3 Mayıs 2009 Pazar

Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Sahibi Mustafa Şükrü Demirkanlı!...


Coşkun Büktel: "Mustafa Demirkanlı, Küfür (Hakaret) Yüzünden Mahkemece Tazminata Mahkum Edilmiş, 'Tescilli Ve Sicilli' Bir Küfürbazdır!"

Yukarıdaki başlık Coşkun Büktel'e ait, kendisine teşekkür ederim, beni onurlandırdığı için, unuttuğum sağlam duruşlarımdan birini daha hatırlattığı için.


Sıkışmışlığın ve çaresizliğin getirdiği ruh haliyle, "hayır ben kimseye küfretmiyorum", demediği, diyemediği için "bak sen de başka birine küfretmişsin" demeye getirerek, kendisiyle eşitleme çabası içinde ama bilgisi birçok açıdan eksik. Şimdi onları tamamlayayım.


Büktel yazısında diyor ki: "Hayır, Demirkanlı, yeryüzünde Mustafa Demirkanlı diye birinin yaşadığından bile haberi olmayan, Demirkanlı'yı hiç tanımayan, bir belediye başkanına küfür (bir başka deyişle 'hakaret') etmiş." Doğru söylüyor, AKP'li Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'yla gerçekten de hiç tanışmışlığım yoktu, Üstün Akmen'in de, o da bizi tanımazdı o sıralarda, ama zaten ben bir gazeteci olarak tanıdığım insanlara kişisel hınçlarıyla yazan biri değilim ki! Ben ve Üstün Akmen, H. Hilmi Bulunmaz’ın "dur bakalım ne bulacağım" diye İnternet'te sörf yaparak bulduğu ve mal bulmuş mağribi gibi üzerine atladığı, -oysa herkesin bildiği, Tiyatro… Tiyatro…'da da yazılmış- Medya Ajans'ın IV. Kuvvet Sitesi'ndeki şu habere sarılarak yukarıdaki başlığı atmışlar, haberin bütününe bakalım: "Tiyatro... Tiyatro Dergisi Yayın Yönetmeni Mustafa Demirkanlı ve yazar Üstün Akmen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’na hakaret ettiği iddiasıyla toplam 12.5 milyar Türk Lirası tazminat cezasına çarptırıldı.

Demirkanlı ve Akmen; Kacaeli B. B. Şehir Tiyatroları eski Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten’in yönetmeliğe aykırı bir şekilde görevden alınarak yerine Ragıp Savaş’ın getirildiği dönemde yazdıkları yazılarda Karaosmanoğlu’na ‘basın yoluyla hakaret ettikleri’ iddia ediliyor.

Konu ile ilgili ilk dava; Tiyatro… Tiyatro… ve Nokta Dergisi yazarlarından Uluslararası P.E.N. Kulüpleri Federasyonu Türkiye Merkezi Genel Başkanı Üstün Akmen'e açılmıştı. Akmen’in, Nokta Dergisi’nin 12-18 Temmuz 2004 tarihli 1097 sayısında “İzmit Tiyatrosu karanlığa gömülürken” başlıklı yazısında geçen, “Ve sen! Sen, eyyy İzmit’in Büyükşehir Belediye Başkanı… Karanlık gelecek habercisi, sen. Islık çalıp şeytan kovalayan, sanattan korkan oğlan… Çobansın sen demek! Koyunlarını yayacaksın çayıra, sen de yan gelip kavalı çalacaksın…” şeklindeki ifadelerinin ‘hakaret unsuru içerdiği’ yargısına varıldı.


Akmen, Kararı veren Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Karaosmanoğlu’nun kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesiyle 7 bin 500 YTL (7.5 milyar TL) tazminat ödemeye mahkum edildi.

İkinci dava ise 2 Temmuz 2004 sayılı Birgün Gazetesi’ndeki köşe yazısında “İzmit ve AKP” başlıklı yazının sahibi Mustafa Demirkanlı’ya açılmıştı. Yazısında “… dün beline kadar sarkan sakallarını Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu için kesen, dini bütün, ama herkesten bütün (!) Karaosmanoğlu’na ‘Ne diyorsunuz bu işe?’ diye Yuvacık Belediye Başkanı olduğu günlerde sorsaydınız, muhtemelen ‘Vay, kafir!’ der, sakallarını sıvazlardı…” ifadesine yer veren Demirkanlı’nın, 5 bin YTL (5 milyar TL) manevi tazminat ödemesine karar verildi.”

Bu yazılardan dolayı oluşan mahkumiyet olsa olsa şeref madalyası olurdu, ama olamadı. Temyiz diye bir kurum var, -yerel mahkemenin kararını inceleyen-, o kurum, yerel mahkemenin kararına katılmadı, sonrasındaki gelişme ise şöyle oldu: Dönemin Genel Sanat Yönetmeni Ragıp Savaş, bir oyunun galasına davet etti, Üstün Bey'le birlikte bu davete icabet ettik, Oyun sonrasında Ragıp Savaş, Başkan’la girdikleri iddiayı kazandırdığımız için teşekkür etti ve Başkan’la tanıştırdı, işte o Başkanla o gün tanıştık. Kendisi de galalarına katıldığımız için teşekkür etti. İlk şaşkınlığı atlattıktan sonra şu yanıtı verdim: “Başkan, sizinle mahkemelik olmamız sadece sizi ve bizi ilgilendirir, burada onlarca sanatçı, aylardır çalışarak bir oyun üretmişler, bu üretimin arasına ne siz girebilirsiniz ne de bizi dava etmiş olmanızdan dolayı biz duygusal davranarak o arkadaşlarımızın üretimini aramıza sokarız, sap ayrı saman ayrı.”


Sizi: Hüseyin Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel, hayal kırıklığına uğrattığım, hevesinizi kursağınızda bıraktığım için özür dilerim. Durduk yerde, gerçek olmayan, yani iftira anlamında attığınız başlıktan sonra sizden özür beklemiyorum, hatta o başlığın boşa gitmemesi için sizin şu ana kadar bulamadığınızı sandığım iki mahkumiyetimi anlatayım, bunu işleyin o başlık altındaki yazınızda. Bunlar mahkumiyetle sonuçlanmış davalardır. Zamanın Devlet Tiyatroları Genel Müdürü’nün -İ Rahmi Dilligil- belgeleriye ortada duran intihal iddiasını ortaya çıkarttık, Devlet Tiyatroları sanatçısı Serhat Nalbantoğlu da suç duyurusunda bulundu, savcılık ciddiye aldı, dava açmak için zamanın Kültür Bakanı İstemihan Talay’dan yargılama izni istedi -yasa gereği prosedür böyledir- ama Sayın Bakan o izni vermedi, bunun üzerine yazdığım bir yazıdaki -H……. ayyuka çıkmış Genel Müdürünü savunan Bakan- cümlemden dolayı bir değil, iki mahkumiyetim var: Biri 3 ay hapis cezası -tecil edildi ama ceza cezadır- diğeri ise 7.000 lira tazminat ödemeye mahkum oldum.


Yine herkesin bildiği, gizli saklı olmayan, Dergi’de de yazılmış bu haberi istediğiniz gibi kullanabilirsiniz, sizin için önemli olan Demirkanlı’ya çamur sıçratmaya çalışmak, sıçratırken de nerede ve hangi nedenle ve kimlerle kol kola girmiş olmak sizin için önemli değil zaten. Benim şeref madalyalarımı gündeme getirmenizden dolayı sadece teşekkür edebilirim ve ayrıca kendinize göre çizdiğiniz yolda amaca ulaşırken araçların hiç önemli olmadığını bir kez daha kanıtladığınız için de ayrıca teşekkür ederim.


Bu saydıklarım benim övünç kaynaklarım ya sizin için ne anlam ifade ediyor?!


Yakın arkadaşın H. Hilmi Bulunmaz’ın Fetulahçılar’la kol kola girmesi seni hiç rahatsız etmiyor mu? AKP’li bir Belediye Başkanına karşı -senin dediğin gibi hiç tanımadığım, onun da bizi tanımadığı-, yani kişisel, kurumsal hiçbir ilişkimiz olmayan, sadece tiyatronun, Kocaeli B.B. Şehir Tiyatroları’nın yazılı kurallarını çiğnediği için yazdığımız yazılar karşısında dava açılmış olmasına bu kadar hevesle yaklaşırken, bugün ülkemizde yaşadığımız karmaşanın baş mimarı Fetulah Gülen Cemaati ile kol kolalık mahkemelik olmadığı için mi seni ilgilendirmiyor? Sessizliğinin nedenini, her zaman ilkeli olmakla övündüğün için ilkeselliğinin nesnel gereği olarak yorumlamamı, sana haksızlık yapıyorum olarak algılamazsın sanırım, herkesin ilkesi, kendi baktığı penceredendir. Fetullah Cemaati kimilerini rahatsız ederken kimileri için de savunulacak zaman zaman da tapınılacak ilkeler olabilir. İki yıl önce, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü de arkadaşın H. Hilmi Bulunmaz’la birlikte AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı’nın arkadaşlarınız TODER Başkanı Ulvi Alacakaptan’ın birlikte düzenlediği kantolu, eğlenceye katılmanız da sizin ilkeleriniz gereği olmuş olduğu için karşı çıkmam söz konusu değil, biz o sırada kendi ilkelerimiz gereği AKM’nin önündeydik, ilerici, demokrat, devrimci güçlerle birlikte, kendi ilkelerimizi haykırıyorduk AKP iktidarına, sesimiz sizin kantolu kutlamalarınıza ulaştı mı bilmiyorum, ulaştıysa muhtemelen rahatsız etmiş olabilir -sadece gürültü anlamında- özür dileriz, kantonun ritmini bozduğumuz için, destek verdiğiniz Belediye Başkanı'nı mutsuz ettiğimiz için. Dediğim gibi herkes kendi ilkeleriyle birlikte var olacağı alanı seçer, çok seslilik dedikleri de bu olsa gerek!


O ilişkiler-Fetullah Cemaati ilişkileri- zaten mahkemelik olmaz bu düzende, hiç endişe etmeyin, o karanlık ilişkiler sizlere sadece gündelik kazançlar sağlar; bir salon, bir panel, bir dizi yazarlığı, o kadar. Yakın arkadaşının bloğunun başköşesine yerleştirdiği gibi "Tarih her şeyi kaydediyor!" Herkes kendi tarihini yazıyor, sizin övüncünüzle benim övüncüm örtüşmüyor, tarihlerimizin farklı olması bana mutluluk veriyor, tersi olsa çok hicap duyardım.


Siz mahkumiyet almadığım bir davayı, temyiz aşamasını bilmediğiniz için mahkumiyet almışım gibi göstermişsiniz, bense size gerçekten mahkum olduğum davaları yazdım. Fakat burada dikkatinizi çekerim ki, benim mahkum olduğum ya da beraat ettiğim davalar, kendi kitabımın, kendi dergimin çevresinde geçmeyen, yani ben merkezli olmayan ve başkalarının hakkını savunmak için göze alınmış mücadelelerdir, bedelleri de ödenmiştir, ödenmeye devam edilmektedir, buyurun aramızdaki temel farkı siz bulun, körelmiş gözleriniz açılabilirse.


Not: Ceza aldığım bir dava daha var; şimdi Yargıtay'da ya onaylanır ya da bozulur, onu da anlatmamı isteseniz haber verin, özel mail'inize yazayım ki, siz bulmuş gibi aktarın, sizler için daha heyecanlı olur.


Mustafa Demirkanlı



............................................Haber Giriş Tarihi: 03 Mayis 2009

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)