Özgür Tiyatro’ya Sorular
Ömer F. Kurhan
16 Nisan 2009
Öncelikle Özgür Tiyatro’yu 15. emek yılı nedeniyle kutlamak isterim. Muhalif bir tiyatro topluluğunun 15 yılını devirmesi küçümsenecek bir olay değil. Ayrıca, Özgür Tiyatro’nun muhalif tiyatro alanında ortak çatı arayışını canlı tutan öncü bir misyonla hareket ettiği de bilinen bir şey. Türkiye’yi kucaklama hedefindeki Amatör Tiyatrolar Birliği türünden arayışların bugüne kadar pek sonuç alamadığı bilinse de, tek başına ortak çatı inşa etme düşüncesinin bile değerli olduğunu belirtmek gerekir. Benim bu yazıyı yazmama neden olan, Özgür Tiyatro’nun 15. emek yılı etkinlikleri kapsamında, 25 Nisan’daki “Sanata Soldan Bakmak” adlı panel etkinliğine katılacak bir isim oldu. Bu isim son yıllarda sahneleme etkinliğinden ziyade internet ortamındaki tiyatro yayıncılığı ile bilinen Hilmi Bulunmaz. Kendisi acemice hazırlanan ve izlenmesi hayli güç bir blogda yayın hayatını sürdüren Oyun Dergisi’nin yöneticisi. Bununla birlikte, kendisiyle birlikte “Sanata Soldan Bakmak” paneline katılacağı duyurulan Erbil Göktaş’ın yönettiği Yeni Tiyatro’nun sıkı bir destekçisi. İki ayda bir yayımlanan bu dergiye bazen yazıyla da katkı sunuyor. Ayrıca yazarlık kursunda yetiştirmeyi amaçladığı gençlerin oyunlarını Yeni Tiyatro’nun eki olarak basılmasını sağlıyor. En önemlisi, verdiği reklâmlarla uzun zamandır Yeni Tiyatro dergisini maddi olarak destekliyor. Hilmi Bulunmaz’ın Yeni Tiyatro dışında oyun yazarlığını yücelttiği Coşkun Büktel’in kişisel sitesiyle de ilişkisi var; bu sitenin yazarlar köşesinde ona da bir yer verilmiş. Büktel’in “Theope” adlı oyununu Türkçe oyun yazımının Everest’i olarak niteliyor ve birlikte bu oyunun niçin devlet ve şehir tiyatrolarında baş tacı edilip sahnelenmediğini sorguluyorlar. Hilmi Bulunmaz, Özgür Tiyatro’nun organize ettiği ve yöneticiliğini Özgür Başkaya’nın yapacağı söylenen panel etkinliğine muhtemelen soldan bakmak için çağrılmış. Bulunmaz ve Başkaya 13. Ankara Tiyatro Festivali’nde 12 Mart muhtırasının ardından kurulan 1. Erim hükümeti sırasında Kültür Bakanlığı yapmış Talat Halman’a emek ödülü verildiği için festivalin protestosunda öne çıkmış iki isim. Fakat her zaman yollarının kesiştiği söylenemez. Örneğin son olarak TODER Başkanı Ulvi Alacakaptan’ın BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybetmesi nedeniyle 27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinliklerini iptal etmesi Özgür Tiyatro açısından bir protestonun konusu haline gelirken, Hilmi Bulunmaz bu durumu görmezden geldi ve bildiğim kadarıyla hâlâ sessizliğini koruyor. Eski Tiyatrom editörü Ertuğrul Timur bu sessizlik eylemini Hilmi Bulunmaz ile siyasal İslam’ın tiyatro alanında temsilciliğini yapan Ulvi Alacakaptan arasındaki dayanışma ilişkisine bağlanabileceğini gösterdi. Benim burada üzerinde durmak istediğim, Bulunmaz-Alacakaptan ilişkisinin niteliği ya da bu vakada meydan gelen Başkaya-Bulunmaz çelişkisi değil; sol adına olmazsa olmaz denilebilecek değerlere sahip çıkma konusunda Özgür Tiyatro’nun niçin sessiz kaldığı ve Hilmi Bulunmaz’la dayanışma ilişkisi geliştirdiğidir. Mesele gayet basit: Bulunmaz-Büktel yayıncılık hattı teatral söylemi düzenli olarak kirleten bir anlayışa hizmet etmektedir. Dahası, eski Tiyatrom editörü Ertuğrul Timur ve Tiyatro Dergisi editörü Musatafa Demirkanlı hakkında yazıp çizdikleri, pornografi dâhil küfrün her çeşidini içinde barındırmaktadır. Ertuğrul Timur’un cevap hakkını tanımamak için açık sansür dâhil çeşitli bastırma yöntemleri kullandıklarını da biliyoruz. Ayrıca hakaret ettikleri onlarca kişi ve kurum var ve bu nedenle haklı olarak “küfürbaz” olarak anılıyorlar. Kısacası, eleştiri kültürünün dejenere edilmesini bir yaşam biçimi haline getiriyor ve bu yaklaşımlarıyla sol kültüre de katkı sunduklarını iddia etmeyi sürdürüyorlar. Bu durum karşısında örneğin Hilmi Bulunmaz’ın çeşitli biçimlerde desteklediği ve katkı sunduğu Yeni Tiyatro Dergisi’nin yöneticisi Erbil Göktaş’ın en azından yayıncı ve akademisyen meslektaşlarının uğradığı ağır hakaretler karşısında niçin tepki üretmediğini anlamak kolay değildir. Yine, Özgür Tiyatro’nun Bulunmaz-Büktel yayıncılık hattının küfür siyasetini niçin doğallaştırdığını ve sol adına kabullendiğini anlamak da kolay değildir. Sol düşünce bir kenara, küfür siyaseti genelde tiyatro düşüncesine hizmet edebilir mi? Sanata soldan bakarken bu tutumun meşruluğunu onaylamak, sanata sol bir müdahale anlamına mı geliyor? Özgür Tiyatro’ya sormak istediğim sorular bunlardır. Tuhaf görünen bu duruma işaret ederken solun niçin uzun zamandır kültür-sanat alanında etkili olamadığına da bir yönüyle yanıt vermiş oluyorum aslında. Sol hangi değerler üzerinden inşa edilecek? Küfür siyaseti üzerinden mi? Yukarıda işaret ettiğim olgular açıkça içerden çürümenin görünümleridir. Özgür Tiyatro 15. emek yılında “Sanata Soldan Bakmak” gibi bir kaygıyla hareket ederken, sol adına teatral söylemin küfür siyaseti tarafından kirletilmesini destekler bir pozisyona düşmesi kendi tercihidir ve bu tavır sol adına da sorgulanacaktır kuşkusuz. Yazımı bitirirken her şeye rağmen bir kayıt koymak isterim: Belki de Hilmi Bulunmaz panel etkinliğine aynı zamanda sol adına küfür siyasetinin önde gelen temsilcisi olduğu için ve mahkûm edilmek üzere çağrıldı; o da bunu kabul mü etti? Pek sanmıyorum. Ama bekleyip göreceğiz. Özgür Tiyatro’nun sol adına hangi değerleri öne çıkardığı aynı zamanda bu etkinlikle de görülecektir.
(Kaynak: Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın Türkiye tiyatrosunu kirlettiği tiyatrodergisi.com.tr sitesi.)