4 Mayıs 2009 Pazartesi

Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın kankası, Burak Caney ruhlu Vandal Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) dayanılmaz çöp kutusu / 43

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın kankası Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) çarpıtmalarını okuyunuz. (HB)


04 Mayıs 2009 Pazartesi

KAMUOYUNA ÖNEMLİ BİR AÇIKLAMA
HISIMLIKLAR, AKRABILIKLAR, İŞ ARKADAŞLIKLARI, İŞÇİ İŞVEREN İLİŞKİLERİ, İLAN VEREN İLAN ALAN İLİŞKİLERİ VE HER TÜR İLİŞKİLER DAHİLİNDE BİR KAMPANYADA TARAF OLMAK YA DA OLMAMAK
.Bildiğiniz gibi bir süredir bir imza kampanyası başlattık. 9 Tiyatro yayıncısının ortak inisiyatifi ile ve neredeyse mevcut tüm tiyatro derneklerinin desteği ile başladı bu kampanya. Bu ne Ertuğrul Timur'un ne Mustafa Demirkanlı'nın ne Ömer F. Kurhan'ın ne Can Törtop’un ne Murat Demirbaş’ın ya da Yaşam Kaya'nın kampanyası değildir elbette. Bu artık bir inisiyatifin ve pek çok tüzel kişiliğin ortak kampanyasıdır ve başlatılmadan da onayları alınıp bildiri kaleme alınıp, onaylatılarak başlatılmış ve oldukça da ilgi görerek çok geniş bir tiyatro camiası tarafından sahiplenilmiştir.
.Elbette ki baştan bu yana daha fazla işin içinde olanlar, konunun takipçisi olanlar, konunun mağduru olanlar daha fazla sahiplenmiş ya da karşımızdaki kişiler bizleri daha fazla ön plana çıkarmıştır. Fakat artık bu kamuoyuna mal olmuş bir girişimdir.
.Oyun atölyesi’nin dediği gibi: “Başkalarına yapılan hakaretleri başımıza gelmiş gibi algılayıp tavrımızı belirleyelim, Hakaret ve küfüre sadece tiyatro yayıncıları ve yayınları değil zaman zaman tiyatrolar ve tiyatrocular da maruz kalıyor. Bu durum yurdum insanının “kişisel gelişmişlik” seviyesiyle yakından ilişkidir. Derdini, eleştirisini, itirazını anlatamayan “kabalıklar ülkesi” olmak yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Kimse kimseyi ne sevmek ne de onaylamak zorundadır. Hatta böyle olması sanat söz konusu olduğunda makbul bile sayılır. Dedikoduya küfre hakarete başvurmadan, iletişim dili olarak bu “kabalığı” seçmeden düşüncelerin ifade edilmesi “teşvik” bile edilmelidir.
. Ancak olan durum dedikodu, hakaret, küfür, karalamanın hakim olduğu bir iletişimin varlığı yönündedir. “Profesyonel seyirci” adıyla yazdığı yazıları hakaret ve küfürle dolduranlardan tutun da, çeşitli ideolojik kimlikler altından çevreye sopa gösterenlere kadar çeşitli kabalıklar kol geziyor, yer buluyor tiyatro iletişim ortamında.
.oyun atölyesi tüm bu kaba dili, küfür ve hakaret içeren tavrı kınıyor ve bu dile sahip olanlarla herhangi bir bağının olamayacağını tiyatro kamuoyuna bildirmeyi görev sayıyor ve ekliyor: Bu tür duyarlılıkları göstermek bir gün herkese lazım oluyor. O nedenle yaşadığımız ortamın “güzelliği” için yerinde ve zamanında “tepki” vermeyi “duyarlılık” göstermeyi UNUTMAYINIZ, UNUTMAYALIM! Başkalarına yapılan hakaretleri başımıza gelmiş gibi algılayıp tavrımızı belirleyelim.”
.Bir kampanyada taraftar toplarken tabii ki önce yakın çevrenizden başlarsınız taraftar bulmaya. Bu herkes için en doğal yöntemdir. Örneğin Ömer F. Kurhan bu kampanyayı kendi bağlantılı olduğu gruplara, çevrelere iletir, Mustafa Demirkanlı, İsmail Can Törtop ya da ben de öyle. Yakın çevremizdekilere, mail gruplarımıza, facebook ya da benzeri sosyal iletişim ağlarındaki listelerimize, okurlarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza iletiriz elbette ki en başta. Tabii ki kime her ne şekilde iletirsek iletelim kampanyanın ne olduğu konusunda bilgilendirmemiz gerekecektir. Biz de e-mail yolladığımız, sosyal iletişim gruplarını kullandığımız her yöntemde ön bilgi verip kampanyanın çerçevesini çizip, detaylıca bilgi alabilecekleri adresi de (temiztiyatro.net) mutlaka belirtip katılım çağrısı yaptık.
.Elbette herkesin tepkisi aynı olmayacaktır. Herkesin her konuda aynı dikkat ve duyarlılıkta olmadığı gibi. Kimisi çağrınıza şöyle bir bakıp silebilir, kimi detaylıca okuyup karar verebilir, kimi aklına takılan soru varsa size sorabilir, kimi konuyla ilgili bağımsız bilgi edinme gereksinimi duyup internette biraz arama yapıp fikir edinmeye çalışabilir, kimi ise sizin onlara verdiğiniz güvenle sırf sizden geldiği için çok da fazla üzerinde durmadan tıklayıp onaylayabilir. Bu sonuncu şıkka girenler ne kadar doğru yapmaktadır elbette tartışılabilir. Elbette ki size bu derece güvenmeleri de kolay olmamıştır bu yılların kazandırdığı bir güvendir. Nasıl ki Bulunmaz&Büktel ikilisinin bunca yıldır yaptıkları propagandaya karşın ancak bir elin parmağı kadar kişi kendilerine hak vermişse bizlere oluşan güven de tüm yaşamımızdaki istikrarlı ve güvenilir kişi olmaya dayalı bir yaşamın tezahürüdür.
.Fakat yine de insanların sadece bize olan güvenleri ile fazlaca konuya vakıf olmadan, araştırmadan taraf olmaları şahsen benim arzulayacağım bir durum değildir. Karşımızdakiler her ne kadar hoyratça ve hunharca saldırsalar da insanları yeterince aydınlatmadan kullanma yöntemi bizim yöntemimiz olamaz. Yanımızda 10 tiyatro yayını, 6 sivil toplum örgütünün olduğu bir kampanyada sorumluluğumuzun bilincindeyiz.
.O nedenle de bu akşam itibarıyla beni uyaran bir genç dostumun söylediklerini de dikkate alarak facebook gibi sosyal iletişim ağlarından ya da farklı yollardan kampanyayı duyurduğumuz tüm dost ve arkadaşlarıma bir kez daha duyuru yollayarak "Lütfen bu kampanyamıza sadece bizlerin dostu, arkadaşı olduğunuz için onay verdinizse bir kez daha inceleyiniz, bir kez daha yayıncı ve derneklerin desteğiyle yazdığımız ortak bildiriyi http://www.temiztiyatro.net/ de okuyunuz, yeterli ve ikna edici bulmazsanız internette bağımsız olarak çift yönlü olarak konuyu araştırınız ve ikna oluyorsanız üyelikte kalınız, size yeterince ikna edici gelmeyen bu kampanyaya ve hiç bir kampanyaya lütfen katılmayınız, listeden adınızı sildiriniz, siliniz.” uyarısında bulunacağım.
.Henüz ortaokul öğrencisiyken tanıdığım, ailesine dek tanıştığım, bir anlamda elimde büyüdüğünü de söyleyebileceğim, tiyatro dünyasına girmesinde de manevi de olsa az çok katkım olduğunu, ilk film denemelerini, oyunculuk denemelerini yaşamasında, öğrenimine devam etmesinde azcık da olsa katkım olduğunu düşünüp onunla gurur duyduğum pek çok kardeşimden biri olan bir kardeşim şu sıralar Coşkun Büktel'in senaristi olduğu bir dizide oyuncu. İnşallah onu pek çok tiyatro oyununda da sahnede izleyeceğiz. Ondaki doğal yetenek nihayet eğitimle de birleşti ve bu alanda çok ilerleyeceğine eminim. Bu kardeşimin beni uyarmasına ve sadece bana olan güveniyle dahil olduğu bu protesto gurubunun benim gibi sevilen birinin pek çok kişinin de bu nedenle sorgusuz üye olmuş olabileceğine dikkatimi çekmesi ile kendisine hak verdim ve benden dolayı üye olanlara yukarıdaki mavi renkte yazdığım açıklamayı iletmeye karar verdim.
.Ben henüz yolun çok başında olan bu genç kardeşimin de diğer tüm gençlerin de bu tür tartışma ve polemiklerden uzak olmasını gönülden arzuluyorum. Levent Çağlayan ile ilk yazışmalarımızı okuyanlar da hatırlayacaktır ki o bana bize dair girişilen kumpasları anlatırken önceleri uzun bir süre “boş ver anlatma”, “boş ver sen karışma” demeyi tercih etmiştim. Hala daha fazla karışmasına ve yıpranmasına gönlüm elvermiyor. Umuyorum ki karşımızdaki kişiler de bu konuda gerekli hassasiyeti göstererek hiç olmazsa gençlerin bu konuda tarafsızlığına saygı duyar ve bu tartışmaların hırsını, öfkesini onlara bulaştırmaz, onların zarar görmemesi için azami özeni gösterir.
.İlişkiler ve kampanyamız genel başlığını atmışken bu konuda biraz daha yazmak istiyorum. Kampanyamızın başladığından kısa bir süre sonra sitemizin sayfalarına yazarak konuya dahil olan Erbil Göktaş'ın öğrencisi sevgili Oktay Emre kampanyamızın taraflılığı gibi konularda kendi görüşlerini dile getirmişti. Kabul etmeliyim ki ben önce biraz önyargıyla yaklaştım. yüzlerce kişi bize hak verirken birisi çıkıp da yanlış diyorsa ve o da Erbil Göktaş’ın öğrencisi ise bunun objektif olmadığına yorumlamıştım. Bu önyargıdan dolayı da Oktay Emre'den özür diledim, dilerim. Uzunca süren diyaloglarımız oldu. Tümünü yayınladım. Sadece finalde karşılıklı iyi niyet ve sevgi mesajlarını özel sayarak ekleme gereği duymadım. Oktay Emre olgun tavrı, olgun yaklaşımı ile değerli bir arkadaş belli ki.
.Yine ilişkilere bir başka örnek ya da kampanyamıza çekinceli yaklaştığını açıklayan bir isim de Sayın Alpay Ekler oldu. Alpay Ekler kendi alanında sayılı isimlerden birisidir. Alpay Ekler gerek Sayın Erbil Göktaş ve eşi Sayın Sema Göktaş'ın bölüm başkan ve başkan yardımcısı olduğu üniversitede öğretim görevlisi olmasına, Erbil Göktaş'ın dergisinde de bazı çalışmalar yapmış olmasına karşın konuya ilişkileri bağlamında değil olayı kendi doğruları ile özgür iradesiyle ele aldı, karşılıklı bir kaç yazışmada bulunduk, geçmişe yönelik bazı değerlendirmelerde bulunduk, karşılıklı anlayış içerisinde sürdü diyaloğumuz ve sayın Ekler bu konuda taraf olmamayı kendince haklı nedenleriyle doğru buldu ve kararına saygı duyarım. Bu olgun, konuyu ciddiye alıp üzerinde duran tavrı için de ayrıca teşekkür ederim.
.Tabi ilişkiler ve kampanyamız konusunda en fazla gündeme gelen isim Erbil Göktaş idi. Erbil Göktaş'la benim bağlantım siteme yolladığı yazılar ve Assitej toplantıları ile olmuştu. Her zaman olumlu ve saygı çerçevesinde sürdü. Mustafa Demirkanlı ile ya da diğer yayıncılık inisiyatifi ile ilişkilerini ve olumlu olumsuzluklarını elbette bilemem eğer kendileri yazarsa öğrenebiliriz. Fakat kendi adıma bugüne dek bir olumsuzluk yaşadığımı sanmıyorum. Lakin bu kampanyanın hemen öncesinde bu konuda tek yanlı olarak bizleri suçlayıcı tavrı dikkat çekiciydi. Ben kendi adıma eleştirilerini yine saygıyla yanıtlamıştım ve yanıtımı yayınlamakla birlikte bana yanıt vermedi. En son yazışmamızda da yanıt vereceğini ama süreye ihtiyacı olduğunu belirtmişti.
.Fakat saygıyla yazdığım ve yanıt beklediğim ilk yazışmamın yanıtını beklerken benim de dahil olduğum Küfür karşıtı http://www.temiztiyatro.net/ inisiyatifini kendisinin yayınını engellemekle suçlayan ve bu suçlamasını delillendiremediği için doğal olarak iftiraya dönüşen açıklamaları maalesef ki yayıncılık etiğine uygun değildi. 5 günü aşmasına karşın hala belgeleriyle ortaya çıkardığım gerçekleri yayınlamayarak da sansürlemiş oldu ve bu kadar uzun süre yanlış , iftira niteliğinde kendi yazısını sitesinde tutarak da hayal kırıklığı yarattı. Elbette yoğun olabilir fakat hiç bir yoğunluk kişileri iftirayla suçlandığı bir yazısını aksi belgelendiği halde manşette tutmasını haklı kılamaz. Hiç kimsenin gururu kişilik hakları onun yoğunluğundan daha az önemli değildir. Kaldı ki bugün aldığımız haberle ortada somut bir gerçek olan bir yılı aşkın zamandır yalanlanmamış bir gerçeği Bulunmaz&Büktel lehinde çevirme girişimi de bizi şok eden bir başka gelişme oldu.
.Baştan beri bir öğretim üyesinin, bir yayıncının sadece ve sadece Hilmi Bulunmaz'la ticari bağının, dergisine ilan almanın bedeli olarak taraflı davrandığına ya da Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne olan kırgınlık ya da öfkesinin karşılığı olarak alakasız başka bir konuda taraf olduğuna ihtimal vermek istemiyorum. Ama maalesef ki Sayın Erbil Göktaş'ın tutumu da manidardır ve artık daha fazla gecikmeden açıklamama yer vermesi ve iftira olarak nitelenebilecek dezenformasyonuna son vermesi çağrısını son kez yinelemek istiyorum.A.Ertuğrul Timur
Gönderen Özgür Sanat zaman: 15:37

(Kaynak: Linç çağrıcısı 3. Abdülhamid)