14 Mart 2009 Cumartesi

Coşkun Büktel, A. Ertuğrul Timur, Mustafa Şükrü Demirkanlı!...

COŞKUN BÜKTEL'E AÇIK MEKTUP

Coşkun Büktel,
Beni ve yazdıklarımı önemsemiyor görünsen de cevaplayamayıp altında ezildiğin sorular karşısında nasıl bir ruh halinde olduğunu ana sayfanda çok net sergiliyorsun.
Fakat neden ana sayfanda yer verdiğin benim eski düşüncelerimi aramak için bu kadar uğraşıyorsun ki?
Neden kendini bunca yormak?
Çünkü ben bunların hepsini bugün yine söylüyorum.
İste, ben hepsini yeniden yazayım.
Zaten Feridun Çetinkaya'ya verdiğim yanıtta da vardı.
Sadece şu farkla ki, ben o dönem ne gibi nesnel şartlar altında bu noktaya geldiğimi de anlatıyordum,
sizin bana karşı tuzaklarınızı tutumlarınızı ve bunun karşılığında benim de olabilecek en insani tepkiyle "sizi yok saymayı ve sizinle ilgili bir tek yazıya bile yer vermeyeceğimi" açıklayarak.
Zira senin gerektiğinde hakkında övgü bile olan satırları cevap hakkı diye kullanmak için yaptığın ayak oyunlarını çok iyi biliyoruz hepimiz. Bu durumda da içinde Coşkun Büktel geçen hiç bir yazıya yer vermeme, var olanları da silmeyi tercih etmiştim ki hiç bir yayıncı bir yazıyı yayınlarken bu yazıyı ben sonsuza dek tutmakla yükümlüyüm gibi bir şartla yayınlamaz. Güncellendikçe eski sayılarını arşivlemeyen onlarca site vardır.

Coşkun Büktel,
Nereye kadar kaçabileceğini sanıyorsun?
İşte bir kez daha sorularla sıkıştın, bir kez daha insanlar delil diye tutturduğun videoyu izlemesine rağmen hiç de yüzdeyüz tartışmasız hak vermedi sana. Ve hiç kimse de sandığın gibi aptal değil. Eğer öyle olsa on yılda taraftar sayın bir elin parmaklarını geçmez miydi?

Coşkun Büktel,
artık ne zaman gerçeklerle yüzleşmekten kaçmayacaksın? ne zaman kafanı kendi kumundan çıkarmaya cesaret edeceksin?
Ve ne zaman azıcık da olsa dürüst olmayı deneyeceksin?

Coşkun Büktel,
Hadi diğer bütün her şeyi bir yana bırak,
Mehmet Atak'ın iddialarını yayınladın ve hala ana sayfanda. Ve bu iddialar tarafımdan çürütülmekle kalmadı Mehmet Atak'ın dürüstlüğü hakkında ciddi şüpheler uyandıran kanıtları ortaya çıkardı.

Coşkun Büktel,
Hadi beni boşver,
benim yanıt hakkımı da boşver,
bana yapman gereken açıklamayı da boşver,
Mehmet Atakın ipiyle kuyuya inip beni itham etmenden dolayı benden dilemen gereken özürü de boşver,
hatta bu da dahil beni al kendi kafandaki çöp kutusuna fırlat at

Ama az ama çok bir okur kitlen var ve o okurlarına özür borçlu değil misin?
O okurlarının da ortaya çıkan belgelere göre yeni gerçekleri okumak hakları değil mi*
nerede insana saygın?
Bir yazara yakıştı mı bu gerçeği insanlardan saklamak?
Bu dezenformasyon olmadı mı şimdi?
Hoşuna gitmedi diye yayınlamamak var mı?
Bu senin tarihine kirli bir sayfa olarak kazınmayacak mı?
Bunun vebalini taşıyabilecek misin her zaman karşına çıktığında ezilmeyecek misin?

Coşkun Büktel,
Bunu yayınlaman bana hiç bir şey kazandırmaz,
Senden gelecek özür de bana bir şey kazandırmaz,
Ama senin onurundan dürüstlüğünden çok şey götürür!
Bu doğrular ulaşması gereken kitleye kat kat fazla kişiye ulaştı
o nedenle bana bir şey kazandırmaz
Hatta sen ortaya çıkardığım belgeleri görmezden gelip diliyorsan onlar hiç yokmuş gibi yarın yine Mehmet Atak'ın yazdıklarını manşet yap
Ben bundan çok mutlu olurum çünkü seni biraz daha tanıtmaya ve ne olup ne olmadığını anlatmaya çok güzel bir örnek daha olur.

Ne kadar okurun olduğunu ikimizde biliyoruz.
Arka sıradakiler dizisinin sadece TV reytingi değil senin sitenin reytingini artırdığını da ikimizde biliyoruz.
Boşuna mı arka sıradakiler dizisinden bahsettiğin gün birden reytinginin artıp rekor kırdık diye sevinmen?
Elbette ki arama motorlarında bu dizinin hayranı Avrupa'lının teenage dediği muzip dille zıpçıktı denilen yaş grubu bu diziyi , dizideki oyuncu adlarını yazıp arattıkça senin sitende çıkıyor ve tıklıyorlar. Ve sen de reytingim artı diye seviniyorsun. oysa ki bu şirin zıpçıktıların bu senin gri soğuk sitende polemiklere boğulmayıp Arka sıradakilerle ilgili ne var diye bakıp çıktıklarını sende biliyorsun. Yok inanmam diyorsan sana ispatlarım da..

Yani tiyatro çevrelerinde yaratacağın yankı on yıldır olduğu gibi bir çay kaşığı suda fırtına yaratmaktan öte olmayacak ama boşu boşuna onurunu bir kez de bu nedenle zedeleyeceksin hepsi bu. Tabi eğer senin için hala onur kelimesi bir anlam ifade ediyorsa

Evet ben seni uyardım, insanlık görevimi yaptım, gel daha fazla onursuzlaşma, bu sansürcülüğün bana hiç bir şey kaybettirmez ama az da olsa okurlarından gerçeği ve iddialarının cevabını saklaman dezenformasyondur, sansürdür.
Sen benim nesnel nedenlerini açıkladığım sana yönelik kısıtlamalarımı sansür mü sayıyorsun
Tamam diyelim ben sansürcüyüm
Ama bu senin sansürcülüğünü temize çıkarır mı?

Tarihe bütün olumsuzluklarının yanında şimdi de sansürcü ve dezenformasyonunla geçiyorsun
Hayırlı olsun.
Bugün 16 mart 2009
Tarihe not düşelim
Coşkun Büktel Mehmet Atak'ın yazılı beyanını araştırmasız ve tereddüt etmeden yayınlayarak ve üzerine yorum girerek okurlarını yönlendirmiş, fakat bu iddiaların asılsızlığı bir yana Mehmet Atakın yazdıkları ve dile getirdikleri ile gerçekleri beyan etmediği gayet net ortaya çıkmışken Coşkun Büktel bunu görmezden gelmeyi ve okurlarını yanıltmayı tercih ederken sansürcülüğünü de dezenformasyoncu yanını da bir kez daha sergilemiştir!

Coşkun Büktel,
Şimdi bu yazdıklarımı çöpe atabilirsin
Gereken yerlere mesaj ulaşmıştır, ulaşacaktır.
Senin nezdindeki değeri benim değil ancak senin değerini, senin dürüstlüğünü gösterecektir ve bu çöp kutusu ise aslında çöpe attığın kendi onurundur!

Ertuğrul Timur

***

A. Ertuğrul Timur, bugün (16 Mart 2009) bana bir açık mektup göndermiş.

Coşkun Büktel

Timur'un hiçbir yazısını yok etmedik, etmiyoruz. Biz de, (tıpkı bizden ve "sıfır sansür" ilkemizden nefret ettikleri için 3. Abdülhamid lakaplı sansürcü Timur'u destekleyen sansürcü sitelerin yaptığı gibi) Timur'un "yazılarını"(!) ayrı bir bölümde yayınlıyor; ama sansürcü sitelerden farklı olarak, yayınladığımız Timur iftiraları hakkında okurları uyarmak amacıyla, o iftira bölümüne, "Timur'un Çöp Kutusu" adını veriyoruz.

Aşağıda bir kez daha alıntıladığımız şartımızı yerine getirmediği sürece (yani ona zarar vermek için "mafyatik yöntemlerle Trabzon'dan adam getirttiğimiz iftirası" için belge göstermediği veya bizi tatmin edecek ifadelerle özür dilemediği sürece) Timur'un yazılarına çöp muamelesi yapmaya ve onları yalnızca "Timur'un Çöp Kutusu"nda yayınlamaya devam edeceğiz. Timur'un "çöpleri" arasında, okurları kandırabilme ihtimali bulunan herhangi bir iftiraya rastlarsak, cevap veririz. Ama Timur'un onlarca sayfalık hacma ulaşan "çöplerindeki" her iftirayı cevaplamak zorunda değiliz. Timur'un iftira kuyusuna attığı her taşı ille de çıkarmaya çalışmak pek akılcı bir çaba olmazdı. Azılı sansürcülerin bize yönelttiği "sinsi sansürcü" iftirasına nasıl gülüp geçiyor ve aldırmıyorsak; herkesin her şeyi görmekte olduğuna inanarak, kafatasının içinde beyin yerine pirzola bulunmadıkça herhangi bir insanın o salak iftiraya kanacağını nasıl düşünmüyorsak; şu an itibariyle Timur'un ipe sapa gelmez iddia ve iftiralarını cevaplamak için mesai harcamaya gerek olduğunu da aynen öyle düşünmüyor ve unutmuş numarası yapan Timur'a şartımızı bir kez daha anımsatmayı yeterli buluyoruz:

.........."Ama şimdi Timur, bu açıklamamıza da cevap vermek isterse, bu kez, mafya olduğumuza ve ona zarar vermek üzere Trabzon'dan adam getirttiğimize dair iftirasını (öyle iki şahitle filan değil, bizim Özdemir Nutku iftirasını kanıtlayan delillerimiz kadar) inandırıcı delillerle belgelemek, ya da "bizi tatmin edecek ifadelerle", özür dilemek zorundadır."

..........(Kaynak: Büktel,
"Hiçbir şeyden çekmedi kurduğu yanlış ittifaklardan çektiği kadar")

NOT: Bizim "yalnızlığımıza" güvenerek, bize seyirciler önünde tartışma önerisi getirmiş olan iftiracı Timur, çöpe attığımız yazılarından birinde, Hilmi Bulunmaz'ın korkup o öneriyi reddettiğini söylüyor. Yani yine iftira atıyor:

Bulunmaz, öneriyi reddetmedi. Hem kendisi hem de benim adıma, Timur'a kameradan verdiği cevapta (Bakınız: Bulunmaz, "8 Mart 2009 tarihli konuşma") bir karşı öneri getirdi: Timur'a, seyirci önünde ve tribün gürültüsü altında değil: kamera karşısında ve "teke tek" tartışalım, dedi. İster benimle, ister Büktel'le tartışabilirsin, dedi. Benimle tartışırsan orada Büktel olmaz, Büktel'le tartışırsan orada ben olmam; tartıştığımız mekanda, kamera başında durması için bile üçüncü bir kişi olmaz, dedi.


Ama İATP-G ve Mustafa Demirkanlı tarafından bugünlerde adeta bayrak yapılan, Demirkanlı tarafından "efsane yayıncı" olarak tanımlanan Timur; arkasında birileri bulunmadıkça benim ya da Hilmi'nin karşısına çıkmaya cesaret edemediği için, öneriyi asıl kendisi reddetmiş olduğu halde; "Hilmi'nin korkup öneriyi reddettiğini" açıklamayı tercih etti.

Hey gidi, İATP-G!... Hey gidi "koca" Boğaziçi Üniversitesi!...


***
Kanıtla

Büktel!
Ben Hilmi Bulunmaz ve sana topluluk önünde salon ortamında panel teklifini yaptıktan
sonra bir daha bu konuya değinmedim çünkü ben kamuoyu önünde yazılı beyanla
yaptım aynı yoldan yanıt bekleme hakkımı kullandığım
için özellikle sessizce yanıtı bekledim, hala da bekliyorum.

Bu söylediğin cümleler bana değil Ömer F.Kurhan'a aittir. Onun yorumudur.
Bir kez daha dikkatlice tara yazılanları..

Esasen bu bir ayrıntıdır sorduğum onca sorular ortada dururken çok da önemsediğimi söyleyemem ama siz
bu ayrıntlarla kaçamak yaptığınız için bu kez ben size bir senin, bir Hilmi Bulunmaz'ın,
bir Burak caneyin, Bir de Recep Tayyip Erdoğan'ın tarzı
olan maço, sokak ağzıyla, kabadayı ağzıyla yanıt verip kanıtla kanıtlamazsan
şerefsizsin dedim
Evet hala da arkasındayım. Kanıtla
Sakın benim adıma yazı imal etmeye kalkma zira ben o tarihten itibaren zaten yazılarımı
birebir tiyatrodergisi, iatp-g ve ömer faruk Kurhan'a da iletiyorum ve onlar da eksiksiz yer veriyor.
Eğer kanıtlarsan ki bu mümkün değil ben böyle bir yazılı beyanda bulunmadım böyle bir yorum yapmadım ama yine de kanıtlarım diyorsanben yanılmışım özür diliyorum diyeceğim. Kanıtlayamazsan sen yanılmışım özür diliyorum diyeceksin. Yok sen kanıtlarsan ve ben yanılmışım özür dilemiyorum dersem ben şerefsizim; Aynı şekilde sen kanıtlayamaz ve yanılmışım özür diliyorum demezsen sen şerefsizsin. Yani senin için ne geçerliyse benim için de aynısı geçerli.Fakat bunları boşver sen asıl hala yanıtlayamadığın esas soruna gelmeye ne dersin? Bu asıl sorunlardan kaçmak böyle söz düellosuyla göz boyamak da şerefsizlik , onursuzluk değil midir?

ben yanılmışım özür dilemiyorum dersem ben şerefsizim;cümlesi elbette "ben yanışmışım özür diliyorum demezsem ben şerefsizim" olacaktırdüzeltirim.

***

Ömer F. Kurhan
16 Mart 2009

kimdenFaruk Kurhan <fkurhan@gmail.com>kimeErtuğrul Timur <aetimur@gmail.com>
cctiyatroyun@gmail.com,buktel@yahoo.com,Mustafa Demirkanlı <mdemirkanli@tiyatrodergisi.com.tr>
tarih16 Mart 2009 Pazartesi 21:24konuRe: BÜKTEL KANITLAMAZSAN ŞEREFSİZSİN!gönderengmail.com
ayrıntıları gizle 21:24 (17 dakika önce) Yanıtla
Bu ark.ların TİYATROM'u sansürcü ilan etmek için imal ettikleri Mehmet Atak tanıklığınının "Mehmet Atak Skandalı"na dönüştüğünü görmezden gelip kendilerini tekrar etmeleri, bu rezilliğe rağmen TEK'e TEK programlarıyla reyting yükseltme sevdalarında olmalarını açıkçası ciddiye alınabilir görmüyorum. Büktel tiyatrocuların tanıklığını da aşağılayacak düzeyde tiyatro düşmanı bir yere savrulduğunu kendi kurduğu cümlelerle kanıtlamış oldu. Yani ne söylese biraz daha batıyor. Kendisi aleyhine bir kanıt kişilik haline gelmiş durumda. Okur haklarını, yazar haklarını, son olarak tiyatrocuların tanıklığını aşağılayan bu zihniyetle muhatap olunabilir mi? Tabii ki olunabilir. Fakat ciddiye alınmaları için yeni bir Mehmet Atak olayı daha imal etsinler ki, Ertuğrul Timur araştırmacı yayıncılık dersi vermeye devam etsin. Böylece bu tartışmadan bir kamusal fayda daha elde edilmiş olur. Özellike İleteşim Fakültesi öğrencileri'nin Ertuğrul Timur'un yanında staj yapmalarında fayda görüyorum. Paparazzi kulvarında karar kılanlara ise, tabii ki Bulunmaz-Büktel yayıncılık hattını referans gösteremiyorum; Aykut ışıklar gibi ustalar dururken çıraklarla muhatap olmanın onlar adına da bir anlamı yoktur düşüncesindeyim. Herkese saygılar...