10 Nisan 2009 Cuma

Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın kankası, Burak Caney ruhlu Vandal Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) dayanılmaz çöp kutusu / 27

OKURLARIMA MERHABA

NEDEN YENİDEN YAYINDAYIM NEDEN BLOGLARDAYIM

Sanıyorum okurlarıma bir açıklama borcum var. Ertuğrul Timur tiyatro/sanat yayıncılığına geri mi döndü diye düşünenler vardır mutlaka.

Hayır! çok net ve kesin bir hayır.

Ne tiyatro, nede sanat yayıncılığına geri dönmedim. İATP-G üyesi Sayın Ömer F.Kurhan'ın gerek özel emaillerimizde, gerek okuyucuya açık yazılarında çok ciddi olarak gündeme getirmesine ve o çok değerli, onurlandırıcı düşüncelerine karşın hayır geri dönmeyi düşünmüyorum. Ancak Sayın Ö.Faruk Kurhan'ın dile getirdiği konular da önemli gerçeklerimizdir.

Tiyatrom bu işi ne kadar başarıyordu bunun takdirini sizlere bırakıyorum ama tiyatrom'dan sonra muhalif ve/veya tiyatroda alternatif duruşta bir yayın eksikliği çekildiği gerçektir. (Diğer tiyatro sitesi sahibi, editörü sevgili dostlarım sakın yanlış anlamasın, her birinin özverisi, başarısı, kararlılığı takdire değerdir ama onlar bir anlamda bu alanın haber bülteni gibi çalışsalar da, zaman zaman çeşitli farklı, alternatif görüşlere yer verseler de kendi yaşam tercihleri gereği muhalif yanları zayıf kalmaktadır) Bir gün birileri çıkarda biz tiyatrom'u sürdürmek istiyoruz derse onların önüne set koymam ama benim için bitmiştir. Ancak işte o birilerinin çıkıp üstlenip olması gerektiği gibi sürdürme aşamasına eğer bir katkım olacağı düşünülürse buna destek verebilirim.

Efendim madem ki sanat yada tiyatro yayıncılığına geri dönmüyorsun o halde bu bloglar da ne diyebilirsiniz. Ben de size bu blogları fazla ciddiye almayın derim. Yarım kalmış bir işimiz varmış onu tamamlıyorum. Bir defa ben yayıncılığa geri dönecek olursam blogla mlogla işim olmayacağını herkes bilir. Bu en başta okura saygının gereğidir. Sen hem iddialı bir şekilde yayıncıyım diye çık ortaya hem de parasız menüsüz, düzensiz düzenlemesiz, tren gibi uzayıp giden bir kaç gün önce okuduğunuz bir yazıyı bulmak için tıkla dur yapılan "şey" lerle yayıncılık ciddiyetle bağdaşmaz. Hem yayıncılığa dönmüş olsam orada aslanlar gibi, kapanışının üzerinden yıl geçmesine rağmen hala boş ana sayfası hit alan tiyatrom var açar devam ederdim.

Peki o halde neden bu bloglar sorusuna hala yanıt vermedim biliyorum. Önce "bu bloglarda konu edindiğim kişiler" blogdan fazlasına değmez.

Sonra biliyorsunuz bu bloglar google'un malı, ve google bir hizmetini öbür hizmetinde kolluyor. Yani google arama motorlarında google firmasının blogları daha avantajlı olarak sıralanıyor ve birileri de hem kel hem fodul misali hem gayriciddi yayın yapıp hem de avantajlı duruma çıkıyor. Eh bu durumda onlar buradan mikrop saçmışsa bize de buradan o mikrobu kırıcı ilaç sıkmak kalıyor. Yaptığımız aynen budur! Lağım nereden patlamışsa oradan akan dışkıyı önleyebilirsiniz başka yerden değil. (Hoş gerçi bir tanesininki parasız blog değil ama onunki de sanırım fazlasını öğrenmeye emek vermeye gönlü olmadığından blog modeliyle, mantığıyla çalışan bir sistem)

Efendim az çok açıklamış olduk. Yarım kalan bir işi tamamlamak ve patlayan kanalizasyondan yayılan mikrobu dezenfekte etmek için buradayım. Sırf tiyatrom'u kirletmemek adına, sırf onlarca okurumun aman girme şu konuya ricası üzerine kendimi (nadir bir iki patlama anı dışında) nasıl sıktığımı okurlarım gayet iyi biliyor. Belki hala da bulaşmama kızanlar ve
"Değer mi bunlarla atışmaya?"
diyenler de var biliyorum.
Değmez bence de değmez.

Ama dostlar, ama arkadaşlar, ama sevgili insanlar biz değmez desek de ciddiye alanlar var, adam yerine koyanlar var, hatta sosyalistten sayanlar var. Anlaşıldı ki artık bunların ipliğini birinin pazara çıkarması gerekiyordu, birinin aman bulaşmayayım şu şirretlere ne halleri varsa görsünler dememesi gerekiyordu. Birinin
"Bre adam sen hem sosyalist tiyatro sosyalist tiyatro deyip duruyorsun hem gidip AKP'li belediye ile kol kola eylem kırıcı etkinliğe destek veriyorsun; bir faşistin ardından yakılmış taziyeyi kınamaktan bile kaçınıyorsun nerde senin sosyalistliğin, sen kimi aldatıyorsun neysen o ol, dürüst ol"
demesi gerekiyordu.
.
Ölen sanatçıların arkasından küfüre varacak yazılar yazıp en yakınındaki ve savunmakla mükellef hissettiği adamın en ucuz dizilerde oynayıp, senaryo yazmasına nasıl sessiz kaldığının hesabı sorulup kendisiyle yüzleştirilmeliydi.

Birinin hiç kimsenin de ciddiye almadığı, izlese de hak vermediği bir video kaydına dayanıp önüne gelene sataştığı, herkesi arkasına takmaya çabaladığı ortamda tüm tiyatro dünyasını hakaretlere boğmasına dur demesi gerekiyordu.
"Sen necisin be, diktatör müsün, darbe generali misin?, Ne bu despotluk bu faşizan tutum? Herkes sana hak vermek zorunda mı?"
demesi gerekiyordu. İki yıldır yayıncılık yapıyorum sanıp insanları köpek yerine koyanın kendi aldığı bakanlık yardımları ortadayken özeleştiri vermeden hangi yüzle insanları suçladığını sorması gerekiyordu.

İki imla yanlışı bulunca kendilerini Türkçe uleması yada son derece münevver zannedenlerin hangi okuldan ne mezun çıktığını, arkadaşlarına vermeleri gereken sıfatı bile bilmeyen cehaletlerini ve daha onlarca bilgisizliklerini en başta da görgüsüzlüklerini sergilemesi gerekiyordu. Senin yazılarının imlası düzgün olsa ne olur sen önce görgülü ol, kamera karşısında ağzından salya saçıp garip böğürtüler çıkarmamayı öğren!" demek gerekiyordu.

Bütün bunları tiyatrom varken yapamazdım, Hala sürüyor olsa hala susar sineye çekerdim. Bu mikrobu oraya taşıyamazdım. Tiyatrom'u kapadıktan sonra da sineye çektim hatta gerçekten içtenlikle hiç yaşanmamış saymayı ve neredeyse dostluğu seçtim. Ama hak etmediklerini çok çabuk belli ettiler. Hala onlarca kişi gibi benim ve tiyatrom üzerinden prim yapmaya kalktılar, hala yalanlarla insanları kandırabileceklerini sandılar. Ve işte artık bu noktada tiyatro dünyasına bir hizmeti noksan verdiğimi hissettim.

Çok hizmet vermiştim ama bir noksan kalmıştı. Sinek küçük ama mide bulandırıyorlardı. Bunlara hadlerini bildirmek ve bir daha üç beş kişi de olsa kandıramamaları için bir iyice deşifre etmek gerekiyordu. Ve bu ortalığı boş bulup mahalle kabadayısı edasında dayılığı yayıncılık sananların aslında ne kadar korkak, ürkek, şaşkın ve bilgisiz oldukları da sandığımdan da çabuk görüldü. Ne verecek cevap bulabildiler, ne salon ortamında insanların karşısına çıkacak onuru kendilerinde görebildiler.. Ve de teketek tekliflerinin arkasında duramayacak kadar kedi yürekli olduklarını sergilediler.

Elbette susmayacaklar, profesyonel bir tedavi alana dek de bu tutumlarının değişmesini de beklemiyorum. Ama varsın devam etsinler, varsın mikrop saçsınlar onların saçtığı mikrop kadar dezenfektan var elimde. Onlarla onların alanından ve dilinden konuşmak haddim değil. Ben küfür edemem, ben sövemem, beceremediğim şeyler de var benim küfür gibi. Ama onlar küfür ettikçe deşifre etmek, onlar yalan yazdıkça ortaya sermek, onlar insanları sosyalistim şuyum buyum diye kandırdıkça hadi lafı bırak uygulamada ve eylemde göster bakalım diyebilmek için zamanım da var onlarınkine benzer bolca bedava blogspot'da! İnternete yaydıkları her mikroba karşı en az o oranda dezenfektan sonsuza dek duracak hiç merak ettmeyin. Herkes tanısın , herkes bilsin, ve yıllar geçse de kimse kanmasın diye.

Ahmet Ertuğrul Timur
Ertuğrul Ahmet Timur
Ertuğrul Timur
Ahmet Timur
A.Ertuğrul Timur
E.Ahmet Timur
A.E.Timur
aetimur
ve hatırlayamadığım tüm bileşenleri ile alnım ak bütün isim ve imzalarımın arkasındayım
Bu imza çokluğuna anlam veremeyenler için bakınız :

HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ RUHUNU SANAL ANSİKLOPEDİLERDE TEMİZLİYOR

BU ADAM HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZDIR!

HİLMİ BULUNMAZ'A ÇOK AÇIK VE ÇOK NET CEVAP

Gönderen Özgür Sanat zaman: 15:52 0 yorum

(Kaynak: TİMUR'UN ÇÖPLÜĞÜ)