16 Mart 2009 Pazartesi

Coşkun Büktel, A. Ertuğrul Timur, Mustafa Şükrü Demirkanlı!...

04 Nisan 2009 Cumartesi
HANGİSİ HİLMİ BULUNMAZ'IN ÖNCELİĞİNDE İNANÇLARI MI, DOSTLUKLARI MI?

HİLMİ BULUNMAZ
TİYATROYA VE SİYASETE DAİR HİÇ BİR AYRINTIYI ATLAMAZ...
EN UFAK BİR İLİNTİNİN ÜZERİNE GİDER.
FAKAT BU DENLİ AYRINTICI VE SÖMÜRÜ, KAPİTALİZM, FAŞİZM GİBİ KONULARDA HİÇ BİR TAVİZE YANAŞMAYAN HİLMİ BULUNMAZ SADECE BELİRLİ KİŞİLERİN ADININ KARIŞTIĞI OLAY VE KONULARDA SOSYALİSTLİĞİNİ ASKIYA ALIR, TARAFSIZLIĞINI ASKIYA ALIR VE SUSMAYI, SADECE SUSMAYI TERCİH EDER.
İŞTE BUNLARDAN BİRİSİ DE ULVİ ALACAKAPTAN'DIR. HİLMİ BULUNMAZ'I ULVİ ALACAKAPTAN KARŞISINDA SUSKUNLAŞTIRAN SEBEP SADECE GEÇMİŞE DAYALI ARKADAŞLIK MIDIR? YOKSA BİLMEDİĞİMİZ VE ORTAYA ÇIKMASINI ARZULAMADIĞI BAŞKA NEDENLER Mİ VARDIR?
HİLMİ BULUNMAZ BU HABERİ VE YAZIMIZI GÖRMEMİŞ OLAMAZ. BURADA, TİYATRO DERGİSİNDE, İATP-G SAYFALARINDA YAYINLANMAKLA KALMADI 400'ÜN ÜZERİNDE KİŞİYLE BİRLİKTE KENDİSİNE DE E-MAİLLE İLETİLDİ. HİLMİ BULUNMAZ'IN BİLDİĞİNDEN EMİN OLDUĞUMUZ BU KONU KARŞISINDAKİ SUSKUNLUĞU KARŞISINDA ONUN BU TAVRINI TARİHE KAZIYORUZ!
BİR KEZ DAHA
Sayın Hilmi Bulunmaz blog yayıncılığına başladığından bu yana bence en önemli yayıncılık başarısı TAKSAV'ın bir faşist darbe döneminde Kültür Bakanlığı yapmış olan Talat Sait Halman'a verilen ödüle dikkat çekip bunun aleyhinde kamuoyu oluşturma girişimidir. Bu başarısından dolayı Hilmi Bulunmaz'ı aramızdaki tüm polemiklere, tartışmalara karşın kutladım yine kutluyor ayrıca teşekkür ettim yine teşekkür ediyorum.Objektif olmak, yayıncı olmak hepsi bir yana insan olmak bunu gerektirir. Gerektiği zaman dostlarınızı da eleştirebilmeyi, gerektiğinde ise hasmınıza da şapka çıkarıp destek verebilmeyi. Fakat aynı objektifliği Hilmi Bulunmaz'da da görmeyi arzularım. Tiyatro ve faşistler, faşizme destek verenler ilişkisinde şimdi şu an karşımızda iki örnek vardır.Birincisi aslında faşist olduğu belki tartışılabilen ama Faşizme hizmet etmiş olduğu tartışılamaz Talat sait Halman'a bir tiyatro örgütünün verdiği ödülün kınanmasıİkincisi ise Faşizmin Türkiye'de en önde gelen temsilcilerinden Muhsin Yazıcıoğlu'nun geçirdiği kaza üzerine bir başka tiyatro örgütünün TODER'in taziye anlamına da gelebilecek ve bir nevi onu onore edecek bir kararla Dünya Tiyatro günü kutlamasını erteleme kararı.Bu ülkede her gün ölenler vardır. Kimi yaşlanır ölür, kimi kaza geçirir ölür. Eğer her ölüm üzerine bir şeylerin kutlaması iptal edilecek olsa sürekli matem halinde olunurdu ve her şey ertelenemek zorunda olunurdu.Bu anlamda Muhsin yazıcıoğlu'nun ölümü tiyatrolar açısından neden matem ilan edilme yada kutlamaktan vazgeçme nedeni olacakmış? Muhsin Yazıcıoğlu'nun tiyatro dünyası için diğer politikacılardan yada herhangi bir insandan farklı kılan yanı nedir ki kutlamayı erteleyeceklerdir?Kaldı ki sözü edilen kişi tescilli bir faşist liderdir. Faşizme hizmet etmekten öte faşisttir. Bir çok devrimcinin onlarca yurttaşın ölümünden katliamdan sorumludur. Böyle bir kişinin geçirdiği kazadan dolayı tiyatrocuların matem ilan ediyor gibi bir görüntü vermesi tiyatro dünyası adına bir utançtır.Talat Sait Halman - TAKSAV Skandalını tiyatro kamuoyuna duyuran Hilmi Bulunmaz'dır ve ilk destek verenlerden birisi Özgür Başkaya'dırMuhsin yazıcıoğlu - TODER skandalını kamuoyuna duyuran ise Özgür Başkaya'dır ama Hilmi Bulunmaz buna destek vermek bir yana haber bile yapmamıştır.BU ÇİFTE STANDART HİLMİ BULUNMAZ'IN İLK ÇİFTE STANDARDI DEĞİLDİRDİĞER TÜM TİYATRO ÖRGÜTLERİ AKM NİN YIKILMASINI PROTESTO EDERKEN TODER AKP İLE KOLKOLA KANTOLU EĞLENCE TERTİP ETMİŞTİR VE HİLMİ BULUNMAZ İLE COŞKUN BÜKTEL EYLEMCİ TİYATROCULARIN DEĞİL TODER'İN BU EYLEM KIRICILIĞININ YANINDA KANTOLU EYLEMİNDE BULUNMAYI SEÇMİŞTİRZİRA TODER'İN BAŞINDA YAKIN ARKADAŞI ULVİ ALACAKAPTAN VARDIR. ULVİ ALACAKAPTAN ESKİ SOLCU YENİ İSLAMCI TANIMLAMASINDAKİ KİŞİDİR.Şimdi hilmi Bulunmaz bir kez daha sınav verecektir. Bakalım bir faşizm destekçisi bakana TAKSAV'ın verdiği ödüle bu kadar duyarlı olan Hilmi Bulunmaz TODER'in açık bir faşiste gösterdiği bu taziyeye ne tepki verecektir. Bakalım kendi kampanyasına destek veren Özgür Başkaya'nın kampanyasını haber yapacak mıdır yoksa sessiz kalarak Ulvi Alacakaptan'ı destekleme tercihinde mi bulunacaktır hep birlikte göreceğiz ve Tiyatro kamuoyu bir testle daha Hilmi Bulunmaz'ı tanımış olacak. En azından bu soruyu Özgür Başkaya kafasında soracaktır mutlaka.
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman:
11:23 0 yorum
03 Nisan 2009 Cuma
HİÇ BİR ŞEYDEN ÇEKMEDİ KURDUĞU YANLIŞ İTTİFAKLARDAN ÇEKTİĞİ KADAR

HİLMİ BULUNMAZYönetmen, Yazar, Yayıncı, Sosyalist(?).70'Lİ YILLARDA HALKIN YOLUNDA İDİ.BİR DÖNEM ERGENEKONCU (MHP İŞBİRLİKÇİSİ) DOĞU PERİNÇEK'İN İP'SİNDEN ADAY OLDU ÖZELEŞTİRİ VERDİ.ŞİMDİ STALİN'İ SORGULUYOR LENİNİST OLDUĞUNU BELİRTİYOR..HİLMİ BULUNMAZHİÇ BİR ŞEYDEN ÇEKMEDİ HAYATTTA KURDUĞU YANLIŞ İTTİFAKLARDAN VE DURDUĞU YANLIŞ YERLERDEN ÇEKTİĞİ KADAR!.Bireysel mücadelenin adamı, çıkar savaşımcısı bir yazarın peşinde. Jeep için gazman olmam ama para ve sevgililer için oyun, dizi yazdım diyebilen bir yazarın... Sistem karşıtlığından yada sosyalizmden söz edildiğinde "Siz hala 70'li yıllardaki o görüşlerde mi kaldınız..." diye başlayan alaycı ve tepeden bakan cümleler kurup hiç bir zaman olmadığı ve gerçekte tanımadığı sosyalizm gerçeğiyle alay edebilen bir dizi oyuncu ve yazarıyla yanyana....Tiyatro Eğitimi aldığı halde halkın parasıyla aldığı bu eğitimi ve kalemini sanatla halkın aydınlatılması için kullanmak yerine kapitalizmin cilalanıp işçi sınıfının sömürülmesi için kapitalizmin ürünlerini cilalamak için kullanan bir reklamcı ile ittifak içinde....Aydın, ilerici, demokrat, duyarlı Tiyatro emekçileriyle değil, TODER'i faşizmin ve faşist bir liderin güzellenmesi için alet eden bir döneğin yanında....HİLMİ BULUNMAZ!Sosyalist olduğunu savlıyor...Sosyalizm bir gömlek değildir gerektiğinde giyip bir kaç slogan gibi cümle kurup daha sonra çıkarıp katlanıp dostlar uğruna rafa kaldırılacak.Sosyalizm bir bütündür yaşamın her aşamasında.Bir sosyalist tüm yaşamından sorumludur ve halkına borçludur.Aksi halde bir süre sonra anılacağı sıfat sosyalist değil,olsa olsa "Hain" olacaktır...
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman:
16:14 0 yorum

MUTLAKA AMA MUTLAKA İZLEYELİM ÇAKMA AYDINI TANIYALIM
Mustafa Demirkanlı Coşkun Büktel'in video kaydını ne yap et zaman ayır izle dediğinde hadi canım daha neler ben hayatımda 4 saat sinema filmi bile izlemedim Büktel'i mi izleyeceğim demiştim. Ama o kadar ısrar etti ki bugün büyükçe denebilecek bir kısmını izledim. Önce sabah işe gittiğimde bilgisayardan tıkladım sesini kapadım alta indirdim ve tamamının yüklenmesini sağladım. Öğleden sonra da fırsat buldukça aralıklarla kaydırarak izledim. Tamamı bir kez yüklendikten sonra ileri geri kaydırabildiğim için tamamını olmasa da aralıklarda gezinerek bir hayli bölümünü izledim.ve diyorum ki Mustafa Demirkanlı haklıymış. Bu videoyu herkes izlemeli. Bu video olduktan sonra bizim artık hiç bir şey yapmamıza gerek yok. Çakma aydın Coşkun Büktel'i kendi sesinden görüntüsünden izleyin yeter. Şaşakalacaksınız. Biliyorum 4 saat çoğunuz belki de hiç biriniz ayıramıyacaksınız bu video için ama keşke herkes izlese. Bu videonun olabildiğince çok izlenmesi için elimden geleni yapacağım. Hatta fırsat bulursam download edip önemli(!) kısımlarından sizler için bir özet görüntü demeti de hazırlayabilirimBU VİDEOYU İZLEYİN, COŞKUN BÜKTEL'İ TANIMAK İSTİYORSANIZ MUTLAKA AMA MUTLAKA İZLEYİN...
Coşkun Büktel'i, O. Akgül, H. Bulunmaz, F. Çetinkaya, T. Karaoğlu, K. Şimşek, dört saat boyunca sorguladı! from Cemal Bulunmaz on Vimeo.
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman:
12:50 0 yorum

HAYATTAN TAT !
HİLMİ BULUNMAZYAŞAMDAN TAT ALANKELEBEKLER GİBİDALDAN DALA KONUYOREmekçilerin gerçek sorunları,faşizme ve faşist liderlere güzelleme yapan tiyatrocularbunların hiç biri Bulunmaz'ı ilgilendirmiyorTümünü görmezden geliyor.Bulunmaz "sevgili ve para için" halkın uyutulmasına destek veren sözde yazar arkadaşları için videolar çekiyor, reklamcı dostları ile aynı safları paylaşıyor, aralarında kendi arkadaşlarının da bulunduğu devrimci şehitlerin ardından bugün yapılan alaycı , küçümser yaklaşımları sindiriyor ve mitolojide gezinip bir emekçinin zeytinlerinde aşkın izlerini sürüyor.Ve bizleri de sosyalist mücadelesinin önündeki engel ilan ediyorhaaah :)))kahkaha bile atamıyoruz.
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman


***

COŞKUN BÜKTEL’E YANIT: “Belgeler Mehmet Atak’ın iddialarının aksini göstermektedir.”

A. Ertuğrul Timur (03.04.2009)

İzleyenlere sözüm yok, ama açık ve net söylüyorum ki geçmişteki birkaç istisna video dışında ben Hilmi Bulunmaz’ın videolarını izlemiyorum. İzle-ye-miyorum da. Hele ki şimdilerde 70 dakika, 120 dakika 240 dakika (4saat) gibi sürelere ulaşmışken istemsem dahi izleyemem asla 4 saatlik bir zaman dilimim yok oturup video izleyebilecek. İşim belli, 24 saatim belli. Bu 24 saat içerisinde aralıksız 4 saat değil 60-70 dakika ayırmak benim için olanaksız.

Ayrıca benim işimin yarısı zaten bütün gün video montajı yapmak olduğu için akşama dek onlarca aksiyonel ve nitelikli video montajından sonra bir yada birkaç adamın kamera karşısında durağan konuşması iyice çekilmez olacaktır.

Bir de bu videolar internet üzerine yüklenmiş Flash dosyalar olduğu için çekip ara ara izleyeyim derseniz bir hayli zahmetli bir iş hele ki böyle uzun videoları çekip aviye dönüştürüp saklamak, saklasanız bile izleyecek zaman bulmak çok zor. Değişik zaman dilimlerinde ara ara internet üzerinden izleyeyim de diyemiyorsunuz çünkü ortadan başlatma gibi şansınız yok her defasında baştan yüklenip yavaş yavaş ilerlemektedir.

Bu nedenle ben bu videoları izlemediğim gibi benim yazılı beyanlarıma videolu yanıtları da esasen kabul etmiyorum. Hem hiç kimse bu kadar zaman dilimini cevap alacak mıyım diye ayırmaya mecbur değildir, hem de asla sayfa üzerinde çarçabuk okunan sayfaların ulaştığı kişi sayısı ile videoları izleyen kişi sayısı asla aynı olamaz. (Kaldı ki videoların nasıl reyting yaptığını da ispatladım bu nedenle izlendi gözükenlerden çok çok azının baştan sona tamamını izlediği ve gerçek kitleye ulaşmadığı da aşikardır.) Bu durumda da Hilmi Bulunmaz video ile bana yanıt vermiş olsa da bu kendisine de haksızlıktır zira yazılı bir konu bin kişiye ulaşıyorsa videodaki yanıt 100 kişiye bile ulaşmıyor dolaysıyla 900 kişi Hilmi Bulunmaz’ın bana yanıt vermediğini düşünmeye devam edecektir.

Bu kez de Hilmi Bulunmaz değil Coşkun Büktel bana video üzerinden yanıt vermiş. Tabii bu yanıtı da verilmemiş sayıyorum. Zira yeterince açık ve net değildir. Sanıyorum 240 dakikalık (4 saat) bir videoda herhalde aralıklarla birkaç dakikalık bana yanıt vermiştir. “miş”li konuşuyorum çünkü izlemedim ve izleyemem de. Fakat Mustafa Demirkanlı kendisine yönelik bir hakaret olup olmadığını merak edip büyükçe bir kısmını izlemiş ve hatırladıkları kadarıyla bana aktardı.

Esasen videolara yanıt vermeyi reddediyor videoyla verilmiş yanıtları da kabul etmiyorum fakat bu kez bana aktarıldığı kadarıyla Coşkun Büktel’e bazı yanıtlar vereceğim. Bu 4 saatlik videoyu izlemekle kalmayıp olduğu gibi kağıda deşifre edip buna göre bir yanıt yazmak herhalde kimseden beklenemez, bu nedenle bana hatırlandığı kadarıyla, ana hatlarıyla aktarılmıştır ben de bu aktarıldığı kadarıyla yanıtlamış olacağım, coşkun Büktel’in itirazı yada eklemesi olursa lütfen -yazıyla- belirtsin ben de gerekli ekleme yada düzeltmeleri yapayım.

Coşkun Büktel nihayet Mehmet Atak konusuna video kaydında yanıt vermiş. (Bunun dışında bana yönelik bir bölüm var mıdır bilemiyorum) Coşkun Büktel bana yanıt verirken dört hususu öne çıkarmış

1- Ertuğrul Timur belge olarak kendisine Milliyet, Hürriyet gibi gazete haberlerini dayanak yapıyor, iyi de bu onu temize çıkarmıyor onlar da bu hatayı yapmış demek onu temize çıkarmaz

2- Bu iddia benim değil Mehmet Atak’ın iddiasıdır. Ben zaten “mış” şeklinde yazdım


3- Ben onun sansürcülüğünü zaten ispatlamışım bu düzeltmesine yer versem ne olur verm
esem ne olur

4- Ümran İnceoğlu’nun Timur’la tanışıklığını biliyorduk, bu nedenle zaten onun karşı çıkacağını aklımıza getirdik, soyadını da eksik yazmış, vb. türü (aşağıda açacağım)

Şimdi sırayla ve olabildiğince net yanıtlar vermeye çalışayım. Net kelimesini özellikle çiziyorum çünkü aslında zaten bunlar ya yanıt istemeyecek denli net ya da zaten tarafımdan yazılmış konulardı. Bunları Ömer F. Kurhan anlayabilmişse, Mustafa Demirkanlı anlayabilmişse, Coşkun Büktel’in de anlayacak kapasitede olduğunu zannediyordum ama bir kez daha ve sadeleştirerek anlatalım.

1- Öncelikle, Coşkun Büktel okuduğunu anlamamış çünkü Hürriyet, Milliyet, NTV-MSNBC, Zaman gibi gazetelerle ben aynı dönemde aynı şeyi yazmamışız bu nedenle de bakın onlar da bu hatayı yapmış gibi bir şey demiyorum. O gazeteler ve 2 yıl önce yani olay yaşanırken bunu böyle haber yapmış diyorum, biri Mehmet Atak’ın yakın arkadaşı olmak üzere 3 sanat yazarı da bu proje konsepti Mehmet Atak’la birlikte Sibel Aslan’ın yazmış diyorum, bu haberleri ve yazıları basına ileten basın bültenleri de Goethe Enstitü ve İBBŞT tarafından basına verilmiş diyorum. Ve bu etkinlik sıcağı sıcağına yaşanırken hem bütün gazeteler, biri Mehmet Atak’ın arkadaşı 3 sanat yazarı ve bu projenin ev sahibi 2 önemli kurum bu proje Sibel ve Mehmet’in demiş ve Mehmet Atak’da biri arkadaşı olan tümü ulusal ve en çok okunan gazetelerin haberi olan ve de olayın sahibi kurumların basın açıklamalarına Mehmet Atak itiraz etmemiş diyorum. Bu kadar haber, yazı basın bildirisi ne o günlerde nede aradan geçen 7 yılda itiraz edilmemişse o halde bu etkinliğin Sibel Aslan Yeşilay ve Mehmet Atak’ın konsepti olduğunun tescilidir diyorum. Bu etkinlik bu gazetelerde ve biri Mehmet Atak’ın arkadaşı üç yazarca böyle tescil edilirken Mehmet Atak itiraz etmemiş 2 yıl sonra sadece tiyatroma bu nedenle itiraz etmişse bu inandırıcı değildir diyorum. Kaldı ki o iki yılın ardından da tiyatromda yer aldığı ve Mehmet Atak’ın yanlış olduğunu iddia ettiği haber de yine başka yayınlarda ve gazetelerde yer almış ve Mehmet Atak bunların da hiç birine itiraz etmemiş diyorum. Ancak ne yapmış? 7 yıl sonra Coşkun Büktel’e demiş ki ben o projenin tek sahibiydim Ertuğrul kamuoyuna yanlış bilgi verdi demiş. Eh Sayın Coşkun Büktel en azından siz aklıselim bir ağabey olarak bu belgelerden sonra bir telefon açıp “Sevgili kardeşim Mehmet, sen bize bu projenin tek sahibiyim diyorsun ama bak bütün gazeteler yazmış, senin arkadaşın Sevin Okyay yazmış, projeyi yapan 2 önemli kurum basın bültenini böyle hazırlamış sen o zaman bunlara itiraz etmiş miydin? Madem proje sadece senindi neden itiraz etmedin kardeşim? Bizi de yanıltıp zor durumda bırakıyorsun? Bak Sibel hala proje benimdi diyor sitesinde ona söyleyecek bir lafın yok mu? Şahit diye yazdığın kişi de tersini söylemiş yalanlamayacak mısın? Ya da 7 yıl sonra mı yalanlayacaksın sevgili kardeşim Mehmet?” diye sormaz mı? Tabii Mehmet Atak’ı bulabilirse zira artık ortaya koyduğum somut belgelerden ve sorulardan sonra kayboldu (Hayır yurtdışında değil daha dün akşam bana yine mahkum çocuklar üzerine mail yollamış ama bu konudan kaçındığı bellidir.) Mehmet Atak hem yayın yoluyla hem mail yoluyla ona yanıtımı ilettiğim halde bugün çıkıp bana ve yazdıklarıma itiraz etmiyorsa zaten yanlış beyanda bulunduğunu yanıltıcı açıklamalar yaptığını kabul etmiş olmuyor mu? Bakın bir sanatçıyı rencide etmemek için yalan kelimesinden ısrarla kaçınmaya çalışıyorum ama buradan da başka bir sonuç çıkmıyor. Ama artık bu ortaya serilince Mehmet Atak kendisini savunamazken siz hem onun iddiası ben mişli yazdım deyip hem de hala ağzınızda gevelediğiniz laflarla ama o gazetelerin de yanlış yazması aynı hataları yapması Ertuğrul’un hatalarını hafifletmez ki türü bir savunmada bulunuyormuşsunuz. Mehmet Atak çıksın desin ki evet hepsi yalan yazmıştı, Hürriyet’de, Milliyet’de, Zaman’da, hatta benim arkadaşım Sevin Okyay’da yalan yazmıştı. Şehir Tiyatroları basın bürosu da, Goethe Enstitü de yalan yazmıştı. Tümününki yalandı ben hiç birini görmedim Sibel’in hala bunu savunduğunu da görmedim, Ertuğrul linkini verse de yine de görmüyorum ben sadece bir tek Ertuğrul’un yazdığını gördüm desin ya da tümünü yalanladım zaten desin… diyebiliyor mu? O diyemiyor, o inkar edemiyor, o kendini aklayamıyor ama siz 3 tane genci karşınıza oturtup videoda canım onların da yanlış yazması Ertuğrul’un yanlışına mazeret mi tarzı konuşabiliyormuşsunuz. Bravo ne diyeyim. Mişli haberinizin kraldan çok kralcısısınız o halde. Yalanın avukatlığını yapıyorsunuz hala.

2- İddia Mehmet Atak’ın iddiasıdır ama Mehmet Atak bu iddiayı sizin sitenizde yayınlamıştır. O halde ortaya yeni bulgular konulmuşsa ve siz miş le de olsa bir iddiayı yayınlamışsanız o halde bu yayınladığınız iddialarla okurunuzun yanıltılma ihtimaline karşı yanıtı ve yeni bulguları da yayınlamalıydınız. Bunu benim için değil okura saygınızdan yapmalıydınız. Bakın bu iddia bizim sayfalarımızda dile getirildi ama karşılığında da şu bulgular ya da iddialar gündeme getirildi biz bunu da size veriyoruz hangisini ne kadar inandırıcı buluyorsanız karar sizindir denilmeliydi. Diğer bütün sansürlerinizi görmezden gelsek bile bu çok açık çok net ve düpedüz bir sansürdür. Bana değil okurların doğru bilgilenme hakkına sansürdür.

3- İkinci maddede yanıtını verdim. Ama yineleyeyim. Öncelikle siz hiçbir şeyi ispatlamış değilsiniz. Ben açık ve net şekilde sadece Hilmi Bulunmaz’ın küfürlü yazısına yer vermediğimi zaten açıkladım. Sizin yazılmamış yazınızı sansürlediğim iddianız zaten yazılmamış olmayan yazının sansürlenmesi iddiası komik olsa da o konuda yazdığınız yazınızı sitenizden aynen aldım ve yayınladım siz de sitenizin adını yazmadığım eleştirinize rağmen bunu olumlu bulduğunuzu belirttiniz. Aradan aylar geçince sanki ben sizin yanıtınızı yayınlamamışım havasında konuyu siz ve Feridun Çetinkaya gündeme getiriyorsunuz bu da bir nevi yalancılıktır. Kaldı ki diyelim ki başka konularda benim sansürcülüğümü gerçekten ispatlamış olunuz. Bu Mehmet Atak konusunu görmezden gelmenize sebep olamaz. Diyelim ki ben yalancıyım, sansürcüyüm bana saygınız yok bu nedenle de benim düzeltme hakkıma saygınız yok peki ama okurunuz ne olacak? Okurunuzun ne suçu var da dezenformasyonla, Mehmet Atak’ın yanlış bilgilendirmesiyle kalacak?

4- Evet Ümran İnceoğlu ve eşi Eftal Gülbudak benim tiyatro dünyasında en tutarlı, en çalışkan, en değerli dostlarımdandır. Fakat bu bir mahkemeye benzetilirse bu şahidi dinlenmek üzere çağıran, şahit gösteren ben değilim Mehmet Atak idi. Ve kendi iddialarına kanıt olarak şahit demişti. Ümran İnceoğlu’nun şahitliği iki nedenle önemlidir. Birincisi Mehmet Atak öncelikle kendisini bu yayınlardan haberdar eden, tiyatrom’dan haberdar eden kişi olarak ve şahitlikte ilk sırada saydığı için, ikincisi Ümran İnceoğlu ihtilaflı olan Mehmet Atak ve Sibel Aslan’dan sonra bu projede yetkili olarak bulunan üçüncü isimdir (diğerleri oyuncu olarak yer almıştır) Hem bu nedenle en önemli şahittir hem de ben diğerlerini tanımadığım için ulaşmam zordu belki yanıt alacak belki alamayacaktım ama Ümran’ı tanıdığım için bana bir telefon uzaklığındaydı dolaysıyla önce konunun asıl muhatabı Sibel Aslan Yeşilay ile sonra ikinci dereceden muhatabı Ümran ile sonra üçüncü dereceden tanıklar oyuncularla bağlantı kurmayı denedim.

Ümran İnce – İnceoğlu konusu ise Ümran kendisi de bazı kayıtlı olduğu yerlerde İnce soyadını kullanır (belki bazı sabit form alanlarına uzun geldiğindendir) bazı yerlerde ise İnceoğlu’nu kullanır, benim telefonumda da İnce olarak kayıtlıdır. Fakat buradan bir kıvırma ve suçlama payı çıkarmışsınız ve soyadını yanlış kullandığımı belki de Ümran’ın aslında hiç şahitlik yapmadığını ya da benim internet aramalarında gözden kaçırmak için özellikle yanlış kullandığımı ima etmişsiniz. İşte iki türlü de yazıyorum içiniz rahat olsun:

ÜMRAN İNCE

Hemen ertesi gün Ümran İnce ile bağlantı kurarak ve kendisinin de şahit gösterildiğini belirtip konuyu sorduğumda oldukça şaşırtıcı bir yanıt aldım.

"O proje Sibel'in projesiydi, Mehmet Atak sadece rejilerini yaptı."


Bu durumda Mehmet Atak'ın şahitlerin şehadetini almadan ve görüşlerini sormadan projede yer alan herkesin adını sıradan saydığı anlaşılmaktadır. Yani şahit var diye kadroyu bize şahit diye sıralarken şahidi kendisini yalanlıyordu...

Böylece Mehmet Atak'ın öne sürdüğü ve Coşkun Büktel'in de üstüne basa basa vurguladığı şahitler konusunun da bir balon olduğu ortaya çıkmıştır. Mehmet Atak tarafından en başta sıralanmış Ümran İnce bakın ne yanıt verdi:

Ertuğrulcuğum Merhaba,

Ben konsept Mehmet Atak'a ait demiş olamam, çünkü okuma tiyatrosu Sibel'in projesiydi. Zaten okunan oyunlar da Sibel'in çevirileri. Mehmet sadece rejilerini yaptı.

Mehmet'e bu konuda değil de ibşt'den stajyer kadrodan çıkarılması konusunda yazılanlar hakkında tiyatrom.com'u takip etmesini söylemiş ya da yazmak istediği varsa oraya yazabileceğini söylemiş olduğum yönünde hatırladıklarım var. O dönemde Mehmet'e destek verenler, vermeyenler vardı ve sanırım tiyatrom.com'a da taşınmıştı bunlar.

ÜMRAN İNCEOĞLU
Hemen ertesi gün Ümran İnce ile bağlantı kurarak ve kendisinin de şahit gösterildiğini belirtip konuyu sorduğumda oldukça şaşırtıcı bir yanıt aldım.

"O proje Sibel'in projesiydi, Mehmet Atak sadece rejilerini yaptı."


Bu durumda Mehmet Atak'ın şahitlerin şehadetini almadan ve görüşlerini sormadan projede yer alan herkesin adını sıradan saydığı anlaşılmaktadır. Yani şahit var diye kadroyu bize şahit diye sıralarken şahidi kendisini yalanlıyordu...

Böylece Mehmet Atak'ın öne sürdüğü ve Coşkun Büktel'in de üstüne basa basa vurguladığı şahitler konusunun da bir balon olduğu ortaya çıkmıştır. Mehmet Atak tarafından en başta sıralanmış Ümran İnce bakın ne yanıt verdi:

Ertuğrulcuğum Merhaba,

Ben konsept Mehmet Atak'a ait demiş olamam, çünkü okuma tiyatrosu Sibel'in projesiydi. Zaten okunan oyunlar da Sibel'in çevirileri. Mehmet sadece rejilerini yaptı.

Mehmet'e bu konuda değil de ibşt'den stajyer kadrodan çıkarılması konusunda yazılanlar hakkında tiyatrom.com'u takip etmesini söylemiş ya da yazmak istediği varsa oraya yazabileceğini söylemiş olduğum yönünde hatırladıklarım var. O dönemde Mehmet'e destek verenler, vermeyenler vardı ve sanırım tiyatrom.com'a da taşınmıştı bunlar.

Böylece bu iddianızın yersizliğini sanırım anlamış olursunuz, artık her 2 türlü de yer bulacaktır. Ayrıca sitelerini işgal etmemek için artık Tiyatro Dergisi portalı ve İATP-G ye çoğu yazımı iletmiyordum ama oralarda yanlış yer alıyor dememeniz için onlara bu yanıtımı yayınlamalarını özellikle rica ederek yollayacağımdan da emin olabilirsiniz.

Ve yine ayrıca elbette ki internetten yayınlamayacağım ama dilediğiniz an Ümran İnceoğlu’nun telefonunu verebilirim ve diliyorsanız kulaklarınızla da duyarsınız. Kulaklarınıza da sorun bulursanız ya da tam konuşurken cep telefonunuzun şarjı biterse ve siz de şarj etmenin dışında telefondan anlamıyorsanız bir gün rica ederim ve Ümran İnceoğlu nu alır size getiririm.

AYRICA ŞAHİT OLDUĞU KONUYU HATIRLAMAYAN 2 ŞAHİT DAHA SONRADAN BENİMLE BAĞLANTI KURDU SIRASI GELMİŞKEN ONLARI DA EKLEYEYİM

Mehmet Atak’ın kendisine şahit olarak sunduğu 22 isim acaba kendisine ne kadar şahitti? Çünkü Mehmet Atak şahadetlerini alarak şahitlerini değil kadroyu size sıralayıp şahit diye yutturmuştu. Ümran hariç hiç birini tanımadığım halde en az yarısıyla bağlantı kurmak için girişimde bulundum sadece (Ümran hariç) iki kişi geri döndü. Bunlar Eray Kahya ve Esin Umulu’dur.

Esin Umulu görev aldığını Mehmet Atak’ın yönettiğini, Sibel Aslan’ın çevirisini yaptığını hatırladığını belirtti fakat konsept tasarım konusunda bir şahitlik yapamadı.

Eray Kahya ise: “İletişimin büyük kısmını Sibel kuruyordu, büyük ihtimalle onun konsepti olsa gerek, gerçi Mehmet'le de tanışıyorlardı; belki Mehmet projenin ŞT de gerçekleşmesine katkı sağlamıştır. Ama çok net hatırlamıyorum.”
Görüldüğü gibi Mehmet Atak tarafından sıralanan 22 isim şahit falan değildir sadece o etkinliğin kadrosudur. Bir çoğu belki konsept tasarım kime aitti farkında bile değildi ya da o zaman farkında olsa da bugün hatırlayıp yanıtlayamıyordu. Şahitlik böyle mi olur? Siz bugün Theope kimin eseriydi diye sorsak “öyle bir oyundan söz edildiğini duymuştum ama kimindi hatırlayamıyorum” diyeni şahit diye sıralama angutluğu gösterir misiniz? Net kesin emin cevap vereceğine inandığınız şahidiniz varsa sıralarsınız değil mi? Diğer başvurduğum on kadar şahit ise ya hiç hatırlayamadığından ya konuya dahil (şahit) olmak istemediğinden cevap bile vermediler. Alabiliyorsanız siz deneyin. Ya da hadi işte sırası geldi Mehmet Atak şahitlerine başvurup temize çıkarsın kendini!

Sayın Coşkun Büktel bir kez daha yineliyorum.

Mehmet Atak bir sanatçıdır yalan söyledi asla demek istemiyorum ama sizi kullanarak kamuoyuna yaydığı iddialarının hiçbir inandırıcılığı yoktur ve zaten kendini de savunamamıştır.

Belgeler Mehmet Atak’ın iddialarının aksini göstermektedir.

Şahit diye sundukları ya şahit bile olmaktan kaçınmakta, ya hatırlamamakta ya da tersini söylemektedir.

Buna rağmen siz hiç olmazsa bu konuda benim için değil okurlarınızı doğru bilgilendirmek ve bir yanıltıcı kişiye alet olmuş olmamak adına karşı belgelere de yer vermeliydiniz. Hadi bunu yapmadınız videolarla hala kendini savunmaktan aciz kalan birini laf kalabalığı, laf cambazlığı ile savunuyorsunuz. Lütfen kendinize geliniz bunlar internet tüm dünyada çökene kadar yayında kalacak. İnanın hiç olmazsa “Evet bu kez yayınladığım bu iddiaların doğruluğu konusunda karşı kanıtlar ortaya çıkmıştır” deyip okurlarınızı aydınlatınız ve tarihe de yanlış geçmemiş olunuz.


***

Hilmi Bulunmaz'a Soru

A.Ertuğrul Timur (01.04.2009)

Sayın Hilmi Bulunmaz blog yayıncılığına başladığından bu yana bence en önemli yayıncılık başarısı TAKSAV'ın bir faşist darbe döneminde Kültür Bakanlığı yapmış olan Talat Sait Halman'a verilen ödüle dikkat çekip bunun aleyhinde kamuoyu oluşturma girişimidir. Bu başarısından dolayı Hilmi Bulunmaz'ı aramızdaki tüm polemiklere, tartışmalara karşın kutladım yine kutluyor ayrıca teşekkür ettim yine teşekkür ediyorum.

Objektif olmak, yayıncı olmak hepsi bir yana insan olmak bunu gerektirir. Gerektiği zaman dostlarınızı da eleştirebilmeyi, gerektiğinde ise hasmınıza da şapka çıkarıp destek verebilmeyi. Fakat aynı objektifliği Hilmi Bulunmaz'da da görmeyi arzularım. Tiyatro ve faşistler, faşizme destek verenler ilişkisinde şimdi şu an karşımızda iki örnek vardır.

Birincisi aslında faşist olduğu belki tartışılabilen ama Faşizme hizmet etmiş olduğu tartışılamaz Talat sait Halman'a bir tiyatro örgütünün verdiği ödülün kınanması

İkincisi ise Faşizmin Türkiye'de en önde gelen temsilcilerinden Muhsin Yazıcıoğlu'nun geçirdiği kaza üzerine bir başka tiyatro örgütünün TODER'in taziye anlamına da gelebilecek ve bir nevi onu onore edecek bir kararla Dünya Tiyatro günü kutlamasını erteleme kararı.

Bu ülkede her gün ölenler vardır. Kimi yaşlanır ölür, kimi kaza geçirir ölür. Eğer her ölüm üzerine bir şeylerin kutlaması iptal edilecek olsa sürekli matem halinde olunurdu ve her şey ertelenemek zorunda olunurdu.

Bu anlamda Muhsin yazıcıoğlu'nun ölümü tiyatrolar açısından neden matem ilan edilme yada kutlamaktan vazgeçme nedeni olacakmış? Muhsin Yazıcıoğlu'nun tiyatro dünyası için diğer politikacılardan yada herhangi bir insandan farklı kılan yanı nedir ki kutlamayı erteleyeceklerdir?

Kaldı ki sözü edilen kişi tescilli bir faşist liderdir. Faşizme hizmet etmekten öte faşisttir. Bir çok devrimcinin onlarca yurttaşın ölümünden katliamdan sorumludur. Böyle bir kişinin geçirdiği kazadan dolayı tiyatrocuların matem ilan ediyor gibi bir görüntü vermesi tiyatro dünyası adına bir utançtır.

Talat Sait Halman - TAKSAV Skandalını tiyatro kamuoyuna duyuran Hilmi Bulunmaz'dır ve ilk destek verenlerden birisi Özgür Başkaya'dır

Muhsin yazıcıoğlu - TODER skandalını kamuoyuna duyuran ise Özgür Başkaya'dır ama Hilmi Bulunmaz buna destek vermek bir yana haber bile yapmamıştır.

BU ÇİFTE STANDART HİLMİ BULUNMAZ'IN İLK ÇİFTE STANDARDI DEĞİLDİR
DİĞER TÜM TİYATRO ÖRGÜTLERİ AKM NİN YIKILMASINI PROTESTO EDERKEN TODER AKP İLE KOLKOLA KANTOLU EĞLENCE TERTİP ETMİŞTİR VE HİLMİ BULUNMAZ İLE COŞKUN BÜKTEL EYLEMCİ TİYATROCULARIN DEĞİL TODER'İN BU EYLEM KIRICILIĞININ YANINDA KANTOLU EYLEMİNDE BULUNMAYI SEÇMİŞTİR
ZİRA TODER'İN BAŞINDA YAKIN ARKADAŞI ULVİ ALACAKAPTAN VARDIR. ULVİ ALACAKAPTAN ESKİ SOLCU YENİ İSLAMCI TANIMLAMASINDAKİ KİŞİDİR.
Şimdi hilmi Bulunmaz bir kez daha sınav verecektir. Bakalım bir faşizm destekçisi bakana TAKSAV'ın verdiği ödüle bu kadar duyarlı olan Hilmi Bulunmaz TODER'in açık bir faşiste gösterdiği bu taziyeye ne tepki verecektir. Bakalım kendi kampanyasına destek veren Özgür Başkaya'nın kampanyasını haber yapacak mıdır yoksa sessiz kalarak Ulvi Alacakaptan'ı destekleme tercihinde mi bulunacaktır hep birlikte göreceğiz ve Tiyatro kamuoyu bir testle daha Hilmi Bulunmaz'ı tanımış olacak. En azından bu soruyu Özgür Başkaya kafasında soracaktır mutlaka.

(Kaynak: istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim)

***

31 Mart 2009 Salı

FAŞİZM DÜNYASI BİZDEN İZLENİYOR
Sanal Kahraman 4.Abdulhamid Hilmi Bulunmaz
gOOgle da "Faşist Hilmi Bulunmaz" yazınca birinci sırada sitemiz çıkıyor
gOygOy da da Hilmi Bulunmaz Coşkun Büktel Goygoyculuğu ile bir numarada
Fiziki ortamda ise yOk
Çünkü sanal kişi.
Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel Burak Caney'in sanal kişiliğinin mirasçılığını sürdürmekte kararlı görünüyorlar.
Cep Telefonu kullanamayan, mail yazamayan, Salon toplantılarına katılamayan, İkili görüşmelere cesaret edemeyen, basılı dergi çıkarmayı başaramayan, düzenli oyun sahnelemeyi beceremeyen, paralı google ilanlarıyla topladığı öğrencileri uzun süre tutamayan Hilmi Bulunmaz bedava bloglarda internetçilik oynamaya devam ediyor. İnternet goygoyculuğuna devam ediyor. Tek başardığı iş olan Coşkun Büktel goygoyculuğuna ve sanal kahramanlığa devam ediyor. Sinsi ve açık sansürüne devam ediyor, İftira ve Sanal faşizmine devam ediyor.
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 02:50 0 yorum


***

30 Mart 2009 Pazartesi

SANAL KAHRAMANIN TÜKENDİĞİ YER
Orhan Aydın ne güzel anlatmış ölüm kusan bir faşistin aslında ne kadar yüreksiz ve korkak olduğunu... Faşizm belki de korkunun ürünü en başından itibaren diye düşünmüştüm bugün Orhan Aydın'ı okurken. Öyle ya halk devriminden korkanlar bu faşist maşalarını çıkarmadı mı ortaya.bazen en cesur görünenlerin, en mangalda kül bırakmayanların korkusuyla kalırız bir fıkra gibi. Bunlardan birisi de bugün yaşanmış. Yaşanmış diyorum çünkü eve geç saat geldiğim için internetten öğrendim.Bloğunu bir silah gibi kullanmaya çalışan baskı ve sindirme aracı gibi kullanmaya çalışan Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel kah tehditler, kah sövgüler, kah mahalle kabadayısı edasında dayılanmalar kah açık gizli tehditlerle sindirmeye çalıştı tiyatro dünyasını. Başardılar da... Büyük oranda sindirdiler. Ama korkutarak değil, tiyatro dünyası aman bu şirretliğe bulaşmayalım diye sindi.Sanal sayfaların ardına sığınıp gün gelip bela okuyan, gün gelip hakaret eden, gün gelip açık kapalı tehditler savuran bu kişilerin aslında ne kadar ürkek olduğunu da gördük.Gelin kamuoyu önünde tartışalım dedikTek başınayız dediler. Sanki biz onları kalabalık ortamda dövmeye çağırmışız gibi. Oysa panel bitişinde medeni insanlar gibi tokalaşıp alkışlarla ayrılacaktık.Peki teketek diyorsanız buna da kabul ama ya buyurun benim sağlayacağım ortama yada siz benzer ortamı sağlayın dedikSanal kahramanların sanal tedhişçilerin cesareti buna da yetmedi bu kez video arasına 71 dakika arasına gizlenmiş bir mahcup cevap dahi vermeden sessizce pıstılarAma sanal kahramanlarımız, sanal tedhişçiler, sanal infazcılar sandığımızdan da ürkekmiş meğer...Mustafa Demirkanlı bugün Hilmi Bulunmaz'ı telefonla aramış açıkça mertçe Türkçe erkekçe yüzüne sormak istemiş bazı şeyleriAma sorulan sorular karşısında verecek cevabı olmadığından olsa gerek kapanıvermiş telefonEfendim telefon özürlüsüymüşŞarjı bitmişsadece telefonu şarja takmayı biliyormuşŞarja takılan telefonun şarja takıldığı andan itibaren şarjı olmasa da elektrik sayesinde hemen açılıp kullanıma hazır olduğunu bilemiyor-muş!Telefonusadeceşarjatakmayıbiliyor muşAma hemen mail yazmışamamaille deyazışmayı sevmiyor muş- Salonda panel- HAYIR BİZ YALNIZIZ- Teketek görüşme- HAYIR- Telefonla irtibat- HAYIR KULLANMAYI BİLMİYORUM- E-maille?- HAYIR SEVMİYORUM- eeee- EEESİ MEESİ YOKBİZ BLOGLARIMIZ ÜSTÜNDEN TERÖRE DEVAM EDECEĞİZYERLİ YERSİZ KÜFÜR HAKARET SATAŞMA- eeee- SİZ DE SUSACAKSINIZ.işte sanal faşizmişte fiziki medeni iletişimden korkusize de tanıdık gelmedi mi bu korku?Bakın gözlerinin içine göreceksinizBu düşünceden korkanların korkusubu düşünceye karşı tedhişi seçenlerin korkusuama bunların tedhişi bile sanalişte o derece korku!Burak Caney'den ne farkınız var be kardeşim?Sanalsınız işte siz de sanal!Bedeniniz yok,sesiniz yok,fikriniz yok....verecek yanıtınız yoksövgünüz vartehditleriniz varsanal çöplükleriniz varama siz yoksunuz.YOK-SUNUZ!YOK!SUSUNUZ!
Gönderen Ahmet Ertuğrul Timur zaman: 16:13 0 yorum

YARI RESMİ FAŞİSTİN ARDINDAN GERÇEKÇİ VE CESUR YORUMLAR
Ölüm ilanı…
Seni tanıyordum.Elinde silah, komünist avına çıktığın ta o ilk günlerden beri seni tanıyordum.Önce Ankara'da, sonra İstanbul'da ve tüm bir ülkede kana bulamadığın sokak, kahvehane, okul avlusu, fabrika önü kalmamıştı.Ev baskınları yaptın; kör karanlıklarda.Boğarak öldürdüğün arkadaşlarımın üstüne, kurşun yağdırmak marifetlerin arasındaydı.Bahçelievler'de yedi canıma sen kıydın.Ellerine bulaşmış insan kanıyla, yüzünü yıkıyordun her sabah.Sarkık bıyıkların, yaz-kış üstünden çıkarmadığın kara ceketin, korkak- hain sinsi, kan oturmuş bakışların, gözümün önünden hiç gitmedi.16 Mart Katliamı'nda kardeşlerimin üstüne kurşun yağdıranların başında sen vardın.1979 kışında, Ankara Ziraat Fakültesi öğrencisi, kayınbiraderim Sabit Torun’u Balgat'ta evinin önünde pusu kurup, yaylım ateşine tutanların başında sen vardın.Kalbura çevirdiğiniz o körpe bedendeki, yirmi bir kurşunun dört adedi, senin cinayet aletinden çıkmıştı.Maraş’ı kana sen buladın.Annelerimizin karnındaki bebeklerimizi katlettin.Bir değil, beş değil, on değil yüzlerle canımızı ateşe verdin.Yozgat, Çorum ve 93'te Sivas'ta yine sen vardın.Bir dağ başında, elinde silahın uluyan resimlerini anımsıyorum, Madımak ateşe verildiğinde, "tahrik var" diyen yine senin ölüm kokulu sesindi.Korkağın tekiydin.Uçan kuştan, akan sudan, kararmış geceden, gündüz güneşten ve insan sesinden ödün patlardı.Bu yüzden olsa gerek, seni yalnız başına kimse görmedi!Kuyruğunu kıstırıp, sokak köşelerine pusu kuran, uyuzluk misali yaşadın.Ardında iş ortağın onca "tosuncuk" varken, hep güvencede hissettin kendini.Bu ülke katillerini seviyor ya, seni daha çok seviyorlar!Bahçeli de seviyor seni, Baykal da, Tayyip de, Erbakan da.Halen arkan sağlam.Ardından methiyeler düzülüyor!Yazık oldu sana yazık. Ölümün böyle olmamalıydı!Ateşe verdiğin o Maraş yolu, canını aldı!Çakılıp kaldın bir dağın başına.Beş santim buz tutmuş bedenin.Zavallı ürkek yüreğin donmuş!Üzülmedim.Hiç unutmayacağım; söz!Aklıma faşizm düştüğü her an, önce seni anıyordum, yine seni anacağım.
oaydinoaydin@gmail.com
Muhsin Yazıcıoğlu Henüz romantik şiirli kliplerle oy avcılığına çıkmadığı, tetikçilik yaptığı yılların ardından