21 Mart 2008 Cuma

3. ABDÜLHAMİD'İN AĞLAMA DUVARI

3. Abdülhamid
14 Rebiü'l-Evvel 1429


Kapanışa kadar her gün yazacağımı söyledim ama ilk günden gelmeye başlayan ve dünden bu yana yayına verdiğim yazıları okudukça yazmak öyle zorlaştı öyle zorlaştı ki.

Belki biraz sitem edecektim, belki biraz kırılganlıkla intikamımı alacaktım duyarsızlıklardan. Belki biraz gidişime haklılıklar çıkaracaktım. Ama her şeyi siz yazdınız ben veda yazısı yazamayacağım

Neyse ki veda yazısı değil henüz gitmeden öncenin hesap dökümü.

Yazılanlar çok önemli mesajlar içeriyor. Hayır evet bol bol beni övgü var ama bu değil konu. Konu her birimizin içindeki duygu dolu iyi insanların ortaya çıkması. Hani gündelik yaşam içerisinde sesini hep bastırdığımız, hep hele biraz dur bir kenarda dediğimiz , hele şu işte çıksın aradan diye kulak vermediğimiz..

Hani şu "Mutlu Yaşama Sanatı" gibi kitaplar vardır, "sabah karşılaştığınız insanlara günaydın deyin kendinizi çok mutlu hissedeceksiniz, hayata daha güleryüzlü sarılacaksınız" tarzı reel hayata asla uymayan öğütlerle dolu kitaplar. Öyle ya, adamın akşam çocuğu 39 ateşle yanmış, yada ev sahibi uğramış "ya çıkın ya zam yapın" demiş, yada hükümet sosyal güvenceyi buduyormuş, yada işyeri kapanıyormuş işsiz kalacakmış ve daha milyonlarca reel yaşamın reel sorununu unut, sabah yolda gördüğüne gülümseyerek "günaydın" de, bak hayat daha mutlu olacak.

Bunlar "Gerçek daha mutlu yaşamın var olan modelle mücadeleden geçtiğini", "Daha iyisini talep etmekten geçtiğini" ve "ortak mücadelenin şart olduğunu" gözardı ettirip bireyci sahte reçetelerle göz boyamaktır elbette.

Tiyatromun ardından yazılanlar bu tür sahte duygular değil, sahte sevgi gösterileri değil, içten duygular, özeleştiriler yeniden düşünme anlarımız. Öyle ya adam kapatıyorum gidiyorum diyor, daha ondan bir yarar da görmeyeceksiniz ne gereği var ki hissetmeseniz yazmanızın?
Okuyun yazılanları aslında anlatılan kendi hikayelerimiz. Yani atladıklarımız, yani asıl sonuca asıl gerçek mutluluğa giden birlikte, kararlıca, ve içimizdeki susturduğumuz seslere kulak verme anlarımız. Sadece bana değil kendinize ve herkese içten seslenişiniz. Oysa bunu bir başarabilsek yani gündelik koşuşturmalarla kulak tıkadığımız içimizdeki sese ve birbirimize kulak vermeyi bir başarabilsek çözüm ve mücadele üretmeyi de başaracağız eminim.

Duygusal satırları eğer yazabilirsem son yazıma bırakıp hesap dökümüne devam edeyim.
Ama önce bir konuya daha yeniden bir kez daha açıklık getirmek zorundayım. Bu da şu malum ikili. Sayemizde artık daha bir tanındılar. Açıklık getirmeliyim çünkü yazılanların az denilemeyecek bir kısmı onları sebep görmüş kısmen.

Evet onlar sebep değildir dersem yalan olur, Çünkü zaman zaman "Ulan ben tiyatro sitesi yapacağım diye para harcayayım, gece yarılarına dek insanların maillerine çözüm üretmeye çalışayım, site hazırlayayım, gecemi gündüzüme katayım bir de üstüne 2 kendini bilmezden küfür hakaret işiteyim enayi miyim ben be!" diye düşündüğüm anlar olmadı değil doğrudur. Ama inanın onlar ancak yüzde bir etkendir. Ama bunlar sebep olamaz. 2 yıl önce ben kapamayı planladığında var mıydı bunlar? yoktu. O halde sebep olamazlar.

Takmayın kafanıza. Onlar kafaya bile takılmayacak kadar basit konular. Mesela şu an odaya girmiş konsantremi bozan sinek bile çok daha önemli sorun. Haa evet bir ara onların yazdıkları yüzünden google da adımın iftira ve küfürlü hakaretli sözlerle yanyana bulunur olması sinir bozucu gelmedi değil. Kime sinir bozucu gelmez ki? Ama düşünsenize bunlar bu şekilde on bin tane daha yazı yazsa da sonuçta sadece 2 kalemden çıkmış bu yazılar. Sadece 2 kişi. Sonra bakıyorsunuz kim bunlar diye ohoooo onlar önüne gelene demediğini bırakmamış. Ölmüş yaşayan kim varsa sataşmış da sataşmışlar. Hem de komik ötesi abartılarla. Doğal olarak genel seviyeleri, görünür durumları kendi kaynaklarının değerini daha ilk tıklamada kendi çürütüyor. Yüksek dağları ben yarattım diye avunan 2 tatminsiz şahsiyet o kadar. Dedim ya on bin kere de yazılmış olsa da Sadece artık ne yaptığını, ne söylediğini bilmediği çok açık 2 kişi. Ama öte yandan bakınız sırf veda aşamasında bir çok kişiden bir çok insandan gelen beni de kısmen utandıran, duyguya boğan satırlara. Sırf bunlar yetmez mi benim ne olup olmadığımı anlatmaya? Kaldı mı şimdi bunların ne yazdığının kıymeti?

Duyduğuma göre facebook da açılan protesto grubuna üye olanlardan bulabildiklerini tek tek arayıp "Sen bizi protesto grubuna katılmışsın hıı?" diye gözdağı verir gibi sormaktalar mış. İster misiniz tiyatroma yazanlara, üçüncü Abdulhamid'e (Tanıştırayım ben oluyorum efendim) destek verenlere biz küfür etmiştik siz ona güzel güzel veda mesajları yazıyormuşsunuz hııı? veda mesajlarınızı geri çekin" desinler. :)))) Komik adamlar vesselam. İnanın benim şu dalgamı geçerek son kez yazdığım üç beş satır, onlara kendilerinin başkasına O.... Ç.... demelerinden daha ağır koyuyor, ben bunu test ettim. Aldırış etmemek hepten perişan ediyor. Yani bizim onları adam yerine koymamamız (ki zaten değiller) onların O.... Ç.... tanımlamalarından çok daha ağır küfür gibi geliyor onlara. Bugün burada yazdıklarımdan sonra eminim 2 ay kadar sırf bunun intikamı için paralanırlar. Eski yazıları videoları döndürüp devridaim yaparlar, yeni yazarlar sonra bir daha eskileri döndürürler.. yani kuyruk acısıyla rahatlayana kadar didinip dururlar. Onlara söylenebilecek en güzel sözü söyledim ben "canınız cehenneme" işte o kadar.

O halde boşveriiiin aldırmayın, aldırmayarak hadlerini bildirelim! Susarak küfür edelim! Bari veda sayfamız, veda mesajlarımız temiz kalsın. Ben sitelerine girmiyorum en son 4-5 gün falan olmuştur ve işte buradan size her türlü inandığım değer üstüne yemin edebilirim girmem de. O halde sorun yok. Kendi kendilerini rahatlatsınlar yada kendi pisliklerinde boğulsunlar. Şimdi şu odadaki sinek daha önemli ben onun sitesine girmedim ama o benim odama girdi. Hiç olmazsa biz onları zamanında odamızdan kovduk çatlasalar da patlasalar da giremediler, kudurdular. Bir iki üç tıp! kapadık o konuyu artık kimse onlardan bahsetmesin veda mesajlarında vallahi de değmez billahi de değmez.

Evet artık alternatif bilançomuza gelelim

Ragıp Ertuğrul yazmış, bu kadar zamanı ticari bir siteye harcasa neler kazanırdı diye. Evet kazanırdım doğrudur

Bu siteden önce medya için metin yazarlığı yapıyordum çok daha az zaman ayırıp zaman zaman güzel de kazanıyordum bu da doğrudur.

Siteye tıklamalı reklamlar alabilirdim bu da mümkündür. Ama seçim dönemi DYP - AKP reklamları çıkardı ve ben gidip intihar ederdim herhalde.

Başka ne yapabilirdim? mesela şu an işçi statüsünde çalışıyorum, teklif edildiğinde Şehir Tiyatrolarına geçip koskoca yılların Şehir Tiyatrosunun Basın Bürosu sorumlusu olarak çok havalı bir kartvizite sahip olurdum bu da doğrudur

Ya da Orhan Alkaya Şehir tiyatrolarına Genel Sanat Yönetmeni olduğunda "arkadaşım, abim, yayın kurulunu paylaştığım kişi" derdim ve zaten benim gençlik tiyatroları için olan çalışmalarımı birikimlerimi de biliyorsun deyip kapısını aşındırıp ne müthiş projelerim olduğundan söz edebilirdim ama içime sinmedi bu isim ve bu görevin bir araya gelmesi ve günlerce tefrikalarla eleştirdim, muhtemelen dostluğundan da oldum bu da doğrudur.

Haa bakın en azından hiç bir şey yapamasam tiyatrom adını satar gider ayak para kazanırdım. 2 ay kadar önce kısa aralıklarla mail geldi posta kutuma. Birisi tiyatrom'un org unu satın almış ve bana http://www.tiyatrom.org/ elimde isterseniz size satarım yoksa ilanla satışa çıkaracağım diyor. Yani sanki benim evladımı rehin almış şu kadar verirsen yollarım yoksa geneleve satacağım der gibi.. Ulan adam tiyatrom'un orijinali bende de versiyonunu napıyım? Tiyatrom'u tiyatrom yapan içeriği doluluğu, düzenli ve yıllardır yayında olması, sabırla hazırladığım yüzlerce oyunun tanıtımı, yazarları.. Bunlar olmadıktan sonra neye yarar orgu, neti bilmemnesi. Ver birisine bari biri de alıp onun içeriğini doldursun bir tiyatro sitemiz daha olur hiç olmazsa.. Ben bi tanesiyle başa çıkamıyorum ikinciyi napıyım?" dedim yolladım başımdan. Yani taklidi parayla satılmaya kalkılıyorsa günde 1600 lere varan hazır okuruyla, binlerce sayfalık arşivi ile tiyatro dünyasını avucuna almak isteyip fena sayılmayacak para verecek birileri de çıkabilirdi doğrudur. (Ama merak etmeyin satmam boş olarak uzunca süre parasını ödeyip saklamak niyetindeyim çünkü bu bizim mazimiz ve insan mazisini satmaz, ancak gençlere söyledim beni kesinlikle ve kesinlikle bulaştırmadan alır diriltir yaparız diyorlarsa önce buna beni ikna etsinler sonrada alsın yapsınlar)

Bu konuya girmişken bir genç arkadaş http://www.tiyatroyun.com/ adıyla site açmış. Beni bir arkadaş pat diye bu genç arkadaşın karşısına çıkardı konuştuk. Hayırlı olsun gerekiyorsa hazır olduğunda söyle tanıtımını, bannerini gireyim dedim bana "Benle niye kinayeli konuşuyorsun, ben bu siteyi senin siteni taklit etmek için açmadım" dedi... Halbuki beni tanıyan bilir edeplice olduktan sonra her yeni tiyatro sitesini tanıtırım. (yani tanıtırdım) Neyse böylece linkini vermiş oldum girin arada, arkadaş gençtir teşvik etmek gerek.

Daha başka neler ekleyebiliriz alternatif bütçeye? Yıllar önce yazdığım ve bir amatör grubun oynadığı oyunum vardı (Ben beğenmemiştim o yıllar sadece yazılı basında çalıştığım ve yazılı basında karşılıklı konuşmalara dayalı mizah yazma alışkanlığımdan olsa gerek çok fazla diyalog vardı görselliği, aksiyonu bir türlü ekleyemiyordum) Onu elden geçirip yada TV'ler için senaryo yazmış biri olarak, en azından bir sürü beş para etmez çocuk oyunu okulları dolaşıyorken ben oturup oyun yazıp hazır tiyatro dünyasında bu kadar çevrem oluşmuşken, hazır sözüm geçiyorken, hazır en çok okunan site elimin altındayken bu oyunu yada oyunları yazıp, yayınlatmayı deneyebilirdim. Yanlış hatırlamıyorsam Ali Kırkar hocam (yada Dersu muydu?) kafamdaki bir iki oyun projesinden bahsedince baya ısrarla yazmamı istemişti ve bende Kemal Sunal filmindeki gibi namusluyum ya.. Şimdi değil, ancak bir gün siteyi kapatırsam yazarım demiştim. Yazar mıyım? Bilmem.. En azından bir süre tiyatrodan uzak duracağım seyirci olarak bile..

Başka neler olabilirdi alternatif bütçemizde? Çok şey. Bir çok kendini bilmezin yaptığı gibi 2 karton dekorla, 3 tane üç kuruşa çalışacak tiyatro bölümü öğrencisiyle çocuk tiyatrosu yapımcılığına soyunup Assitej (Uluslararası Çocuk Tiyatroları Derneği üyesi olmamı da Assitej'e çaktırmadan kullanıp) okul okul gezip paraya para demeyebilirdim mesela. Tabi tiyatrom reklam avantajı da bulunmaz fırsat olurdu.

Ve daha bir sürü şey yapabilirdim.... mi? Yapamazdım. Çünkü beceremiyorum. Bir önceki yazımda dediğim gibi gelsin reklam verelim diyen Vira kozmetiğe bana reklam verecekmişsiniz diye gitmeye utanmış biri bunları hiç yapamazdı.

Ben bu alternatif bütçeyi beğenmedim.

Hem zaten benim gerçek bütçem ennnn güzeli. İşte 8 yılın karı tiyatrom ana sayfasında duruyor. Hangi para alabilirdi bu güzel dostlukları, bu sevgileri? Kaça satardınız bu sevgilerinizi?

Artık bütçeyi kapadığımıza göre içimiz rahat peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsun sorusuna yanıt aramaya başlayabiliriz sevgili dostlar

O da yarına kalsın.

Neden Kapanıyoruz?
Bir önceki yazı
Bilanço

(Kaynak: 3. Abdülhamid, "Son Veda-4"