16 Mart 2009 Pazartesi

Coşkun Büktel, A. Ertuğrul Timur, Mustafa Şükrü Demirkanlı!...

Şehir Tiyatroları sansüründen sonra bu kez de Tiyatro yayıncılığında "Sansürle Suçlayanların Sinsi Sansürü"...

11.03.2009

Eski TİYATROM sitesinin editörü Ertuğrul Timur, sansür iddiasıyla karşı karşıya kalınca, tarafların çeşitlendiği bir tartışma yaşandı. Suçlamayı yapan Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'ın sitelerinde Ertuğrul Timur'un yazılarını ört bas etme ve sonrasında açık sansür uygulamaları yapıldı. Ertuğrul Timur tiyatrocuların da tanıklık edeceği bir tartışma ortamında sansür suçlamasının ele alınmasını önerdi. Büktel ve Bulunmaz, Ertuğrul Timur'un katılıma açık toplantı önerisini reddettiler. Küfür, hakaret, sövgü içeren bir yazıya yer vermediği için sansürcü davranmakla suçlanan ve bir yıl önce kapanmış olan tiyatrom.com sitesinin editörü Ertuğrul Timur tiyatro dünyasında polemikleri ve çeşitli iddialarıyla yer edinmeye çalışanları nihayet 1 yıl aradan sonra teşhir etmeye karar verdi ve bunu da kendisini sansürcülükle suçlayan kişilerin sitelerine de iletti. Diğer tiyatro yayınlarının tümünü sansürcülükle suçlayan ve sıfır sansür vaad eden Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel'e ait siteler sansürcülük iddiasına yanıtla birlikte haklarında bir çok gerçek de ortaya çıkarınca önce bu yanıtları sıfır sansür vaadleri gereği yayınlasa da bir sinsi sansüre tabi tutarak gözlerden kaçırmayı, ardından açık sansürü uygulamaya koydular. Ertuğrul Timur'u destekleyen İATP-G (İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu Girişim) tiyatrom'un geçmişte tiyatro dünyasına verdiği büyük hizmetin ve yapıcı tavrının altını çizdi. Bu desteğin üzerine sansürlendiğini iddia eden ve kendileri sıfır sansür vaadedenler İATP-G ve Ömer F.Kurhan'ın yazılarına da sansür uygulamaya başladı. Ertuğrul Timur tarafından "sinsi sansür" tarafından tabir edilen uygulamaya geçerek ve bununla da kalmayıp bu yanıtları asıl iddialarının yer aldığı sitelerinde değil Ertuğrul Timur ve İATP-G üyesi Ömer F.Kurhan'a hakaret niteliğinde "Çöp Kutusu" adıyla açtıkları bir blogda yayınlamaya ve burada da dizgisi, tasarımı bozuk bir şekilde yer vermeye başladılar. Yayıncılık etiği ve yasalar gereği cevap hakkı iddianın yer aldığı yayınlarda yer alması gerekirken hem farklı bir blog açıp, hem okunmayacak şekilde hemde çöp kutusu olarak nitelenerek hakaretle yer verilmesi sözde yazıların yayınlandığı ardına gizlenen bir yalan ve sansürden öte hakaret niteliği taşımaktadır. Tiyatro Dergisi, İATP-G , Tiyatrom internet sitesi eski okurları, Tiyatrom Facebook grup üyeleri ve Tiyatro severler durumu protesto ediyor. Bu kişilere ait blog ve sitelere haber, yazı gönderilmemesi ve tanınmaması yolunda görüşler ağırlık kazanıyor. Bu protestoyla paralel olarak İATP-G bu konuda bir ayrı blog açarak konuyla ilgili tüm yazılanları bu alanda toplamaya başladı. Ayrıca kapanışının ardından tam bir yıl geçen www.tiyatrom.com adlı siteyi www.tiyatrodunyasi.com sitesi de yaptığı özel haberle, ve okur görüşleriyle anıyor. Konuyla ilgili gelişmeleri izleyebileceğiniz yayınlar.http://iatp-g.blogspot.com/http://www.iatp-web.orghttp://www.tiyatrodergisi.com.trhttp://www.tiyatrodunyasi.com TİYATROM VE TİYATROYU SEVENLER

(Kaynak: tiyatronline.com)

***

A. Ertuğrul Timur: "Aslında Çöpe Attığın Kendi Onurundur!"


Coşkun Büktel'e Açık Mektup
Coşkun Büktel, beni ve yazdıklarımı önemsemiyor görünsen de cevaplayamayıp altında ezildiğin sorular karşısında nasıl bir ruh halinde olduğunu ana sayfanda çok net sergiliyorsun.
Fakat neden ana sayfanda yer verdiğin benim eski düşüncelerimi aramak için bu kadar uğraşıyorsun ki?
Neden kendini bunca yormak?
Çünkü ben bunların hepsini bugün yine söylüyorum.
İste, ben hepsini yeniden yazayım.
Zaten Feridun Çetinkaya'ya verdiğim yanıtta da vardı.
Sadece şu farkla ki, ben o dönem ne gibi nesnel şartlar altında bu noktaya geldiğimi de anlatıyordum,
sizin bana karşı tuzaklarınızı tutumlarınızı ve bunun karşılığında benim de olabilecek en insani tepkiyle "sizi yok saymayı ve sizinle ilgili bir tek yazıya bile yer vermeyeceğimi" açıklayarak.
Zira senin gerektiğinde hakkında övgü bile olan satırları cevap hakkı diye kullanmak için yaptığın ayak oyunlarını çok iyi biliyoruz hepimiz. Bu durumda da içinde Coşkun Büktel geçen hiç bir yazıya yer vermeme, var olanları da silmeyi tercih etmiştim ki hiç bir yayıncı bir yazıyı yayınlarken bu yazıyı ben sonsuza dek tutmakla yükümlüyüm gibi bir şartla yayınlamaz. Güncellendikçe eski sayılarını arşivlemeyen onlarca site vardır.

Coşkun Büktel,
Nereye kadar kaçabileceğini sanıyorsun?
İşte bir kez daha sorularla sıkıştın, bir kez daha insanlar delil diye tutturduğun videoyu izlemesine rağmen hiç de yüzdeyüz tartışmasız hak vermedi sana. Ve hiç kimse de sandığın gibi aptal değil. Eğer öyle olsa on yılda taraftar sayın bir elin parmaklarını geçmez miydi?

Coşkun Büktel,
artık ne zaman gerçeklerle yüzleşmekten kaçmayacaksın? ne zaman kafanı kendi kumundan çıkarmaya cesaret edeceksin?
Ve ne zaman azıcık da olsa dürüst olmayı deneyeceksin?

Coşkun Büktel,
Hadi diğer bütün her şeyi bir yana bırak,
Mehmet Atak'ın iddialarını yayınladın ve hala ana sayfanda. Ve bu iddialar tarafımdan çürütülmekle kalmadı Mehmet Atak'ın dürüstlüğü hakkında ciddi şüpheler uyandıran kanıtları ortaya çıkardı.

Coşkun Büktel,
Hadi beni boşver,
benim yanıt hakkımı da boşver,
bana yapman gereken açıklamayı da boşver,
Mehmet Atakın ipiyle kuyuya inip beni itham etmenden dolayı benden dilemen gereken özürü de boşver,
hatta bu da dahil beni al kendi kafandaki çöp kutusuna fırlat at

Ama az ama çok bir okur kitlen var ve o okurlarına özür borçlu değil misin?
O okurlarının da ortaya çıkan belgelere göre yeni gerçekleri okumak hakları değil mi*
nerede insana saygın?
Bir yazara yakıştı mı bu gerçeği insanlardan saklamak?
Bu dezenformasyon olmadı mı şimdi?
Hoşuna gitmedi diye yayınlamamak var mı?
Bu senin tarihine kirli bir sayfa olarak kazınmayacak mı?
Bunun vebalini taşıyabilecek misin her zaman karşına çıktığında ezilmeyecek misin?

Coşkun Büktel,
Bunu yayınlaman bana hiç bir şey kazandırmaz,
Senden gelecek özür de bana bir şey kazandırmaz,
Ama senin onurundan dürüstlüğünden çok şey götürür!
Bu doğrular ulaşması gereken kitleye kat kat fazla kişiye ulaştı
o nedenle bana bir şey kazandırmaz
Hatta sen ortaya çıkardığım belgeleri görmezden gelip diliyorsan onlar hiç yokmuş gibi yarın yine Mehmet Atak'ın yazdıklarını manşet yap
Ben bundan çok mutlu olurum çünkü seni biraz daha tanıtmaya ve ne olup ne olmadığını anlatmaya çok güzel bir örnek daha olur.

Ne kadar okurun olduğunu ikimizde biliyoruz.
Arka sıradakiler dizisinin sadece TV reytingi değil senin sitenin reytingini artırdığını da ikimizde biliyoruz.
Boşuna mı arka sıradakiler dizisinden bahsettiğin gün birden reytinginin artıp rekor kırdık diye sevinmen?
Elbette ki arama motorlarında bu dizinin hayranı Avrupa'lının teenage dediği muzip dille zıpçıktı denilen yaş grubu bu diziyi , dizideki oyuncu adlarını yazıp arattıkça senin sitende çıkıyor ve tıklıyorlar. Ve sen de reytingim artı diye seviniyorsun. oysa ki bu şirin zıpçıktıların bu senin gri soğuk sitende polemiklere boğulmayıp Arka sıradakilerle ilgili ne var diye bakıp çıktıklarını sende biliyorsun. Yok inanmam diyorsan sana ispatlarım da..

Yani tiyatro çevrelerinde yaratacağın yankı on yıldır olduğu gibi bir çay kaşığı suda fırtına yaratmaktan öte olmayacak ama boşu boşuna onurunu bir kez de bu nedenle zedeleyeceksin hepsi bu. Tabi eğer senin için hala onur kelimesi bir anlam ifade ediyorsa

Evet ben seni uyardım, insanlık görevimi yaptım, gel daha fazla onursuzlaşma, bu sansürcülüğün bana hiç bir şey kaybettirmez ama az da olsa okurlarından gerçeği ve iddialarının cevabını saklaman dezenformasyondur, sansürdür.
Sen benim nesnel nedenlerini açıkladığım sana yönelik kısıtlamalarımı sansür mü sayıyorsun
Tamam diyelim ben sansürcüyüm
Ama bu senin sansürcülüğünü temize çıkarır mı?

Tarihe bütün olumsuzluklarının yanında şimdi de sansürcü ve dezenformasyonunla geçiyorsun
Hayırlı olsun.
Bugün 16 mart 2009
Tarihe not düşelim
Coşkun Büktel Mehmet Atak'ın yazılı beyanını araştırmasız ve tereddüt etmeden yayınlayarak ve üzerine yorum girerek okurlarını yönlendirmiş, fakat bu iddiaların asılsızlığı bir yana Mehmet Atakın yazdıkları ve dile getirdikleri ile gerçekleri beyan etmediği gayet net ortaya çıkmışken Coşkun Büktel bunu görmezden gelmeyi ve okurlarını yanıltmayı tercih ederken sansürcülüğünü de dezenformasyoncu yanını da bir kez daha sergilemiştir!

Coşkun Büktel,
Şimdi bu yazdıklarımı çöpe atabilirsin
Gereken yerlere mesaj ulaşmıştır, ulaşacaktır.
Senin nezdindeki değeri benim değil ancak senin değerini, senin dürüstlüğünü gösterecektir ve bu çöp kutusu ise aslında çöpe attığın kendi onurundur!

Ertuğrul Timur

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)
***
Büktel, Sansür’e ve Dezenformasyona Devam Ediyor Hâlâ


KANITLAMAZSAN ŞEREFSİZSİN!: Bu mailin konu başlığı benim tarzım değildir. Bu mailin konu başlığı üç kişiye yakışır ve genelde onlar bu tarz konuşur. Coşkun Büktel, Burak Caney, Hilmi Bulunmaz.

Ama onlar bizim dilimizden anlamamakta direndiği ya da anlamıyormuş gibi görünmeyi (yani aptal numarası yapmayı) tercih ediyorlar.
İşte son açık mektubumda da çok somut ve son derece açık bir şey sordum. Beni bırak beni çöpe at yok say ama okurlarını dezenforme edecek misin dedim. Okurlarını Mehmet Atak konusunda eksik ve yanlış bilgilendirecek misin dedim. Nerede yanıtı? Tabii ki yok, çünkü tükürdüğünü yalamayı, düzeltme yapmayı kusur sayıyor, oysa bu düzeltme ve özür en insani tutumdur, ayılar özür dilemeyi bilmez, kuşlar, kelebekler de… özür insanidir.
Ama onun yerine başka iddialar sıralıyor açık mektuba cevaben.
Diyor ki Ertuğrul Timur, Hilmi Bulunmaz'ın tek kişilik yüz yüze görüşme çağrısına cevabını geri çevirdi, yok saydı, vs vs.

İspatla Büktel!
Sizlerin tarzı ile ispatlamazsan şerefsizsin.
Ben hangi yazıda, hangi satırda bu çağrıya değindim ispatla!
Ben o çağrıyı yaptıktan sonra bu çağrıma ya da Hilmi Bulunmaz'ın verdiğini söylediğiniz yanıta cevabına hiç bir yazımda değinmedim zira ben kamuoyu önünde yazıyla sormuştum, kamuoyu önünde yazıyla yanıt almadım. 71 dakikalık Videosunu da izleyip içinde 4-5 saniye geçen bir yanıtı da ayıklamak zorunda değilim. Ben o teklifime hâlâ yanıt gelmediğini addederek hiç bir yazımda,i buna hiç bir şekilde değinmedim.

Timur bu teklifi geri çevirdi, ya da Hilmi Bulunmaz'ın geri çevirdiğini iddia etti tarzı iddialarını ispatla. Bul ve o yazımı göster bakalım, gösteremezsen şerefsizsin. Ya da yine sizlerin tarzıyla asıl önemli konuları bırakıp bu eften püften yanlışın için özür dile mi deseydim?

Ama bırak diyorum bunları. Bırak dolambaçlı yolları. Kimse aptal değil somut sorulara somut yanıt ver!
En son açık mektubun konusu neyse ona cevap ver!

Mehmet Atak konusundaki yeni gelişmeleri yanılttığın okurlarına duyuracak mısın, yoksa onları aptal yerine mi koyacaksın? Dezenformasyonu ve sansürü mü seçeceksin?

Timur'u sansürleme hakkını kendinde türlü bahanelerle buluyorsun, ya okuruna sansür yaşatma hakkını nereden buluyorsun? Sen faşist misin?
Buna cevap ver.

Diğer iddialarını da gerekirse yanıtlayacağım, ama hadi şu benim yazımı bul göster de şerefsizlikten kurtul Büktel!

***
Coşkun Büktel’in, A. Ertuğrul Timur’a yanıtı
A.Ertuğrul Timur, bugün (16 Mart 2009) bana bir açık mektup göndermiş.

Coşkun Büktel

Timur'un hiçbir yazısını yok etmedik, etmiyoruz. Biz de, (tıpkı bizden ve "sıfır sansür" ilkemizden nefret ettikleri için 3. Abdülhamid lakaplı sansürcü Timur'u destekleyen sansürcü sitelerin yaptığı gibi) Timur'un "yazılarını"(!) ayrı bir bölümde yayınlıyor; ama sansürcü sitelerden farklı olarak, yayınladığımız Timur iftiraları hakkında okurları uyarmak amacıyla, o iftira bölümüne, “Timur’un çöp kutusu” adını veriyoruz.

Aşağıda bir kez daha alıntıladığımız şartımızı yerine getirmediği sürece (yani ona zarar vermek için “mafyatik yöntemlerle Trabzon’dan adam getirttiğimiz iftirası” için belge göstermediği veya bizi tatmin edecek ifadelerle özür dilemediği sürece) Timur'un yazılarına çöp muamelesi yapmaya ve onları yalnızca “Timur’un çöp kutusu”nda yayınlamaya devam edeceğiz. Timur'un "çöpleri" arasında, okurları kandırabilme ihtimali bulunan herhangi bir iftiraya rastlarsak, cevap veririz. Ama Timur'un her iftirasını cevaplamak zorunda olduğumuzu düşünmüyoruz. Azılı sansürcülerin bize yönelttiği "sinsi sansürcü" iftirasına nasıl gülüp geçiyor ve herkesin her şeyi görmekte olduğunu ve herhangi bir makul insanın bu salak iftiraya kanacağını nasıl düşünmüyorsak; şu an itibariyle Timur'un ipe sapa gelmez iddia ve iftiralarını cevaplamak için mesai harcamaya gerek olduğunu da aynen öyle düşünmüyor; unutmuş numarası yapan Timur'a şartımızı bir kez daha anımsatmayı yeterli buluyoruz:
.........."Ama şimdi Timur, bu açıklamamıza da cevap vermek isterse, bu kez, mafya olduğumuza ve ona zarar vermek üzere Trabzon'dan adam getirttiğimize dair iftirasını (öyle iki şahitle filan değil, bizim Özdemir Nutku İftirasını kanıtlayan delillerimiz kadar) inandırıcı delillerle belgelemek, ya da "bizi tatmin edecek ifadelerle", özür dilemek zorundadır."

..........(Kaynak: Büktel, “Hiçbir şetden çekmedi kurduğu yanlış ittifaklardan çektiği kadar”)
NOT: Bizim "yalnızlığımıza" güvenerek, bize seyirciler önünde tartışma önerisi getirmiş olan iftiracı Timur, çöpe attığımız yazılarından birinde, Hilmi Bulunmaz'ın korkup o öneriyi reddettiğini söylüyor. Yani yine iftira atıyor:
Bulunmaz, öneriyi reddetmedi. Hem kendisi hem de benim adıma, Timur'a kameradan verdiği cevapta (Bakınız: Bulunmaz, “8 Mart 2009 tarihli konuşma”) bir karşı öneri getirdi: Timur'a, seyirci önünde ve tribün gürültüsü altında değil: kamera karşısında ve "teke tek" tartışalım, dedi. İster benimle, ister Büktel'le tartışabilirsin, dedi. Benimle tartışırsan orada Büktel olmaz, Büktel'le tartışırsan orada ben olmam; tartıştığımız mekanda, kamera başında durması için bile üçüncü bir kişi olmaz, dedi.
Ama İATP-G ve Mustafa Demirkanlı tarafından bugünlerde adeta bayrak yapılan, Demirkanlı tarafından "efsane yayıncı" olarak tanımlanan Timur; arkasında birileri bulunmadıkça benim ya da Hilmi'nin karşısına çıkmaya cesaret edemediği için, öneriyi asıl kendisi reddetmiş olduğu halde; "Hilmi'nin korkup öneriyi reddettiğini" açıklamayı tercih etti.
Hey gidi, İATP-G!... Hey gidi "koca" Boğaziçi Üniversitesi!...
***
Timur'dan net olmayan bir yanıt

Kanıtla
Büktel!
Ben Hilmi Bulunmaz ve sana topluluk önünde salon ortamında panel teklifini yaptıktan sonra bir daha bu konuya değinmedim çünkü ben kamuoyu önünde yazılı beyanla yaptım aynı yoldan yanıt bekleme hakkımı kullandığım için özellikle sessizce yanıtı bekledim, hala da bekliyorum. Bu söylediğin cümleler bana değil Ömer F.Kurhan'a aittir. Onun yorumudur. Bir kez daha dikkatlice tara yazılanları.. Esasen bu bir ayrıntıdır sorduğum onca sorular ortada dururken çok da önemsediğimi söyleyemem ama siz bu ayrıntlarla kaçamak yaptığınız için bu kez ben size bir senin, bir Hilmi Bulunmaz'ın, bir Burak caneyin, Bir de Recep Tayyip Erdoğan'ın tarzı olan maço, sokak ağzıyla, kabadayı ağzıyla yanıt verip kanıtla kanıtlamazsan şerefsizsin dedim Evet hala da arkasındayım. Kanıtla Sakın benim adıma yazı imal etmeye kalkma zira ben o tarihten itibaren zaten yazılarımı birebir tiyatrodergisi, iatp-g ve ömer faruk Kurhan'a da iletiyorum ve onlar da eksiksiz yer veriyor. Eğer kanıtlarsan ki bu mümkün değil ben böyle bir yazılı beyanda bulunmadım böyle bir yorum yapmadım ama yine de kanıtlarım diyorsanben yanılmışım özür diliyorum diyeceğim. Kanıtlayamazsan sen yanılmışım özür diliyorum diyeceksin. Yok sen kanıtlarsan ve ben yanılmışım özür dilemiyorum dersem ben şerefsizim; Aynı şekilde sen kanıtlayamaz ve yanılmışım özür diliyorum demezsen sen şerefsizsin. Yani senin için ne geçerliyse benim için de aynısı geçerli.Fakat bunları boşver sen asıl hala yanıtlayamadığın esas soruna gelmeye ne dersin? Bu asıl sorunlardan kaçmak böyle söz düellosuyla göz boyamak da şerefsizlik , onursuzluk değil midir? ben yanılmışım özür dilemiyorum dersem ben şerefsizim;cümlesi elbette "ben yanışmışım özür diliyorum demezsem ben şerefsizim" olacaktırdüzeltirim.
***
Büktel'den çok net yanıt.
Coşkun Büktel

2. GÜNCELLEME 16 Mart 2009:

Timur, aşağıdaki net soruma "net olmayan bir yanıt" gönderdi. Timur'un net olmayan yanıtını yine "Timur'un çöp kutusunda" yayınlıyoruz. Timur'un bundan sonraki sataşmalarını, (artık şeref ve haysiyetten bile bahsetse) yine çöp olarak yayınlayacak, ama (Timur aşağıda açıkladığımız Trabzon iftirasıyla ilgili şartımızı yerine getirinceye kadar) bu çöplerin duyurularıyla ana sayfamızın gündemini bir daha işgal etmeyeceğiz.

***
Büktel’in yanıt verdiği yazı: A. Ertuğrul Timur: "Aslında Çöpe Attığın Kendi Onurundur!"

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)
***

A. Ertuğrul Timur: YALANCI KİM?


YALANCI KİM?
SİBEL Mİ, MEHMET Mİ, YOKSA HERKES Mİ?
"Yalancının ipiyle kuyuya inen kuyuda boğulur"


Merhaba,
iddialarında kendilerine hak vermediğim için Tiyatrom'u ve beni sansürcü ilan etmek için 1,5 yıldır yoğun çaba ve mesai harcayan, bu amaçla adeta yıldırma, baskı politikaları uygulayan, bunlardan da öte işi eşkiyalığa dek vardıran, mafyatik yöntemlere dek götürmeyi deneyen ama gerçeği balçıkla sıvayamadıkları gibi kendi iki yüzlülükleri, bencillikleri, çifte standartçılıkları ve en nihayetinde benim ve Ömer F.kurhan'ın sesini kesme çabalarıyla sansürcü kişilikleri artık ayan beyan ve tartışma götürmez şekilde gün yüzüne çıkmıştır.

En son tiyatrodergisi.com.tr'de yayınlanan belge ile sözde sosyalist olduğunu iddia eden kişinin sosyalitlik bir yana dürüst dahi olamadığı, iki yüzlü çifte standartçı yüzü bir kez daha sergilenmiştir.

İşte bu ikili (Coşkun Büktel ve sadık müridi görüntüsü yansıtan Hilmi Bulunmaz) 1,5 yılı aşkın zamandır tiyatro dünyasının sevilen sitesi tiyatrom'a sansürcülük yaftası yapıştırmak için zaman zaman türlü iftiralar atmış ve tarafımdam her defasında püskürtülmüştü. Bu defa da sanatçı Mehmet Atak'ın yazılı beyanına dayanarak hiç bir araştırma yapmadan tiyatrom'u yine sansürcü olarak tanıtmaya girişmişlerdi. Oysa ki Mehmet Atak sanal bir kişi olmasa da bir süre önce bunları aldatmayı başaran sanal kişi Emrah özlek'den çok da farklı bir şey yapmamıştı.

Evet, titiz ve uzun bir araştırmanın nihayetinde bir değil pek çok kanıtla, Mehmet Atak'ın adeta blöf yapar gibi sunduğu birinci dereceden şahit beyanıyla ve Mehmet Atak'ın yakın dostu olduğunu da öğrendiğimiz Sanat Eleştirmeninin de yazdıklarıyla, İBŞT ve Goethe Enstitünün basına geçtikleri etkinlik bülteniyle kısacası inkar edilemez pek çok kanıtla Mehmet Atak'ın yazdıklarının gerçeği yansıtmadığını bu ikiliye ve tiyatro kamuoyuna açıklıyorum. Bu süreç içerisinde saygınlığına inandığım ve amacım asla bir sanatçının saygınlığını zedelemek olmadığından sayın Mehmet Atak'la özellikle irtibat kurdum ve bazı somut soruları da kendisine sordum. Fakat Mehmet Atak ilk emailime alakasız konulardan bahsederek, ikinciye ise yanıt vermeyerek suskunluğu seçti.

Konuya duyarlı davranan başta İATP-G, Tiyatro dergisi, Ömer F. Kurhan, Mustafa Demirkanlı olmak üzere tüm tiyatro kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarım.

Yazım belgelerden dolayı özel bir tasarım gerektirdiğinden ve İATP-G ve Tiyatro Dergisi internet tasarımları buna uygun olmadığından yazımı bana ait bir sitenin host alanı üzerinde kendim yayına verdim ve bu yayıncılardan yukarıdaki sunuş yazımın ardından bu özel sayfaya link vererek yayınlamalarını rica ediyorum.

Saygılarımla

Ertuğrul Timur



Mehmet Atak'la ilgili Yazıma ait link : http://www.medyanoz.net/tyt/yalan.htm

Not: bu haber İATP-G ve Tiyatro Dergisi'ne iletilmiş, ayrıca halen adres bankamda kayıtlı 3.500 civarında tiyatrocu ve basın çalışanına da iletilecektir.
Konuya dahil oldukları için bilgilendirme amacıyla Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'a da bu ön bilgilendirme iletilecek ancak, sansürcü tutumlarından dolayı yazının linkinin kendilerine iletilmesine gerek duyulmamıştır. Dilerlerse aksi yöndeki iddiaların yayıcısı olarak okurlarını yanıltıcı bilgiyle bırakmış olmamak için alıntı yapabilirler fakat takdir edersiniz ki aksini tercih edecekleri için ve okurlarının doğru bilgilendirilmesi esasen umurlarında da olmadığı için bu ihtimalin olabilirliğini pek düşünemiyorum.

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)
***

İATP-G: Tiyatro Adına Sansürcü ve Kirlilik Yaratan Yayıncılık Anlayışını Kınıyoruz


2008 yılında yayıncılığa veda eden TİYATROM’un editörü Ertuğrul Timur, geçmişte yazılmamış bir yazıyı sansür etmek gibi ancak şaka kabul edilebilecek bir iddia ile karşı karşıya kalmıştı. Doğal olarak bu iddiayı ciddiye almamış ve eleştiri sınırlarını aşıp küfür ve hakareti de içeren bir polemik zincirinin talihsiz bir unsuru olarak kabul etmiştik.
Aradan bir yıldan uzun bir süre geçtikten sonra, bu saçma iddia bazı kişisel bloglar ve kamusal yayıncılık iddiasındaki OYUN sitesi aracılığıyla yeniden gündeme getirildi. Yapıcı emeğe saygısızlık olarak değerlendirdiğimiz bu yaklaşım karşısında TİYATROM ve Ertuğrul Timur’un yanında olduğumuzu açıklamıştık.

Gelişmeler şunu göstermektedir: Lekeleyici bir çizginin de ötesine geçilmiş, Ertuğrul Timur’un açıklama talep eden yazıları açık sansürü de içeren uygulamalara tabi tutulmuştur. Son olarak Ertuğrul Timur’un suçlamayı tiyatrocuların tanıklığında, katılıma açık bir toplantıda ele alınması önerisini de kabul etmeyen sansürcü muhataplar, hiçbir şey olmamış gibi yayın kirliliğini sürdürmüşlerdir.
Ertuğrul Timur’un hakkındaki suçlamalara yanıt verme hakkının hiçe sayılıp aşağılanmasını ve sansüre de başvurulmasını kınıyor, tiyatro adına kirlilik yaratan yayıncılık anlayışının karşısında olduğumuzu açıklama gereği duyuyoruz.İATP-G Yayıncılık İnisiyatifi - 14 Mart 2009


(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)

***

Ömer F. Kurhan: H. Bulunmaz’ın Adımı Zikretmesi Nedeniyle Zorunlu Bir Açıklama


Kültür Bakanlığı'ndan Yıllarca Yardım Aldığı Ortaya Çıkarılan Hilmi Bulunmaz’ın Adımı Zikretmesi Nedeniyle Zorunlu Bir Açıklama


Son dönemde sansürün her çeşidine batan OYUN’a artık yazılı açıklama yollamayacağıma ve hiçbir şekilde yazılarımın yayımlanmasını istemediğime dair kısa bir mail yollayarak Bulunmaz’a bildirmiştim. Sansür tartışmasında yolun sonuna gelindi: Sansürle suçlayanların sansürcü oldukları ortaya çıktı. Dolayısıyla Bulunmaz-Büktel yayıncılık hattına şöyle ya da böyle dürüst ve açıklıktan yana bir haber kaynağı değeri biçmek imkansız hale geldi.

Bu yayıncılık hattının kamusal sorumluluk adına teşhirin ötesinde ciddiye alınmaması gerektiği doğru bir düşüncedir. Nitekim Tiyatro Dergisi, olgusal olarak farklı, ama "sansürle suçla, sansür yap" mantığıyla bire bir örtüşen bir gerçeği kamuoyunun bilgisine sunmuş: Yıllardır Kültür Bakanlığı'ndan yardım alanları lanetleyen BULUNMAZ, aynı yardımı BULUNMAZ TİYATRO adına almış.

BULUNMAZ da ister istemez yirmi yıla yakın bir süre kamuoyundan sakladığı bu gerçeği itiraf ediyor. Bu arada benim ismimi de vererek aslında bu gerçeği saklamadığını, bir hafta önce bir sohbet sırasında bana da bildirdiğini söylemiş.

Madem ki kendisi açıklamış, öyleyse benim de rahatlıkla konuşmamın önü açılmıştır. Kişisel yazışmalarda ya da sohbetlerde insanların kendi aralarında belirsiz bir şekilde konuştuklarını araştırıp soruşturmadan kamuoyuna açıklamak gibi bir anlayışın sahibi değilim. Başka türlü, magazin yayıncılığına bir katkı da siz yapmış olursunuz. Nitekim, bir hafta önce kendisiyle yaptığım görüşmenin ardından sert eleştiriler kaleme aldığım ve bu nedenle Ertuğrul Timur'un peşi sıra sinsi sansür uygulamasının mağduru haline geldiğim halde, bu konuya hiç değinmediğim ve aleyhine kullanmadığım fark edilecektir.

Kültür Bakanlığı yardımı bahsi açıldığında edindiğim ilk izlenim, Kültür Bakanlığı "çanağı yaladığı" gerçeğinin Sayın Demirkanlı tarafından yüzüne vurulacağını tahmin ettiği şeklindeydi. Buna rağmen gerçeği kamuoyundan saklamaya devam etmesi beni şaşırtmıştı. Ama yine de bir sıkıntı yaşadığı belliydi. Sohbetimizde verdiği bilginin çarpık olduğunu söyleyebilirim. Şöyle ki, kendisi Kültür Bakanlığı yardımı alma gafletine düştüğünü söylemiş, ama bu eylemi iki kez üst üste, yani yıllara yayılacak şekilde gerçekleştirdiğini söylememişti. Tiyatro Dergisi'nden bunu öğrendiğimde çok şaşırdım. İşte bu nedenle yazıp çizerken dedikodudan uzak durmakta fayda vardır; araştırıp soruştururken hiç beklemediğiniz sonuçlarla karşılaşabilirsiniz.

İnsan bir an gaflete düşerek inanmadığı bir eylem gerçekleştirebilir, ama bu eylem ikinci kere tekrar ettiğinde bir anlık gaflet açıklaması artık inandırıcı olmaz. Hukuk sisteminde de böyledir: Aynı suçun bir kere işlenmesi başka, iki kere üst üste işlenmesi başkadır. İkinci kere aynı suç işlendiğinde, ceza artar da artar.

Dolayısıyla şapka düşünce, BULUNMAZ'ın kendisini lanetlemesi ve hatta sözle taciz etmesi inandırıcı olamıyor. Yirmi yıla yakın bir süre kamuoyundan Kültür Bakanlığı'ndan yardım aldığı gerçeğini gizlemekle kalmadı, yardımı alanlara ağır bir dille, yeri geldiğinde sövüp sayarak saldırdı. Bu saldırı ciddi bir özeleştirinin ardından gelmiş olsaydı, her şeye rağmen bir inandırıcılığı olabilirdi. Fakat ne zaman ki Tiyatro Dergisi gerçeği açıklıyor, o zaman ortaya çıkıp yirmi yıla yakın bir süre kamuoyundan gizlediği "çanak yalama" eyleminde bulunduğunu itiraf ediyor. Bu şekilde Kültür Bakanlığı yardımını samimi bir şekilde eleştirenleri de zor durumda bırakıyor. En azgın "eleştirmenimizin" hali ortada: Yirmi yıla yakın bir süre kamuoyunu aldatmış.

Her şeye rağmen BULUNMAZ biraz samimiyse, hesap vermesi gereken bir kamuoyu olduğunu kabul eder ve kamuoyunu bir değil, iki değil, üç de değil, yirmi yıla yakın bir süre aldattığı için özür diler. Bu yetmez; "çanak yalama" eyleminden sorumlu tutarak saldırdığı muhataplarından da ikiyüzlü tutumundan dolayı özür diler. Kendisinin bu teşhir nedeniyle Tiyatro Dergisi'ne bir teşekkür borcu olduğunu anlaması gerekir. Kamuoyunu aldatma eyleminin ve içine düştüğü ikiyüzlü konumun 20. zafer yılına girmesini Tiyatro Dergisi engellemiş ve kendisine ciddi bir özeleştiri verme olanağı yaratmıştır.

Fakat Tiyatro Dergisi'nin haberine baktığımızda, BULUNMAZ'ın bu fırsatı değerlendirmeye pek niyetli olmadığı anlaşılmaktadır. Saniyeler içinde kendisine dönük sözlü tacizini "dış mihraklara" yönlendirmeye hazırlandığı görülmektedir. Sorun şu ki, inandırıcılığını tamamen kaybetmiştir.

BULUNMAZ - Büktel yayıncılık hattının en zor günlerini yaşadığına kuşku yoktur. Sıfır sansürcüyüz diyorlar, sansürcülükten yıldızlı on alıyorlar; belgelerle konuşuruz diyorlar, yazılmamış bir yazının sansürlendiğini iddia ediyorlar; Kültür Bakanlığı "çanağı yalayanları" lanetliyorlar, lanetliler listesinde olduklarını saklıyorlar... Mikro ölçekli bu skandallar zinciri daha ne kadar uzar? Tahmin etmek gerçekten de kolay değil.

En son, TİYATROM ve Ertuğrul Timur'a ithamlarda bulunan Mehmet Atak'ın BULUNMAZ - Büktel yayıncılık hattını desteklediğini gördük. Bana göre onun bu tartışmaya katkısı dedikoduyla sınırlı kalmayacak ve uzayıp giden mikro skandallar zincirine bir halka da o ekleyecek.

Bu arada dikkatleri çekmiş midir bilemiyorum, BULUNMAZ - Büktel yayıncılık hattı yazar haklarına ve iradesine karşı da bir saldırı başlatmış durumda. Tiyatro Dergisi'nde yayımlanan "Tiyatro Yayıncılığı Alanında Sanal Lümpenlik ve Sonuçları" adlı yazım çöplüğe çevirmeye karar verdikleri OYUN sitesinde yayımlanmış. Böylece, Büktel'in yazar hakları bağlamında verdiğini iddia ettiği yirmi yıllık mücadelenin nasıl bir anlayışın ürünü olduğunu da göstermiş oldular. Yazar haklarını savunduklarını iddia edenler, yazar haklarını çiğnemeyi olağanlaştırıyor ve yazdıklarını gasp ediyorlar.


(12 Mart 2009)

Ömer F. KURHAN: Tiyatro Yayıncılığı Alanında Sanal Lümpenlik ve Sonuçları


(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)