31 Mart 2008 Pazartesi

Kapağını bulan tencere!




Not: Başlığı ben attım. (HB)
.
YAŞAM KAYA İLE SÖYLEŞİ
.
Eleştirisi Olmayan Tiyatro Hiçbir Zaman Nitelik Taşıyamaz
.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
.
Sanat eleştirmenliği eğitimi aldım. 9 yıldır tiyatro eleştirisi yazıyorum. 1998’de http://www.genctiyatro.com/’ da yazmaya başladım ve şuan http://www.tiyatroonline.com/ da editörlük yapıyorum. Ayrıca Radikal 2 ve Birgün gazetelerinde zaman zaman eleştirilerim yayınlanıyor. Yeni çıkan ‘ Tiyatro Gazetesi’nde yazarım. Son olarak İngiltere basının da yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeniyim.
.
Politik tiyatrolar hakkında ne düşünüyorsunuz?
.
Politik tiyatro 1980’ de olan askeri darbeden sonra pek ilerleyemedi. Özellikle özel tiyatroları çok etkiledi bu darbe. Sanatçıların özgür olamaması politik tiyatronun yıkılmasına neden oldu. Fakat 1980’den sonra Dostlar Tiyatrosu, Ankara Ekin ve Ankara Sanat tiyatrosu politik tiyatro yapmaya devam eden nadir tiyatrolardır. Mesela enteresan bir olay vardır. Genco Erkal izleyici bulamadığı için Efes Pilsenin sponsorluğunda politik tiyatro yapmaya devam etmiştir. Aslında politik tiyatronun duraklama dönemine girmesinde en büyük etki Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla karşıt görüş diye bir olgunun kalmamasıdır. Haliyle o dönemden sonra yaşayan insanların da politik olmaması, politik tiyatronun gerilemesine neden olmuştur. 2000’li yıllara bakacak olursak, küreselleşme ve emperyalizm insanları politikaya karşı soğuttu. Bu yıllarda politik olaylardan çok cinsel içerikli ve toplumu ilgilendirmeyen konularla ilgili oyunlar oynandı. Tiyatroda tam bir fastfood havasında oyunlar oynandı. Dar sahneler, tek perdeli oyunlar tabi bu da politik tiyatronun tükenmesine neden oldu. Çok ilginçtir bu dönem de Marilyn Monroe ile Einstein’ ı aynı sahnede gördük. Zaten 3. dünya ülkelerinden olan Türkiye de politik tiyatronun ilerlemesi beklenemez. Çünkü yapılan işlerle insanlar toplumsal yabancılaşmaya itiliyor. Hayalcilik köreltiliyor. Ve maalesef tiyatro kişiler üzerinden ilerliyor. Eğer popüler değilseniz seyirci tarafından kesinlikle dikkate alınmıyorsunuz. Devlet tiyatrolarında bazen politik oyunlar oynanıyor ama onlar da devlet kontrolünde olduğu için toplum üzerinde çok etkili olamıyorlar.
.
Tiyatronun eğitim misyonu olmalı mı?
.
Tiyatro zaten bir misyondur. Zaten bir eğitimdir. Misyonsuz bir tiyatro olmaz. Misyonu olmaması başı boşluğu gösterir. Gençlere bakıyorsun Avrupa Birliği’nden fon alıp grup kuruyorlar. Türkiye de bunu en iyi yapan gruplar Tiyatro Dot ve yeni kurulan Tiyatro Gaf’tır. Ama onlarda cinselliği ön plana çıkartarak bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Evet cinsellik tiyatro da olmalı ama dozu kaçtığı zaman ve eğiticilik misyonundan uzaklaştığı zaman mide bulandırıcı bir hal alıyor. Türkiye de bu misyonunu kaybetti çünkü oyun seçimleri yanlış.
.
Biliyorsunuz tiyatro insanı insana insanla insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir. Bu yüzden oyunlarda aşırı teknoloji kullanılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
.
Aslında bu oyundan oyuna değişiklik gösterir. Öyle bir oyun çıkar ki karşınıza kullanılan efektler ve ışık oyunları sizi çok etkiler ve yerinde yapılmıştır. Tiyatro insana dayalı bir sanat evet ama siz hala 1980’lerin dekor-ışık-teknoloji yapısını kullanıyorsanız hata yaparsınız. Teknoloji önemlidir çünkü tiyatronun devinimsel yapısını da geliştirir. Çünkü sinemaya gidince bir efekt arıyorsunuz, hissetmek istiyorsunuz. Tiyatroda da kullanılması seyirci kitlesini artırır kullanılmasının bir zararı yok tabi yerinde kullanılıyorsa. Mesela zamanında Levent Kırca sahneye uçak indirmişti ama bu abartı olmuştu Abartı olmadan teknoloji kullanmak lazım.
.
Eğitimle iyi oyuncu olunabilir mi yoksa oyunculuk doğal bir yetenek mi?
.
Bence oyunculuk doğal bir yetenek. Eğitimle sadece bileyebilirsiniz. Sonuçta büyük oyunculara baktığınız zaman eğitim almamış genelde alaylı olarak doğuştan gelen yetenekleri ile oyunculuklarını ortaya koymuşlardır. Bu aslında şuna benziyor, kötü bir marangoza en iyi ağacı da verseniz iyi bir iş çıkmaz. Ama iyi bir marangoz ustası o ağaçtan en iyi mobilyayı çıkartır. Fakat bunu diyorum diye eğitimden vazgeçmemiz mümkün değil. Eğitim de önemlidir.
.
İngiliz basınında da eleştirmenlik yapan biri olarak; Türkiye Tiyatrosu ile İngiliz Tiyatrosunu değerlendirir misiniz?
.
İngiliz tiyatrosu ilk yeniliklerin denendiği ve çıktığı yer olarak bilinir. İngiliz tiyatrosundaki bu yenilik kavramı toplumun sanatsal gücüdür. Özellikle Rönesans döneminde Lordların, derebeylerinin ve kraliçenin tiyatroya verdiği önem önemlidir. Çünkü Kraliyet Tiyatrosu kurulmuş ve halkında bu oyunları izlemesine izin verilmiştir. Oysa Osmanlı da sarayda gösterilen oyunlar halka kapalı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. İngilizler, 1400’lü yıllarda Shakespeare’ in çıkışı dünyayı sarsmıştır. İngiliz tiyatrosu 400 yıllık bir tarihe sahiptir fakat Türk tiyatrosu daha 100 yıllık bir süreci kapsar. İlk başlangıcı Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir. İngiliz toplumu zaten tiyatral bir toplumdur. Churchill İngiliz Tiyatrosu’nda yeni dönem denemeler arasında önemli yer tutar. İngiliz tiyatrosuyla Türk tiyatrosunu kıyaslamak çok zordur çünkü İngiltere de sahne sadece bir şehirde en az 50 sahne vardır dolayısıyla seyircisi de çoktur. Düşünün Londra’da benim bildiğim 138 sahne var. Yılda kaç oyun oynandığını düşünün. İngiliz tiyatro dergilerini inceliyorum sıklıkla. Mesela bu sezon 58 yeni oyun merhaba demiş Londra’da. Bizim ülke çapında bu kadar oyunun oynandığından şüpheliyim. Oysa Türk Tiyatrosuna bakıldığında İstanbul gibi bir ilde 30 sahne varsa, ülkenin teatral anlamda geri kalması çok normaldir. Bi’de üstüne sahnelerimiz yıkılmaya çalışılıyor. Geri kalmış bir ülke olmamızın yanında, kültürünü de yitirmiş bir ülke konumundayız. Aslında işin aslı Türkiye de tiyatro hala meslek haline gelmedi. Mesleksiz bir sanattan bahsediyorsak yeni denemelere açık olmasını bekleyemeyiz. Doğal olaraktan taklitten öteye gidemeyiz. Yeni grupların bir çoğu taklit niteliğinde ki onların bile bir sürü eksiği olduğu için taklit bile olamayacak kadar kötü durumdalar. Türkiye de İngiliz tiyatrosunu en iyi uygulayan gruplardan biri Tiyatro Dot . Churchill’in For Away ve Philip Ridley’in Kürklü Merkür oyunlarını sahneleyen Tiyatro Dot’ u başarılı buluyorum.
.
Türk tiyatro seyircisini değerlendirecek olursanız; İngiliz seyircisinden farkları nelerdir?
.
Öncelikle Türk seyircisi düşünmüyor. Oyunu düşünmeden izliyor. Sahnedeki olayları yorumlayamaz ve eleştiremezseniz nitelikli bir seyirci olamazsınız. Bunun nedeni de eğitim sistemimizde eleştirel düşünmenin olmamasıyla alakalı. Yine durum dönüyor dolaşıyor olay 1980 askeri darbesine gidiyor. 80 darbesi ile her şey yara aldı ama en önemlisi toplumsal kültür yok edildi. Gerici-dinci kesime bırakıldı toplum. Bu eğitim sistemi içerisinden çıkan tiyatro seyircisinden de düşünen, eleştiren, yorum yapan ve üreten biri olmalarını beklemek yanlıştır. İngiliz seyircisi kendi geçmiş birikimini bilerek dünyaya bakıyor. Sanatınız özgür olursa seyirciniz de özgür oluyor. Örneğin 2004-2005 sezonunda oynayan Kürklü merkür’ün galasında İngiliz seyircisi oyunun oynanmaması işin tepki koymuşlardı. Oynanmasını engellemek için sahneye bile çıkmışlardı. Ama oyun yine de oynandı. Yani sansür değil, tepki gösterildi oyuna. Fakat Türkiye’de daha eleştirmen olarak bir oyuna kötü dediğimiz zaman ortalık ayağa kalkıyor. Seyirciden nasıl düşünmesini, oyunları eleştirmesini bekliyoruz? Her oyunu alkışlamak zorunda değiliz. Türk seyircisinin eleştiri sistematiği olmadığı için bizim tek tepkimiz alkıştır. Seyirci gerçekten neye inanarak tiyatroya gittiğini bilmiyor. Oyundan çıktığı zaman aklında hiçbir şey kalmıyor. Kendi tiyatrosuna fikirsiz bakıyor.
.
Türk tiyatrosunun günümüzdeki konumuna bakacak olursak tiyatro oyuncularının dizilere geçişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
.
Şuan içinde Türk Tiyatrosu’nun ciddi sorunları var. Mesela seyirci, yazar, oyuncu, eleştirmen bunların hepsi birer sorun. Olayı dar alanda düşünürsek, siz evinizi bir yabancıya teslim edip gider misiniz? Özel eşyalarınızı teslim eder misiniz? İşte bu oyuncularda tiyatrolarını fikirsiz insanlara bırakıyorlar. Oyuncu tiyatrosuna sahip çıkmıyorsa halkın sahip çıkmasını bekleyemeyiz. Oyuncu geçinemiyor. Hangi meslek grubu geçinebiliyor ki? Bence bu bir bahane değil. Popüler kültüre entegre olmuş oyuncunun kendine de topluma da verebileceği hiçbir şey yoktur. Aslında Türk tiyatrosunu küçümsememek lazım Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre oyunundan sonra halk 5. Murat’ın tahta geçmesi için saraya yürümüş ve tepki göstermişlerdi. İsterse oyuncu izleyeni devrim yapmaya bile yönlendirir. Oyuncu sahnesinden ayrı kalırsa, izleyen de fikirsiz hüviyetsiz kalır. Şimdi oyuncuları sahnede bulmak zor çünkü topluma yabancılaşmış durumdalar.
.
Türkiye de tiyatroya ilginin azlığını neye bağlıyorsunuz?
.
Düşünmeyen eleştirmeyen bir seyirci kitlesi var. Tiyatroyu angarya olarak gören bir toplum var. 1980 askeri darbesinin baskıcı yönetim kanunları insanları kendi tiyatrosundan hızla uzaklaştırdı. Okumayan insanın tiyatroya gitmesini beklemek mümkün değildir. Tiyatro çok geniş bir alan her şeyi içinde barındıran bir sanat türü. Günde 40 dizi izletir, 1000 reklam izletirsen insanların nasıl tiyatroya gitmesini beklersin? Medya geminin kaptanı gibi her şeyi o yönetiyor toplumu bile. Türk seyircisinin içinde bulunduğu durum çok vahim tabi ekonomi de çok önemli bir faktör ama bu bir bahane değil.
.
Okullarda tiyatro ile ilgili neler yapılmalı ve son zamanda yapılanları( okullarda ki drama derslerini) yeterli buluyor musunuz?
.
Okullarda ki drama dersleri yeterli değil. Çünkü drama eğitmenlerinin aldığı ders yetersiz. Kesinlikle tiyatral eğitim verilmiyor. Bu yüzden çocukların aldıkları drama dersleriyle tiyatroyu sevmesini bekleyemeyiz. Tiyatronun felsefesi olmalı. Drama eğitmenleri bu tiyatro felsefesi çerçevesinde yetiştirilmeli. Araştırma yapmayı bilmeyen hocalar var, hangi yaş grubuna hangi oyunları oynatması gerektiğini bilmiyorlar. Bir de sansür var mesela Nazım Hikmet oyunu oynatılamaz. Sistemin değiştirilmesi lazım Necip Fazıl oyunları ile tiyatro sevgisi geliştiremezsiniz. Dinsel baskılarla tiyatro eğitimi veriliyor bunu rant haline getirmiş hocalar mevcut. Doğal olarak hiç eğitmenlik bekleyemezsiniz.
.
Çocuk oyunları hakkında ne düşünüyorsunuz? Oyunlar hazırlanırken pedogoglardan yardım alınmalı mı?
.
Nitelik yok, nicelik olarak çok. Paylaşımcılığı öğreten çocuk oyunları yok. Bireyselciliğin ön planda olduğu Şirinler tadını verecek oyun yok. Mesela Gülen İpek Abalı bir çocuk yazarı var ve iyi oyunlar yazıyor. Kitapları var iyi işler çıkartıyor. Benimde yazdığım bir oyun var 96. sokak adında yayınlandı. Bir çok ilde oynandı; Tokat, Urfa, Siirt, İstanbul, Bursa, Balıkesir ve Düzce aklıma gelen ilk iller. Paylaşımdan uzak bireysel oyunlar çocukların hayal dünyasını öldürüyor. Hayal dünyası olmayan bir çocuk toplumu düşünmez. Gruplar var çocuk oyunları oynuyorlar, iki palyaço koyuyorlar ve rant elde etmeye çalışıyorlar. Çocukların beynini zehirliyorlar. Doğal olarak çocuk oyunlarında ciddi sorunlar oluşuyor. Mesela Bursa da Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali gerçekleştiriliyor. Ona da 5 grup falan gelip oyunlarını oynuyorlar. Türkiye de tek bu festival aklıma geliyor. Düşünün 70 milyon nüfuslu ülkede tek bir çocuk gençlik festivali var. Bu yüzden çocuk oyunlarında nitelik yok. Yazar yok, festivali yok, paylaşımı yok. Çocuk tiyatrosundan gelişme beklemek hayal görmek gibi bir şey olur. Mutlaka paylaşım konularının yer aldığı çocuk oyun yazarları ve grupları yetiştirmemiz lazım.
.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
.
Son olarak eleştirisi olmayan tiyatro hiçbir zaman nitelik taşıyamaz. Olayın aslı budur.
.
(Kaynak: tiyatrom)