ BIRAKIN UĞRAŞMAYI BUNLAR İÇİN HAYATINIZI BİR DENGESİZLİĞİN İÇİNE SÜRÜKLEMEYE BİLE DEĞMEZ ( ERTUĞRUL TİMUR DEDİĞİNİZ ADAM YERİ GELDİ EVİNDE KARISININ İKİ KELAMINI DERDİNİ ÇOCUĞUNUN SORUNLARINI DİNLEMEYİ BIRAKTI NEYMİŞ
TİYATROCULARIN YALTAKLIKLARINA HABER TAŞIYCAK DİYE SİTEYE HARA GÜRELE HABERLER TAŞIDI BİR DÜNYA İŞTE BULUNDU GENÇLERİ TOPLADI TİYATRO AŞKINA NE OLDU YİNE BU CİĞERİ PEŞPARA ETMEZLERDEN HAKARETLER KÜFÜRLER YEDİ 2 PİŞMİŞ KEDİ ADAMIN RUH HALİNİ BOZDU ) HADİ TOPLANIN BİRİLERİNİN KAFASINI GÖZÜNÜ PATLATALIM DESEM ?????????? GENÇLER TİYATRO YAPABİLDİĞİNİZ KADAR ŞİDDETTEDE GAZLANSANIZ YA ????? HERKEZMİ TİYATROCU OLDU???

(Kaynak: tiyatrom, "VEDA SAYISI")

***

İrfan Aslanhan kimdir?

1985 İstanbul doğumlu.

Yaramazlıkla birleştirip bir oyun olduğunu sandığı tiyatroya çocuk yaşlarda başlamış ve şu an Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümünde okumakta.

Bir diğer yaramazlığı olan radyo hayalini ise üç yıldır gerçekleştirmekte. Yerel ve bölgesel radyolarda çalışarak başladığı radyo hayatını şimdi ise Radyo Time'da Radyo Makinası programıyla sürdürüyor.

Tv Makinası programında Öfkeli Kalabalık'tayken aklına düşmüş olan RADYO MAKİNASI'nda bugüne kadar çok değerli konukları ağırladı. Genco Erkal'dan Selçuk Yöntem'e kadar...

Küçük gemiden büyük gemiye geçmek için suya düşüp biraz yüzme öğrenmek gerektiğini anlatan ve ancak yüzebilirsen büyük gemiye çıkarsın diyen çizgifilimleri nedense hala severek izliyor. Bozuksa Radyo Makinalarınız, Gelin Ayarlarız...

Kendisi aynı zamanda "Komplike Manyaklar Gençlere Özgü Sanatlar Topluluğu" kurucularından...

(Kaynak: RadyoMakinası, "İrfan Aslanhan kimdir?")

***

Ayrıca bakınız:
HESAP SORUYORUZ! / 1
HESAP SORUYORUZ! / 2
HESAP SORUYORUZ! / 3
HESAP SORUYORUZ! / 4
HESAP SORUYORUZ! / 5
HESAP SORUYORUZ! / 6
HESAP SORUYORUZ! / 7
HESAP SORUYORUZ! / 8
HESAP SORUYORUZ! / 9
HESAP SORUYORUZ! / 10
HESAP SORUYORUZ! / 11
Büktel, "İftirayı nasıl itiraf ettirdik"
Bulunmaz, "Bir iftiranın bataklık anatomisi!"
"Tokat gibi açıklamalar"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / "Seçme eserler"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 1"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 2"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 3"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 4"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 5"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 6"
"Burak Caney "fotoğraf" sergisi!... / 7"

TÜKÜRÜ-YORUM

Erhan Tığlı
24 Mart 2008



“Göründü memleketin içyüzü, çöktüyse temel.
Şimdilik harice karşı yüzümüz olsa dahi
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın
Tükürür zannederim çehremize, vatanın tarihi”

Neyzen Tevfik


Parası çok diye, bilim adamlarından, sanatçılardan daha çok sevip sayıyoruz dağdan inme haydutu.
Açlardan, yoksullardan daha çok ilgilendiriyor bizi, mankenlerin eti budu. Hiç sesleri çıkmıyor medya bülbüllerinin, demek ki çoktan yemişler dutu...
Sanki hiç sorunumuz yokmuş gibi
Vur patlasın, çal oynasın, çok güzel eğleniyorsunuz doğrusu!
Oysa ne kanlar döküyor Anadolu’da kan davası, trafik canavarı, maganda ordusu...
Orada, uzakta değil, yakında
Bir aylık hovardalığınla bir yıl geçinmeye çalışıyor hemşerin
-Zayıflamak için değil, cep delik cepken delik olduğundan-
Yarı aç yarı tok dolaşıyor...
Gözünün önünde ama görmüyorsun
Tüm umudu sende, bilmiyorsun
Yerlerde sürünse bile aldırmıyorsun.
Bu adam sendecilik, boş vercilik bitmeli
Çıkarcılık, bencillik gitmeli
Sona ermeli bu gaflet uykusu
Hep, biri yesin, biri baksın, olur mu?
Yeter artık havanda dövdüğün su!
İnsanlık vatandaşlık değil bu.
Bir de aydın geçinirsin ha?
Tuuu!

(Kaynak: ON PUNTO, "TÜKÜRÜYORUM...")