16 Mart 2009 Pazartesi

Coşkun Büktel, A. Ertuğrul Timur, Mustafa Şükrü Demirkanlı!...

Tiyatrom.com veda edeli 1 yıl oldu !
( Moderator )

3/5/2009

Ülkemizde internet tiyatro yayıncılığının öncüsü olan tiyatrom.com, bir yıl önce yayınladığı veda sayısı ile yayıncılığa son vermişti...

Tiyatrom'u büyük saygı ile hatırlıyoruz. Ziyaretçilerimize de Tiyatrom'u ve Ertuğrul Timur'u hatrlatmak istedik.

Tiyatrom.com'un veda sayısını okumak isterseniz Tıklayın

Tiyatrom.com'un internette tiyatro yayıncılığı ve tiyatromuz için değeri, yaptığı başarılı çalışmalar, Ertuğrul Timur ile paylaştıklarınız...
Birkaç satır yazmak isterseniz sayfanın altındaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları

Bu Yazıyı TAVSİYE ET!

Yorumlar

isa karslı
3/5/2009
Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir...Özleyecekse özlenen, özlemek güzeldir.

tiyatrocu kız3/5/2009
ertuğrul abi seni çok özledikkk

Betül Gezer
3/6/2009
Tiyatromsuz bişeyler eksikti bir yıldır. Acaba yeniden açılmaz mı? umut yok mu hiç?
Sıla İlyasoğulları3/7/2009
Güzel olanın karalanmasına daha fazla dayanamamıştı.

Ömer F. Kurhan
(Bulunmaz'ın notu: 3. Abdülhamid lâkaplı Ahmet Ertuğrul Timur'un sansürcülüğünü savunan Ömer F. Kurhan, Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın www.tiyatrodergisi.com.tr sitesi yazarıdır!)
3/7/2009
Tiyatroya kattıklarını unutmuyoruz. Sayın Timur’un tiyatro yayıncılığına dönmesi dileğimizdir.
Nedim Toraman
3/8/2009
Bugün tiyatronun eşiğine gelmişsem içine girmeye hazırlanıyorsam bunda tiyatromun katkısı küçümsenemez. Fakat ben tiyatronun eşiğindeyken tiyatrom bu alanda artık yok. ne acı...

ezgi ayvaz
3/8/2009
tiyatrom.com’u özlüyoruz ...öteyandan tiyatrodünyasi gibi kaliteli ve niteliklli bir sitenin hayatta olması umut verici bir teselli.
gizem eroglu3/8/2009
yeniden buluşmak dileğiyle...

YORUM YAZ
Adınız :
İsim Yazılmamış Yorumlar Onaylanmayacaktır !
yorumunuz

(Kaynak: Tiyatro Dünyası)

***

Sahtekarlığın bir diğer adı

kimdenErtuğrul Timur
kimetiyatroyun@gmail.com,
buktel@yahoo.com,
iatpg iatpg ,
fkurhan@gmail.com,
mdemirkanli@gmail.com

tarih19 Mart 2009 Perşembe 23:06
konuSahtekarlığın bir diğer adı
gönderengmail.com

ayrıntıları gizle 23:06 (34 dakika önce) Yanıtla


SANSÜRDEN BASKIYA ALTI AŞAMA

1-Önce "savlamak" kelimesi geçen yazımı bahane gösterip sansür şartı yapmak istediler
2-Sonra birinci dereceden tanığın yazılı beyanını yayınlandığında cevapsız bırakırken sansürlerine bahane şartı yaptılar
3-Daha sonra sadece başlıklarımızın kendi iddialarının manşette olduğu sitelerinde yer alacağını söyleyip ana yazılarımızı gözlerden kaçırmaya çalıştılar
4- En son aşamada artık başlıkların da esas sitelerinde yer almadan okurdan gizledikleri bölgede yayınlanacağını açıkladılar
5- Ama bugün gelinen aşamada esas sitelerinde başlık vermemekten de öte son bir kaç günlük yazılarımı çöplük adını verdikleri okurdan gizledikleri alanda bile yayınlamaz oldular
6- Gerçekleri okurlarının gözünden kaçırmaya çabalayanlar gizli bölümlerde de olsa aramalarda çıkıyor olması nedeniyle artık hiç yayınlamamayı seçmekle de kalmadı, bu gerçekleri yayınlayanları konu dışı noktalardan saldırılarla yıldırmaya sindirmeye çalışıyorlar.

İŞTE SOMUT SORULARA YANIT VEREMEYENLERİN REZİLCE MÜCADELE YÖNTEMLERİNDEN BİR ÖRNEK

Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz sorduğumuz onca soru karşısında dut yemiş bülbüle döndü.
En son teketeke de evet dedik ama sanırım ona da cesaret edemeyip kendi tekliflerini yediler.
Gündem konularımızda suskunluğu seçerken hep yaptıkları gibi tartışılan konulardaki somut sorular yerine
Kaçak göçek savaşmayı seçtiler. Tıpkı kaçarken köyleri yakıp yıkarak geri çekilen işgal ordusu gibiler.
Mustafa Demirkanlı'nın dergi kapağının rengine, reklamlarının sayısına ve benim de mizah sitemdeki bir kolaja
takılmak kafalarına balyoz gibi inen sorulardan daha kolay geldi.
Ama bunu yaparken bile çuvalladı, sınıfta kaldı Hilmi bey!

1- Bir kere oradaki el ve kol işareti yapan Recep İvedik montaj değil kendi tercihiyle verdiği ve bir çok yayında ve filminde yer almış pozudur

2- Recep İvedik'le Recep Tayyip Erdoğan özdeşleştirmesi de geçtiğimiz hafta boyunca bütün medyada yer alan ve Deniz Baykal menşeli bir benzetmedir

3- Recep Tayyip Erdoğan'ın seviyesiz tarzı nedeniyle gece 24.00 sonrası yayınlanması önerisi ise SHP'nin RTÜK'e resmi başvurusudur

4- Altındaki yazı bir okurumuza aittir

5- Hilmi Bulunmaz bunu Ertuğrul Timur'un sanat eseri gibi sunmuştur, elbet sanat eseri sayılabilecek mizah türü de vardır, ama her mizah ürünü sanat için değildir.

6- Hayatta olan her şey tiyatronun da mizahın da kapsamındadır, mahallemizde, sokakta, orada burada bu el , kol işaretini yapan tipler var ise mizah da tiyatro da onları o şekilde canlandıracak, çizecektir. Bu da sıfır sansürcülük iddiasındaki Hilmi Bulunmaz'ın nasıl bir sıfır sansürcü zihniyette olduğunu sorgulatmaktadır. Eğer gerek var ise aynı işareti oyunda yapmaz mıydı merak etmekteyim

7- Turgut Özal kendisini bir karikatürde bu şekilde çizen Gırgır dergisini dava etmiş davayı kazanmış ama bir üst mahkeme kararı bozmuştu. Hilmi Bulunmaz'ın da mizahta özgürlükçülük anlamında Özal'dan farkı olmadığını görmüş olduk

8- Bir mizah sitesiyle tiyatro sitesi farklıdır ve hitap ettiği kitle de okurken okuyanın hoşgörü toleransı da değişiklik gösterir. Bir mizah sitesindeki "nah" işaretiyle bir tiyatro sitesinde şahıs adı verilerek edilmeye kalkılan küfürleri bir tutmak ancak aymazlıktır.

9- Hilmi bulunmaz Burak Caney adlı şahısın kendileri için yaptığı fotomontajlarla bunu bir tutarak bir kez daha delilsiz kanıtsız ve sırf kafa karıştırmak için aklısıra özdeşleştirme yapmaktadır. Oysa internette yüzlerce fotomontaj yapıp yayınlayan kişi bulmanız mümkündür bu durumda binlerce kişiyi Burak Caney olarak suçlama hakkınız doğardı. Basit bir resim programı kullanabilen herkes fotoğraflarla benzer çalışma yapabilir, Hilmi Bulunmaz yapamıyor ise bu onun yeteneksizliğidir.

10- Bu zoraki özdeşleştirme çabası yazdığım hiç bir soruya konuya yanıt veremeyenlerin ezildikleri konulardan kaçmak için Burak Caney adlı sanal düşmanlarının kanatları altına sığınmasıdır ve bu da çok nettir. Daha önce de benzer özdeşleştirmeler denemiş işi Burak Caney üzerinden başta bizler olmak üzere yüzlerce kişiye sövgülere vardırmıştır.

11- Bütün bunlar Bu kişilerin (Hilmi Bulunmaz-Coşkun Büktel) bundan sonra da cevaplayamadıkları ezildikleri ve deşifre oldukları somut konulara karşı nasıl hilekarca ve türlü çeşitli sözde suçlar, kabahatler imal edebileceklerinin kanıtıdır, ve acizliklerinin somutlanmasıdır. Bundan sonraki imal edecekleri suni suçlamalar için kamuoyunu şimdiden uyarırırım.



FIKRA GİBİ BİR ANEKDOT
"KÖRLER SAĞIRLAR BİRBİRİNİ YAYINLAR"

Tiyatro Bölümü Dramatik YAZARLIK bölümü mezunu ama YAZMA SORUNLU Feridun Çetinkaya
fanzininde Rıfkı Demirel'liyi 5,5 satırla değerlendirmiş..
Coşkun Büktel'de Feridun Çetinkaya'nın Rıfkı Demirel'liyi 5,5 satırla değerlendirmesini 7 satırla değerledirmiş
Bunu yaparken de asıl yazının sahibi Rıfkı Demirel'li yi değil 5,5 satırın sahibini övmüş.
Hilmi Bulunmaz'da
Rıfkı Demirelli'yi değerlendiren Feridun Çetinkaya'yı Coşkun Büktel sunuşunu alıntılamış yayınlamış.


Not: Bu yazı İATP-G ve tiyatro Dergisi tarafından yayınlanmayabilir, onlar konu dışına, minder dışına kaçmaya çalışırken biz konumuzun ciddiyetini koruyalım, fakat bu sahtakarca savaşım yöntemleri de deşifre edilmeli diye düşünüyorsanız elbette yayınlayabilirsiniz.
Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel de dilerlerse (tamamı) çöplük olan yayınlarının istedikleri bölümünde yayınlayabilirler.


Ertuğrul Timur

kimdenErtuğrul Timur
kimetiyatroyun@gmail.com,
buktel@yahoo.com,
iatpg iatpg ,
fkurhan@gmail.com,
mdemirkanli@gmail.com

tarih19 Mart 2009 Perşembe 23:18
konuRe: Sahtekarlığın bir diğer adı
gönderengmail.com

ayrıntıları gizle 23:18 (23 dakika önce) Yanıtla


Bazı arkadaşlar bu sözünü ettiğin mizah sitenle ilgli karalama yazısı ne zaman
çıktı biz tiyatroyun.blogspot'da yada coskunbuktel.com'da görmedik diyebilir
Hilmi bey bedava dağıtılan bu bloglardan 5-6 tane edinmiştir işte kaçak güreşlerinde
zaman zaman bu yedek sitelerini kullanır,
hiç kimse görmese de okumasa da bu yoldan kendini tatmin eder ve insanların google
da tuhaf şekillerde bulunmasını temin edip mutlu olarak intikam aldığını düşünüri
Bu da onlardan birinde hilmibulunmaz.blogspot.com da yayınlanmış
bende yeni gördüm.
E.T.

***

Zaman zaman niçin Bulunmaz ve Büktel'in sitelerinde yayınlanan bazı yazı ve malzemelerin bu bloga taşınmadığı konusunda sorulara muhatap oluyoruz.

Bunun nedeni, pornografi ve küfür içeren yazı ve malzemelere yer vermemek gibi bir yayıncılık ilkesine sahip olmamızdır. Dolayısıyla, bu tip yazı ve malzemelere link de vermiyoruz.

Fakat, gözümüzden kaçan yazılara dikkatimiz çekilirse, elbette bunları yayınlarız.

İATP-G Yayıncılık İnisiyatifi

(Kaynak: http://iatp-g.blogspot.com)

***

TTB’nin Taciz Suçlaması ve Komisyon Önerisi Üzerine Bildirisi ve Eleştirel Bazı Notlar
Ömer F. Kurhan (21.03.2009)
Bir aydan uzun bir süredir Esatoğlu’na dönük taciz suçlamasının devrimci ve demokrat çevrelerin müdahil ve katılımcı olabileceği bir komisyon tarafından ele alınması konusunda telefonla ve sonrasında mail üzerinden bazı görüşmeler yapıldı. Türkiye Tiyatrolar Birliği (TTB) temsilcilerinin yoğunluk ve İstanbul’a gelme zorlukları nedeniyle karşı karşıya gelmek mümkün olmadı.
Nihayetinde, Esatoğlu’nun ve içinde aktif olarak konumlandığı bir TTB bildirisi yayımlandı. Bu bildiri özü itibariyle doğru bir yerde durmakta, ama bir yorum-bildiri haline geldiği ölçüde yeni tartışmalara zemin hazırlamaktadır. Oysa TTB içinde taciz suçlaması konusunda farklı tavırların oluştuğu ve İATP-G’nin aksine bir bütün olarak TTB tarihine bu olayın damgasını vurmadığı bilinen bir şeydir.
İATP-G için durum nettir: 2000’den beri suçlamada kurumsal olarak taraftır ve kurulması hedeflenen komisyonda suçlayan taraf olarak ifade verecektir. Aynı şey geçmiş döneme ilişkin olarak ATÇ, İnsancıl Atölyesi, İstanbul Sahnesi ve Tiyatro Simurg gibi yapılar için de geçerlidir. Bu kurumlar taciz suçlamasını temelsiz bulmuş ve bir iftira ile karşı karşıya kalındığını savunmuşlardır.
Sonrasında, Esatoğlu ile organizasyon ya da çalıştırıcılık düzeyinde ilişkilenen kurumlar vardır. Bunlar arasında İstanbul TAKSAV, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, İdil Kültür Merkezi gibi kurumlar olduğu gibi, çeşitli şenlik organizasyonları ve TTB gibi çatı örgütleri vardır. Bu kurumların bugüne kadar tavrı, taciz suçlamalarını dikkate almamak yönünde olmuştur. Bu listede örneğin İstanbul TAKSAV özel bir yerde durmaktadır. 2007’de ortaya atılan ikinci taciz suçlamasının bu kurumu doğrudan ilgilendirdiği söylendiği halde, kamuoyuna dönük bir açıklama yapmadığı ve taciz suçlamasını kurum içinde ele alıp Esatoğlu’nun çalıştırıcılığına son vermekle yetindiği ortaya çıkmıştır.
Kısaca bu bilgileri niçin verme gereği duydum. Dikkat edilecek olursa, ortada yalnızca şahıslar değil, kurumlar da vardır. Hatta ortalık kurumlarla dolup taşmaktadır. Fakat, gerek 2000, gerekse 2007’de suçlamayı ele alacak bir irade örgütlenmemiştir. Son taciz karşıtı imza kampanyasında, çağırıcılar ve tek tek bireylerin yanı sıra çok sayıda kurumun da devreye girdiği ve vicdani kanaat bildiriminde bulundukları görülmektedir. Bu olumlu bir gelişmedir. Çünkü Esatoğlu ve İATP-G’ye indirgenebilecek bir kan davasının olmadığını tescil eder niteliktedir.
Sonraki aşamada yaşananlar ise aslında bir yönüyle komiktir: Suçlamanın bir komisyon tarafından ele alınması konusunda harekete geçenler “kan davasının” taraflarıdır (İATP-G ve özelde Esatoğlu). Bu ilişkinin kurulmasında yapıcı rol oynayana kişi ise TTB üyesi Orçun Masatçı’dır.
İş tepki üretimlerini aşıp bir komisyon oluşturmaya gelince, genel tavır anlamsız bir şekilde sorunu çözme konusunda harekete geçilmemesidir. Bu başka sorunlarla da karşılaşıldığında yaşanan önemli bir açmazdır. Konuya görece mesafeli üçüncü kurum ve kişiler sorumluluk almamakta ve tiyatro alanında “Herkesin sorunu kendine!” anlayışı bir kez daha genel geçer hale gelmektedir.
Olumlu yönde gelişmelerin olduğunu söyleyebilmek zordur. Örneğin Ertuğrul Timur’un Bulunmaz ve Büktel’in Tiyatrom’a dönük sansür iddialarının tiyatrocuların da katılacağı bir toplantıda ele alınması önerisi vardır. Fakat bu öneri suçlamayı yapanlar tarafından reddedilmiştir.
Bir başka olumsuz örnek daha verilebilir. Gecikmeli olarak gündeme gelen, 2007 Aydın Tiyatro-Drama Günleri’ne dönük sansür suçlamasının muhatap kurum ve kişiler tarafından ele alınmaya değmez iddiası kabul edilebilir mi? Üstelik bu tartışmada taraf olan Yenikapı Tiyatro’sunun sözcüsü sorunun tiyatrocuların katılımıyla ele alınmasına sıcak baktığını ifade eden bir açıklama yapmıştır. ATB ve Özgür Tiyatro adına Özgür Başkaya’nın yanıtı ise, bu çağrıyı reddetmek olmuştur.
TTB bildirisinin ekinde Esatoğlu’nun 2007’de yaptığı iki açıklamadan söz ediliyor. Açıklamanın bir bölümünün alıntılandığı ve referans gösterilen söyleşinin bağlamına bakıldığında, bu söyleşinin 2009 itibariyle zorlukla başlatılan diyalog sürecinin baltalanmasından başka bir hizmette bulunmayacağı açıktır. Bu tip belgeler tam da komisyonun ele alması gereken cinstendir ve İATP-G – TTB diyaloguna hizmette bulunmaz. Arkadaşlara önerimiz o söyleşinin içeriğine bir daha bakmalarıdır.
Sonrasında AKA-DER’in dolaşıma soktuğu söylenen belge ise, Esatoğlu’nun bir komisyon oluşumuna itiraz etmediğini ve kadınların beyanına saygı duyduğunu belirten bireysel bir açıklamadır. Bu açıklama yapıldıktan sonra niçin bir komisyon girişiminin örgütlenmediği ve taraflara bir çağrı yapılmadığı, karanlıkta kalan bir noktadır.
Bugün yaşanan süreç tamamen farklıdır: Esatoğlu’nun içinde aktif olarak konumlandığı TTB diye bir kurum vardır ve bir komisyon oluşumunda sorumluluk alacağını beyan etmiştir. İATP-G de TTB’nin bu tavrını desteklemiş ve yaklaşımını kamuoyuna duyurmasını talep etmiştir.
TTB’nin komisyon aşamasına geçmek ve süreçte sorumluluk alacağını yazılı olarak beyan etmek için bir bildiri değil de, bir yorum-bildiri yayımlaması kendi tercihidir. Fakat, bildirinin yorum kısmının tartışmaya hayli açık bölümlerden oluşması, tam da istenmeyen polemiklerin yeniden yaşanmasına zemin hazırlamaktadır.
Şimdi oturup BarışaRock tartışmaları sırasında yayımlanan söyleşinin içeriğinin hiç de uzlaşmaya çağıran bir metin olmadığı, meselenin aslında hiçbir zaman şahsi seyretmediği ve çok sayıda kurumun her zaman devrede olduğu, AKA-DER’in dolaşıma soktuğu bireysel beyanın nasıl verildiği ve kurumsal bir sahiplenme olup olmadığı, bu aşamada İATP-G’ye diyalog çağrısının yapılıp yapılmadığı, yerel bir inisiyatif olmanın ötesinde bir Türkiye kurumu olarak TTB’nin bugüne kadar niçin harekete geçmediği, nihayetinde 2007 sürecinin hangi sonuçları ürettiği üzerine onlarca sayfalık açıklamalar yapmak ya da tartışma yürütmek gerekli midir?
Bugüne kadar neler oldu, neler yaşandı konusunda tek tek insanlar tabii ki yorumda bulunabilir. Fakat kurumsal bildiriler kaleme alınırken, uzayıp gidecek yeni tartışmalara zemin hazırlayacak yorumlardan uzak durulmasının doğru olacağı düşüncesindeyim. Bundan sonraki süreçte, sorunu ele alacak komisyonun biçiminin saptanmasında ve örgütlenmesinde TTB’nin ve aktif üyesi konumundaki Esatoğlu’nun çaba gösterip göstermeyeceği belirleyici olacaktır.
“Kadının beyanı esastır!” dese de, benzer bir sorumluluğa İATP-G de sahiptir. “Kadının beyanı esastır!” ilkesi suçlanan tarafın savunma hakkının olmadığı anlamına gelmez. Bu vakada atılması gereken somut adım, öncelikle Esatoğlu ve içinde yer aldığı kurumların sorunun ele alınacağı bir komisyonun ana hatlarının belirlenmesi ve oluşturulması için aktif çaba göstermesidir. Esatoğlu’nun üyesi olduğu TTB’nin çıkışı bu anlamda önemlidir.
Komisyon örgütlenmesinde yapıcı ve aktif bir çaba gösterilirse, kurumlar arası samimiyetin ve ilkeli diyalogun da önü açılmış olacaktır. Diyalog ve işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan kurumsal bildirilerin polemiğe zemin oluşturacak şekilde ayrıntılara boğulmasına gerek yoktur ve buna dikkat edilmesi gerekir. Dolayısıyla İATP-G’nin de ayrıntılar yerine bildirinin özüne odaklanması doğru olacaktır.

(Kaynak: istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim)