19 Eylül 2007 Çarşamba

Yazarlar hesaplaşıyor...

Bay Başkan’a sorularla yanıtımdır…


Bülent Habora


TYS Genel Başkanı Bay Enver Ercan’la bir söyleşi yapmış Mustafa Kara, Evrensel Gazetesi’nde (25 Mayıs 2006)… Benim “TYS ve demokrasi” başlıklı yazım çok kızdırmış Bay Başkan’ı. Ve yüklendikçe yükleniyor bana. Oysa geçen yıl ki Genel Kurul sonrası yazdığım “TYS Kongresi’nin ardından” başlıklı yazımda (Evrensel, 8.6.2005) bir 10. paragraf vardı ki, az yenilir-yutulur değildi. Ama o yazı kızdırmamıştı, Bay Başkan’ı. Ve “Hayır, Bülent Habora’nın söyledikleri külliyen yalan,” diyememişti. Neyse, “Sükût ikrardan gelir…”

Bay Başkan’ın söyleşisi üzerine öncelikle bir açıklama yapmak istiyorum. “Konuyla ilgili basına yansıyan yorumlar, eğer üyesi oldukları sendika üzerinde soru işaretleri doğuracak cinstense çok dikkatli davranmaları gerekirdi,” diyor Bay Başkan. O yazımı okuyanlar görürler ki, Türkiye Yazarlar Sendikası değil, Yönetim Kurulu’ndaki iki kişinin davranışlarıdır, sözünü etmek istediğim. TYS, Aziz Nesin’lerin, Demirtaş Ceyhun’ların, Şükran Kurdakul’ların, Güngör Gençay’ların, Cengiz Bektaş’ların ve diğer birçok üyenin kurduğu, geliştirdiği önemli, saygın bir kuruluştur. Buna Genel Başkan da olsa, Birinci Yardımcı da olsa kimse set çekemez.

Gelelim 30 Nisan 2006’ya, İzmir TÜYAP Kitap Fuarı’nın son gününe. O gün TYS Yönetim Kurulu’ndan Başkan E. Ercan, üye C. Boynukara, M. Alphan, M. Köz, TYS standına geliyorlar. Orada İzmir TYS Temsilciler Kurulu vardır, Başkan M. Erten, üye A. Gönen, R. Uğur, F. İşlek. Konuşurlar. Ve ben, birinci ağızlardan o günkü konuşmaları öğrendim.

Şimdi, yanıt yerine geçecek olan sorularımı soruyorum:

1) Bay Başkan, İzmir’de kurulduğundan bu yana seçimle işbaşına gelen Temsilciler Kurulu’nu görevden almaya ne zaman karar verdiniz? 14 yıldır İzmir’de olduğum halde tanıma şerefine nail olmadığım ve hiçbir TYS toplantısına ya da etkinliğine katılmayan F. Özelli adına ne zaman karar verdiniz? F. Özelli, TYS’ye ne zaman ve nerede üye oldu?

2) Gazeteci M. Kara, “İzmirli yazarların yaptığı açıklamanın hemen öncesinde yazarımız Bülent Habora’nın yazdığı yazı etkili olmuştur belki de…” dedikten sonra Bay Başkan şöyle diyor: “Ama kulaktan dolma, yalan yanlış bilgiler onlar. Zaten kendisi bu konuda en baştan sıkıntılıydı, seçimden hemen sonra yine gazetenizde yazdığı yazıda, ‘Şimdi bunlar buraya temsilci atarlar’ türünden şeyler söylemişti. Rahatının kaçacağını biliyordu.” Bay Başkan, M. Erten de, A. Gönen de, R. Uğur da, F. İşlek de benim tanıdığım en doğrucu insanlardandır. Ne kariyer meraklısıdırlar, ne de televizyonlarda, gazetelerde gözükmek meraklısı… Onlar yalan-yanlış söylemedikleri gibi, söylediklerinden de kıvırtmazlar… Gelelim bana. Rahatımın kaçacağını bildiğinizi söylüyorsunuz. Nasıl bir “Rahatlık” bu? Ben son üç yıldır ne TYS Temsilcisi’yim, ne de Temsilciler Kurulu’nda bir görev sahibiyim. Sıradan bir üyenin ne gibi rahatlığı olabilir? Sanırım sözünüzün arkasında durur, benim rahatımın kaçacağını nasıl bildiğinizi açıklarsınız…

3) Aynı bölümde, sanırım yine benden söz ediyor, Bay Başkan. “Birilerinin düzeni, tezgâhı bozulabilir bu süreçte. Bozulmalı da,” diyor. Nasıl bir düzen, nasıl bir tezgâh? Sözü edilen ben değilsem, kim bu düzenci, kim bu tezgâhçı?

4) Gelenekten dem vurulacağını, birilerinin demokrasi havarisi kesileceğini biliyormuş, Bay Başkan. Ve “Bülent Habora mani” yine ortaya çıkıyor: “Hatta bu kişinin Bülent Habora olacağını kestirmek için kâhin olmaya gerek yoktu,” diyor. Neymişim ben, diye soruyorum kendi kendime. Ve devam ediyor: “Karşısındakini karalayan, aşağılayan, baştan sona gerçekle ilgisi olmayan bir yazı yazdı,” diyor. Nerede karalamışım, aşağılamışım, bunu da açıklar sanırım Bay Başkan… Ayrıca, söylediklerim baştan sona yalansa, niçin, “Hayır, Cuma Boynukara, ‘Tüm Egeli yazarların isterlerse sendikadan istifa edebileceklerini, bunun kendilerini üzmeyeceği’ni söylememiştir, Bülent Habora yalan söylüyor,” demedi?

5) Şimdi gelelim, “Rahatının kaçacağını bilen” ve “Demokrasi havarisi” olan Bülent Habora’nın “Tezgâh”ına. Benim yazım 10 Mayıs’ta Evrensel’de çıkıyor. Yazı çıkmadan 4 gün önce (Büyük harfle yazıyorum, anlaşılsın diye: 4 GÜN ÖNCE) basın açıklaması yapılıyor. Şimdi bende de “Bülent Habora mani” başlayacak. Yazım yayınlanmadan, hatta yazmadan önce, İzmir’in kalburüstü yazarları, “Aaa, Bülent Habora yazı yazacak, biz de basın açıklaması yapalım,” diyerek imza topluyorlar. İmzacı saygın yazarların arasında 3 yıldır görmediğim Sefa Taşkın var, Erkan Sevinç var vd…. Bu “Bülent Habora mani”yi görünce, kendimde bir şeyler görmeye başladım. Bay Başkan 2 kez daha böyle gaz verse, önümüzdeki seçimde milletvekili adayı olabilirim. Hatta 4 kez gaz verse Cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunurum. Çıkmayan, hatta yazılmayan yazımla ben böylesine etkin olduktan sonra… Sahi Bay Başkan, ne düşünüyorsunuz bu yorumum hakkında?

6) Sınıflı yazarlar ilgili yine “Bülent Habora mani” çıkıyor ortaya. “O, Habora’nın bilinçaltının dışavurumu. Habora başka şeyler de söylüyor,” deyip, aylarca toplanmadıklarını ileri sürmemi eleştiriyor. Bay Başkan’a bir bulmaca sorusu: Bir şairimiz size, “Ben 4 ay önce üyelik için başvurdum, hâlâ bir yanıt yok,” deyince siz ne yanıt verdiniz?

7) Tüzük Kurultayı’nın yapılmayışını söylemem üzerine, “Çalışmalar yapıldı, yeterli sayıda üye gelmediği için, 3’te 2 çoğunluk gerekiyor, kongre olmadı,” diye kısaca geçiştiriyor Bay Başkan. Şimdi Bay Başkan, soruyorum size bir “Demokrasi havarisi” olarak: “Üyeniz olan, rahatının kaçacağını bilen Bülent Habora’ya Tüzük Kurultayı’nın tarihini bildirdiniz mi?Ne zaman bildirdiniz? Hangi yollarla bildirdiniz? Ben artık yaşlandım Bay Başkan, bu bildiriminizi anımsamıyor olabilirim. Siz gençsiniz, muhakkak bilirsiniz…”

Daha çok sorum olacaktı. Ama Evrensel okurlarını sıkmak istemiyorum. Nasıl olsa ben fırsat buldukça, her yerde ve her zaman gündeme getireceğim Bay Başkan’ı ve sağ kolu Bay Cuma Boynukara’yı. Çünkü ben, saygın olan örgütümün, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Aziz Nesin’lere ve diğerlerine layık bir kurum olarak yaşamasını istiyorum, yozlaşmasını istemiyorum…