Kapitalizm, her alanda olduğu gibi, yayımcılık alanında da; insan için ürün yerine, ürün için insana gereksinim duyuyor... Yeter ki, okusun ve unutsun... Aynı sorunlar içinde bocalasın ve yeniden tüketmek için kitap satın alsın...
Bu pazara hizmet eden, kirlenmiş yerlerimizi temizlememiz için, peçetecilik işlevi gören kitap ekleri, insana en uzak olan kitapları ve bunları yayımlayan yayınevlerini vitrine taşıyor...
"Ne kadar reklam, o kadar kitap tanıtımı" anlayışıyla hareket eden kitap ekleri, hangi düşünüşe yakın olursa olsun, söz konusu "reklam pastası" olunca, ister istemez kapitalist mantıkla yaklaşıyor duruma...
Onlarca yıldır okuduğum Cumhuriyet gazetesi de böyle davranmak zorunda kalıyor... Belleğim beni yanıltmıyorsa, örnekse Sorun Yayınları kitapları, pek tanıtılmıyor Cumhuriyet'te...
Oysa, yine örnekse Remzi Kitabevi'nin, en kıytırık kitapları bile, çok rahatça yer bulabiliyor Cumhuriyet'in kitap ekinde...
Bu haftaki (1 Mart 2007 tarih ve 889. sayı) Cumhuriyet KİTAP'ta; Kapakta TÜYAP Bursa 5. Kitap Fuarı gündeme gelirken, hemen kapak içi her zaman olduğu gibi Yapı Kredi Yayınları'na ayrılmış...
Üçüncü sayfada, Yapı Kredi Yayınları'nın yaratıcı meleği Enis Batur, tüm "sevecenliği" ile vitrindeki ışıltılı köşesinden, serçe görmüş şahin gibi bizlere gülücükler atıyor...
Dördüncü ve dörtbuçukuncu sayfada Say yayınları gündeme geliyor...
Beşinci sayfanın yarısını, parayı bastırarak, edebiyatın gizemli bir hal alması için savaşım veren Can Yayınları işgal ediyor...
Altıncı sayfada, edebiyatın, biraz daha pazarlanır hale gelmesi için savaşım veren Selçuk Altun'un köşesi kendini dayatıyor...
Yedinci sayfa, olduğu gibi İş Bankası'na satılmış!..
Sekizinci ve dokuzuncu sayfalar, insanların emeğin iktidarına doğru yürümesinin önünde engel yada (en azından) bu çabaya ortak olmayan, edebiyat esnafının, Bursa Kitap Fuarı için, hangi tezgahta tezgahtarlık yapacaklarını anlatan programa ayrılmış...
Dokuzuncu sayfanın yarısını kaplayan Güncel Yayıncılık, derginin bu kısmını "kapatmış"!..
Onuncu sayfa, yine tezgahtarlara ayrılmış...
Onbirinci sayfa, Bilgi Yayınevi'ne satılmış!..
Onikinci sayfanın çeyreğini "kardanadam" kiralamış... Diğer kısmında, yine tezgahtarlar boy göstermiş!..
Onüçüncü sayfayı da Kabalcı Yayınevi satın almış!...
Ondördüncü sayfada TÜYAP BURSA 5. KİTAP FUARI'na Katılan Yayınevleri'nin listesi var... Bu arada, 2. Gaziantep Kitap Fuarı'nı düzenleyen şirket, bu sayfanın bir kısmını kiralamış...
Onbeşinci sayfa; Ayrıntı Yayınevi'nin reklam parası vererek elde ettiği bir alan olarak kendini okura sunuyor...
Onaltıncı sayfada boy gösteren Metin Celal'in; Mevlana Celalettin Rumi'ye ayırdığı yazısını, celallenmemeye çalışarak, midemi tutarak ve kalp krizi geçirmemeye özen göstererek ve tabii ki zor zahmet bitirdim...
Onyedinci sayfayı satın alan Doğan Kitap, Petrol Ofisi bile satın alacak bir güce sahip olan anlayışı temsil ettiğinden, duruma şaşmamak gerekir...
Onsekizinci sayfayı; yine İş Bankası satın almış...
Ondokuzunca sayfa, bir başka yayın tekeli olan Merkez Kitaplar'a ait. Parası ödenmiş ve satın alınmış...
Yirminci ve yirmibuçukuncu sayfalarda dişe dokunur birşeylere değinilmek istenmiş...
Yirmibirinci sayfanın yarısını Günışığı Kitaplığı kiralamış...
Yirmiikinci ve yirmiikibuçukuncu sayfalar, Anahtan Kitaplar'a ayrılmış...
Yirmiüçüncü sayfanın yarısı, www.tudem.com adlı şirket için özgülenmiş...
Yirmidört ve yirmibeşinci sayfalarda Kanguru Yayınları arz-ı endan ediyor...
Yirmialtı ve yirmialtıbuçukuncu sayfalar "Kısa Kısa" ya ayrılmış...
Yirmiyedinci sayfanın bir kısmı "homerkitabevi" tarafından kiralanmış...
Yirmisekizinci sayfa Antartist'e ait...
Yirmisekizbuçukuncu sayfa Mayıs Yayınları'nın bir kitabını tanıtıyor...
Yirmidokuzuncu sayfanın yarısı da Örgün Yayınevi tarafından satın alınmış...
Yazarken benim sabrım taştı, sanırım okurken de sizin...
Tam kırksekiz sayfadan oluşan dergi, nesnel koşulların dayatmasıyla, tamamıyla kapitalistçe davranmak zorunda kalmış!...
Bu arada, Remzi Kitabevi'nin tanıtımını "yapmak zorunda kalan" Cumhuriyet'in, bu yayınevinden çıkan "Nazilerle Beş Yıl" kitabını "irdeleyen" bir paragrafı buraya alalım:
"(...) Gençler, Hitler'in ırkçı politikasını yakından izleme olanağını buluyorlar. Baskı sonucu Almanya'yı terk eden profesörler oluyor. Hitler'in iktidarı ele geçirdikten sonra nasıl kadrolaştığını bilmek açısından önemli bir belgesel yapıt 'Nazilerle Beş Yıl'. Üniversite rektörleri değiştirilip kendi yandaşları atanıyor yerlerine. Irkçı olmayanlar baskı altında tutulup sindiriliyor. Günümüzde de bu tip kadrolaşma örneklerine tanık oluyoruz. Türk öğrenciler, Almanca öğrenip çevreleriyle uyum içinde yaşamaya çalışıyorlar. Her olanaktan yararlanıp kendilerini yetiştiriyorlar. Sözgelimi; bir hafta içinde kızakla kaymayı öğrenip dağa çıkıyor ve kayıyorlar."
Almanya ve dünyada kan gövdeyi götürüp, faşizm acımasız biçimde her türden insan haklarına saldırırken ve ilericiler göğüslerini siper ederken, "...kızakla kaymayı öğrenip dağa çıkıyor..." olmak ne anlama geliyor?.. Cumhuriyet KİTAP, buna benzer soruları soramaz... Yasaktır sorması... Onun yapabileceği tek şey, reklam alırken kapitalizmi yeniden üretmektir!...
tıkla