29 Mart 2009 Pazar
YARI RESMİ FAŞİSTİN ARDINDAN
HELİKOPTER KAZASININ ARDINDAN VAHİM SONU İLE DE DUYGU DEPREŞMESİ YARATAN MUHSİN YAZICIOĞLU MEDYADA OLUMLU VE ROMANTİK KLİPLERLE TANITILDI. TİYATROCU FERDİ MERTER'İN KIZI TİYATROCU ALMULA MERTER GİBİ AYDIN OLDUĞUNU SAVLAYAN KİŞİLERCE BU OLTAYA VURAN SÖZDE AYDINLARDAN OLDU. ALMULA MERTER'İN SAYFASINA EKLEDİĞİ FAŞİST MUHSİN YAZICIOĞLU VİDEOSUNUN ALTINDA SÜREN TARTIŞMAYI BURADAN DA KAMUYOUNUN DİKKATİNE SUNUYORUM. TARTIŞMA ASIL KAYNAĞINDA HALEN SÜRMEKTEDİR EKLEME YAPABİLİRİM.
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:03 Allah rahmet eylesin tamam... Feci bir ölüm şekli buna da eyvallah. Ama sizler tanıyarak mı bu sözleri yazıyorsunuz yoksa medyada son üç günde tanıtıldığı kadarının etkisiyle mi yazıyorsunuz merak ettim. Yahu bu BBP lideri eski ülkücü Muhisn Yazıcıoğlu milletttt! Kör öldü badem gözlü oldu olmasın 70 lerde onlarca kişinin ölümünden mesul. Meşhur Sivas katliamının sivasta yakılan aydınların yakılmasından mesul, Hrant Dink'in ölümümden mesul daha onlarca gizli açık cinayetten mesul yahu!
Seda Akay, 29 Mart, 20:06 Ölmüş gitmiş insanların arkasından konuşmak pek doğru değil. Yaşarken yaptıklarının verilecek bir hesabı varsa??? bunu şimdi yapıyordur. Bize yakışan rahmet dilemekten başka birşey değildir.
Levent Sülün, 29 Mart, 20:10 MUHSİN KURT MARAŞTA ALEVİLERİ KATLETTİ SİVAS TA MADIMAK OTELİNDE ALEVİLERİ YAKANLAR ARASINDAYDI NE TESADÜFTÜRKİ MARAŞTA HELİKOPTERİ DÜŞTÜ ÖLDÜ... SİVASTA GÖMÜLDÜ SİZCE TESADÜFMÜ................
Buket çokar, 29 Mart, 20:11 İNSANLARIN YAŞARKEN YAPTIKLARI NE YAZIK Kİ ÖLÜMLERİNDEN SONRA AFFETMEYİ GEREKTİRMİYOR!!ERTUĞRUL BEY YANLIŞ BİRŞEY YAZMAMIŞ..KEŞKE HAKSIZ OLSAYDI..AMA MAALESEF Kİ DOĞRU..O KADAR İNSANIN BEBEĞİN KANININ HESABI NE OLACAK..UNUTMAK DOĞRU MU SİZCE BU YAŞANANLARI BİR KALEMDE SİLİP ATMAK??
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:12 Ölmüş gitmiş sıradan biri değil Seda hanım... o halde Hitleri lanetleyen onlarca filmi de çevirmesinler. Bu mahallemizdeki kötü amca değil tarihimizdeki bir kara leke ve 100 sene sonrada konuşulacak değerlendirilecek. ölen ve hesap verecek ruhudur ama o hareket duruyor yazıcıoğlu ölsede partisi duruyor elbette hesap sorulacak
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:16 Derin devletin en önemli maşalarından Abdullah Çatlı'dan sonraki 2 numaralı katilden söz ediyoruz. yeni ılımlı islamın derin devleti oluşturulmak üzere eski Derin devlet tasfiye edilirken kimileri ergenekonla içeri alınırken onun devletin tetikçisi olmuş bir maşası da devlete bu kadar açık hizmeti varken içeri alınamazdı ama susturulmalıydı da. Sanıyorum işi bitmiş bir maşanın kurban edilme filmini izledik hep birlikte
Demet Genç Demirbilek, 29 Mart, 20:22 valla eceviti tenzi ederek söylüyorum şiir bu adamların ağzına hiç yakışmıyo bi tane daha var öyle duygusal atak tayyip efendi o da okurdu böyle ama merak etme almulacım bunların öyle üşüdüğü müşüdüğü yok bu rahmetli de ölerek şefkat uyandıramaz bazı insanların gözünde sen sevecek bi şey bulmuşsundur belki saygı duyarım ama din destekli bu gözü dönmüş ülkücülerden üşürüm bende.
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:27 Şiirler gizleyemez onun kanlı ellerini. Turancı, ırkçı şovenist ve ellerinden kan damlayan bir faşisti şiirler gizleyemez kamufle edemez. Şiiri çok seviyordu Sivas'ta ozanları şairleri nasıl yaktırma katletme emrini verebildi? Böyle bir eli kanlı faşistin ardından onu yüceltmek sizlere mi kaldı çok şaşırdım Almula Merter
Aysun Vural, 29 Mart, 20:35 AĞZI OLAN BOŞ BOŞ KONUŞUYOR....
Buket çokar, 29 Mart, 20:42 NE DEMEK ŞİMDİ BU ??!! BEN DE SİZE BU KONUŞMAYI YAKIŞTIRAMADIM..SÖZÜNÜZ VARSA AÇIKÇA SÖYLEYİN YA DA SUSUN..EZİK LAF ETMEYİN !!!..
Aysun Vural, 29 Mart, 20:45 ezik filan diye konuşmayın .siz BAŞKANIMIZIN bu emirleri verirken yanındamıydınız. siz ne biliyorsunuzda .sizin bana bişeyi yakıştırıp yakıştırmamanız umrumda bile değil.
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:49 söyleyecek sözü olan bunu somut bilinen ve tarihe mal olmuş gerçeklerle dile getiriyorSöyleyebilecek sözü ve kendine ait fikir kırıntısı olmayanlar ise işte böyle mahalle ağzıyla bir cümle yazıp üste çıkmaya çalışıyor. Daha bu Aysun hanımınkiler en basiti. bir yarım saat içerisinde hakeret küfür ve tehdit de bekliyorum ben. O camiaya yakışır çünkü
Buket çokar, 29 Mart, 20:52 BAKIN AZ ÖNCE DEDİK Kİ ; HİÇBİR GEREKÇE BİR KATLİAMI HAKLI ÇIKARMAZ !! İYİ Kİ BEN O İNSANIN YANINDA DEĞİLDİM..KATLİAMIN HER TÜRLÜSÜNE DESTEK VERENE LANET OLSUN!!TARİH BOYUNCA ELBETTE HER TÜRLÜ ZULÜM VE İŞKENCELER YAPILMIŞTIR..KİM YAPARSA YAPSIN BANA GÖRE HAKLILIĞI YOKTUR OLAMAZ DA !!... BEBEKLERİ KATLEDEN YA DA KATLETMELERİ İÇİN EMİR VEREN YARATIKLARA -İNSAN DEĞİL ONLAR BANA GÖRE- LANETOLSUN!!!!!!!!!!!ÜSTELİK KALDI Kİ SİZ BİR KADINSINIZ VE ANNELİK İÇGÜDÜLERİNİZİN DE VAROLMASI GEREKİR BANA GÖRE..PEKİ SİZ NASIL BÖYLE BİR KATLİAMI ONAYLAYABİLİYORSUNUZ?? ÇOK İLGİNÇ GELDİ BANA ..ONUN İÇİN SORUYORUM..
Gaye Tasdemir, 29 Mart, 20:57 aysun vural bilmediginiz konularda yorumlarda bulunmadan once azcik arastirma yapiniz.Cehalet iliklerinize yerlesmis.yukarida yazilanlar dogrudur ve eksigi vardir.k.maras ta yapilan acimasiz katliamlardan birinci derece sorumluydu.Cezasini cekmeden sanki bir kahramanmis gibi gitti.
Buket çokar, 29 Mart, 21:01 BENCE O CEZASINI MARAŞ TA BULDU..YANILIYOR MUYUM..İLAHİ ADALET..
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 21:01 Bir kahramandı evet. Ama kimin kahramanıydı? 70'lerdeki Katil devletin kahramanıydı.Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz diyen Demiral'in legal gücü yetmediğinde kullandığı illegal gücün başı bir kahramandı Faşist zihniyetin kahramanıydı. Burada yazdıklarımız elbette çok azı. Onun ve Çatlı ların ne olduğu inkar edilemez şekilde belgelenmiştir ama Aysun Vural milliyetçi gaza gelmiş tipik yuttaşlarımızdan olduğundan olsa gerek gerçeklerle yüzleşmek yerine ona anlatılanla yetinmeyi seçenlerden
Buket çokar, 29 Mart, 21:03O YÜZDEN ŞİMDİ BU DURUMDA DEĞİL MİYİZ ZATEn?
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 21:05 Bunun ilahi adalet olduğuna katılmıyorum. Bu bugüne dek onu kullananların bu kez de onun işini bitirme adaleti olabilir. 60'lerde 6-7 eylül harekatlarından bugüne dek kullanılan derin devlet tasfiye ediliyor yerine ılımlı islamın derin devleti kuruluyor. Derin devletin Atatürkçü yada soldaymış gibi görülen kanatları içeri alınırken aynı derin devletin vurucu faşist güçleri yani çatlı lar muhsin ler içeri alınamaz zira o zaman çok şey ortaya çıkardı. İşte bu kanadı da böyle tasfiye edecekler anlaşılan. Bir helikopterin düşürülmesi çok basit bir olaydır Binbaşı Ersever de de yaşanmıştı bu yoketme biçimi.
Dilara Tor, 29 Mart, 21:08 almula üşüme abi..yananların ateşi ısıtacaktır kendisini az ötede..
Gül Toraman, 29 Mart, 21:13 ama sonuçta bi insan ne olursa olsun insan olarak üzüldük kimse böle ölmeyi haketmez sizde haklısınız hemde çok
Dilara Tor, 29 Mart, 21:15 maraş'ta 115 kişi (en az) sivas ta diri diri yakılan 37 kişi..şişli de sırtından vurulan hrant'ta insandı..
Dilara Tor, 29 Mart, 21:19 ah pardon...bahçelievler'de boğazları telle sıkılarak öldürülen sonra da muhsin yazıcıoğlu'nun arabasıyla..bir cukura atılan gençleri saymamışım..onlarda insandı..
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 21:23 Bunlar sadece bilinenler..... Fındıkzade civarındaki faşistlerin ellerindeki öğrenci yurtlarının bodrumlarında Veli Can oduncu'lar, Muhisn Yazıcı'lar Abdullah Çatlı'lar tarafından öldürülüp yok edilenlerin haddi hesabı yoktur. Daha 16 yaşında ölüm makinasına dönüştürülmüş Veli Can Oduncu konuşacağını söyleyince başka bir ülkücü hapishanede şişlemişti. Yazık ne zavallı birer maşaydılar ama hala onları matah bir şey sananlara daha da yazık.
Serap Madanoglu Eren, 29 Mart, 21:36 bencede adam faşist adam öldürmüş kör öldü badem gözlümü oldu ya kimsenin ölmesini istemem ve adam öldürenlere ise asla acımam nasıl savunulur bu adam anlamıyorum ya insanlık nereye doğru gidiyor şiiri güzel ama o duygularını öldürdükleri icin hissetmemiş o zaman insani duyguları nerdeymiş
Aysun Akbulut, 29 Mart, 21:57 KESİNLIKLE İLAHİ ADALET!
Kadri özersin, 29 Mart, 22:13 sivaslılar bu akşam herkese tokatı bastı ve herkese gereken dersi verdi
Barbaros Andiç, 29 Mart, 22:21 Yazılan yorumlara katılmamak mümkün değil. Ama okudukça 80'lerde birbirine düşürülen gençliğin aynı hataya düşmeye ne kadar hazır olduğunu görmek de üzüntü verici. Tek taraflı bakan toplum özelliğimize, empati yoksunu olduğumuza katlanmak zor. Sağ görüşü savunacak değilim. Ama zamanında ileri sol görüşün de bebek katillerini "insan hakları" yaftasının altında kendi çatısının altına alarak palazlanmasını sağlayan sol görüşü de affedecek değilim. Kardeşin kardeşe kırdırıldığı dönemde (ki görüyorum ki o dönem yine gelecek) sağ-sol uç grupların, (dev-sol, tit, derin devlet, terör örgütü) hangi aynı adres tarafından kurulduğunu eminim ki burada yazan herkes biliyordur. İhtiyacımız olan "bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine ...bu hasret bizim"
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 22:32 Haklısınız devletin "iti ite kırdırmak" gibi bir politikası da olmuştur. Çatışmacı sağa karşı sol da yok değildir. Bu solun halkın da devrimci mücadelenin de yararına olmadığı, tersine kitleleri soldan ürkütüp kaçırttığı bunun da egemenlerin işine yaradığı aklıbaşında sol ideolojideki insanlarca dile getirilmişti. 15-16 haziranlarda yaşanan kitlesel işçi eylemlerinden be 68 lerde yükselen sol halk muhalefetinden korkanlar solu kitlelerden koparmayı sağlayacak aşırı sol örgütleri de çok güzel ve kendi yararına kullandı. Bugün artık bu resmi kayıtlara geçmiştir ve mangalda kül bırakmayan diğer sol düşünceleri pasif olmakla suçlayan bu maceracı solcuların da aynen derin devletin taşeronluğunu yaptığı ortaya çıkmıştır. Birazcık resmi söylemlerin dışına çıkıp azıcık araştırma yapanları PKK'nın dahi kimlerce kurdurulduğunu keşfetmesi zor olmayacaktır
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 12:24 0 yorum
28 Mart 2009 Cumartesi
Hilmi Bulunmaz'a çağrı
HİLMİ BULUNMAZKİMLERİ DOST SEÇECEĞİNİKİMLERLE İTTİFAK KURACAĞINIBİR KEZ DAHA GÖZDEN GEÇİRSEN TÜM EKSİLERİNE KARŞIN MERT VE DÜRÜST DAVRANABİLİRDİN AMA YA DOST TUTTUKLARIN ÖYLE Mİ?...DİZİ YAZARI, REKLAM YAZARI VE TOPLUMSALLIKTAN DEVRİMCİ MÜCADELEDEN BİHABER BİREYSEL KAVGALARININ ESİRİ DÜŞMÜŞ BU KAPİTALİZMİN PARSA KAPICILARI SENİ DİBE ÇEKMİYOR MU? BİZİM İÇİN DEĞİL BUNCA YILLIK YAŞANMIŞLIKLARININ, GEÇMİŞİNİN ANISINA BİR KERE DAHA DÜŞÜN!...
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 19:34 0 yorum
COŞKUN BÜKTEL HİLMİ BULUNMAZ'I SANSÜRLEMEYE DEVAM EDİYOR
Coşkun Büktel 1,5 yıl önce içinde hakaret küfür aşağılıkça ifadeler yer alan lağım çukuru şerefsiz sıçtığın yere kadar kovalarım tarzı sokak çocuklarının bile terk ettiği düzeydeki yazıyı yayınlamayı reddetmiş yayıncılıkta özgürlük anlayışımız küfür ve hakaret özgürlüğü değildir demişti. 1,5 yıl boyunca Coşkun Büktel ve müritleri bunu bahane göstererek tiyatromu sansürcü ilan etmeye kalkmış ve nihayet 1,5 sonra Coşkun büktel Ertuğrul Timur'un yayınlamadığı sansür ettiği yazıyı yayınlıyoruz başlığı altında ama söz konusu yazı yerine yine içerisinde hakaret olsa da bir hayli daha edepli bir yazıyı yayına vermiştir. Coşkun Büktel okurlarını bir kez daha salak yerine koymaya ve müridi Hilmi Bulunmaz'ın utanmayıp yazdığı yazıyı utanıp yayınlamamaya devam etmiştir.Eğer çok kısa bir süre önce Hilmi Bulunmaz evet sinkaflı sıçıp sıvamalı şerefsizli sıçtığı yere dek kovalamalı lağım çukurlu yazıyı ben yazmıştım diye kabul etmiş olmasaydı bu değiştirilmiş yazı ile coşkun Büktel okurlarını bir kez daha kandırmayı başaracaktı.Coşkun Büktel'in bu şark kurnazı tutumları artık kimseyi kandıramıyor (zaten hiç bir zaman kimseyi kandıramadı ya) Umuyoruz ki artık Hilmi Bulunmaz da bu kadar basit yalanlardan medet uman ve kendisi kadar mert dürüst olamayan Coşkun Büktel'in ne olup ne olmadığını bir kez daha düşünür ve kimlerle ittifak kurduğunu kimlere tapındığını bir kez daha gözden geçirir.COŞKUN BÜKTEL ÇIPLAKSIN!ARTIK HER ŞEYİNLE GÖRÜLÜYORSUN!HER ÇIRPINIŞIN SENİ DAHA DA ÇIPLAK SERİYOR GÖZLER ÖNÜNE..VE SEN KRAL DA DEĞİLSİN...DAHA FAZLA REZİL OLMA YAZIKTIR...
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 19:18 0 yorum
27 Mart 2009 Cuma
WİKİPEDİ KUMKUMASI HİLMİ BULUNMAZ'A YANIT
HİLMİ BULUNMAZ = İLMİ BULUNMAZ OLURSA DAHA DOĞRU OLMAZ MI?
Wikipedi özgür sözlük bazı bakımlardan pek çok işe yarasa da oraya üye olan kişilerin eklemeleriyle zenginleşmektedir.Oraya üye olanlar ise senin buraya ekleyeceğin alanda bilgin ne kadardır diye bir teste tabi tutulmaz. Yani yol geçen hanı gibidir.Dolaysıyla da her zaman sağlıklı ve tam bilgiye ulaşmak mümkün olmayabilir.Son günlerde yazdıklarım karşısında cevapsız ve biçare kalan Coşkun Büktel müridi ilmi Bulunmaz Tiyatrom'un Birinci kapanış yıl dönümünde Ömer F.kurhan'a yazdığım yazıda kusur aramış.
Kendilerine yazdığım yazılara çok yanıt verebildi ya....
Satır satır paragraf paragraf yanıt verebildi ya...
Şimdi kendilerine yazılmayana da kusur bulacak ya...
Bula bula "tabi" kelimesini bulmuş takılacak.kaynak olarak da wikipedi'de açıklanan 4-5 anlamı sıralamış ve bunlara dayanarak benim cümlemde kullanıldığı yerde bu tabi'ler anlamsız imasında bulunmuş sanırım.
Oysa wikipedi uleması ilmi Bulunmaz fena halde yanılmış. Yazar dağarcığını Coşkun Büktel'le bilgi birikimini wikipediyle sınırlı tutarsa daha da çok yanılacak.
Eğer azıcık daha araştırsaydı "tabi" kelimesinin çok daha fazla yerde ve anlamda kullanıldığını görecekti.
Esasen arapça kökenli olan bağlı - bağımlı kelimesine tekabül eden tabi kullanıldığı yere göre çok değişik görevler üstlenebilmekte.Bu konuda wikipedi cahili ilmi Bulunmaz'a önüne gelenin madde eklediği wikipedi yi değil profesyonellerin hazırladığı Cümle tabanlı yeminli Türkçe sözlüğe bakmasını öneririm. Wikipedi cahilliğini biraz daha zenginleştirebilir.
Cümle tabanlı yeminli sözlük tabi kelimesini cümle içinde ingilizce tam karşılıkları da yer alacak şekilde tam dört sayfada ve 77 farklı anlamda ve yerde kullanımla sunmuş.Bunlardan bizi ilgilendiren ikinci sayfadaki karşılığı bakın ne diyor?
"bir önceki cümleye tabi olmak üzere" ingilizce karşılığı ise "subject to the preceding sentence"
Böylece Türkçe bilgisi wikipediyle sınırlı ilmi Bulunmaz'a dilimizi öğretmekle kalmıyor ingilizce de öğretiyoruz.
Aman he ingilizceyi mutlaka öğren zira sevgili efendin Coşkun Büktel ben dizi yazmıyorum "script writer" lık yapıyorum deyip seni kandırıyor ve bunu da Türkçe'ye senaryo doktorluğu olarak çeviriyor. Oysa bunun çevirisi zaten sinema, dizi senaryo yazarlığı. Yani öyle doktorluk falan geçmiyor çevirisinde...
Zaten bir seni kandırabiliyor bir de 1,5 kişiyi daha.
Neyse tabi ye dönelim.
Neymiş tabi nin kullanıldığı yere göre anlamı wikipedi cahili İlmi Bulunmaz bey?
Bir önceki cümleye tabi olmak üzere anlamında kullanılabilirmiş
Şimdi aç benim yazımda kırmızı yaptığın tüm tabi lere bak, tümünde aynen bir önceki cümleden dolayı, bir önceki cümleye bağlı olarak gelen cümlenin başında ve bu cümleyi bir önceki cümlenin nedeni olarak, yani ona bağlı olarak kullanılmış mı kullanılmamış mı?
Ah ah bu wikipedi aydınlarıyla daha çok işimiz var bizim.
http://www.yeminlisozluk.com/index.php?kelime=tabi&page=2
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 18:58 0 yorum
KABADAYILIKLARI DA BURAYA KADARMIŞ!
internette sanal alem kabadayılığı yapan Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel'in sanal kabadayılıkları da buraya kadarmış.Gelin istediğiniz satırları görüp istemediğinizi görmediğiniz yazışmaları bırakalım seyirci önünde salon toplantısında tartışalım dedim. Elbette buna cesaret edemediler.Yalnızlığımıza güveniyor dediler. Sanki ben mahalleden hadi millet dövülecek adam var mahallemizin kızına bakmışlar yürüyün deyip adam toplayacakmışım gibi. Oysa haklılığına güvenen her yerde her ortamda herkesin önünde kendini savunur. Yuhalanmak hatta ateşe verilmek pahasına savunmadı mı aydınlar doğrularını?Ama savunacak yanları olmayan kalem kabadayıları kabul edemedi elbette bunu.Ama erkekliği de elden bırakmadılar. Efendim tam da kendilerine yakışır adap ve yaklaşımla buyur teketek dediler. Sanki düelloya davet eder gibi.Esasen bunu kendi mekanında ve video kaydıyla yapmayı planlıyordu. Tıpkı kamuoyunda Adnan Hocacılar olarak bilinenlerin ve bir dönemde Melih Gökçek'in rakiplerini safdışı bırakmak için kamerayı bir silah gibi kullanmaları gibi. Rakiplerini türlü oyunlarla görüntüleyip montajlayıp sonra bunu tehdit unsuru olarak kullanmaları gibi.Zaten Levent Çağlayan'da bunu yazmamış mıydı? Bize istedikleri şeyleri söyletip videoya kaydetmek istediler dememişler miydi?Ama teklif tekliftir dedik, madem onlar karanlık mağaralarından dehlizlerinden çıkıp salon ortamında kamuoyunun önünde tartışmaya cesaret edemiyor teke tek de olur dedim. Kamera karşısında da olur. Ama bir tek sende kamera yok kamera gülü Hilmi bey! Madem teketek tamam, madem kamera önünde tamam, ben size şu olanakları sunuyorum, ya başka bir ortamda siz de aynı olanakları hazırlayın yada buyurun bende yapalım dedim.TAM 11 GÜN OLDUÇIT YOK11 GÜNDE VERİLMEYEN YANITI DAHA FAZLA DA BEKLEYECEK DEĞİLİMSOĞAN KABADAYILARIKENDİ TEKLİFLERİNDEN BİLE TIRSTI
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 18:39 0 yorum
COŞKUN BÜKTEL, “ÇIPLAKSIN VE ÜSTELİK SEN KRAL DEĞİLSİN!”
KOMEDİ GİBİ BİR GERÇEK : COŞKUN BÜKTEL HİLMİ BULUNMAZ’I SANSÜRLEDİ”Coşkun Büktel şirretlik olarak da adlandırılan ve insanlara karşı küstahça tutumuyla yıldırmayı ve bu küstahlıktan onları kaçırmayı başardığı için kendisini ve savlarını kesin doğru gibi görüyor ve yansıtıyordu. İnsanların onun bu küstah ve mantık dışı tutumunun karşısında onu ve iddialarını dikkate almama tercihini kendi galibiyetine ve haklılığına yoruyordu.Fakat en nihayetinde birinin Coşkun Büktel’in kulağına “Sen çıplaksın ve üstelik de kral falan değilsin” diye bağırması gerekiyordu ve bu görev de yine bana düştü.Doğrusu ya ortalıkta muzaffer komutan edasında dolaşan Coşkun Büktel’in süngüsünü indirmek sandığımdan da çok daha kolay oldu. Kendi yarattığı efsanesi tuz buz olup yere çalınırken Büktel ve müritleri de çaresizce son debelenmelerini yaşadı.İnsanları ismimi ve ismini vermeden suçlamam vecizesini(!) yedi yaladı yuttu. Oysa bir özdeyiş der ki : Aptallar kişilerle, orta zekadakiler olaylarla, zekiler ise kuramlarla ilgilenir, tartışır. Coşkun Büktel daha en baştan birinci merhaleyi yani kişilerle uğraşmayı kendine tarz olarak seçerken zeka seviyesini mi sergilemişti yoksa işine böylesi mi gelmişti bilemiyorum ve Coşkun Büktel’in zekası üzerine hakaret sanılabilecek yorumlar yapmaktan da kaçınıyorum zira hakaret benim tarzım değildir. (Hak edene bile!)Coşkun Büktel’in iflas eden diğer iddiası ise başkalarını dezonformasyonla suçlaması idi ki Mehmet Atak olayıyla bugüne dek tiyatro dünyasında gelmiş geçmiş en büyük dezenformasyona alet olduğunu en aptal birinin bile anlayacağı şekilde ortaya serdik ama Coşkun Büktel (benden değil) okurlarından özür dileyerek “Aldatılmışım, dezenformasyona neden olmuşum, Mehmet Atak’ın iddiaları doğru olmadığı gibi beyanları da gerçek dışıymış” yazamadı.Neden?Coşkun Büktel en aptalların bile anlayabileceği belgeleri anlayamayacak kadar aptal mıdır? Hayır yine Coşkun Büktel’in zekası üzerine yorum yazmayacağım çünkü hakaret benim tarzım değildir bu yorumu okuyanlara bırakıp bunu da geçiyorum.Yine Coşkun Büktel “belge belge” diye tuttururken belge diye sakladığı video kaydının aslında kendini haklı değil haksız çıkardığını gayet iyi biliyor olsa gerek ki yıllarca bunu yayınlamadı. Ancak sevgili rakibi Burak Caney bulup ortaya çıkarınca yayınlamak zorunda kaldı. Böylece de belge var dediği video kaydının belge değil zırva olduğu, haklılığını değil yanıltmacı yayıncılığını sergilediği de ortaya çıktı.Kaldı ki video kaydı dünyanın hiçbir yerinde tek başına delil sayılmazken Coşkun Büktel bu video yada şahitlerle mahkemeye gitmek yerine gizleyip tehdit aracı gibi kullanmayı seçmişti. Neden? Acaba Coşkun Büktel elindeki video kaydının hiçbir şeyi ispatlamadığının farkında değil miydi? Yada bunu bir belge zannedecek kadar aptal mıydı? Hayır, hayır yine bu paragrafta da ben Coşkun Büktel’in zekası üzerine yorum yapmayacağım kararı da yorumu da okuyanlara bırakacağım.Ve kendi mızıldanmalarına yer vermeyenleri, yada müritlerinin küfürlü sinkaflı hakaretlerine yer vermeyeni sansürcülükle suçlayan Coşkun Büktel’in aslında sansür konusu üstünde bu kadar dururken sanırım bir gün biri çıkıp ona “Sen çıplaksın ve üstelik kral da değilsin” deyince nasıl sansürcü olabileceğini hesaplayamamıştı. Acaba Coşkun Büktel despot kimliğinin, işine gelmeyince sansürcü hatta faşist damarının farkında değil miydi bunca yaşına dek?Hayır hayır Coşkun Büktel başarılı bir yazar olmayabilir, eserleri ödüller almış, tiyatrolarda sahnelenmiş olmayabilir ama aptal olduğunu gerçekten ve tüm kalbimle söyleyeyim ki hiç ama hiç sanmıyorum. O aptal değildir, onun tek sorunu insanların aptal olduğunu sanmasıdır.Çünküinsanları ismini vererek suçlayınca isimlerini verdiği için kesin kendisini haklı göreceklerini sanmaktadır. Öyle ya insanlar aptaldı sırf isim verdin diye demek ki sen haklısın sanacak.Dezenformasyonu için özür dilese Coşkun Büktel gibi hırslı ve mağrur birine yakışmayacaktı o halde bir daha o konuya hiç değinmeyip bu yanlış bilgilerle okurlarını bırakabilirdi çünkü okurlarının aptal yerine konulmuş olması umurunda değildi, önemli olan kendi mağrur gururu idi.Elimde tartışmasız belge var diye yaygara yapmasının etkili olacağını ve insanların fazla kafa yormadan ve videoyu izleme gereği duymadan Özdemir Nutku’yu suçlayacağını sanıyordu insanları aptal sanıyordu ya…Sansürcülük yaparken de yine insanları aptal zannedecekti insanlar okumayacak, kendisine “sen çıplaksın üstelik kral da değilsin” denilmesini gözlerden saklayabilecek sanıyordu. Çöp kutusu formülünün aptal yerine koyduğu insanlara yutturabileceğini ve sansürcülüğünü gizleyebileceğini sanıyordu.Kendi seviyelerine yakın bir dil ve yöntem kullanan Burak Caney’in kendisini resil etmek için kullandığı dansözlü fotomontajları öne çıkarırsa bizi bertaraf edeceğini, somut soruları gözlerden kaçırabileceğini zannetmesi de aptallığından değil insanları aptal sanmasındandı.İşin en garibi ise Coşkun Büktel insanları aptal yerine koyarken şartlı refleks yaratıyor ve iddialarını “En aptalların bile anlayacağı dille yazılmış” türünde ibarelerle yayınlıyordu. Oysa ki onu gerçekten sadece ve sadece en aptallar anlamış olmalıydı ki sadece ve sadece 2-3 kişi yanında yer almıştı.Efendim Coşkun Büktel nihayet birisi çıkıp da “Sen çıplaksın ve üstelik de kral mral değilsin üstelik de rezilin tekisin” deyince ve bunu ortaya serince kalakaldı. Ne satır satır, ne paragraf paragraf ne kabaca yanıt veremedi. Aptallar için yazılmış dizisinde kullandığı kaleminin tiyatro kamuoyunda işe yaramaması ile şaşakaldı. Ama yine de insanları aptal yerine koymaktan ve yine bir kez daha aldatabileceğini zannetmekten geri duramıyor.Bunun son örneğini de dün akşam (26.3.2009) gördük.Coşkun Büktel Tiyatrom’un bugüne kadar sansürlediği, yayınlamadığı tek yazı olan Hilmi Bulunmaz’ın kaleminden çıkma “lağım çukuru” “şerefsiz” “sıçarım sıvarım” “sıçtığın yere kadar kovalarım” gibi hakaret, küfür ve sinkaflarla dolu fikir(!) yazısını kendisinin özgürce yayınladığını iddia etti. Oysa baktığınız zaman bu yazı öncesi bu yazıya dair ve bu yazıdan sonrası yazılmış bir çok yazışma, bu yazışmalara konu olmuş linkler, bu linklerde geçen iddialar vs vs yani yığınla abur cubur var ama asıl sansürlenmiş olan küfürlü sinkaflı yazı yok!Yani Hilmi Bulunmaz’ın kaleminden çıkma yüksek fikir eseri “lağım çukuru” “şerefsiz” “sıçarım sıvarım” “sıçtığın yere kadar kovalarım” gibi hakaret, küfür ve sinkaflarla dolu fikir(!) yazısı ortada yok…Coşkun Büktel ya bu küfürlü sövgülü hakaretli yazıyı bir türlü yayınlayamadı müridinin yazdıklarından utandı ve Hilmi Bulunmaz’ı sansürlediYa da bir kere daha insanları aptal sanıp linklerle yazı öncesi sonrası yazının kendisi değil yazıya dair yazışmalarla okuru yine kandırabileceğini sandı.Coşkun Büktel !Artık aç kulağını ve yüzleş!Sen artık çıplaksın hem de rezilce gözler önündesinVe üstelik de sen kral mral değilsinVe daha da vahimi sana inanan 2,5 kişiyi bilmem amaBaşka hiç kimseyi kandıramıyorsunÇünkü sen öyle zannetsen de hiç kimse aptal değil!İyisi mi sen git dizilerini yazmaya devam etOnların zeka seviyesine seslenmeye devam et…Ya burada somut sorulmuş sorulara cevap verYa dezenoformasyonun, sansürlerin için özür dileYa da çek git be kardeşimBiz de işimize bakalımZira kişilerle uğraşmaktan çok daha önemli konularımız var bizim.Değmezsin be Coşkun BüktelVallahi de billahi de bu kadar vakit ayırmama değmezsinÇekil kenara da işimize bakalım.Not: Coşkun Büktel Arka sıradakiler adlı dizide yazdığını gizlemiş sonra kendini senaryo doktoru (script writer) olarak tanıtmayı seçmişti. Hilmi Bulunmaz da bu doktor terimini sevmiş sağlıkçılığa, ameliyatçılığa öykünmüştür. Parantez içindeki İngilizce script writer ile parantez dışındaki "senaryo doktoru" ne kadar örtüşüyor derseniz http://www.seslisozluk.com/?word=script&ssQBy=0 den script i bulabilirsiniz. Script: senaryo, Komut Dosyası, el yazısı şeklinde matbaa harfleri, senet, konuşmacının elindeki notlar, yazılı metin, betik, sınav kâğıdı, sinema TV senaryo, diyalog, alfabe anlamlarına gelmektedir.Writer ise yazar anlamındadır. Script writer olarak bir tanımlama ise sözlükte geçmemektedir. mektup, senet, alfabe gibi ilgisiz anlamları atarsak script writer sinema tv dizi senaryo yazarı anlamına gelmektedir. Senaryo doktorluğu gibi uydurukça terimlerle yada ingilizce tanımlamalarla konumunu hafifletse de sanıyoruz bu düpedüz bildiğimiz Dizi senaryo yazarlığıdır. Coşkun Büktel burada dahi aldatmacılık örneği sergilemeyi seçmektedir.Bu dizinin izleyicilerinin zeka düzeyine ilişkin ana kaynağından izlenim edinebilirsiniz http://www.mint.com.tr/arkasiradakiler/?p=553İŞTE COŞKUN BÜKTEL'İN DİZİSİYLE HİTAP ETTİĞİ SEYİRCİ KİTLESİNDEN COŞKUN BÜKTEL'İN DİZİSİNE İLİŞKİN YÜZLERCE GÖRÜŞTEN(!) SADECE BİR SAYFA :1478esma diyor ki:23 Mart 2009 20:37senı sevıyorummmmmmmmmmmmmmmmmmmmm1477alici diyor ki:23 Mart 2009 14:32zehra nerden çıktı yhaaaa zehra kim ali kimm1476Başak diyor ki:22 Mart 2009 20:38çok yakışıklısın.1475derya diyor ki:22 Mart 2009 19:57saffete tam lafi verdin haa1474sss diyor ki:21 Mart 2009 17:31bence aliyle eda değil bence aliyle zehra sewgili olcak ilerleyen zamanda1473cemre diyor ki:20 Mart 2009 20:54hayır olamaz lütfen yalan söylüyorum de melis1472gamze diyor ki:20 Mart 2009 15:27ben sana inanıodum senin mavi sakal olmadığını biliodum ama nie edaya kötü davranıyosun1471ah ah diyor ki:19 Mart 2009 23:51Ali sende cok iyi birisin….bence sacini biraz uzatmalisin oyle daha karizmatik oluyorsunhadi gozun aydin gercek mavi sakal bulunduama gercekden bulunmasini istemiyordumcunki mavi sakal diziye renk katiyorduoyle diyilmi cocuklar??1470melisss diyor ki:19 Mart 2009 15:59arkadaşlar karmatürk radyoda bugün telefonla ali bağlandı ve edayla aralarında bir şey olmayacakmış ilerleyen zamanlardada1469ayla diyor ki:19 Mart 2009 15:44seni çok seviyorum çok yakışıklısın yaaaaaaaaaaaaa1468cemre diyor ki:18 Mart 2009 22:28hayır ayrılmadı.trafik kazası geçirdi o yüzden bu aralar dizide oynamıyor.galiba bu sezonon sonuna kadarda oynamıcak.gibi yani…ayrıca ali bencede edaya yüz vermesin.ama şimdilik.yazık olmasın ikisinede.bak ne güzel ali edaya aşıktı.şimdide yavaş yavaş eda aliye aşık oluyo.ali aşkta eşitlik istediğini söylemişti.işte şimdi edayla arasındaki ilişki eşit duruma geliyo1467efe diyor ki:18 Mart 2009 20:04gozun aydın alı sende bu mavı sakal dan kurtuldun bence edaya yuz verme bı sure ama sonra bırlıkte olun bu arada yadıgar tamamen dızıden ayrıldımı bılen var mı var sa lutfen yardım pls1466büşra diyor ki:18 Mart 2009 15:29çok karizma, entellektüel takılıyo yakışıyoda bırak edayıda yaw1465begüm diyor ki:17 Mart 2009 22:44evet bencede birlikte olsunlar1464ten.....Su.... diyor ki:16 Mart 2009 22:14alinin yaptiqi doqru simdilik yüzvermesin ama ilerde eda aliden ümidini kesmeden beraber olsunlar1463cemre diyor ki:16 Mart 2009 21:54eee gün olur devran döner diye boşuna dememişler.bi zamanlar sen edanın peşinde koşuyodun.ona sinama teklifinde bulunuyodun.ama o sana yüz vermiyodu.hatta seni ve yadigarı yedek lastik olarak görüyodu.şimdide o seni sinemya çağırıyo ama bu seferde sen yüz vermiyosun.1462GüLnİhAl diyor ki:16 Mart 2009 15:15Oh be sonunda hersey acığa cıktı sende kurtuldun ali hadi bakalım gözün aydın cok seviniorum rahata cıktığına dayaklar yedin,silahla vuruldun ama yinede pes etmedin gercek sevgi bu işte romanlar yazıcam die bir kızın hayatını bitirmek diil seni cok seviorum ali kendine iyi bak byesssssss1461sevgi diyor ki:13 Mart 2009 17:49ali hepinizi çok seviyorum
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 18:29 0 yorum
HİLMİ BULUNMAZ'IN YALADIĞI ÇANAĞI ARTIK BU KÖPEK BİLE YALAMIYOR
Bu köpek Hilmi Bulunmaz'ın sitesinde 2 yıldır Kültür Bakanlığı Çanağı yalıyordu. Bu köpek bile mürit Hilmi Bulunmaz'ın da Kültür bakanlığı çanağı yaladığını öğrendiğinden bu yana artık Kültür Bakanlığı çanağı yalamıyor, (Bakınız Hilmi Bulunmazın sitelerinde 1 ay öncesine kadarki bu köpek resminin alt yazılarına ve son 15 gün dür aynı köpeğin altyazılarına.. Köpek bile Hilmi Bulunmaz'ın bakanlık çanağı yaladığı ortaya çıktıktan bu yana çanak değiştirdi, hem de Hilmi Bulunmaz'ın eliyle) Bu köpek mi daha uzun süre Kültür Bakanlığı çanağı yalamıştı yoksa Hilmi Bulunmaz mı bilemiyoruz? Zira Hilmi Bulunmaz Mustafa Demirkanlı "Bakanlık desteği aldığın iki yılın dışında destek için diğer yıllarda da başvurdun mu vurmadın mı? diye sordu ama hala yanıtını alamadı.
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 17:48 0 yorum
26 Mart 2009 Perşembe
KENDİLERİ İNANIYORLAR MI ACEP?
İki deli yolda yürüyormuşbirinci deli-Ben gidiyorum susadım ikinci deli- Hazır gitmişken benim içinde içiverbirinci deli- Tamambirinci deli on dakika sonra gülerek gelmiş.ikinci deli- ne oldu?birinci deli- hahaahaa kendi yerime temiz su, senin yerinede boklu su içtimTiyatro dünyasından kime ağzımı açıp içinde Coşkun Büktel ya da Hilmi Bulunmaz geçen bir cümle kurmaya kalksam herkes benzer tepkiyi veriyor "Yahu siz hala onları ciddiye alıyor musunuz?"Haksız da sayılmazlar. Onları ciddiye almak gibi bir gaflete düştük düşmeye de devam ediyoruz.Ama son çıkışları da artık iyiden iyiye ne kadar ciddiye almamız gerektiğini ortaya serdi. Sansürcülükle suçlayanların nasıl da azılı sansürcü oldukları, çanak yalamakla suçlayanların nasıl çanaklar yaladıklarını, TV de yer alanlara küfür edenlerin nasıl TV den para kazananları dost edindikleri, ağızlarından sosyalizm sloganlarını düşürmeyenlerin nasıl kapitalizmin cilacısı reklamcıdan dost edindiklerini ve ettikleri laflara karşın nasıl da ruh hallerinin sosyalizmden çok faşizme daha yatkın olduğunu ve pek çok gerçeği ortaya çıkardı.Ama acaba daha fazla ciddiye alıp zaman ve mesai harcamak gerekli mi?Yukarıdaki fıkraya gelince, bu deli fıkrası onların bizim yazılarımızı çöpe layık görmelerini hicvetmiyor mu sizce de?Bizim adımıza çöplük açtığını zannederken nasıl da kendilerinin çöpe dönüştüğünü, çöpün içinde yüzdüğünü göstermiyor mu?Kafka yaşasaydı böcekleşmeden sonra çöpleşmenin de romanını yazar mıydı acep?
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 17:20 0 yorum
23 Mart 2009 Pazartesi
Bir numarasında dizi var
Coşkun Büktel "theope" konusunu adeta namus davası yapmıştı. Theope'nin namusuna iffetine dil uzatanın dilini koparmaya and içmiş gibiydi. Ama önceleri ismini bile sakladığı ve ancak güvenilir bulduklarına açıklayacağını söylediği gençlik avanture / polisiye / çete dizisi çok iş yapıp (başka dizi olmayan gün ve saatte) bir numaraya yükselince artık ismini gizlemek yerine dizisini internet sitesinde de menü de bir numaraya oturttu. Diziye olan ilginin sitesinin hitini de artıracağı düşüncesiyle bu TV dizisi theope'nin namusu meselesini de solladı ve menüde layık olduğu yere yerleşti. Bir diğer dikkat çeken nokta ise Büktel'in kendinden dizi doktoru olarak söz etmesi. İnsanlar üzerinde yayın yoluyla baskı kurmaya çalışarak sansürcü, yalan haber yayıcısı yanlarıyla faşist bir karakter sergileyen dizi doktorumuz bu ünvanla Dr. Mengele'yi hatırlatıyor. Dr. mengele kadar acımasız olmasa da bu TV dizilerinin halkın üzerinde uyutucu etkilerinin, toplumsal devrimci liseli gençlik mücadelesi yerine bireyselciliğin aşılandığı düşünceleri insanlar üzerinde hakim kılarak gençliği ve toplumu bulunması gereken alanlardan koparıyor.
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 17:02 0 yorum
COŞKUN BÜKTEL VE MÜRİDLERİNDEN FAŞİZM ÖRNEĞİ !
Büktel despotizmi sansürden faşizme dönüşürken Büktel ünlü sansürcü 2. Abdulhamid'e bile rahmet okutuyor!
Son bir haftadır tiyatro kamuoyu coşkun Büktel’i pek çok yönden tanıdı. Kurallarının, prensiplerinin sadece kendi işine geldiğinde prensip olduğunu, ama aleyhinde açıklamalara sıra gelince bütün kurallarının çöpe atılıverdiğine tanık oldu. İsim vermeden insanları suçlamam dedi, isim vermeden suçlamalar yaptı, Sansüre karşı olduğunu söyledi kendi sansürcülükle kalmayıp sadık müridi Hilmi Bulunmaz’ı da sansür bataklığına sürüklediAraştırmadan, belgelemeden suçlamalara karşı olduğunu söylerdi, Mehmet Atak’ın iddialarını gündeme getirmekle kalmadı birde Mehmet Atak’dan da ileri taşıyacak yorumlarla belgelemeden, şahitlere sormadan büyük lokmalar etti gerçekler karşısında ezildi. Kendine ait olmayan sözler, kendine mal edildiğinde kişileri şerefsizlikle suçlardı, bana ait olmayan cümlelerin bana ait olduğunda direndi, ispatlayamadı ve kendi değer yargılarıyla şerefsizliğini ispatladı. 1,5 yıl öncesinin yazılarını tek yanlı yansıtıp nesnel şartları açıklamadan gururla yeniden yeniden yayınlayan bir adam, eğer bu konuda da elinde gerçek belge olsa gururla ve zevkle yayınlardı tabii ki, ama iftira attığı için ispatlayamadı, şerefsizliği tercih etti. Sansür yapmak için bahane ararken (dünya üzerindeki her sansürcünün kendince haklı olduğu bahaneleri vardır, Büktel’de kendi bahanelerini bulmaya çalışacaktı elbette) uyduruktan bir kelime oyunu üzerinden “savlamak” sansürcülüğünü ilan etti, sonra bu bahanenin saçmalığı altında ezildi hemen bunun yerini Trabzon’dan adam getirtme iddiasına dönüştürdü. İddiayla ilgili yazılı beyan Levent Çağlayan tarafından kamuoyuna dönük olarak kendi kaleminden yayınlandığında yalanlayamadığını, yalanlamadığını hatırlatalım. Başkalarını okurlarını dezenforme etmekle suçlardı, Mehmet Atak’ın iddialarının asılsızlığı ve asıl Mehmet Atak'ın beyanlarında tutarsızlık olduğu asla inkar edilemeyecek belge ve şahitlerle ispatlandı, ama okurlarına yeni bilgileri iletmek yerine Mehmet Atak’ın asılsız iddialarını sayfalarında tutarak okurlarını dezenforme etti. Kaldı ki Sansür sadece sansür edilen kişiyi değil okurları da mağdur eden bir uygulamadır ve işte bunun en güzel örneğini de Coşkun Büktel’de gördük. Beni sansürleme bahanesi altında okurlarını yanlış bilgilerle bırakarak mağdur etmeyi seçerek sadece bana değil okurlarını da sansür illetinin mağduru etti. Satır satır, paragraf paragraf yanıt vermekten söz ederdi, bırakınız satır satırı en temel sorulara ve suçlamalara yanıt veremedi, bunun yerine kaçamak yapmayı seçti, bizlerin sesini kesmeyi, sansürlemeyi seçti. Şimdi de kendisi ve yandaşlarının sansürüyle yetinmeyen Büktel tam bir faşizan yaklaşımla yeni bir hamleye girişmiştir. Benim ve Ömer Faruk Kurhan’ın sesini kendi sitesinde ve sadık, sorgusuz sualsiz müridi Hilmi Bulunmaz’ın sitesinde kesen böylece antidemokrat yüzünü gösteren Büktel bununla yetinemedi. Kendisi ve yandaşları bizim sesimizi kesse de bizim sesimiz İATP-G sayfalarının yanı sıra Tiyatro Yayıncılığımızın halen süren en köklü yayını Tiyatro Dergisi portalı da bize özgür sesimizi kamuoyuna duyurmakta yer açtı. İşte burada Coşkun Büktel’in kendi ve yandaşlarının sitelerindeki antidemokratik tutumu faşizme dönüştü. Sadece kendi sansürlemekle kalmayıp, bizlerin sesine yer veren Tiyatro dergisine ve editörü Mustafa Demirkanlı’ya saldırıya geçti. Oysa daha iki gün önce Mustafa Demirkanlı, Coşkun Büktel’in övünçle sitesinde yayınladığı dizi reytingini kutlama inceliğini göstermişti. Olumlu, olumsuz hiçbir yorum yapmadan kutlamıştı. Ve yaşanan bu süreç içerisinde Mustafa Demirkanlı bazı küçük hatırlatıcı anekdotlar dışında neredeyse hiç bu polemiğe dahil olmamış, tartışmaya girmemiş daha çok mağdur edilmeye çalışılan benim ve Ömer F. Kurhan’ın sesine yer vermiş ve karşımızdakiler yanıt haklarımıza ya hiç yer vermezken ya da sinsi sansürle gözlerden kaçırırken Mustafa Demirkanlı yine demokrat bir tutumla bu kişilerin iddialarına da yer vermişti. Yani bugün şu aşamada Mustafa Demirkanlı duyarlı ve demokrat bir yayıncının yapması gerekeni yapmıştı. Ama Coşkun Büktel’in Mustafa Demirkanlı’ya saldırması için bu yeterliydi. Kendisiyle ilgili gerçekleri ortaya serdiğimiz yazıları yayınlamış olması yeterliydi. Mustafa Demirkanlı üzerinde müritleri gibi yaptırımı olmayan Büktel bunun yerine saldırmayı tercih etti. Geçmişte kalmış tartışmaları tek yönlü yansıtarak saldırıya geçti. Coşkun Büktel’e sadık bir mürit olduğunu her fırsatta sergileyen Hilmi Bulunmaz da Büktel’e bu konuda da gereken hizmete başladı ve kendi çöplüğünden Mustafa Demirkanlı’ya ve Tiyatro Dergisine yoğun bir salıdır başlattı. Zaten Hilmi Bulunmaz’ın ne sosyalist, ne dürüst olmayan yanını çok güzel sergileyen bir gerçeği, Devlet yardımı aldığını da ilk kez ortaya çıkaran ve kamuoyuna deşifre eden Mustafa Demirkanlı, Hilmi Bulunmaz’ın intikamcı saldırılarına hedef olmaya başlamıştı. Kendisi bu şaibeli devlet yardımını alıp bunu kamuoyundan gizleyerek diğer destek alanlara karşı efelik yapan Hilmi Bulunmaz, bu yardımlar karşılığı ne tavizler verdiğini, kendi iddiasındaki gibi o yıllarda hükümet borazanı olup olmadığını, Diğer devlet yardımı alanları hicvettiği “Çanak yalayan köpeğin” ne derece kendini de yansıttığını açıklamak yerine bunu unutturmayı ve Mustafa Demirkanlı’nın Yasal prosedürlerle ve yasal bir şekilde alınmış reklamları şaibeli göstermeye zaman harcamayı tercih etti. Büktel gerçekler karşısında, ortaya serilen karakteri karşısında giderek çaresizleşiyor, verecek yanıtı olmadığı gibi insana özgü bir tavır olan özrü de beceremiyor ve bu çıkmaz içinde kuyruğu sıkışmış kedi gibi hırçınlaşıp saldırganlaşıyor. Ama bu tutumu bizleri değil kendisini yok etmekte, eritmekte, tüketmektedir. Yani nereden bakarsanız bakınız şu son bir hafta Coşkun Büktel isimli zatın tam bir zavallılık sergilediği, zavallılaştıkça da saldırganlaştığı bir süreç oldu. Bu sürecin bana kazandırdığı hiçbir şey yoktur. Ama bu dönem Türk tiyatrosuna önemli bir kazanç sağlamıştır. Bu da kendisini oyun yazarı olarak sunan bir kişinin karakter yapısının net bir şekilde görülmesini sağlamasıdır. Elbette kendisiyle birlikte sansürcülüğe, kanıtsız iddialara sürüklediği müritlerinin de ne olup ne olmadığı daha net görülmüştür. Bu nedenle bu süreç son derece yararlı geçmiştir. Bu kişiler çok güzel bir şekilde deşifre edilmiştir. Şimdi bize düşen tüm bunları bütün tiyatro ve sanat dünyasına olabildiğinde geniş çevrelere yayıp bu gayet net çıkan tablodan olabildiğince geniş kitleleri haberdar etmektir. Zira bu tür kişilerin varlığı herkesin zararınadır. Bu anlamda önümüzdeki günleri Büktel despotizminin, Büktel sansürcülüğünün, Büktel faşizminin ve yandaşlarının gerçek yüzlerini ortaya serme ve buna karşı ortak bir tavır almayı yaygınlaştırma süreci olacaktır. Zira bu despotizm , bu faşizm sadece bize karşı değil zaman zaman bütün tiyatro yayıncılarına ve tiyatro insanlarına karşı tehdit olarak kullanılmıştır, izin verirsek bundan sonra da kullanılacaktır.
Ertuğrul Timur
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 12:39 0 yorum
(Kaynak: http://www.fasistler.blogspot.com.tr/)
YARI RESMİ FAŞİSTİN ARDINDAN
HELİKOPTER KAZASININ ARDINDAN VAHİM SONU İLE DE DUYGU DEPREŞMESİ YARATAN MUHSİN YAZICIOĞLU MEDYADA OLUMLU VE ROMANTİK KLİPLERLE TANITILDI. TİYATROCU FERDİ MERTER'İN KIZI TİYATROCU ALMULA MERTER GİBİ AYDIN OLDUĞUNU SAVLAYAN KİŞİLERCE BU OLTAYA VURAN SÖZDE AYDINLARDAN OLDU. ALMULA MERTER'İN SAYFASINA EKLEDİĞİ FAŞİST MUHSİN YAZICIOĞLU VİDEOSUNUN ALTINDA SÜREN TARTIŞMAYI BURADAN DA KAMUYOUNUN DİKKATİNE SUNUYORUM. TARTIŞMA ASIL KAYNAĞINDA HALEN SÜRMEKTEDİR EKLEME YAPABİLİRİM.
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:03 Allah rahmet eylesin tamam... Feci bir ölüm şekli buna da eyvallah. Ama sizler tanıyarak mı bu sözleri yazıyorsunuz yoksa medyada son üç günde tanıtıldığı kadarının etkisiyle mi yazıyorsunuz merak ettim. Yahu bu BBP lideri eski ülkücü Muhisn Yazıcıoğlu milletttt! Kör öldü badem gözlü oldu olmasın 70 lerde onlarca kişinin ölümünden mesul. Meşhur Sivas katliamının sivasta yakılan aydınların yakılmasından mesul, Hrant Dink'in ölümümden mesul daha onlarca gizli açık cinayetten mesul yahu!
Seda Akay, 29 Mart, 20:06 Ölmüş gitmiş insanların arkasından konuşmak pek doğru değil. Yaşarken yaptıklarının verilecek bir hesabı varsa??? bunu şimdi yapıyordur. Bize yakışan rahmet dilemekten başka birşey değildir.
Levent Sülün, 29 Mart, 20:10 MUHSİN KURT MARAŞTA ALEVİLERİ KATLETTİ SİVAS TA MADIMAK OTELİNDE ALEVİLERİ YAKANLAR ARASINDAYDI NE TESADÜFTÜRKİ MARAŞTA HELİKOPTERİ DÜŞTÜ ÖLDÜ... SİVASTA GÖMÜLDÜ SİZCE TESADÜFMÜ................
Buket çokar, 29 Mart, 20:11 İNSANLARIN YAŞARKEN YAPTIKLARI NE YAZIK Kİ ÖLÜMLERİNDEN SONRA AFFETMEYİ GEREKTİRMİYOR!!ERTUĞRUL BEY YANLIŞ BİRŞEY YAZMAMIŞ..KEŞKE HAKSIZ OLSAYDI..AMA MAALESEF Kİ DOĞRU..O KADAR İNSANIN BEBEĞİN KANININ HESABI NE OLACAK..UNUTMAK DOĞRU MU SİZCE BU YAŞANANLARI BİR KALEMDE SİLİP ATMAK??
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:12 Ölmüş gitmiş sıradan biri değil Seda hanım... o halde Hitleri lanetleyen onlarca filmi de çevirmesinler. Bu mahallemizdeki kötü amca değil tarihimizdeki bir kara leke ve 100 sene sonrada konuşulacak değerlendirilecek. ölen ve hesap verecek ruhudur ama o hareket duruyor yazıcıoğlu ölsede partisi duruyor elbette hesap sorulacak
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:16 Derin devletin en önemli maşalarından Abdullah Çatlı'dan sonraki 2 numaralı katilden söz ediyoruz. yeni ılımlı islamın derin devleti oluşturulmak üzere eski Derin devlet tasfiye edilirken kimileri ergenekonla içeri alınırken onun devletin tetikçisi olmuş bir maşası da devlete bu kadar açık hizmeti varken içeri alınamazdı ama susturulmalıydı da. Sanıyorum işi bitmiş bir maşanın kurban edilme filmini izledik hep birlikte
Demet Genç Demirbilek, 29 Mart, 20:22 valla eceviti tenzi ederek söylüyorum şiir bu adamların ağzına hiç yakışmıyo bi tane daha var öyle duygusal atak tayyip efendi o da okurdu böyle ama merak etme almulacım bunların öyle üşüdüğü müşüdüğü yok bu rahmetli de ölerek şefkat uyandıramaz bazı insanların gözünde sen sevecek bi şey bulmuşsundur belki saygı duyarım ama din destekli bu gözü dönmüş ülkücülerden üşürüm bende.
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:27 Şiirler gizleyemez onun kanlı ellerini. Turancı, ırkçı şovenist ve ellerinden kan damlayan bir faşisti şiirler gizleyemez kamufle edemez. Şiiri çok seviyordu Sivas'ta ozanları şairleri nasıl yaktırma katletme emrini verebildi? Böyle bir eli kanlı faşistin ardından onu yüceltmek sizlere mi kaldı çok şaşırdım Almula Merter
Aysun Vural, 29 Mart, 20:35 AĞZI OLAN BOŞ BOŞ KONUŞUYOR....
Buket çokar, 29 Mart, 20:42 NE DEMEK ŞİMDİ BU ??!! BEN DE SİZE BU KONUŞMAYI YAKIŞTIRAMADIM..SÖZÜNÜZ VARSA AÇIKÇA SÖYLEYİN YA DA SUSUN..EZİK LAF ETMEYİN !!!..
Aysun Vural, 29 Mart, 20:45 ezik filan diye konuşmayın .siz BAŞKANIMIZIN bu emirleri verirken yanındamıydınız. siz ne biliyorsunuzda .sizin bana bişeyi yakıştırıp yakıştırmamanız umrumda bile değil.
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 20:49 söyleyecek sözü olan bunu somut bilinen ve tarihe mal olmuş gerçeklerle dile getiriyorSöyleyebilecek sözü ve kendine ait fikir kırıntısı olmayanlar ise işte böyle mahalle ağzıyla bir cümle yazıp üste çıkmaya çalışıyor. Daha bu Aysun hanımınkiler en basiti. bir yarım saat içerisinde hakeret küfür ve tehdit de bekliyorum ben. O camiaya yakışır çünkü
Buket çokar, 29 Mart, 20:52 BAKIN AZ ÖNCE DEDİK Kİ ; HİÇBİR GEREKÇE BİR KATLİAMI HAKLI ÇIKARMAZ !! İYİ Kİ BEN O İNSANIN YANINDA DEĞİLDİM..KATLİAMIN HER TÜRLÜSÜNE DESTEK VERENE LANET OLSUN!!TARİH BOYUNCA ELBETTE HER TÜRLÜ ZULÜM VE İŞKENCELER YAPILMIŞTIR..KİM YAPARSA YAPSIN BANA GÖRE HAKLILIĞI YOKTUR OLAMAZ DA !!... BEBEKLERİ KATLEDEN YA DA KATLETMELERİ İÇİN EMİR VEREN YARATIKLARA -İNSAN DEĞİL ONLAR BANA GÖRE- LANETOLSUN!!!!!!!!!!!ÜSTELİK KALDI Kİ SİZ BİR KADINSINIZ VE ANNELİK İÇGÜDÜLERİNİZİN DE VAROLMASI GEREKİR BANA GÖRE..PEKİ SİZ NASIL BÖYLE BİR KATLİAMI ONAYLAYABİLİYORSUNUZ?? ÇOK İLGİNÇ GELDİ BANA ..ONUN İÇİN SORUYORUM..
Gaye Tasdemir, 29 Mart, 20:57 aysun vural bilmediginiz konularda yorumlarda bulunmadan once azcik arastirma yapiniz.Cehalet iliklerinize yerlesmis.yukarida yazilanlar dogrudur ve eksigi vardir.k.maras ta yapilan acimasiz katliamlardan birinci derece sorumluydu.Cezasini cekmeden sanki bir kahramanmis gibi gitti.
Buket çokar, 29 Mart, 21:01 BENCE O CEZASINI MARAŞ TA BULDU..YANILIYOR MUYUM..İLAHİ ADALET..
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 21:01 Bir kahramandı evet. Ama kimin kahramanıydı? 70'lerdeki Katil devletin kahramanıydı.Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz diyen Demiral'in legal gücü yetmediğinde kullandığı illegal gücün başı bir kahramandı Faşist zihniyetin kahramanıydı. Burada yazdıklarımız elbette çok azı. Onun ve Çatlı ların ne olduğu inkar edilemez şekilde belgelenmiştir ama Aysun Vural milliyetçi gaza gelmiş tipik yuttaşlarımızdan olduğundan olsa gerek gerçeklerle yüzleşmek yerine ona anlatılanla yetinmeyi seçenlerden
Buket çokar, 29 Mart, 21:03O YÜZDEN ŞİMDİ BU DURUMDA DEĞİL MİYİZ ZATEn?
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 21:05 Bunun ilahi adalet olduğuna katılmıyorum. Bu bugüne dek onu kullananların bu kez de onun işini bitirme adaleti olabilir. 60'lerde 6-7 eylül harekatlarından bugüne dek kullanılan derin devlet tasfiye ediliyor yerine ılımlı islamın derin devleti kuruluyor. Derin devletin Atatürkçü yada soldaymış gibi görülen kanatları içeri alınırken aynı derin devletin vurucu faşist güçleri yani çatlı lar muhsin ler içeri alınamaz zira o zaman çok şey ortaya çıkardı. İşte bu kanadı da böyle tasfiye edecekler anlaşılan. Bir helikopterin düşürülmesi çok basit bir olaydır Binbaşı Ersever de de yaşanmıştı bu yoketme biçimi.
Dilara Tor, 29 Mart, 21:08 almula üşüme abi..yananların ateşi ısıtacaktır kendisini az ötede..
Gül Toraman, 29 Mart, 21:13 ama sonuçta bi insan ne olursa olsun insan olarak üzüldük kimse böle ölmeyi haketmez sizde haklısınız hemde çok
Dilara Tor, 29 Mart, 21:15 maraş'ta 115 kişi (en az) sivas ta diri diri yakılan 37 kişi..şişli de sırtından vurulan hrant'ta insandı..
Dilara Tor, 29 Mart, 21:19 ah pardon...bahçelievler'de boğazları telle sıkılarak öldürülen sonra da muhsin yazıcıoğlu'nun arabasıyla..bir cukura atılan gençleri saymamışım..onlarda insandı..
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 21:23 Bunlar sadece bilinenler..... Fındıkzade civarındaki faşistlerin ellerindeki öğrenci yurtlarının bodrumlarında Veli Can oduncu'lar, Muhisn Yazıcı'lar Abdullah Çatlı'lar tarafından öldürülüp yok edilenlerin haddi hesabı yoktur. Daha 16 yaşında ölüm makinasına dönüştürülmüş Veli Can Oduncu konuşacağını söyleyince başka bir ülkücü hapishanede şişlemişti. Yazık ne zavallı birer maşaydılar ama hala onları matah bir şey sananlara daha da yazık.
Serap Madanoglu Eren, 29 Mart, 21:36 bencede adam faşist adam öldürmüş kör öldü badem gözlümü oldu ya kimsenin ölmesini istemem ve adam öldürenlere ise asla acımam nasıl savunulur bu adam anlamıyorum ya insanlık nereye doğru gidiyor şiiri güzel ama o duygularını öldürdükleri icin hissetmemiş o zaman insani duyguları nerdeymiş
Aysun Akbulut, 29 Mart, 21:57 KESİNLIKLE İLAHİ ADALET!
Kadri özersin, 29 Mart, 22:13 sivaslılar bu akşam herkese tokatı bastı ve herkese gereken dersi verdi
Barbaros Andiç, 29 Mart, 22:21 Yazılan yorumlara katılmamak mümkün değil. Ama okudukça 80'lerde birbirine düşürülen gençliğin aynı hataya düşmeye ne kadar hazır olduğunu görmek de üzüntü verici. Tek taraflı bakan toplum özelliğimize, empati yoksunu olduğumuza katlanmak zor. Sağ görüşü savunacak değilim. Ama zamanında ileri sol görüşün de bebek katillerini "insan hakları" yaftasının altında kendi çatısının altına alarak palazlanmasını sağlayan sol görüşü de affedecek değilim. Kardeşin kardeşe kırdırıldığı dönemde (ki görüyorum ki o dönem yine gelecek) sağ-sol uç grupların, (dev-sol, tit, derin devlet, terör örgütü) hangi aynı adres tarafından kurulduğunu eminim ki burada yazan herkes biliyordur. İhtiyacımız olan "bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine ...bu hasret bizim"
Ertuğrul Ahmet Timur, 29 Mart, 22:32 Haklısınız devletin "iti ite kırdırmak" gibi bir politikası da olmuştur. Çatışmacı sağa karşı sol da yok değildir. Bu solun halkın da devrimci mücadelenin de yararına olmadığı, tersine kitleleri soldan ürkütüp kaçırttığı bunun da egemenlerin işine yaradığı aklıbaşında sol ideolojideki insanlarca dile getirilmişti. 15-16 haziranlarda yaşanan kitlesel işçi eylemlerinden be 68 lerde yükselen sol halk muhalefetinden korkanlar solu kitlelerden koparmayı sağlayacak aşırı sol örgütleri de çok güzel ve kendi yararına kullandı. Bugün artık bu resmi kayıtlara geçmiştir ve mangalda kül bırakmayan diğer sol düşünceleri pasif olmakla suçlayan bu maceracı solcuların da aynen derin devletin taşeronluğunu yaptığı ortaya çıkmıştır. Birazcık resmi söylemlerin dışına çıkıp azıcık araştırma yapanları PKK'nın dahi kimlerce kurdurulduğunu keşfetmesi zor olmayacaktır
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 12:24 0 yorum
28 Mart 2009 Cumartesi
Hilmi Bulunmaz'a çağrı
HİLMİ BULUNMAZKİMLERİ DOST SEÇECEĞİNİKİMLERLE İTTİFAK KURACAĞINIBİR KEZ DAHA GÖZDEN GEÇİRSEN TÜM EKSİLERİNE KARŞIN MERT VE DÜRÜST DAVRANABİLİRDİN AMA YA DOST TUTTUKLARIN ÖYLE Mİ?...DİZİ YAZARI, REKLAM YAZARI VE TOPLUMSALLIKTAN DEVRİMCİ MÜCADELEDEN BİHABER BİREYSEL KAVGALARININ ESİRİ DÜŞMÜŞ BU KAPİTALİZMİN PARSA KAPICILARI SENİ DİBE ÇEKMİYOR MU? BİZİM İÇİN DEĞİL BUNCA YILLIK YAŞANMIŞLIKLARININ, GEÇMİŞİNİN ANISINA BİR KERE DAHA DÜŞÜN!...
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 19:34 0 yorum
COŞKUN BÜKTEL HİLMİ BULUNMAZ'I SANSÜRLEMEYE DEVAM EDİYOR
Coşkun Büktel 1,5 yıl önce içinde hakaret küfür aşağılıkça ifadeler yer alan lağım çukuru şerefsiz sıçtığın yere kadar kovalarım tarzı sokak çocuklarının bile terk ettiği düzeydeki yazıyı yayınlamayı reddetmiş yayıncılıkta özgürlük anlayışımız küfür ve hakaret özgürlüğü değildir demişti. 1,5 yıl boyunca Coşkun Büktel ve müritleri bunu bahane göstererek tiyatromu sansürcü ilan etmeye kalkmış ve nihayet 1,5 sonra Coşkun büktel Ertuğrul Timur'un yayınlamadığı sansür ettiği yazıyı yayınlıyoruz başlığı altında ama söz konusu yazı yerine yine içerisinde hakaret olsa da bir hayli daha edepli bir yazıyı yayına vermiştir. Coşkun Büktel okurlarını bir kez daha salak yerine koymaya ve müridi Hilmi Bulunmaz'ın utanmayıp yazdığı yazıyı utanıp yayınlamamaya devam etmiştir.Eğer çok kısa bir süre önce Hilmi Bulunmaz evet sinkaflı sıçıp sıvamalı şerefsizli sıçtığı yere dek kovalamalı lağım çukurlu yazıyı ben yazmıştım diye kabul etmiş olmasaydı bu değiştirilmiş yazı ile coşkun Büktel okurlarını bir kez daha kandırmayı başaracaktı.Coşkun Büktel'in bu şark kurnazı tutumları artık kimseyi kandıramıyor (zaten hiç bir zaman kimseyi kandıramadı ya) Umuyoruz ki artık Hilmi Bulunmaz da bu kadar basit yalanlardan medet uman ve kendisi kadar mert dürüst olamayan Coşkun Büktel'in ne olup ne olmadığını bir kez daha düşünür ve kimlerle ittifak kurduğunu kimlere tapındığını bir kez daha gözden geçirir.COŞKUN BÜKTEL ÇIPLAKSIN!ARTIK HER ŞEYİNLE GÖRÜLÜYORSUN!HER ÇIRPINIŞIN SENİ DAHA DA ÇIPLAK SERİYOR GÖZLER ÖNÜNE..VE SEN KRAL DA DEĞİLSİN...DAHA FAZLA REZİL OLMA YAZIKTIR...
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 19:18 0 yorum
27 Mart 2009 Cuma
WİKİPEDİ KUMKUMASI HİLMİ BULUNMAZ'A YANIT
HİLMİ BULUNMAZ = İLMİ BULUNMAZ OLURSA DAHA DOĞRU OLMAZ MI?
Wikipedi özgür sözlük bazı bakımlardan pek çok işe yarasa da oraya üye olan kişilerin eklemeleriyle zenginleşmektedir.Oraya üye olanlar ise senin buraya ekleyeceğin alanda bilgin ne kadardır diye bir teste tabi tutulmaz. Yani yol geçen hanı gibidir.Dolaysıyla da her zaman sağlıklı ve tam bilgiye ulaşmak mümkün olmayabilir.Son günlerde yazdıklarım karşısında cevapsız ve biçare kalan Coşkun Büktel müridi ilmi Bulunmaz Tiyatrom'un Birinci kapanış yıl dönümünde Ömer F.kurhan'a yazdığım yazıda kusur aramış.
Kendilerine yazdığım yazılara çok yanıt verebildi ya....
Satır satır paragraf paragraf yanıt verebildi ya...
Şimdi kendilerine yazılmayana da kusur bulacak ya...
Bula bula "tabi" kelimesini bulmuş takılacak.kaynak olarak da wikipedi'de açıklanan 4-5 anlamı sıralamış ve bunlara dayanarak benim cümlemde kullanıldığı yerde bu tabi'ler anlamsız imasında bulunmuş sanırım.
Oysa wikipedi uleması ilmi Bulunmaz fena halde yanılmış. Yazar dağarcığını Coşkun Büktel'le bilgi birikimini wikipediyle sınırlı tutarsa daha da çok yanılacak.
Eğer azıcık daha araştırsaydı "tabi" kelimesinin çok daha fazla yerde ve anlamda kullanıldığını görecekti.
Esasen arapça kökenli olan bağlı - bağımlı kelimesine tekabül eden tabi kullanıldığı yere göre çok değişik görevler üstlenebilmekte.Bu konuda wikipedi cahili ilmi Bulunmaz'a önüne gelenin madde eklediği wikipedi yi değil profesyonellerin hazırladığı Cümle tabanlı yeminli Türkçe sözlüğe bakmasını öneririm. Wikipedi cahilliğini biraz daha zenginleştirebilir.
Cümle tabanlı yeminli sözlük tabi kelimesini cümle içinde ingilizce tam karşılıkları da yer alacak şekilde tam dört sayfada ve 77 farklı anlamda ve yerde kullanımla sunmuş.Bunlardan bizi ilgilendiren ikinci sayfadaki karşılığı bakın ne diyor?
"bir önceki cümleye tabi olmak üzere" ingilizce karşılığı ise "subject to the preceding sentence"
Böylece Türkçe bilgisi wikipediyle sınırlı ilmi Bulunmaz'a dilimizi öğretmekle kalmıyor ingilizce de öğretiyoruz.
Aman he ingilizceyi mutlaka öğren zira sevgili efendin Coşkun Büktel ben dizi yazmıyorum "script writer" lık yapıyorum deyip seni kandırıyor ve bunu da Türkçe'ye senaryo doktorluğu olarak çeviriyor. Oysa bunun çevirisi zaten sinema, dizi senaryo yazarlığı. Yani öyle doktorluk falan geçmiyor çevirisinde...
Zaten bir seni kandırabiliyor bir de 1,5 kişiyi daha.
Neyse tabi ye dönelim.
Neymiş tabi nin kullanıldığı yere göre anlamı wikipedi cahili İlmi Bulunmaz bey?
Bir önceki cümleye tabi olmak üzere anlamında kullanılabilirmiş
Şimdi aç benim yazımda kırmızı yaptığın tüm tabi lere bak, tümünde aynen bir önceki cümleden dolayı, bir önceki cümleye bağlı olarak gelen cümlenin başında ve bu cümleyi bir önceki cümlenin nedeni olarak, yani ona bağlı olarak kullanılmış mı kullanılmamış mı?
Ah ah bu wikipedi aydınlarıyla daha çok işimiz var bizim.
http://www.yeminlisozluk.com/index.php?kelime=tabi&page=2
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 18:58 0 yorum
KABADAYILIKLARI DA BURAYA KADARMIŞ!
internette sanal alem kabadayılığı yapan Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel'in sanal kabadayılıkları da buraya kadarmış.Gelin istediğiniz satırları görüp istemediğinizi görmediğiniz yazışmaları bırakalım seyirci önünde salon toplantısında tartışalım dedim. Elbette buna cesaret edemediler.Yalnızlığımıza güveniyor dediler. Sanki ben mahalleden hadi millet dövülecek adam var mahallemizin kızına bakmışlar yürüyün deyip adam toplayacakmışım gibi. Oysa haklılığına güvenen her yerde her ortamda herkesin önünde kendini savunur. Yuhalanmak hatta ateşe verilmek pahasına savunmadı mı aydınlar doğrularını?Ama savunacak yanları olmayan kalem kabadayıları kabul edemedi elbette bunu.Ama erkekliği de elden bırakmadılar. Efendim tam da kendilerine yakışır adap ve yaklaşımla buyur teketek dediler. Sanki düelloya davet eder gibi.Esasen bunu kendi mekanında ve video kaydıyla yapmayı planlıyordu. Tıpkı kamuoyunda Adnan Hocacılar olarak bilinenlerin ve bir dönemde Melih Gökçek'in rakiplerini safdışı bırakmak için kamerayı bir silah gibi kullanmaları gibi. Rakiplerini türlü oyunlarla görüntüleyip montajlayıp sonra bunu tehdit unsuru olarak kullanmaları gibi.Zaten Levent Çağlayan'da bunu yazmamış mıydı? Bize istedikleri şeyleri söyletip videoya kaydetmek istediler dememişler miydi?Ama teklif tekliftir dedik, madem onlar karanlık mağaralarından dehlizlerinden çıkıp salon ortamında kamuoyunun önünde tartışmaya cesaret edemiyor teke tek de olur dedim. Kamera karşısında da olur. Ama bir tek sende kamera yok kamera gülü Hilmi bey! Madem teketek tamam, madem kamera önünde tamam, ben size şu olanakları sunuyorum, ya başka bir ortamda siz de aynı olanakları hazırlayın yada buyurun bende yapalım dedim.TAM 11 GÜN OLDUÇIT YOK11 GÜNDE VERİLMEYEN YANITI DAHA FAZLA DA BEKLEYECEK DEĞİLİMSOĞAN KABADAYILARIKENDİ TEKLİFLERİNDEN BİLE TIRSTI
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 18:39 0 yorum
COŞKUN BÜKTEL, “ÇIPLAKSIN VE ÜSTELİK SEN KRAL DEĞİLSİN!”
KOMEDİ GİBİ BİR GERÇEK : COŞKUN BÜKTEL HİLMİ BULUNMAZ’I SANSÜRLEDİ”Coşkun Büktel şirretlik olarak da adlandırılan ve insanlara karşı küstahça tutumuyla yıldırmayı ve bu küstahlıktan onları kaçırmayı başardığı için kendisini ve savlarını kesin doğru gibi görüyor ve yansıtıyordu. İnsanların onun bu küstah ve mantık dışı tutumunun karşısında onu ve iddialarını dikkate almama tercihini kendi galibiyetine ve haklılığına yoruyordu.Fakat en nihayetinde birinin Coşkun Büktel’in kulağına “Sen çıplaksın ve üstelik de kral falan değilsin” diye bağırması gerekiyordu ve bu görev de yine bana düştü.Doğrusu ya ortalıkta muzaffer komutan edasında dolaşan Coşkun Büktel’in süngüsünü indirmek sandığımdan da çok daha kolay oldu. Kendi yarattığı efsanesi tuz buz olup yere çalınırken Büktel ve müritleri de çaresizce son debelenmelerini yaşadı.İnsanları ismimi ve ismini vermeden suçlamam vecizesini(!) yedi yaladı yuttu. Oysa bir özdeyiş der ki : Aptallar kişilerle, orta zekadakiler olaylarla, zekiler ise kuramlarla ilgilenir, tartışır. Coşkun Büktel daha en baştan birinci merhaleyi yani kişilerle uğraşmayı kendine tarz olarak seçerken zeka seviyesini mi sergilemişti yoksa işine böylesi mi gelmişti bilemiyorum ve Coşkun Büktel’in zekası üzerine hakaret sanılabilecek yorumlar yapmaktan da kaçınıyorum zira hakaret benim tarzım değildir. (Hak edene bile!)Coşkun Büktel’in iflas eden diğer iddiası ise başkalarını dezonformasyonla suçlaması idi ki Mehmet Atak olayıyla bugüne dek tiyatro dünyasında gelmiş geçmiş en büyük dezenformasyona alet olduğunu en aptal birinin bile anlayacağı şekilde ortaya serdik ama Coşkun Büktel (benden değil) okurlarından özür dileyerek “Aldatılmışım, dezenformasyona neden olmuşum, Mehmet Atak’ın iddiaları doğru olmadığı gibi beyanları da gerçek dışıymış” yazamadı.Neden?Coşkun Büktel en aptalların bile anlayabileceği belgeleri anlayamayacak kadar aptal mıdır? Hayır yine Coşkun Büktel’in zekası üzerine yorum yazmayacağım çünkü hakaret benim tarzım değildir bu yorumu okuyanlara bırakıp bunu da geçiyorum.Yine Coşkun Büktel “belge belge” diye tuttururken belge diye sakladığı video kaydının aslında kendini haklı değil haksız çıkardığını gayet iyi biliyor olsa gerek ki yıllarca bunu yayınlamadı. Ancak sevgili rakibi Burak Caney bulup ortaya çıkarınca yayınlamak zorunda kaldı. Böylece de belge var dediği video kaydının belge değil zırva olduğu, haklılığını değil yanıltmacı yayıncılığını sergilediği de ortaya çıktı.Kaldı ki video kaydı dünyanın hiçbir yerinde tek başına delil sayılmazken Coşkun Büktel bu video yada şahitlerle mahkemeye gitmek yerine gizleyip tehdit aracı gibi kullanmayı seçmişti. Neden? Acaba Coşkun Büktel elindeki video kaydının hiçbir şeyi ispatlamadığının farkında değil miydi? Yada bunu bir belge zannedecek kadar aptal mıydı? Hayır, hayır yine bu paragrafta da ben Coşkun Büktel’in zekası üzerine yorum yapmayacağım kararı da yorumu da okuyanlara bırakacağım.Ve kendi mızıldanmalarına yer vermeyenleri, yada müritlerinin küfürlü sinkaflı hakaretlerine yer vermeyeni sansürcülükle suçlayan Coşkun Büktel’in aslında sansür konusu üstünde bu kadar dururken sanırım bir gün biri çıkıp ona “Sen çıplaksın ve üstelik kral da değilsin” deyince nasıl sansürcü olabileceğini hesaplayamamıştı. Acaba Coşkun Büktel despot kimliğinin, işine gelmeyince sansürcü hatta faşist damarının farkında değil miydi bunca yaşına dek?Hayır hayır Coşkun Büktel başarılı bir yazar olmayabilir, eserleri ödüller almış, tiyatrolarda sahnelenmiş olmayabilir ama aptal olduğunu gerçekten ve tüm kalbimle söyleyeyim ki hiç ama hiç sanmıyorum. O aptal değildir, onun tek sorunu insanların aptal olduğunu sanmasıdır.Çünküinsanları ismini vererek suçlayınca isimlerini verdiği için kesin kendisini haklı göreceklerini sanmaktadır. Öyle ya insanlar aptaldı sırf isim verdin diye demek ki sen haklısın sanacak.Dezenformasyonu için özür dilese Coşkun Büktel gibi hırslı ve mağrur birine yakışmayacaktı o halde bir daha o konuya hiç değinmeyip bu yanlış bilgilerle okurlarını bırakabilirdi çünkü okurlarının aptal yerine konulmuş olması umurunda değildi, önemli olan kendi mağrur gururu idi.Elimde tartışmasız belge var diye yaygara yapmasının etkili olacağını ve insanların fazla kafa yormadan ve videoyu izleme gereği duymadan Özdemir Nutku’yu suçlayacağını sanıyordu insanları aptal sanıyordu ya…Sansürcülük yaparken de yine insanları aptal zannedecekti insanlar okumayacak, kendisine “sen çıplaksın üstelik kral da değilsin” denilmesini gözlerden saklayabilecek sanıyordu. Çöp kutusu formülünün aptal yerine koyduğu insanlara yutturabileceğini ve sansürcülüğünü gizleyebileceğini sanıyordu.Kendi seviyelerine yakın bir dil ve yöntem kullanan Burak Caney’in kendisini resil etmek için kullandığı dansözlü fotomontajları öne çıkarırsa bizi bertaraf edeceğini, somut soruları gözlerden kaçırabileceğini zannetmesi de aptallığından değil insanları aptal sanmasındandı.İşin en garibi ise Coşkun Büktel insanları aptal yerine koyarken şartlı refleks yaratıyor ve iddialarını “En aptalların bile anlayacağı dille yazılmış” türünde ibarelerle yayınlıyordu. Oysa ki onu gerçekten sadece ve sadece en aptallar anlamış olmalıydı ki sadece ve sadece 2-3 kişi yanında yer almıştı.Efendim Coşkun Büktel nihayet birisi çıkıp da “Sen çıplaksın ve üstelik de kral mral değilsin üstelik de rezilin tekisin” deyince ve bunu ortaya serince kalakaldı. Ne satır satır, ne paragraf paragraf ne kabaca yanıt veremedi. Aptallar için yazılmış dizisinde kullandığı kaleminin tiyatro kamuoyunda işe yaramaması ile şaşakaldı. Ama yine de insanları aptal yerine koymaktan ve yine bir kez daha aldatabileceğini zannetmekten geri duramıyor.Bunun son örneğini de dün akşam (26.3.2009) gördük.Coşkun Büktel Tiyatrom’un bugüne kadar sansürlediği, yayınlamadığı tek yazı olan Hilmi Bulunmaz’ın kaleminden çıkma “lağım çukuru” “şerefsiz” “sıçarım sıvarım” “sıçtığın yere kadar kovalarım” gibi hakaret, küfür ve sinkaflarla dolu fikir(!) yazısını kendisinin özgürce yayınladığını iddia etti. Oysa baktığınız zaman bu yazı öncesi bu yazıya dair ve bu yazıdan sonrası yazılmış bir çok yazışma, bu yazışmalara konu olmuş linkler, bu linklerde geçen iddialar vs vs yani yığınla abur cubur var ama asıl sansürlenmiş olan küfürlü sinkaflı yazı yok!Yani Hilmi Bulunmaz’ın kaleminden çıkma yüksek fikir eseri “lağım çukuru” “şerefsiz” “sıçarım sıvarım” “sıçtığın yere kadar kovalarım” gibi hakaret, küfür ve sinkaflarla dolu fikir(!) yazısı ortada yok…Coşkun Büktel ya bu küfürlü sövgülü hakaretli yazıyı bir türlü yayınlayamadı müridinin yazdıklarından utandı ve Hilmi Bulunmaz’ı sansürlediYa da bir kere daha insanları aptal sanıp linklerle yazı öncesi sonrası yazının kendisi değil yazıya dair yazışmalarla okuru yine kandırabileceğini sandı.Coşkun Büktel !Artık aç kulağını ve yüzleş!Sen artık çıplaksın hem de rezilce gözler önündesinVe üstelik de sen kral mral değilsinVe daha da vahimi sana inanan 2,5 kişiyi bilmem amaBaşka hiç kimseyi kandıramıyorsunÇünkü sen öyle zannetsen de hiç kimse aptal değil!İyisi mi sen git dizilerini yazmaya devam etOnların zeka seviyesine seslenmeye devam et…Ya burada somut sorulmuş sorulara cevap verYa dezenoformasyonun, sansürlerin için özür dileYa da çek git be kardeşimBiz de işimize bakalımZira kişilerle uğraşmaktan çok daha önemli konularımız var bizim.Değmezsin be Coşkun BüktelVallahi de billahi de bu kadar vakit ayırmama değmezsinÇekil kenara da işimize bakalım.Not: Coşkun Büktel Arka sıradakiler adlı dizide yazdığını gizlemiş sonra kendini senaryo doktoru (script writer) olarak tanıtmayı seçmişti. Hilmi Bulunmaz da bu doktor terimini sevmiş sağlıkçılığa, ameliyatçılığa öykünmüştür. Parantez içindeki İngilizce script writer ile parantez dışındaki "senaryo doktoru" ne kadar örtüşüyor derseniz http://www.seslisozluk.com/?word=script&ssQBy=0 den script i bulabilirsiniz. Script: senaryo, Komut Dosyası, el yazısı şeklinde matbaa harfleri, senet, konuşmacının elindeki notlar, yazılı metin, betik, sınav kâğıdı, sinema TV senaryo, diyalog, alfabe anlamlarına gelmektedir.Writer ise yazar anlamındadır. Script writer olarak bir tanımlama ise sözlükte geçmemektedir. mektup, senet, alfabe gibi ilgisiz anlamları atarsak script writer sinema tv dizi senaryo yazarı anlamına gelmektedir. Senaryo doktorluğu gibi uydurukça terimlerle yada ingilizce tanımlamalarla konumunu hafifletse de sanıyoruz bu düpedüz bildiğimiz Dizi senaryo yazarlığıdır. Coşkun Büktel burada dahi aldatmacılık örneği sergilemeyi seçmektedir.Bu dizinin izleyicilerinin zeka düzeyine ilişkin ana kaynağından izlenim edinebilirsiniz http://www.mint.com.tr/arkasiradakiler/?p=553İŞTE COŞKUN BÜKTEL'İN DİZİSİYLE HİTAP ETTİĞİ SEYİRCİ KİTLESİNDEN COŞKUN BÜKTEL'İN DİZİSİNE İLİŞKİN YÜZLERCE GÖRÜŞTEN(!) SADECE BİR SAYFA :1478esma diyor ki:23 Mart 2009 20:37senı sevıyorummmmmmmmmmmmmmmmmmmmm1477alici diyor ki:23 Mart 2009 14:32zehra nerden çıktı yhaaaa zehra kim ali kimm1476Başak diyor ki:22 Mart 2009 20:38çok yakışıklısın.1475derya diyor ki:22 Mart 2009 19:57saffete tam lafi verdin haa1474sss diyor ki:21 Mart 2009 17:31bence aliyle eda değil bence aliyle zehra sewgili olcak ilerleyen zamanda1473cemre diyor ki:20 Mart 2009 20:54hayır olamaz lütfen yalan söylüyorum de melis1472gamze diyor ki:20 Mart 2009 15:27ben sana inanıodum senin mavi sakal olmadığını biliodum ama nie edaya kötü davranıyosun1471ah ah diyor ki:19 Mart 2009 23:51Ali sende cok iyi birisin….bence sacini biraz uzatmalisin oyle daha karizmatik oluyorsunhadi gozun aydin gercek mavi sakal bulunduama gercekden bulunmasini istemiyordumcunki mavi sakal diziye renk katiyorduoyle diyilmi cocuklar??1470melisss diyor ki:19 Mart 2009 15:59arkadaşlar karmatürk radyoda bugün telefonla ali bağlandı ve edayla aralarında bir şey olmayacakmış ilerleyen zamanlardada1469ayla diyor ki:19 Mart 2009 15:44seni çok seviyorum çok yakışıklısın yaaaaaaaaaaaaa1468cemre diyor ki:18 Mart 2009 22:28hayır ayrılmadı.trafik kazası geçirdi o yüzden bu aralar dizide oynamıyor.galiba bu sezonon sonuna kadarda oynamıcak.gibi yani…ayrıca ali bencede edaya yüz vermesin.ama şimdilik.yazık olmasın ikisinede.bak ne güzel ali edaya aşıktı.şimdide yavaş yavaş eda aliye aşık oluyo.ali aşkta eşitlik istediğini söylemişti.işte şimdi edayla arasındaki ilişki eşit duruma geliyo1467efe diyor ki:18 Mart 2009 20:04gozun aydın alı sende bu mavı sakal dan kurtuldun bence edaya yuz verme bı sure ama sonra bırlıkte olun bu arada yadıgar tamamen dızıden ayrıldımı bılen var mı var sa lutfen yardım pls1466büşra diyor ki:18 Mart 2009 15:29çok karizma, entellektüel takılıyo yakışıyoda bırak edayıda yaw1465begüm diyor ki:17 Mart 2009 22:44evet bencede birlikte olsunlar1464ten.....Su.... diyor ki:16 Mart 2009 22:14alinin yaptiqi doqru simdilik yüzvermesin ama ilerde eda aliden ümidini kesmeden beraber olsunlar1463cemre diyor ki:16 Mart 2009 21:54eee gün olur devran döner diye boşuna dememişler.bi zamanlar sen edanın peşinde koşuyodun.ona sinama teklifinde bulunuyodun.ama o sana yüz vermiyodu.hatta seni ve yadigarı yedek lastik olarak görüyodu.şimdide o seni sinemya çağırıyo ama bu seferde sen yüz vermiyosun.1462GüLnİhAl diyor ki:16 Mart 2009 15:15Oh be sonunda hersey acığa cıktı sende kurtuldun ali hadi bakalım gözün aydın cok seviniorum rahata cıktığına dayaklar yedin,silahla vuruldun ama yinede pes etmedin gercek sevgi bu işte romanlar yazıcam die bir kızın hayatını bitirmek diil seni cok seviorum ali kendine iyi bak byesssssss1461sevgi diyor ki:13 Mart 2009 17:49ali hepinizi çok seviyorum
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 18:29 0 yorum
HİLMİ BULUNMAZ'IN YALADIĞI ÇANAĞI ARTIK BU KÖPEK BİLE YALAMIYOR
Bu köpek Hilmi Bulunmaz'ın sitesinde 2 yıldır Kültür Bakanlığı Çanağı yalıyordu. Bu köpek bile mürit Hilmi Bulunmaz'ın da Kültür bakanlığı çanağı yaladığını öğrendiğinden bu yana artık Kültür Bakanlığı çanağı yalamıyor, (Bakınız Hilmi Bulunmazın sitelerinde 1 ay öncesine kadarki bu köpek resminin alt yazılarına ve son 15 gün dür aynı köpeğin altyazılarına.. Köpek bile Hilmi Bulunmaz'ın bakanlık çanağı yaladığı ortaya çıktıktan bu yana çanak değiştirdi, hem de Hilmi Bulunmaz'ın eliyle) Bu köpek mi daha uzun süre Kültür Bakanlığı çanağı yalamıştı yoksa Hilmi Bulunmaz mı bilemiyoruz? Zira Hilmi Bulunmaz Mustafa Demirkanlı "Bakanlık desteği aldığın iki yılın dışında destek için diğer yıllarda da başvurdun mu vurmadın mı? diye sordu ama hala yanıtını alamadı.
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 17:48 0 yorum
26 Mart 2009 Perşembe
KENDİLERİ İNANIYORLAR MI ACEP?
İki deli yolda yürüyormuşbirinci deli-Ben gidiyorum susadım ikinci deli- Hazır gitmişken benim içinde içiverbirinci deli- Tamambirinci deli on dakika sonra gülerek gelmiş.ikinci deli- ne oldu?birinci deli- hahaahaa kendi yerime temiz su, senin yerinede boklu su içtimTiyatro dünyasından kime ağzımı açıp içinde Coşkun Büktel ya da Hilmi Bulunmaz geçen bir cümle kurmaya kalksam herkes benzer tepkiyi veriyor "Yahu siz hala onları ciddiye alıyor musunuz?"Haksız da sayılmazlar. Onları ciddiye almak gibi bir gaflete düştük düşmeye de devam ediyoruz.Ama son çıkışları da artık iyiden iyiye ne kadar ciddiye almamız gerektiğini ortaya serdi. Sansürcülükle suçlayanların nasıl da azılı sansürcü oldukları, çanak yalamakla suçlayanların nasıl çanaklar yaladıklarını, TV de yer alanlara küfür edenlerin nasıl TV den para kazananları dost edindikleri, ağızlarından sosyalizm sloganlarını düşürmeyenlerin nasıl kapitalizmin cilacısı reklamcıdan dost edindiklerini ve ettikleri laflara karşın nasıl da ruh hallerinin sosyalizmden çok faşizme daha yatkın olduğunu ve pek çok gerçeği ortaya çıkardı.Ama acaba daha fazla ciddiye alıp zaman ve mesai harcamak gerekli mi?Yukarıdaki fıkraya gelince, bu deli fıkrası onların bizim yazılarımızı çöpe layık görmelerini hicvetmiyor mu sizce de?Bizim adımıza çöplük açtığını zannederken nasıl da kendilerinin çöpe dönüştüğünü, çöpün içinde yüzdüğünü göstermiyor mu?Kafka yaşasaydı böcekleşmeden sonra çöpleşmenin de romanını yazar mıydı acep?
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 17:20 0 yorum
23 Mart 2009 Pazartesi
Bir numarasında dizi var
Coşkun Büktel "theope" konusunu adeta namus davası yapmıştı. Theope'nin namusuna iffetine dil uzatanın dilini koparmaya and içmiş gibiydi. Ama önceleri ismini bile sakladığı ve ancak güvenilir bulduklarına açıklayacağını söylediği gençlik avanture / polisiye / çete dizisi çok iş yapıp (başka dizi olmayan gün ve saatte) bir numaraya yükselince artık ismini gizlemek yerine dizisini internet sitesinde de menü de bir numaraya oturttu. Diziye olan ilginin sitesinin hitini de artıracağı düşüncesiyle bu TV dizisi theope'nin namusu meselesini de solladı ve menüde layık olduğu yere yerleşti. Bir diğer dikkat çeken nokta ise Büktel'in kendinden dizi doktoru olarak söz etmesi. İnsanlar üzerinde yayın yoluyla baskı kurmaya çalışarak sansürcü, yalan haber yayıcısı yanlarıyla faşist bir karakter sergileyen dizi doktorumuz bu ünvanla Dr. Mengele'yi hatırlatıyor. Dr. mengele kadar acımasız olmasa da bu TV dizilerinin halkın üzerinde uyutucu etkilerinin, toplumsal devrimci liseli gençlik mücadelesi yerine bireyselciliğin aşılandığı düşünceleri insanlar üzerinde hakim kılarak gençliği ve toplumu bulunması gereken alanlardan koparıyor.
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 17:02 0 yorum
COŞKUN BÜKTEL VE MÜRİDLERİNDEN FAŞİZM ÖRNEĞİ !
Büktel despotizmi sansürden faşizme dönüşürken Büktel ünlü sansürcü 2. Abdulhamid'e bile rahmet okutuyor!
Son bir haftadır tiyatro kamuoyu coşkun Büktel’i pek çok yönden tanıdı. Kurallarının, prensiplerinin sadece kendi işine geldiğinde prensip olduğunu, ama aleyhinde açıklamalara sıra gelince bütün kurallarının çöpe atılıverdiğine tanık oldu. İsim vermeden insanları suçlamam dedi, isim vermeden suçlamalar yaptı, Sansüre karşı olduğunu söyledi kendi sansürcülükle kalmayıp sadık müridi Hilmi Bulunmaz’ı da sansür bataklığına sürüklediAraştırmadan, belgelemeden suçlamalara karşı olduğunu söylerdi, Mehmet Atak’ın iddialarını gündeme getirmekle kalmadı birde Mehmet Atak’dan da ileri taşıyacak yorumlarla belgelemeden, şahitlere sormadan büyük lokmalar etti gerçekler karşısında ezildi. Kendine ait olmayan sözler, kendine mal edildiğinde kişileri şerefsizlikle suçlardı, bana ait olmayan cümlelerin bana ait olduğunda direndi, ispatlayamadı ve kendi değer yargılarıyla şerefsizliğini ispatladı. 1,5 yıl öncesinin yazılarını tek yanlı yansıtıp nesnel şartları açıklamadan gururla yeniden yeniden yayınlayan bir adam, eğer bu konuda da elinde gerçek belge olsa gururla ve zevkle yayınlardı tabii ki, ama iftira attığı için ispatlayamadı, şerefsizliği tercih etti. Sansür yapmak için bahane ararken (dünya üzerindeki her sansürcünün kendince haklı olduğu bahaneleri vardır, Büktel’de kendi bahanelerini bulmaya çalışacaktı elbette) uyduruktan bir kelime oyunu üzerinden “savlamak” sansürcülüğünü ilan etti, sonra bu bahanenin saçmalığı altında ezildi hemen bunun yerini Trabzon’dan adam getirtme iddiasına dönüştürdü. İddiayla ilgili yazılı beyan Levent Çağlayan tarafından kamuoyuna dönük olarak kendi kaleminden yayınlandığında yalanlayamadığını, yalanlamadığını hatırlatalım. Başkalarını okurlarını dezenforme etmekle suçlardı, Mehmet Atak’ın iddialarının asılsızlığı ve asıl Mehmet Atak'ın beyanlarında tutarsızlık olduğu asla inkar edilemeyecek belge ve şahitlerle ispatlandı, ama okurlarına yeni bilgileri iletmek yerine Mehmet Atak’ın asılsız iddialarını sayfalarında tutarak okurlarını dezenforme etti. Kaldı ki Sansür sadece sansür edilen kişiyi değil okurları da mağdur eden bir uygulamadır ve işte bunun en güzel örneğini de Coşkun Büktel’de gördük. Beni sansürleme bahanesi altında okurlarını yanlış bilgilerle bırakarak mağdur etmeyi seçerek sadece bana değil okurlarını da sansür illetinin mağduru etti. Satır satır, paragraf paragraf yanıt vermekten söz ederdi, bırakınız satır satırı en temel sorulara ve suçlamalara yanıt veremedi, bunun yerine kaçamak yapmayı seçti, bizlerin sesini kesmeyi, sansürlemeyi seçti. Şimdi de kendisi ve yandaşlarının sansürüyle yetinmeyen Büktel tam bir faşizan yaklaşımla yeni bir hamleye girişmiştir. Benim ve Ömer Faruk Kurhan’ın sesini kendi sitesinde ve sadık, sorgusuz sualsiz müridi Hilmi Bulunmaz’ın sitesinde kesen böylece antidemokrat yüzünü gösteren Büktel bununla yetinemedi. Kendisi ve yandaşları bizim sesimizi kesse de bizim sesimiz İATP-G sayfalarının yanı sıra Tiyatro Yayıncılığımızın halen süren en köklü yayını Tiyatro Dergisi portalı da bize özgür sesimizi kamuoyuna duyurmakta yer açtı. İşte burada Coşkun Büktel’in kendi ve yandaşlarının sitelerindeki antidemokratik tutumu faşizme dönüştü. Sadece kendi sansürlemekle kalmayıp, bizlerin sesine yer veren Tiyatro dergisine ve editörü Mustafa Demirkanlı’ya saldırıya geçti. Oysa daha iki gün önce Mustafa Demirkanlı, Coşkun Büktel’in övünçle sitesinde yayınladığı dizi reytingini kutlama inceliğini göstermişti. Olumlu, olumsuz hiçbir yorum yapmadan kutlamıştı. Ve yaşanan bu süreç içerisinde Mustafa Demirkanlı bazı küçük hatırlatıcı anekdotlar dışında neredeyse hiç bu polemiğe dahil olmamış, tartışmaya girmemiş daha çok mağdur edilmeye çalışılan benim ve Ömer F. Kurhan’ın sesine yer vermiş ve karşımızdakiler yanıt haklarımıza ya hiç yer vermezken ya da sinsi sansürle gözlerden kaçırırken Mustafa Demirkanlı yine demokrat bir tutumla bu kişilerin iddialarına da yer vermişti. Yani bugün şu aşamada Mustafa Demirkanlı duyarlı ve demokrat bir yayıncının yapması gerekeni yapmıştı. Ama Coşkun Büktel’in Mustafa Demirkanlı’ya saldırması için bu yeterliydi. Kendisiyle ilgili gerçekleri ortaya serdiğimiz yazıları yayınlamış olması yeterliydi. Mustafa Demirkanlı üzerinde müritleri gibi yaptırımı olmayan Büktel bunun yerine saldırmayı tercih etti. Geçmişte kalmış tartışmaları tek yönlü yansıtarak saldırıya geçti. Coşkun Büktel’e sadık bir mürit olduğunu her fırsatta sergileyen Hilmi Bulunmaz da Büktel’e bu konuda da gereken hizmete başladı ve kendi çöplüğünden Mustafa Demirkanlı’ya ve Tiyatro Dergisine yoğun bir salıdır başlattı. Zaten Hilmi Bulunmaz’ın ne sosyalist, ne dürüst olmayan yanını çok güzel sergileyen bir gerçeği, Devlet yardımı aldığını da ilk kez ortaya çıkaran ve kamuoyuna deşifre eden Mustafa Demirkanlı, Hilmi Bulunmaz’ın intikamcı saldırılarına hedef olmaya başlamıştı. Kendisi bu şaibeli devlet yardımını alıp bunu kamuoyundan gizleyerek diğer destek alanlara karşı efelik yapan Hilmi Bulunmaz, bu yardımlar karşılığı ne tavizler verdiğini, kendi iddiasındaki gibi o yıllarda hükümet borazanı olup olmadığını, Diğer devlet yardımı alanları hicvettiği “Çanak yalayan köpeğin” ne derece kendini de yansıttığını açıklamak yerine bunu unutturmayı ve Mustafa Demirkanlı’nın Yasal prosedürlerle ve yasal bir şekilde alınmış reklamları şaibeli göstermeye zaman harcamayı tercih etti. Büktel gerçekler karşısında, ortaya serilen karakteri karşısında giderek çaresizleşiyor, verecek yanıtı olmadığı gibi insana özgü bir tavır olan özrü de beceremiyor ve bu çıkmaz içinde kuyruğu sıkışmış kedi gibi hırçınlaşıp saldırganlaşıyor. Ama bu tutumu bizleri değil kendisini yok etmekte, eritmekte, tüketmektedir. Yani nereden bakarsanız bakınız şu son bir hafta Coşkun Büktel isimli zatın tam bir zavallılık sergilediği, zavallılaştıkça da saldırganlaştığı bir süreç oldu. Bu sürecin bana kazandırdığı hiçbir şey yoktur. Ama bu dönem Türk tiyatrosuna önemli bir kazanç sağlamıştır. Bu da kendisini oyun yazarı olarak sunan bir kişinin karakter yapısının net bir şekilde görülmesini sağlamasıdır. Elbette kendisiyle birlikte sansürcülüğe, kanıtsız iddialara sürüklediği müritlerinin de ne olup ne olmadığı daha net görülmüştür. Bu nedenle bu süreç son derece yararlı geçmiştir. Bu kişiler çok güzel bir şekilde deşifre edilmiştir. Şimdi bize düşen tüm bunları bütün tiyatro ve sanat dünyasına olabildiğinde geniş çevrelere yayıp bu gayet net çıkan tablodan olabildiğince geniş kitleleri haberdar etmektir. Zira bu tür kişilerin varlığı herkesin zararınadır. Bu anlamda önümüzdeki günleri Büktel despotizminin, Büktel sansürcülüğünün, Büktel faşizminin ve yandaşlarının gerçek yüzlerini ortaya serme ve buna karşı ortak bir tavır almayı yaygınlaştırma süreci olacaktır. Zira bu despotizm , bu faşizm sadece bize karşı değil zaman zaman bütün tiyatro yayıncılarına ve tiyatro insanlarına karşı tehdit olarak kullanılmıştır, izin verirsek bundan sonra da kullanılacaktır.
Ertuğrul Timur
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 12:39 0 yorum
(Kaynak: http://www.fasistler.blogspot.com.tr/)